hesabın var mı? giriş yap

  • 100 bin de verseniz gene dönmez bu adamlar.
    hukuk yok.
    güven yok.
    can güvenliğin yok.
    eğitim yok.
    sevgi yok.
    saygı yok.
    yoklar ülkesiyiz amk resmen neden gelsin adam.

  • "yalnız kaldım sanıyorum."

    anneannemin vefat ettiği dönemde söylemişti. anne kaybını o kadar acı tanımladı ki bu cümle mıh gibi kazındı aklıma.

  • karanlık bir atmosferi olan, karakterler biraz garip olsa da insana çürümüş düzeni sıklıkla göstere göstere ve yer yer ayrıntılarla derinden hissettiren, rüşvet ve ahlaksızlıkla insanı hayattan soğutan sistem içinde sadece işini yapmak isteyen insanın nasıl da zorlandığını çok gerçekçi bir şekilde anlatan fazlasıyla underrated politik/ gerilim dizisi

    dizinin en büyük eksiklerinden biri hemen tüm karakterlerin aslında çok basit insan davranışları sergileseler de - ki oyunculuklara laf yok- kurgusal olarak biraz eğreti olmaları. kötüler ölümcül kötül, sapkınlar ölümcül sapkın, yoldan çıkmaya müsait zayıflar ölümüne zayıf, dürüstlük sevdalıları ölümüne doğrucu davut vs insana dair bir kriz anında değişik karar verme, fevrilik, kemdinden beklenmeyen bir şey yapma hali yok karakterlerde.

    --- spoiler ---

    ikinci sezonda oğlunu kaybetmiş, kızına vaha konutlarını yapan adam oğlunu anlatırken ağlıyor . bu bile adamı insancıl kılamıyor. bunu yapan adam aynk zamanda sel baskınıyla bir sürü ailenin hayatını tehlikeye atacak konutları gönül rahatlığı ile pazarlıyor... nerden baksan kötü.

    polis kadın inanlmaz bir özgüvenle ortalarda salınıyor, haddini aşıyor, sanki diğer polislerle aynı dünyada yaşamıyorcasına kural tanımıyor... nersen baksan dirty bitch.

    editör çocuk hep bir biz özür basınız, ipliğininizi pazara sereceğiz havasında ama istisnasız her defasında daha ilk karşı atakta siniyor. nerden baksan dönem adamı.

    her iki sezon beyonca en stabil karakter kekeme polis. çok fazla etliye sütlüye karışmadan ekmeğine bakıyor, müdür sus diyor susuyor, kadın polis kalk gel diyor gidiyor. ve karşısına çıkan ilk fırsatta kendinden beklenmeyen bir şekilde o sinik polis profesyonel bir şekilde tereyağından kıl çekercesine itirafa zorlayacağı genci araya atıyor. ödülü alırken yine çzüne dönüyor. fırsat bitip rutine döndüğü an kadın polise bu işi beraber yaptık deyip hem ona yaranıyor hem de ondan nefret eden amirlerini kızdırmamak adına konuşmasında ondan hiç bahsetmiyor. insan bence böyle bir yaratık. o yazılıp çizilenden daha karmaşık.
    --- spoiler ---

    ağır, sıkıcı tabir edilen yapımları seven biri olarak temponun zaman zaman maalesef insanı diziden koparacak kadar düşmesi de başka bir aksaklık.

    ama türü ve polonya yapımı olması çekici. 80ler polonyası'nda geçmesi de ayrıca zenginlik katıyor.

    türü sevene büyük hediye.

  • fotoşok falan değilse belliki bi veledin bi yarışma vs. çizdiği seçildiği ordan özdileğe kadar gelen resim ile yapıldığı iddia edilen aşağılamadır. kişisel fikrim, velet bulunup elinden ayağından yüzünden her yerinden öpülmelidir. ne de güzel anlatmıştır. ha bugün bu ablaların ardında durduğu demir parmaklık değil range rover audi fln ama ossun. kanımca parmaklık orda metafor. bugünün parmaklığı da pahalı arabaları. fikir güzel.

  • "askerliğini dağda bayırda sırtta 100 kiloluk çanta, elde g3 ile yapmış, savaşmış, kan görmüş" ibaresi ile beni benden almıştır.

    işte bu çok televizyon izlemenin zararları.

  • umarım aradıkları yardımcı doçenti seçmekte fazla zorlanmazlar. çünkü adayda aradıkları "halk otobüsü şoförlerinin sigara içmeleri durumları ve bağımlılığı konusunda çalışma yapmış olanlar" şartını yerine getirmiş yüzlerce insan var memlekette. ben olsam eşgal de belirtirdim.

