hesabın var mı? giriş yap

  • dik gitmiyor aslinda, hava inceldikten ve belli bir hiza olastiktan sonra once capraz sonra baya yatay gitmeye basliyor. taa ki yatay hizi yercekimini asacak noktaya gelsin. roketler ucaklar gibi suzulerek gitmez, havadaki oksijeni de kullanmaz, bu yuzden yercekimine (edit: ve hava surtunmesine) karsi gereksiz yakit harcamaktansa bir an once uzaya cikip yatay hiza ulasmaya calismasi en efektif yoldur.

    edit: baslik sahibinin sorusu cok yerinde. buna benzer bir sekilde, yillar once uydulari roket yerine neredeyse yere paralel toplara yerlestirip patlama ile gondermek dusunulmustu. ama uydunun yorungeye oturmasi icin en az saatte 25 bin km hiza ulasmasi gerek. bu hizlara yere yakin ulasirsa, hava surtunmesinden dolayi eriyip parcalanacagi icin cok uzerinde durulmadi.

  • yeni gelen köylü kız zehranın süt kızıymış, ulan bu ferihayla mehmet ikiz değil miydi? bi de bu süt kızı mı emzirmiş zehra, oha lan inek mi bu, nasıl bitmeyen bir süttür bu?

  • ramazan başladı, mesai başladı... biz de başlayalım..

    --- spoiler ---

    asıl büyük kurt olan nizamettin güvenç ilk andan hatta en başından beri polat'ın ali olduğunu biliyor. bunu çözen, çözmeye yaklaşan, çözmeye uğraşan herkesi de ortadan kaldırtıyor. hatta buna istemeden dahil olanları bile ortadan kaldırtıyor. ilk günden son güne kadar polat'ın önü hep açılıyor.

    zaten dizi açık açık o meşhurt helikopter sahasında hesaplaşma sahnesinde, görevin başarısız olduğunu bildiriyor. yani kurtlar vadisi operasyonu normalde başarısızlıkla sonuçlandı. polat normalde kendine bir ülke seçip tatile çıkmalıydı.

    yani aslan akbey ve ali candan bu işi pek kıvıramıyolar. özellikle şans gibi gözüken aslan'ın ölümünden sonra polat'ı kovalayan polise çarpan araba ve kılıç kovalarken fotosunu çekene çarpan otobüsün bir anlamı var. tapınakçılar her anı adım adım izliyorlar.

    senaryo seyirci ile top gibi oynadığı için herkes polat'ın bazen şansının yaver gittiğini ya da her adımını çok iyi atığını gösterse de aslında birileri sürekli ortamı, hataları düzeltiyor. hatta nizamettin'in baron seçimini geciktirmek için saçma salak oy vermemesi de sırf bu yüzden. bir şekilde polat'ı o koltuğa oturtmak.

    burda asıl amaç; devletin içinden gelen, devletle bağı olan birinin koltukta oturması. zira o zaman devlet konseyin çok üzerine gelmiyor zira kontrol altında tuttuklarını düşünüyorlar. polat'ın da karahanlı gibi zamanında devlete hizmet etmiş olması, onu oldukça cezbedici kılıyor.

    zaten polat dizide hiç bir zaman inanılmaz başarılı biri olarak lanse edilmiyor. millet biraz "vaay polat" kafasında olduğu için abartıyor. oysa ki ne dostu çakır'ı koruyabiliyor, ne laz ziya'nın ihanetini engelleyebiliyor, ne aslan akbey'in olası ölümünden sonrasını iyi planlıyor. hatta ikizi tilki andrei ortaya çıkınca başarısızlığı iyice ayyuka çıkıyor. kendisi kadar olanı bile yenemiyor. çeçenleri savunamıyor.

    polat'ın yegane avantajı bulunduğu ortama çok iyi ayak uyduruyor. mekana hemen ısınıyor. bunun dışında çok da aman aman bir özelliği ya da uzun vadeli plan yapabilme durumu yok. hatta karahanlıplanlarını iptal ederken onu korumaya çalışmasına rağmen adam çat diye ölüyor.

    --- spoiler ---

    sadece türkiye'de değil dünya çapında meşhur olması gereken bir dizi aslında. bu kadar grift bir senaryo yazmak da her babayiğidin harcı değil tabii. bunun yüzde 20'si kadar abd'de senaryo yazıp dizi çekince "kült" oluyor. yazık şu dizinin uyarlama senaryosunu hiç bir ülkeye satamadılar.

