hesabın var mı? giriş yap

  • bi yürüyün gidin. başımızda bunca dert varken bir de hırlıyı hırsızı sokağa salıp yağma mı yaptırtacaksınız. allah'ın fırsatçıları..

    onun %77 hata dediği, mesela alkollü araba kullanıp 200 km hızla bir aileyi komple yok eden suçluların 6-7 ay sonra salınmasıdır herhalde.

    edit: başlığı green king nickli yazar açmış. sonra silmiş kaçmış, başlık da başa kalmış.. yazdığı entry'nin ekran görüntüsünü iyi ki almışım...
    görsel

  • aynı zamanda temel karamollaoğlu'na "ben sizi dinlemek istemiyorum" diyen kadındır. e sen dinlemek istemiyorsun da başkan seni niye dinliyor?
    peki şu yaptığın çıkışı erdoğan'a yapabilir misin?

  • evet efendiiiim. şu an evli erkekler için kerevizden kurtulma sanatı başlığında döktürülen entry lere bakarak; açıklamak, aydınlatmak ve feyz vermek farz oldu.

    öncelikle kocaların kereviz, enginar, kuzu kulağı, radika, karnabahar, kabak ve beş benzemezlerine verdiği tepki evrensel; "öğğğğkk" . biz işini bilir eşlere düşen görev ise, bu sağlıklı besinlerin kocalarımızın bünyesine kazandırılması ve dahi uzun yaşam sırrına beraberce vakıf olmak, bla bla bla...

    öncelikle güzel bayanlar şu "evde rakı içmek" olayına karşı duruşumuzu belirlememiz lazım. doğru bilinen yanlışların büyüğüdür bu; "evde kocanın rakı içmesine müsade etmeyeceksin." hayır efendim; eğer koca rakıya ya da benzer alkollü içeceklere meyilli ise, bu eylemi evde sürdürmesi en doğrusu ve en güzelidir. alkolü seven bünye ne yapıp eder o alkolü bünyeye katar. bunu kabul edeceğiz. ve eğer biz kocalarımızın evde içmesine karşı çıkarsak, o koca gider; evde bir haftada tüketeceği alkolü arkadaşlarıyla çıkacağı bir gecede içer gelir. tecrübeyle sabittir ve tecrübe yirmi yıllı kapsadığından mütevellit değer verilmelidir.

    evde hazırlayacağımız rakı sofrası onları sıkmasın, bu meret tek başına dinsiz imansız gitmesin diye de bir zahmet içmeyi öğreneceğiz. oturduğunuzda 4-5 kadehi yuvarlamanız şart değildir, bir kadehle bile usul usul ona eşlik ettiğinizde, huzur içinde en fazla 3 kadehçiğini içip, tatlı tatlı muhabbetini ettiğini göreceksiniz.

    gelelim sebze-i alinin bu sofradaki yerine; hazırlayacağınız bu sofrada tüm sebzeleri gerek sarımsakla, gerek yoğurtla, gerekse limonla kamufle edip yediremeyeceğiniz erkek yoktur. sizin güzel bi sofrada rakıları açıp kendisini beklediğinizi gören koca, bilin ki; sarımsaklı yoğurdu kaldırıp altında yatan sebze nedir diye bakmayacaktır.

    karnabaharı haşlayıp bol sarımsak limonla yatırın tabağa...kabağı rendeleyip sarımsaklı yoğurt ve cevizle harmanlayıp serin kayık tabağa özenle... kerevizin tarifini sayın alexander goygoyevic vermiş hali hazırda, o tarife ince kıyım dereotu da ekleyip koyun sofraya... enginarı haşlayıp pilava katın, limon,taze soğan ve dereotu eşliğinde... pırasayı ince ince doğrayıp bol zeytinyağında acı pul biber marifetiyle su katmadan kavurun, sürün önüne...

    bakın bakalım birine bile ağız burun kıvırıyor mu? zaten kurduğunuz ilk sofrada -hele de alışık değilse sizden böyle bir güzellik görmeye- ağzı bir karış açık kalır, ne yediğinin farkına bile varmaz. sonra kendisi gelir kapınıza mum olur; "karıcığım geçen mezeler yapmıştın, sofra kurmuştun, hadi bi daha"

    bu sistemle, bildiği sebze, ıspanak, patlıcan, patatesi geçmez, ankara'da doğmuş büyümüş kocaya, ege nin dağlarında ne kadar ot-çöp varsa yedirmiştir kardeşiniz, fikirlere itibar edin.

    haa derseniz ki; "illa rakı sofrası mı kurulacak kardeş, içmez benimki, ben ne yapsam?" , işte ona çok bi alternatifim yok. eğer sağlıklı yaşam zırvasına içmiyor ise kerevizden alacağı vitamin eksik kalsın, öyle de yaşar o, bırak yemesin, üsteleme. ya da öylesine "sağlıklı yaşam" diyerek yedirmek daha kolay olur, ne bileyim? benim anlattığım konu, bildiğim konu. kafamdaki tanım, vereceğim örnek budur.

    sonuç olarak kurun sofranızı, alın kadehinizi elinize; sonra gelsin kerevizler, gitsin enginarlar, sofranın baş köşeciğine kurulsun pırasalar...