  • önce kaynak

    başlık açılmış mı diye baktım ama göremedim.
    akplilerin anıtkabir'de "her yer tayyip her yer erdoğan" diye bağırmaları hadisesi. bağıracaksınız bunun yeri mezarlık değildir. ölüye saygıyı ne araya unuttunuz? bu ne kültürümüzde var ne de insanlığa yakışır. böyle sloganlar atacaksanız niye geliyorsunuz? bu ne saygısızlık arkadaş? kim sana zorla gel diyor? kim davet ediyor? böyle iğrençlikler yapacaksanız gelmeyin arkadaş gelmeyin. kimsenin sizin ziyaretinize ihtiyacı yok. sloganlarla bozmaya çalıştığınız sessizlik bir gün kafanıza çekiç gibi düşecek.

  • açık ve net konuşmak gerekiyor; anayasa değişikliğinin ardından yeni hsyk'nın göreve başlaması ile türk yargı dünyası ve onlarca yıllık uygulamaları hallaç pamuğu gibi atılıyor. birazdan dinci kardeşlerimiz buraya gelip ağlamaya başlayacak yargının içindeki derin devleti bitirdik, yargı artık halkın hizmetinde, belirli bir elitin değil, kahrolsun ergenekon diye; sakın kanmayın, kazın ayağı böyle değil.

    allah'ın bildiğini kuldan saklamanın gereği yok; özel yetkili cumhuriyet savcılıkları ve özel yetkili ağır ceza mahkemeleri, herkesin bildiği gibi, belirli bir görüşün egemen olduğu yerler; bunların gücünün önünde hiçbir şeyin durması da mümkün değil. sorun şu ki bu yapı, bu eşsiz gücünü, örgütlü suçlar ile müdadele için değil, mensup olduğu düşünce yapısına karşı muhalif gördüğü her kesimi ezmek için kullanıyor. bu durum önce ergenekon davası ile başladı, ardından balyoz davası ile devam etti, bunu oda tv davası izledi, aynı anda istanbul ve şimdi izmir'de devam eden askeri casusluk davaları ile sürüyor; kck davaları da aynı yapının eseri. işte şimdi gün geldi bu sefer aynı gücü muhalif sol dernekler üzerinde kullanıyorlar.

    arkadaşlar; dünyanın her yerinde kabul edilmiş temel ilkedir: yargı, üçlü bir sac ayağı üzerine oturur; savcı itham eder, tezi sunar; avukat savunur, anti tezi sunar; hakim de yargıya ulaşır, sentez yapar. bu nedenle her üç kurum hem birbirinden ayrı hem de birbirine saygılı hareket eder. modern toplumlarda, savunmayı temsil eden avukatlar son derece saygın olduğu gibi, kendilerine dokunulması da son derece sınırlı durumlarda mümkün olur; hele ki takip ettikleri davalar nedeniyle sanki o davanın bir parçasıymış gibi yargılanmaları kabul edilemez.

    yeni hsyk ile birlikte, bu saydığım davalar kapsamında, her seferinde avukatlık büroları basıldı, avukatlar göz altına alındı, tutuklandı, savunma gizliliği ihlal edildi; bugün artık geldiğimiz nokta korkunç; bahsettiğim yapı, özellikle sol kesime yönelik davalarda büyük etki gösteren avukatları bu sefer hedef almış gözüküyor; sabaha karşı onlarca avukatın bürolarının basılıp, kendilerinin yaka paça göz altına alınmalarının, faşist rejimler dışında, dünyada hiç bir örneği yoktur.

    bugün artık çok tehlikeli bir noktadayız; görüşlerini beğenin, beğenmeyin, avukatlık kurumu; sizi haksızlıklara karşı koruyabilecek son kaledir; eğer bu kale yıkılırsa yarın hiç birimizin ne olacağının garantisi yoktur.

    kendileri ile aynı görüşleri çoğu zaman paylaşmasam da, göz altındaki meslektaşlarıma dayanma gücü diliyorum; umarım bu soruşturmadan başı dik çıkarlar.

  • "bu ülkeye ve bu hayata dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan acı duymuyorum" bu sözlerle zeki demirkubuz noktayı koymuştur benim için. huzursuzluğuma isim koyamıyordum. zeki abi geldi ismini koydu, kulağına ezanı okudu.

  • yumurtayı sorgulayan bünyede ağır alerjik semptomlar yaratacak şey. yiyecek diyemiyorum zira yemelik bir durumu yok. bunu keşfeden insanı merak ettiren yumurta yeme biçimi. hadi hayvanı yemeyi hayvanın yumurtasını yemeyi biz anladık kabul ettik diyelim bizden sonraki kuşaklar da bunu mu günlük besin olarak doğal karşılayacak o halde. yazık! diğer taraftan insan yavrusunun plasentasından yüz kremi yapan vahşi insanoğlunun bu yediği halta da şaşırmamak mı lazım bilemiyorum.

  • 1500 sene önce yapılmış mühendislik harikası bir yapının duvarlarını günümüzde kutsal ve şifalı diyerek kazıyıp yemek üzere poşetleyen insanlar. siyasal islam 20 senede nereden nereye getirdi bu güzel ülkeyi.