hesabın var mı? giriş yap

  • öğrencidir. 5 kuruşun bile hesabını yapar, babasının parasını yediğinin farkındadır, alın terine saygısı vardır. yata yata kıç büyütenlerin de bunu anlayamayacağının farkındadır.

  • cumartesi sabahı erken bir saate "hadi moonstruck'a gidek" diye gittiğimiz, moonstruck'ın kapanıp yerine buranın açıldığını görünce üzülüp "e kahve içek bari" diye oturduğumuz yer..

    sabah erken bir saat olduğu için bizden başka kimse yoktu. siparişimi verdim "iki latte, bi kek, bi çiizkeyk.." adımı sordu. ukala ekşici bir piç olduğum için "bi kişi var zaten" dedim. neyin peşindesin mına koyim?

    siparişimi alıp masaya oturunca kasadaki çocuğun içime sokup çevirdiğini anladım:

    http://i.imgur.com/u7czz.jpg

    herif incici piç çıktı.

    inşallah bir gün bütün starbucks senin olur. ışığın hiç sönmezin, yıldızın parlasın.

  • iki kova boya atmışlar, alt tarafı mazgal sökmüşlermişmiş.

    o otogar mafyanın elindeyken içerde otopark haracı kavgası bitmiyordu. otobüs manevra için alt katlara indiğinde midemiz bulanıyordu. tuvaletleri saymıyorum...

    e yapılsaymış madem bu kadar kolaysa?

    25 sene neden yapılmadı? anca tıraş.

  • altunizade capitol d&r'da, kitap rafları arasında, 15-18 yaş arası olduğunu düşündüğüm bir hanım kızımız tarafından dile getirilen hayret ve sevinç cümlesi. muhtemelen son 2 yıldır ilk defa kitap okumasına neden olacak bu kutlu olayı giyim kuşam ve prozodi açısından kendisinden ve birbirlerinden ayırt etmenin mümkün olmadığı arkadaşları ile paylaşırken kulak misafiri olduğum kutlu haber.

    aslında bir nevi yardım çığlığı olarak da algılamak mümkün. şu birkaç kelimelik kısacık cümleden bile son 20 yıldır yaşadığımız yadsınamaz mallıklar ile ilgili fikir edinmek mümkün değil mi a dostlar?

    halid ziya uşaklıgil'i tanımıyor veya bu sıradan dizinin bir uyarlama olduğunu bilmiyor olması değil bence mesele. kanımca, çok daha ciddi bir mesele var bu cümlede!

    kitap kavramı, "çıkan", zamanı gelince yeşeren veya düzenli servis edilen bir obje olarak algılanmaya ne zamandan beri başladı?

    turfanda hıyar mı lan bu?

    tamam gazetelerdeki boy boy ilanlardan, marketlerdeki cikletlerin kenarına koyularak satılanına; her televizyonu açtığımızda son yazdığı kitabını kameralara tutarak röportaj veren yazarlardan, dergilerin yanında eşantiyon verilenine, "kitap" ön planda sanki endüstriyel bir ürünmüş gibi algılanmaya başlanmış olabilir. ama bu kadar da mı koptuk gerçeklikten artık?

    bir kitap, bir beste, bir heykel veya resim ne zamandan beri ısmarlama mobilya, kesilmiş çelik veya banttan üretilen buzdolabı muamelesi görmeye başladı arkadaş!

    hani bu ülkenin çocukları manevi değerlere bağlı ve muhafazakar kişiler olacaklardı. hani şanlı tarihimiz ve asil milletimizle gurur duyacaktık. gavur ve gomonist propagandalarından koruyacaktık yavrularımızı. bu yüzden asmadık mı lan sağdan soldan 50 kişiyi. bu yüzen işkence görmedi mi binlerce genç aydın.

    ne oldu gladio'nun pezemenkleri? daha bıkmadınız mı yalan söylemekten? "yanılmışız, her şeyi istediğimiz gibi uyguladık ama sonuç bklediğimiz gibi olmadı. özür dileriz" de demediğinize göre, o söylemlerinizin de hiçbiri sikinizde değilmiş demek ki!

    manevi değeriniz ana akım` :mainstreammedya, milli değerinizwall street` borsası olunca, yine de şükredin bizim gençliğe hıyar ağaları. delikanlılar birbirini dürtüp "kalem ve klavye icat olmuş olum biz de yazabilecekmişiz" diye geyik de çevirebilirlerdi. size kalsa bu ülkeye bilgisayar ekipmanı olarak sadece mouse sokardınız ya...

  • kendini şöyle ifade etmiştir;

    ''şunu doğru anlasak iyi olur... ben soyutlama sanatçısı (bkz: abstractionist) değilim. ben reklerin ve biçimin birbirleri ile olan ilişkisi ile ilgilenmiyorum. ben sadece trajedi, zevk, ölüm ve bunun gibi temel insan duygularının ifadeleri ile ilgileniyorum.
    benim resimlerim ile yüzleşen bazı insanların diz çöküp ağlamaları gösteriyor ki ben bu temel insan duyguları ile iletişim kurabiliyorum.
    resimlerimin önünde göz yaşı döken insanlar, beni o resimleri boyarken yaşadığım aynı ilahi duyguyu yaşıyorlar.
    eğer sen resimlerimi sadece renklerin ilişkileri ile açıklarsan, önemli bir noktayı kaçırmışsın demektir.''

    (bok gibi çevirmiş olabilirim)

  • sozlukte ne kadar boktan insanlarin oldugunu gosteren patlamadir. istanbul'da tanidigi ailesi olup sehir disinda yasayan bir suru adam var. panikle basliga bakiyosun nerde olmus ne olmus diye, yok efendim surdan duymus, buradan duymamis, bize ne... gelip espri kasiyor bir de yok izmir'den duyulmamis da bilmemne.

    butun ulke diken ustunde, daha bir ay olmadi ankara'da 100 kisi oldu, adam gelip burda futursuzca espri yapabiliyor ya, insanliginiza tukureyim.

    edit: patlamayla ilgili bilgiler bu entri'de yeterince mevcut (bkz: #56642929)

  • makarnayı niteleyen durumdan eser bırakmamaktır. yok bütün olarak tencereye sığmıyormuş bayramda kazanla sarma pişirirken var ama büyük tencereniz.

  • --- spoiler ---

    our top three guesses for your english dialect:

    1. english (england)
    2. welsh (uk)
    3. us black vernacular / ebonics

    our top three guesses for your native (first) language:

    1. turkish
    2. portuguese
    3. russian

    --- spoiler ---

    o shan't'ı işaretlemeyecektim ya. dayanamadım.

  • 1)
    *beyfendi bu kimlik olmuyor,ehliyet veya nüfus cüzdanı varsa alayım.
    -tabi ki buyrun
    *teşekkürler işleminiz tamamlandı.
    -sağolun kib bye

    2)
    *beyfendi bu kimlik olmuyor,ehliyet veya nüfus cüzdanı varsa alayım.
    -sen benim kim olduğumu biliyor musun ? hede hödö
    *ama beyfendi prosedür var
    - amirini çağır ,hatta çağırma ben genel md.mahkemeye vereyim ,sende sürüm sürüm sürün
    * siz bilirsiniz
    - hööbe höçööö hebereyyy