hesabın var mı? giriş yap

  • asgari ücret konusunda son yıllarda kktc'yi takip ediyoruz.

    şöyle ki; kktc'de 8.600 tl olduktan hemen sonra bizde 8.500 tl oldu.
    kktc'de 11.800 tl olarak açıklandıktan sonra bizde bizde 11.400 tl
    ve şu an kktc'de 15.750 tl asgari ücret. bizde de 100 tl aşağısı olacaktır.

  • bu uçuşun çok çok büyük bir sorunu var:

    istanbul - la yönünde uçmadan önce etler samatyalı kasap hayri'den temin edildiğinden rahatlıkla tüketilebiliyor. pilot uçuş öncesi bizzat samatya'ya giderek kıymayı iki defa çektiriyor, bifteklerin az yağlı olduğuna emin oluyor.

    bu durum ne yazık ki dönüş yolunda mümkün olamıyor, çünkü orası gavur eli ve california'da tanıdık kasap bulmak mümkün değil. haliyle donuz yeme şansınız oldukça yükseliyor.(tövbe de lan!)

    sizi edirne'den dışarı salan zihniyetin ya ben lan neyse bir şey demiyorum.

  • çalıştığım yere dünya güzeli bir tekir geliyor. mama verdik, sevdik ettik derken, abarttık içeri aldık. ben zaten dış kapının yakınındayım. hayvancık her sabah beni bekliyor, benimle ofise girip bütün gün yanımda yatıyor. akşam da benimle çıkıp beni yolcu ediyor. iki gıdım mama verdim ama yüzüme öyle bir bakıyor, ellerime yüzünü öyle bir sürüyor ki, içimi acıtıyor. ofisin diğer bölgelerine gitmeyi bile denemiyor, sadece ben gidersem arkamdan geliyor. tuvalete gidiyorum peşimde, mutfağa gidiyorum peşimde, masaya döndüğümde gene kıvrılıp yanıma yatıyor. iki damla su, azıcık mama, arada uzanıp başını okşuyorum, bütün yaptığım bu, ama sevilmekten öleceğim.

    efenim resim isteyenler için buyurun şirin hanım:
    http://i.hizliresim.com/pbrm1q.jpg
    http://i.hizliresim.com/ml6872.jpg

    ayrıca;
    (bkz: güvendik ilk-orta okulu yardım kampanyası)

    not: havalar soğuk pisicikleri de unutmayın yardımlarınızda.

    büdüt: nazar değdi efendim, küçük patron kediyi istemediği için dışarı attık. sebep: çok dolaşıyormuş. başlarda sakin sakin yatıyordu alıştıkça her normal kedi gibi gezmeye başladı. neyse ne diyeyim ki? acı olan ise bana kediyi istemediğini açık açık söylemeyip hayvanı tutup paldır küldür sokağa atması oldu.

  • urunleri hakkında bir kimyager bakıs acısıyla yaklasıp, uygulayıcılarına saglık temalı bir iki nacizane oneri vermek istedigim uygulama. kesinlikle ne makyaj yapana ne de yapmayana elestiri icermeyen bir entry olucak. tamamen objektif ve teknik bir bakıs acısıyla yaklasıcam.

    1) amacınız sadece dudaklarınızı nemlendirmek, kuruyup catlamasını onlemek kısaca sadece bakımsa renkli her urunden uzak durmalısınız. makyaj malzemelerinin tumu katı/toz haldeki pigmentlerin cesitli yaglar ve sıvı cozuculer ile karıstırılması ile uretilir. isin icinde cok cılgın bir bilim ya da teknik donmuyor aslında. kullandıgınız renkli dudak urunu icerisindeki yaglar ve sıvılar zaman icerisinde deri tarafından absorbe edildikten sonra geriye katı renk pigmentleri kalır. renk pigmentlerinin cogu inorganic tuz ya da minerallerdir ve hemen hemen hepsi "hygroscopic" yani "su emicidir". dolayısıyla en iyi ihtimalle! 1-2 saat sonra, nemlendirsin diye surdugunuz urunden geriye dudaklarınızdan suyu emmeye baslayan katı maddeler kalır. aynı sey cilt urunleri icin de gecerlidir. agır yaglar kullanılarak bu olay geciktirilebilir fakat bu yagları cilt kolay kolay emmez bu durumda da "nemlendirici" etkiden bahsetmek sacma olur. ozetle;
    "nemlendiren ruj" "renkli dudak kremi" "tinted moisturizer/renkli nemlendirici" gibi urunler biraz yalan.

