ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ismailağa cemaati'nin yılbaşı yürüyüşü
-
10 kişi toplanıp tarikatlardaki çocuk istismarına karşı yürüyüş yapsak hem dayak yeriz hem de hakkımızda en az 5 dava açılır.
böyle de iki yüzlü böyle de adaletsiz bir dönemden geçiyoruz.
ideal kadın boyunun 1.53 olması
-
153 ile 12'yi toplayamayanların bir iddiası.
başlık başa kalmış benden önce şöyle bi giri vardı: ilk entry
sokak köpeğine tavuk döner ısmarlamak
-
dönercinin başında kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırmış mahzun mahzun bakan kulağı sarı küpeli güzel köpeğe kıyamayıp tavuk döner almaktır.
o kadar aç insan varken köpeğe de döner mi ısmarlanırmış diye böğüren tüm yaratıklara kulağımı tıkayıp dönercinin gözü önünde yaptım bir de bunu.
insanlar ister, insanlar çalışır, insanlar derdini anlatır ama onlar anlatamaz.
onları gören herkes yolunu çeviriyor. kimse başlarını okşamıyor.
evet aynı durumda olan insanlar da var ama bu demek değildir ki bu hayvanları görmezden gelelim. of of efkarlandım yine. :/
çocukken hayal edilen meslek vs bugünkü meslek
-
çocukken- iş adamı
şimdi- iş kadını (hayat hiç beklemediğim şekilde gelişti)
yol verilince koşan yaya
-
alışık olmadığı bir iyilik ile karşılaştığı için buna cevap verme ihtiyacı duyan yayadır.
aslında bir kültür olması gereken şey ülkemde iyilik haline gelmektedir ne yazık ki. sen arabanda oturduğun yerde konforlu konforlu oturuyorsun, arkanda yol vermekle tıkanacak bir trafik falan da yok... yaya ise yürüyüş eforu sarf ettiği gibi her türlü sıcak, soğuk yağmur, çamur, toz, ekzoz dumanı durumu ile karşı karşıya. tabi ki insan olarak yayanın üstünlüğü olacak, arabaya bindin de o insandan daha büyük bir şey mi oldun?
ağa - maraba anlayışı genlerimize işlemiş, yani ata binmiş olan ağadır, atı olmayan ona hürmet etmelidir. ancak genel olarak şöyle bir şey de var;
(bkz: trafikte yol verilince oluşan mahcubiyet duygusu)
tam tersine haklı gururun bokunu çıkartan yayalar da vardır.
(bkz: yol verilince ağır ağır hareket eden yaya)
(bkz: yol verilince küstahlaşan yaya)
british airways'in az ödeyen geç biner uygulaması
-
zamanında kapıda olduğumda beni uçağa almak zorunda mı?
evet.
geç binince biri yerimi mi kapıyor?
hayır.
ben dışarıdayken içeride çılgın bi parti mi var?
hayır.
erken binince uçakta beklemek eğlenceli mi?
hayır.
benim gibi bir insan için bildiğin ödül gibi uygulama olmuş.
gibi (dizi)
-
güzel bir ilk bölümle sezonu açmış dizimiz.
--- spoiler ---
son sahnede yılmaz ve örgüt lideri arasında geçen konuşmada çok hoşuma giden bir şey fark ettim. yılmaz, örgüt liderinin övgülerine kapılır gibi olduğu sırada kafasında ilkkan'ın sesi yankılandı. ilkkan'ın yılmaz'ı övdüğü çeşitli anlardan cümlelerin yankılanmasıyla gerçeklere dönen yılmaz, örgüt liderine posta koydu ve ilkkan'ı kurtarmaya gitti. bu sahne üzerinde biraz düşünmek istiyorum. yılmaz ve ilkkan birbirlerinin en yakın arkadaşı. ilkkan bir şekilde bir örgütün eline düşüyor ve bu duruma göz yummayan yılmaz, ersoy'u da alıp ilkkan'ı kurtarmaya gidiyor. sonra aynı örgüt yılmaz'ı ele geçirmeye çalıştığında ise yılmaz'ı kurtaran şey ilkkan'ın cümleleri oluyor. bu sahnede arkadaşlıklarının kuvvetine şahit oluyoruz. bu çok güzel. ama bir şey daha var ki acayip hoşuma gitti.
örgüt lideri yılmaz'ı överken yılmaz, ilkkan'ın övgü dolu cümleleriyle gerçekliğe döndü. sonrasında örgüt lideri “ben iradesi senin kadar güçlü birini görmedim” minvalindeki cümleyi kurdu ve yılmaz da ona “ama ben senden daha etkileyici şekilde öveni gördüm” gibi bir şey söyledi -kastettiği kişi ilkkan'dı-. ilkkan'ın övgü cümleleri eşi benzeri bulunmaz cümleler değildi aslında. ilkkan'ın cümlelerinin yılmaz'ı etkilemesinin sebebi ilkkan'ın onun en yakınlarından biri olması ve yılmaz'ın ilkkan'a gerçekten değer vermesi. hem ilkkan'ın kendisini tanıdığını biliyor hem de kendisi ilkkan'ı tanıyor ve nerede samimi olup nerede olmadığını anlayabiliyor. dolayısıyla ilkkan'dan gelen övgü'nün bir anlamı ve değeri var. yılmaz arkadaşları tarafından sık sık yobaz olmakla itham edilse de kendi içinde oldukça tutarlı bir karakter ve anlamlı bulmadığı hiçbir şeyi kabul etmiyor.