  • karoşinin bilinen ilk kurbanı 29 yaşında evli, erkek bir işçidir. 1969 yılında japonya'nın en büyük gazete şirketinde kargo departmanında (shipping) çalışan bu işçinin felç geçirmesi ve de akabinde ölümünün dava edilmesi ile karoşi gündem olmaya başlamıştır. japon hükümeti bu konuyu, 1987'den öncesine kadar araştırmak istememiş, ancak kamuoyu baskıları neticesinde bu tarihten itibaren konuyu araştırmaya, konu hakkında veri toplamaya başlamıştır.

    karoşi sığ bir şekilde işkolikle açıklanabilecek bir olgu olmayıp,
    1-işyerinde aşırı çalışma saatleri: sadece mesai yapmak değil, tatillerde de çalışma baskısı neoliberalizm, küreselleşme, rekabet baskısı, maliyetleri düşürme arzusu, vb. unsurlar ile az işçi ile çok mesai baskısı yaratılması
    2-önceden belirlenen işletme hedeflerine ulaşma arzusunun yarattığı baskı ve stres
    3-yönetim kadrosundan aşağıya doğru mobbing uygulanması gibi durumlarla içkindir.
    görsel

    kaynaklar:
    karoshi-death from overwork: occupational health consequences of the japanese production management, sixth draft for ınternational journal of health services, february 4, 1997, nishiyama and johnson
    sosyal bilimlerde iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları, 2019, palaz

    ayrıca (bkz: karojisatsu)

  • üç gündür yemek veremediği üşüyen çocuğunu ısıtmak için saç kurutma makinesini çalıştırdıktan sonra kendini asan bir annenin yaşadığı ülkede yaşamaktadır. ben böyle ülkenin, böyle sistemin, bu sistemi destekleyen bütün liboşların, buna gözünü yuman apolitiklerin topunun.........

  • başlık: sevgilimin sütyenini açamıyorum yardım

    1. geçen kıza kafa attım resmen.
    anneminkilerle çalışıyorum olmuyor amk.

    2. panpa önce böyle --> <-- sonra böyle <--- --->

  • dizi izlerken ya da kitap okurken karşıma çıkan ingilizce kalıpları derlemeye karar verdim: **

    1- to kill two birds with one stone

    anlamı: to solve two problems at once. türkçe karşılığı, tek taşla iki kuş vurmak

    2- a piece of cake:

    anlamı: something is very easy. yapılması çok kolay olan şeylerde kullanılır. türkçe benzeri çocuk oyuncağı diyebiliriz.

    3- in the blink of an eye:

    anlam: extremely quickly. bir şeyin çok çabuk olması anlamına geliyor. türkçe karşılığı ‘göz açıp kapayıncaya kadar’

    cümle:ın the blink of an eye, he was gone.

    4- be floating/walking on air:

    anlam: to be very happy and excited because something very good has happened to you. gerçekleşen güzel bir şeyden dolayı çok mutlu ve heyecanlı olma anlamında kullanılır.

    cümle: ever since she met mark, she's been walking on air.

    5- not the end of the world:

    anlam: not the worst thing that could happen. türkçe karşılığı ‘dünyanın sonu değil’

    cümle: we’re hoping to win, but if we finish second it won’t be the end of the world.

    6- you can't judge a book by its cover:

    anlamı: to not judge someone or something based solely on appearance. türkçe karşılığı ‘bir kitabı kapağı ile yargılayamazsın’

    7- learn your lesson:

    anlam: to decide not to do something again because it has caused you problems in the past. geçmişte sorun çıkaran şeyleri bir daha yapmamaya karar verme anlamına geliyor. türkçe karşılığı ‘ben dersimi aldım’

    cümle: i’m not going out without my umbrella again - i've learnt my lesson!

    8- `you can't make an omelet without breaking some eggs`:

    anlam: there's always a cost to doing something. her şeyin bedeli var anlamında kullanılır( bir kaç yumurta kırmadan omlet yapamazsın)

    cümle: this business idea can take you from zero to hundred in just a few years but you can’t make an omelette without breaking a few eggs.

    9- giving someone the cold shoulder:

    anlamı: to ignore someone. birini görmezden gelmek.

    10- the last straw:

    anlamı: the final source of irritation for someone to finally lose patience. türkçe karşılığı ‘bardağı taşıran son damla’ diyebiliriz.

    11- the elephant in the room:

    anlamı: a matter or problem that is obvious of great importance but that is not discussed openly. çok önemli olduğu açık olan ancak açıkça tartışılmayan bir konu veya sorun için kullanılır.

    12- stealing someones thunder:

    anlamı: taking credit for someone else achievements. başkalarının başarılarından dolayı övgü almak, ilgi çekmek durumlarında kullanılıyor.