    2) makyaj malzemelerinizi, kremlerinizi ve parfumlerinizi serin ama daha onemlisi karanlıkta saklayın. bazen surdugunuz fondotenin, rujun, allıgın gun icerisinde renk degistirdigine sahit olursunuz. bunun sebebi urunun icerisindeki molekullerin oksijen ile tepkimeye girerek oksitlenmesi, tamamen farklı molekullere donusmesi ve renk degistirmesidir. bu tepkimeyi baslatan/hızlandıran ise cildinizden salgılanan kimyasallar ve uv ısıgıdır. aynı kimyasal tepkimeler elbette paket icerisinde de rahatlıkla gerceklesebilir. aynı baglamda makyaj urunlerini kapagı acıkken karıstırmak (su rimel fırcasıyla yaptıgınız karıstırma amaclı piston hareketi mesela) urune daha cok hava ve oksijen girmesine sebep olucagı icin dogru degildir.

    3) makyaj malzemelerinizi aile bireyleriyle bile paylasmayın. hele o magzalardaki testerları yuzunuze surmeyi aklınızdan bile gecirmeyin. makyaj urunlerinin cogunun icerisinde organik cozuculer bulunur bu da demek oluyor ki urun cildinizin uzerideki protein bazlı salgıları bile cozer. yani tester ruju denediginizde resmen tanımadıgınız birinin agzını agzınıza deydiriyorsunuz. fondoteni yuzunuzden bir ton daha koyu oldugunu akılda tutarak elinizin ustunde, ruju yuzuk parmagınızın ic ust kısmında, allıgı ise avuc icinizdeki alt yumusak kısımda deneyerek gercege yakın sonuc elde edersiniz.

    4) elbette her makyaj urununun son kullanma tarihi vardır ve genelde max 12 aydır (uzgunum durum bu). son kullanma tarihi bazen acıkca urunun paketinde yazar fakat cogunlukla pakette kucuk bir kapagı acık kavanoz resmi olur. bu resim uzerindeki 3m, 6m, 12m ifadeleri paket acıldıktan sonra urunu kullanabileceginiz max ay sayısını gosterir. bu surelere sagdık kalmakta fayda vardır. kullanma suresi en kısa olan urun hızlı bakteri birikiminden dolayı maskaradır. maskaranızı 3-4 ayda bir degistirmelisiniz.

    5) tamamen kokusuz urunler kullanmakta fayda var. gercek:
    eger bir kimyasalın kokusunu alıyorsanız o kimyasal icinizdedir. kokusu olan kimyasallar ucucudur, kolaylıkla gaz hale gecer, burnunuza girer, kokuyu aldıgınız an kimyasalın burunda reseptorlerden emildigi andır, oradan kana oradan doku ve organlara gecer. demiyorum ki makyaj urunu icerisindeki kokulu madde toksik ama yabancı bir kimyasalın saatlerce duzenli olarak vucuda alınması cok da saglıklı olamaz. ayrıca ne gerek var.
    kokulu urunler ile ilgili bir baska konu (ki bu daha cok yuzunuze surdugunuz urunler icin gecerli) ucucu kimyasalın cildiniz uzerinde birikerek gaz bir katman olusturup cildin hava almasını engellemesi. diyeceksin makyaj yapmısım ne havası, peki yuz kremi? ayrıca "boyle salakca olay mı olur?" diyenler, ornegin, yanmaz teflonun calısma prensibine bir baksın.

