hesabın var mı? giriş yap

  • tüm kadınlar öyledir demek çok büyük haksızlık olur. ama aralarında böyle bir kesim gerçekten var.

    üniversite 1. sınıfın ilk döneminde davutpaşanın çılgın yokuşunda otosptop çekiyordum, erkeğim diye almıyordu şerefsizler. kız görünce el freni çekiyolardı. bende teknik resim çantasıyla gülümseyerek çıkıyordum o yokuşu, geziniyordum koridorlarda hiç bi allahın kulu bakmıyordu

    2. dönem bmw'yle gelip gitmeye başladım. bmw dediğimde yanlış anlaşılmasın 6 serisi, z4 falan değil, alt tarafı 1 serisi

    ulan bırak bakmayı, tek dönemde 4 defa sileceğimin altında not buldum lan. 3 defa fakültenin önünde tek başına oturup bir şeyler okurken gelip tanışma teklifi eden kızla karşılaştım. var mı lan böyle bir şey, ne değişti? ben yine aynı bendim? cebimdeki para da aynı paraydı?

  • "matkap var mı hüseyin abi sende" diye sordum bundan 5-6 ay önce bizim apatman görevlisine, herif "yoo neden olsun ki" diye cevap verdi. kalakaldım öylece. haklı tabii adam.

  • iptal ettirmesi oldukça kolay olan kart. tek yapmanız gereken müşteri hizmetlerini aramak, kartınızı kaybettiğinizi söylemek. yeni kart istemeyin veya kargoyla gelen kartı teslim almayın. hukuken size teslim edilmemiş bir karttan hiçbir ücret talep edemezler. ayrıca bu şekilde iptal ettirirseniz, taksitlerinizi zamanında ödemeye devam edebilirsiniz. kartınızı iptal edersek borcun tamamını ödemek zorundasınız diyen bankalara kapak olsun.

  • en nefret edilen kişi olma konusunda dolores umbridge'in kazanacağı versustur.

    kendisi, harry potter evreninin en nefret edilen karakteridir. bu büyük bir başarı. lord voldemort gibi "saf kötülükten" yapılmış bir karakter varken serinin en nefret edileni olmak o kadar küçümsenecek bir şey değil.

    nasıl oluyor da voldemort'u geride bırakıyor diyeceksiniz. voldemort, hayatlarımızda görebileceğimiz bir karakter değil. onda iyi olan hiçbir şey yok. ona istediğini vermezseniz sizi öldüreceğini bilirsiniz. verdiğiniz takdirde de sizi öldürebileceğini bilirsiniz. eşref saatinde değildir, canı birini öldürmek istemiştir ve o anda da karşısında sizi bulmuştur. allah rahmet eylesin, ne diyebiliriz ki?

    ancak anahtar kelime bu: bilirsiniz. voldemort gibi kötü bir karakterin size kötülük yapacağının farkındasınızdır. oysa dolores umbridge gibi karakterler bizim günlük hayatta her yerde karşılaşabileceğimiz, ne beklememiz gerektiğinden emin olamadığımız, gücü eline alması gereken son kişilerdir.

    tüm çocukluğunu, hayatını insanlardan nefret ederek geçirmiş ama asla bu nefretini dışa vuracak fırsatı bulamamış, en nihayetinde üst düzey bir makama gelerek yetkilerle donatılmış o kişiyi tanıdınız mı? nefretini kusmak için makamının arkasına gizlenip yetkisini keyfî olarak kullanan o ezik kişiyi?

    işte umbridge bu. voldemort, bir makamın ya da yetkinin arkasına sığınmıyor. kendi gücünü kullanarak etrafında müritler toplayan ve yükselen bir büyücü. umbridge ise sihir bakanlığı'ndaki pozisyonunu nefretini kusmak için kullanıyor. aslında size yardım etmesi gereken, daha da önemlisi size hizmet etmesi için o makama getirilen kişi bu yetkisini size eziyet etmek için kullanıyor. voldemort'un size "hizmet etme" zorunluluğu yok, bir bakanlık görevlisi olarak umbridge'in temel görevi bu.

