ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
jason bourne vs james bond
-
jason bourne sıkıntılı, karanlık bir karakterdir, sürekli kıçını kurtarmaya, kuyruğunu yakalamaya çalışır bunda da genelde başarılı omakla beraber birşeyler kaybeder. gerçek ajandır, kılıktan kılığa girer, ne olması gerkeiyorsa o olur. james bond ise, bakkala bile gitse " ekmeğiniz mister bond " denerek karşılanır ; " undercover" durumu yoktur, yüzyıllar önce deşifre edilmiştir. gerçek ajanlar dünyasında olsa, 2 günde kafasında 4 kurşunla thames nehrine atılır.
ceza yazan trafik polisine çığlık atan akademisyen
-
çığlık atan koyun montajı sandım ama bildiğin gerçekmiş. yazık nerede öğretmense o çocuklara yazık.
çığlık atan koyun bakın birebir aynı
en son alınan iltifat
-
"yakışıklı abim, 1 kilo yapiyim mi?"
yarım kilo salatalık istediğimde pazarcı dayıdan gelmişti.
robin van persie'nin muslera'ya attığı gol
ekşi itiraf
-
28 yaşındayım. şırnağın kimsenin bilmediği bir köyünde öğretmenim. bu sabah bir ders boşluğundan istifade edip eve geldim. arkadaş patates kızartmış. yarım ekmek arasına doldurdum, biraz mayonez ketçap sıkıp yedim.
lisedeyken kantinde satarlardı ekmek arası patates. bir sefer dahi yiyememiştim param olmadığından. 4 sene dile kolay. öyle kokardı deli gibi. yutkunup yutkunup dışarı kaçardım. o geldi aklıma sabah. boğazıma düğümlendi her lokma. ağlayamadım da utancımdan.
sonra kalktım, bisiklet almayı hayal bile edemeyen ben; pencereden, kıpkırmızı arabama baktım uzun uzun.
babamı andım.
oku oğlum! sabret! güzel günler de gelecek!
geldi babam geldi.
çok özledim.
3 km teçhizatlı koşu
-
aklıma babamın bir hatırasını getirmiştir.
babam eski milli atlet. şu an 64 yaşında ve yıllardır spordan hiç kopmamistir. bir gün bir düğünde babama tanıdık biri yaklaşır ve geçen sahilde kendisini spor yaparken gördüğünü söyler.
babam: evet 3000 ler atiyordum.
adam: abi 3 km ne kadar sürede kosuyorsun?
babam: 10 küsur
adam: abi yavasmissin ya. biz askerde tam teçhizat 7 dakikada koşuyorduk.
babam : doğrudur ya ben artık yaşlandım, sizin hızınıza yetisemem.
adam gittikten sonra babam bize döner ve der;
pezevenge bak. 3000 de dünya rekorunu 20 saniye farkla kırıyor. hem de tam teçhizat!
esra erol ve kocasının günde 100 bin tl kazanması
-
asgari ücretlinin 100 ay yani yaklaşık 8 senede aldığı parayı karı koca 1 günde kazanıyorlar. adalete gel sen.
(bkz: hesaplayan adamlar)
caz tarihinin en iyi performansları
-
miles davis -tutu efsanelerin arasında yerini üst sıralarda alır.
http://www.youtube.com/watch?v=00tzcnydl68
herbie hancock - cantaloop island klasikler arasındadırlar.
http://www.youtube.com/watch?v=rnajqbop-lu
babamı acile getirdik nefes alamıyor adam
-
efendim gün geçmiyor ki yurdumda bir ilginçlik daha yaşanmasın. al işte;
--- spoiler ---
https://fbcdn-sphotos-h-a.akamaihd.net/…e6743e6288e
--- spoiler ---
alternatif: http://i.imgur.com/ahr0wez.jpg
(bkz: babamla acil serviste delirmeler)
24 ocak 2024 suzuki türkiye açıklaması
-
sıfır araçtaki çürükle ilgili bir şeye rastlamadım?
28 aralık 2021 migros rezaleti
-
anneniz adına üzüldüm, orada çalışan kasiyerlere daha çok üzüldüm.
rezalet gibi rezalettir.
jaguar e-type
-
1964 yilinda enzo ferrari'nin hakkinda "su ana kadar yapilmis en iyi araba" dedigi arac.
jerry seinfeld'in internet sovu olan comedians in cars getting coffee'de sarah silverman'i evinden almak icin sectigi arac da ayni zamanda.
(bkz: comedians in cars getting coffee - i'm going to change your life forever)
fotograflari;
#1
#2
#3
#4
#5
#6
#7
#8
#9
#10
çocuğunu yuvaya bırakmaya çalışan baba
-
-neden ağlıyorsun şimdi?
-annem bıraksın beni
-saçmalıyorsun!
-böaaaa (ağlama şiddetinde artış)
-bak şimdi, inan seni tanıyamıyorum emrecan!
bu diyalog daha bu sabah bir çocuk ile onu yuvaya bırakmaya çalışan babası arasında geçmiştir. sanırsın baba 4 yaşındaki emrecan ile değil de şirketin satın alma müdürü ile konuşmaktadır. babaların sorunu bu işte, mantıklı konuştuklarında çocukların anlayacağını sanıyorlar. hemen "oysa ne güzel izah ettim, neden anlamamakta ısrar ediyorsun" türünden bir yaklaşım içine giriyorlar.
annelerin öğretmen, hemşire, vb. devlet memuru olduğu ve babadan daha erken bir saatte iş başı yapması gereken ailelerde çocuklar yuvaya baba tarafından bırakılıyor ve yuvaların önünde sabah saatlerinde resmen bir mantık silsilesi yaşanıyor. “bu hareketine anlam veremiyorum” diyen mi ararsın, “kendine bir bak yakışıyor mu bu hareketler hiç sana” diyen mi ararsın “bunu akşam detaylıca konuşacağız” diye gözdağı vermeye çalışan mı arasın “ağlamak sana hiçbir şey kazandırmayacak” diye tavır koyan mı ararsın.
oysa anne geliyor çocuğu bırakıyor çocuk ağlarsa, ayrılmak istemezse “ben hemen şuradayım, korkma rahat rahat oyununu oyna sen” deyip çocuğu rahatlatıyor kocaman bir öpücükle işine gidiyor. baba geliyor çocuğu bırakıyor çocuk ağlarsa, ayrılmak istemezse “çok değiştin sen beren!” diye bir tartışmanın içine giriyor. sanıyor ki bunu dersem çocuk kendisiyle yüzleşip hatalarını anlayacak ve benden özür dileyecek. babalar çok saf, çocuk dilinden zerrece anlamıyorlar.
ben de onlardan biriyim, daha bu sabah iki saat konuşarak ikna ettiğim çocuk yine yuvanın önünde benden ayrılmak istemedi, benim verdiğim cevap ise “bunu seninle daha önce konuşmuştuk” oldu. çocuk gözyaşlarını silip “haklısın baba, bir an kendimi kaybettim kusura bakma” dedi… yani dese tam olacaktı ama ben annemi isterim diye tutturdu. tam annesinin iş hayatında yaşadığı zorluklardan bahsedecektim ki öğretmeni imdadımıza yetişti ve gel bak bugün tiyatro yapıcaz diyerek sabiyi kurtardı.
oysa çalışma hayatında yaşadığımız zorluklar 4 yaşındaki evladımın çok ilgisini çekebilirdi!