    6) bu daha cok cuzdanınızın saglıgı ile ilgili. cok pahallı "high-end" markalar ciddi para tuzagı. nedenini biraz farklı bir acıdan acıklayayım. bir cok lux kozmetik markası aslında kendi uretim tesislerine sahip degil cunku markanın temel urunu kozmetik degil. dolayısıyla daha ekonomik ama oturmus sistemleri olan bildik kozmetik firmalarının tesislerinde uretiliyorlar. ya da cogu lux kozmetik markası aslında bildik ve ucuz buyuk kozmetik markalarının yan markası. mesela lancome, ysl, cacharel, armani, ralph lauren da lorealin nyx, garnier, maybelline de lorealin. firmaların pahallı urunlerle ucuz urunleri ayrı ayrı uretmek icin tamamen farklı sistemler kurmasını tamamen farklı formuller kullanmasını beklemiyorsunuz heralde ;-) (burada takma kirpigim dusene kadar gozumu kırpıyorum farz et).

    7) son ve en onemli nokta. "kimyasal icermez" ifadesi dogru degil, teknik olarak bile mumkun degil. gunluk hayatta (bilim dunyasında boyle degil tabi ki) "kimyasal" terimi yanlıs kullanılıyor. su bir kimyasal, hava oksijen azot hidrojen gibi kimyasalların karısımı, glikoz kimyasal, c vitamini bir kimyasal, bizler yuruyen kimyasallar karısımıyız. "kimyasal icermez" ifadesi vakumlanmıs boslukta mumkun olabilir. yani endustri bu ifadeyi aslında "laboratuvarda uretilmis kimyasal icermez" anlamında kullanıyor. bu tabi ki de ifadenin gerizekalılıgını degistirmiyor. cunku portakaldan aldıgın c-vitamini ile laboratuvarda sentezlenmis tablete konmus c-vitamini arasında hicbir fark yooooooooooooooooook! senin maskendeki molekulun yosundan cıkarılması ya da laboratuvarda uretilmesi cildine yaptıgı etkiyi de-gis-tir-mez! cunku aynı sey.
    onemli olan bu kimyasallar nasıl test ediliyor, kullandıgın marka ne gibi hayvan, insan, isci hakları ihlali yapmıs. estee lauderi (ki bircok buyuk marka bunların) bir kurcala bakalım.
    yani dogal urun yok organik ruj falan bunlar hikaye. olaya saglıklı bir yaklasımda bulunmak istiyorsan neye alerjin, hasaslıgın oldugunu bil (cildini bil), riski istatistiksel olarak azaltmak icin kimyasal listesi kısmen daha kısa olan urunleri tercih et. saglıkla kal.

  • semtimizde sürekli tavuk döner sipariş ettiğim bi dönerci var. kurumsal da bi marka öyle küçük değil. ben bunlardan en ucuz yiyecek olan hatay usülü tavuk döner sipariş ediyorum devamlı. fakirlikten değil lezzetini seviyorum. yanında içecek de almıyorum evde çay var.

    bugün arkadaş geldi dedik hatay usülü yiyelim, sipariş etmek için telefonu çıkarttım arıyorum arıyorum meşgul çalıyor. diğer hatlarını aradım o da aynı. arkadaşa dedim bi de senden arasana. arkadaş arayınca direkt çaldı açtılar telefonu. ben birkaç kez daha denedim sürekli meşgul.

    neyse sipariş geldi. paketçi elemana "aradıkça meşgul çalıyor kardeşim hayırdır" dedim. "benden duymuş olma sürekli ucuz sipariş verenleri engelliyorlar abi senin ev de yakın değil zaten" dedi şaşıp kaldım cevap veremedim.

    bankalar kredi kartı vermek için peşinde koşsun sen git kötü dönercinin kara listesine gir amk hayata bak.

  • ülkedeki maaş adaletsizliğinin en güzel göstergesi. lise mezunu, torpille iş başına gelmiş vasıfsız adamlar bekçi yapılıp ellerine üniversite mezunu maaşı veriliyor. yaptıkları iş de tunalıda elinde birayla gezen gençleri uyarmak, kimlik sorup insanları rahatsız etmek. yeni üniversite mezunlarının çoğuna teklif edilse hiç düşünmeden kabul edeceği parayı lise mezunu kendini geliştirmemiş adam her ay cebine atıyor. sözlükteki mallar da doktor, öğretmen, pilot maaşı eleştirmeye devam etsin.