    bu iklininin yöntem olarak da ciddi farkları var. voldemort zaman kaybetmiyor, çoğunlukla öldürüp geçiyor. güçten düşüşü harry potter sayesinde oldu, bir bebek hayatını kaydırdı. buna rağmen temel amacı ona işkence etmek değil, onu öldürmekti. karşı karşıya geldikleri anların çoğunda harry'nin üstüne avada kadavra savurdu. diğer ölümlerde de böyle, genellikle öldürme odaklı biri. umbridge ise kurbanlarına en orijinal işkenceleri planlıyor. o ceza kalemi kendi icadı. manyak kadın öğrencilere işkence edebilmek için oturup kalem icat etmiş. bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de kurbanının karşısına geçip kurbağa suratıyla gülümsüyor.

    voldemort, ondan sadece kötülük beklemeniz gerektiğini bildiğiniz, kurtulmak için ya savaşmanız ya da kaçmanız gereken hayatın ötesinde bir karakter iken umbridge bizzat hayatın içinden bir karakterdir. bu hayatta çok büyük bir istisna yoksa voldemort gibi biriyle karşılaşmazsınız ama muhtemelen herkesin kendi kişisel umbridge'i vardır. oturduğu koltuğu kendi kibrini tatmin etmek ve nefretini kusmak için kullanan, size hizmet etmesi gereken ancak eziyet eden, sırf o makamda olduğu için etrafındakileri ayakta bekletmeyi seven ya da hor gören birileriyle mutlaka karşılaşmışsınızdır.

    bunu söyleyeceğim aklıma gelmezdi ama voldemort, umbridge'den daha şerefli bir karakter.

  • emin olun olimpiyatları biz kazansaydık aynı durum japonya'da bizim başımıza gelmezdi.

    her yerden pislik akıyor artık bir şey diyemiyorum.

    ayrıca henüz sebebini bilmesek de ben olimpiyatlarla ilgili olduğunu da hiç sanmıyorum.

    iğrenç olay. başka tanım yapamıyorum...

    edit: "emin olun olimpiyatları biz kazansaydık aynı durum japonya da bizim başımıza gelirdi" de, sonra yazdığını sil, bir daha yaz, eğip büküp kıvırmaya çalış. he canım he müslüman anadolu halkına saldırıyorum. bir müslüman olarak müslüman anadolu halkına saldırıyorsam sen de bi düşün ne bu tepki diye. masum bir turisti, bir "insan"ı, sırf canın öyle istedi diye öldür, adına da müslüman de. hangi kitapta yazıyor ulan! işiniz gücünüz her olaydan mağduriyet çıkarmak, hem de bir cana kıymışken!

    rezil ülkemin rezil vatandaşına saldırıyorum ve utanıyorum artık! japon arkadaşlarımın yüzüne bakmaya utanıyorum! ben türk'üm demeye utanıyorum!

  • gür'le tanışmam galiba 95 yılı.

    anadolu yakasında toplam 4 sahnenin olduğu yıllar. çekirdek sanatevi , amfora , minder (bağdat caddesi) , rubin (üsküdar- salacak)

    ben beyoğlu akademi'de çalarken askere gidip gelmişim , (bkz: cevdet canel) minder bar'dan ayrılıyor yerine sevgili (bkz: zafer şanlı) beni öneriyor.bir deneme yapılacak sahne öncesi , içeride amaçsızca dolanan 2 tip var...neyse çalıyor söylüyorum onaylanıyorum ve başlıyorum yaklaşık 3 sene sürecek macerama..o iki kişiden biri sevgili gür imiş ve benim uygunluğumu o kontrol etmiş )) o zamanlar tarkan'a çalıyordu sevgili (bkz: recep özçakır) ile beraber...

    her akşam gelir , mustang'ini park eder , jack daniels'ını söyler saatlerce müzik , sohbet vs ardından neredeyse sabaha karşı herkes evlerine dağılır.

    dünyanın hangi ülkesinde , hangi şehrinde olursa olsun müzik yaptığında "kim lan bu böyle" dedirtecek , herkesi pür dikkat dinlemeye sevkedecek , tanışmak için kulis kapısında kuyruk oluşturacak , dünyanın tüm sahnelerinde yer alabilecek büyük gitaristtir.

    sadece gitar tekniği , hızı vs değildir konuşulması gereken. doğaçlamalarındaki armoni anlayışı , bunlar arasındaki geçişler müzik anlayışı vb onlarca artılarını konuşabiliriz.abi , dost , dosdoğru insandır... tek eksiğini yazayım...sigarayı allah aşkına bırak gür abi..

  • alamancılara kimsenin nefret beslediği yok.
    almanya'nın etinden sütünden faydalanıp her fırsatta kötülemeleri ve türkiye'de yaşayan bizlere türkiye'yi övmeleri midemizi bulandırıyor, o kadar