  • görüyor ve arttırıyorum:

    onun estetiksiz haliyle girip derece aldığı yarışmada ben 1. olurdum.

    not: hem çirkinim, hem erkeğim ama yukarıdaki cümlemde %100 ciddiyim.

  • ilk çıktığı günden af çıktığı güne kadar asla ödemeyi düşünmediğim, fakat devlet "zorunlu" kıldığı için an itibariyle birike birike 1700 küsür tl olmuş zorunluluk.

    sistem o kadar boktan ki...

    sistemi yaratanlar, o kadar beceriksiz, o kadar cahil ki... üstelik bu sistemi yaratanlara, yönetenlerin maaşları benim ödediğim vergilerle, sizlerin ödediği vergilerle ve hatta fanatikçe bunları destekleyenlerin vergileriyle ödeniyor.

    öğrenci kişi 25 yaşına kadar ödemek zorunda değil. doğum gününün ertesi günü borç sokmaya başlıyorlar. hele bir de gelir testi yaptırılmadıysa vah vah vah.

    ben gelir testi de yaptırmıştım, yine de maksimum meblağ'dan geçirdiler. meğer ne gelirli bir aileymişiz. annemin emekli maaşı 4000 tl'ymiş de benim haberim yokmuş. ödemem dedim; ödemeyeceğim dedim. gittim itiraz ettim.

    abi dedim; okul bittikten 1 gün sonra sisteme mezun olduğum haberi düşmüş; çatır çatır geçirmişsiniz. evet geçirmişiz dedi. peki dedim askere gittiğimden haberiniz yok muydu dedim? aaa askere mi gittin? göster bakalım askerlik belgeni dedi, gösterdim. devletin asker olduğumdan haberi yokmuş; sildiler borcu.

    abi dedim; ben askerden döndükten sonra üniversite'ye kaydolmuştum; 25 yaşının da altındaydım, resmi olarak askerliğimin bittiği ay sonundan itibaren çatır çatır geçirmişsiniz. evet geçirmişiz dedi. peki dedim öğrenci olduğumdan haberiniz yok muydu dedim? aaa öğrenci miydin sen? göster bakalım öğrenci belgeni dedi, gösterdim. meğer devletin asker olduğumdan haberi yokmuş; sildiler borcu.

    şimdi yine gidip diyeceğim; "abi ocak 2014'ten beri sigortalı olarak çalışıyorum. aynı sistemde sigorta primlerim çatır çatır 30 gün 30 gün yatıyor. 25 yaşımı doldurduğum gün sistem otomatik olarak bana çakmaya başlamış, işe girdiğimde işe girdiğimi anlayamadınız mı? çatır çatır geçirmişsiniz." o da diyecek ki; evet geçirdik ve açıp bakarsan hala geçirmeye devam ediyoruz; şimdi bizden kurtulacaksın belki ama işsiz kaldığın ilk gün enseyi kapat, devlet baba şamarı geçirebilir.

    devlet'in zorunluluk haline getirip oluşturduğu sistem tescilli olarak geçirmeye programlanmıştır arkadaşlar. bütün geçirilmiş borçları ve faizleri düştüğümde 2012 başından bugüne kadar 550 tl borç çıkıyor.

    25 yaşını geçmiş öğrenciyken, kredi kartının 40 tl'lik asgari ödemesi için 70 yaşındaki insanların eline bakarken sen kimsin ki bana 200 küsür tl borç geçiriyorsun?

    arkadaşlar, ben ne kadar o kelimeyi ağzıma almak istemesem de, bunun adı toplu geçirmedir.

  • benim de bazen kaldigim bir ikilem bu; pazarda fermuari acik kadini uyarip "sanane hava aliyor belki!" cevabini alan annemden sonra.
    yazik kadincagiz dumur olmus asgshdgs

    edit: #51624833 anne sozluk yazarligi almisin hayirli olsun ama kullanici adini niye amdan abla diye aldin, hic olmus mu :/

  • cep telefonu da entegre edilmediği için eksik kalmış buzdolabıdır.

    - abi dün aradım buzdolabından sana ulaşamadım
    - banyodaydım
    - abi klozet numaranıda aradım, o da sürekli meşguldü.

  • bir anıyla anlatayım.
    mudi : benden neden havale kesiyorsunuz, ben müşterinizim ama?
    memure: efendim, biz zaten müşterilerimizden para kazanıyoruz.

    bende bir aydınlanma, mudi amcada bir sersemlik durumu oldu. e yani!