övülmek, iltifat almak dünyadaki birçok insanın zaafıdır muhtemelen. insan kendini tanıdıkça yani büyüdükçe, gelen övgüyü karşılamayı ve yönetmeyi öğreniyor. bunu öğrenirken de en büyük yardımcıları samimiyetle bağ kurduğu yakınları oluyor. bu bölümde yılmaz ve ilkkan'ı kurtaran şey aralarındaki bağın kuvveti oldu bence.
ayrıca bu bölüm üç karakterimizi de artık net bir şekilde tanıdığımız bir bölüm oldu. örgütün eline düşen karakterin ilkkan olmasına şaşırmadık çünkü ilkkan çizmeye çalıştığı aklı başında, olgun ve tutarlı karakterin aksine çelişkilerle dolu ve bu çelişkileriyle yüzleşmekten kaçınan bir karakter. yazı boyunca ersoy'dan hiç bahsetmedim çünkü bence ersoy henüz ilişkiye tam manasıyla dahil olmuş değil. çocuksu, sorumluluk almayan ve ilkkan ya da yılmaz'ın sözünü dinleyen bir konumda. dolayısıyla, örneğin ilkkan ve yılmaz kavga ederken ersoy ikisi tarafından da azarlanan ama aynı zamanda merhamet de gösterilen bir yerde duruyor ya da yılmaz'la birlikte ilkkan'ı yermek ve övmek üzerinden yaptıkları planda aşırıya kaçıyor çünkü sınırlarını bilmiyor. örgütün eline ersoy düşmüş olsaydı bölümün cazibesi olmazdı çünkü ersoy bence henüz bir karakter değil. yanındaki kişiye göre şekillenen bir “tip”. bu sezon belki onun karaktere evrilişini izleriz.
bu bölüm rolleri net bir şekilde gördüğümüz ve kendi adıma arkadaşlık üzerine bir kere daha düşündüğüm güzel bir bölüm oldu.
--- spoiler ---
bim'de satılan muhteşem ürünler
-
(bkz: dost yoğurt)
bim'den alışveriş yapmayı sevmediğim, huzursuz hissettiğim halde beni her daim bim'e çeken ürünlerden sadece biri. sadece bim'de satıldığını bilmiyordum. yani böyle kaliteli bir ürün migros'ta satılıyordur diye düşündüm ve migros reyon görevlisine sordum;
+dost yoğurt var mı?
- malesef efendim, pınar var, sütaş var, sek..
+ hiçbir zaman mı yoktu? yoksa kalmadı mı?
- bildiğim kadarıyla dost yoğurt satan tek bir yer var beyfendi.
+ bim diyorsun yani... sen nereden biliyorsun?
- aramızda kalsın ben de çok seviyorum.
+ vicdansız bunlar. kendilerine bağımlı hale getiriyorlar.
- ayranı da çok iyi abi. bir de bir peynir markası vardı neydi...
+ yeter duymak istemiyorum!
- ...
+şu yarım kiloluk yoğurt ne kadarmış?
- üzerinde yazıyor beyfendi.
+ oha. dost yoğurdun 1 kiloluğu fiyatında.
- üstelik dost kadar lezzetli de değil...
+ sus...noolur sus...
-...
edit: çok severek tüketsem de uzun zamandır almıyorum. bozulmayan, ekşimeyen yoğurt, yoğurt değildir. başka bişeydir. besin değerinin düşük olmasından değil, farklı katkı maddeleri ihtiva etmesinden çekindiğim için almıyorum.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: beyler en çok giydiğiniz markayı yazın.
2. seher yıldızı
gheorghe hagi vs wesley sneijder
-
hagi'nin marshall'lı mavili, bank ekspress parçalı, yine marshall beyaz çizgili ve telsim'li 4 adet forması mevcut bende.
sneijder'e bakıyoruz, henüz sıfır(0).
bu da neyi gösteriyor?
öğrenci olup baba parası yemek gibisi yok amk :/
________________________________________________________________________________
debe hagit: hagi için ibrahim erkal'dan gelsin madem sabah sabah.
https://www.youtube.com/watch?v=c1mjpm-n2wc
sneijder'e yazık sen koşacaklar
sneijder'e yazık sen vuracaklar
tüm 10'lara yazık
senin gibi olmayacaklar...
_________________________________________________________________________________
dayanamadım lan bu da volkan ayısı için gelsin, klipteki vücutçu oğlana(evet oğlan) dikkat ajhsdkhgashdagksaj;
https://www.youtube.com/watch?v=ojgbndatxvw
dolar alanların emek harcamadan zenginleşmesi
-
zenginleşmediler 10 bin doları varsa yine 10 bin doları var.türk lirası değer kaybetti.dolar yükselmiyor yaratılan en büyük aldatmaca bu zaten.böyle bir algı oluşunca suçu dolara atabiliyorsun ne güzel değil mi ?
bayramı evde yalnız geçirmek
-
büyük bir sitede oturuyorum, öyle kapıda şeker toplamalara falan hiç rastlamadım kaç senedir. bugün kapı çaldı kimseyi beklemiyordum, 5-6 yaşında bir çocuk şeker topluyormuş. kapıyı açtım, "maalesef bende şeker yok çünkü buraya hiç misafir geleceğini beklemiyordum o yüzden almadım" dedim. evde hiç nakit para da yok şimdi ne yapacağım diye düşünürken çantasından bir tane şeker çıkarıp verdi bana, "şekerin yoksa al bunu o zaman, bir sürü toplarım ben zaten daha" dedi. birkaç sene daha unutmam herhalde bu olayı :)