    13- the best of both worlds:

    anlamı: means you can enjoy two different opportunities at the same time. aynı anda iki farklı fırsattan yararlanabileceğiniz anlamına geliyor.

    14- see eye to eye:

    anlamı: this means agreeing with someone. biriyle aynı fikirde olmak anlamında kullanılır.

    15- it's not rocket science:

    anlamı: it's not complicated. çok karışık olmayan durumları ifade etmek için kullanılır. (kendi başına kullanılır)

    16- hang in there:

    anlamı: don't give up. pes etme, dayan anlamında kullanılır. (kendi başına kullanılır)

    17- get out of hand:

    anlamı: get out of control. türkçe karşılığı ‘işler kontrolden çıktı’ (cümlenin parçası olarak kullanılır)

    18- better late than never:

    anlamı: it is better for someone to arrive or do something late than not to arrive or do it at all. türkçe karşılığı ‘geç olsun güç olmasın’ diyebiliriz.

    19- we'll cross that bridge when we come to it:

    anlamı: let's not talk about that problem right now. sorunlar hakkında şimdi konuşmayalım anlamında kullanılır. (kendi başına kullanılır)

    20- a bird in the hand is worth two in the bush:

    anlamı: what you have is worth more than what you might have later. tek başına kullanılan bu kalıbın türkçe karşılığı ‘eldeki kuş daldaki kuştan iyidir’

    21- a snowball effect:

    anlamı: a situation in which something increases in size or importance at a faster and faster rate. kartopu etkisi bir haberin, bir olayın zaman içerisinde büyüyüp bambaşka bir hal alması anlamına geliyor.

    cümle: the more successful you become, the more publicity you get and that publicity generates sales. ıt's a kind of snowball effect.

    22- fortune favours the bold:

    anlamı: a successful person is often one who is willing to take risks. türkçesi, talihten cesurdan yanadır. (kendi başına kullanılır)

    cümle: it is said that fortune favours the brave and that was certainly the case as the swimmers took to the icy waters despite the unfavourable elements, giving a teeth-chattering rendition of jingle bells as they did so.

    23- familiarity breeds contempt:

    anlamı: used to say that if you know someone very well you stop respecting them because you have seen all of their bad qualities. aşinalık küçümsemeyi besler olarak çevrilebilir.

    cümle: the couple could not stay together long after their wedding because familiarity breeds contempt.

    24- bite the bullet:

    anlamı: decide to do something unpleasant that you have avoiding doing. hoş olmayan, yapmaktan kaçındığımız bir şeyi yapmaya karar vermek için kullanılır.

    25- so far so good:

    anlam: used to say that something (such as a project or an activity) has proceeded well or without problems up to the present. her şeyin güzel ya da problemsiz gittiğini söylemek için kullanılır.

    cümle: "how’s your new job?" "so far, so good."

    26- ball is in your court:

    anlam: it is up to you to make the next decision or step. it is time for someone to deal with a problem or make a decision, because other people have already done as much as they can.

    diğer insanların ellerinden geleni yaptıkları artık bir sorunla uğraşmasının veya karar vermesinin kişiye ait olduğu anlamında kullanılır.

    cümle: i've helped him in every way i can the ball's in his court now.

    27- curiosity killed the cat:

    anlam: said to warn someone not to ask too many questions about something or is a proverb used to warn of the dangers of unnecessary investigation or experimentation. türkçe karşılığı, merak kediyi öldürürmüş. gereksiz deneyler yapan ya da çok soru soran insanları uyarmak için kullanılır.

    cümle: where are we going?' calder asked.curiosity killed the cat, dear. you'll find out soon enough.'

    28- have a crush on somebody:

    anlam: when you have a crush on someone it means you have developed a strong desire for the person. eventually it may grow into true love or your feelings might wear away. birine tutulmak/aşık olmak anlamında kullanılır.

    cümle: her sister has had a crush on his friend for a long time.

    29- ask somebody out:

    anlam: to invite someone to come with you to a place such as the cinema or a restaurant, especially as a way of starting a romantic relationship. türkçe çıkma teklif etmek anlamına gelir.

    cümle: she said she was going to ask him out to lunch.

    30- no pain no gain:

    anlamı: you have to work hard for something you want. istediğin bir şey için çok çalışmak zorundasın anlamına geliyor türkçe karşılığı acı yoksa kazanç yok.

    31- when pigs fly:

    anlamı: something that will never happen. asla gerçekleşmeyecek durumlar için kullanılır.

    32- to cut corners:

    anlamı: to do something badly or cheaply. bir şeyi kötü ve ya ucuz yapmak anlamına geliyor.

    33- a blessing in disguise:

    anlamı: an misfortune that eventually results in something good happening later on. ilerde iyi bir şeyin olmasına neden olan talihsizlikler için kullanılır.

  • sayın başbakan'ın ulus'u düşünemeyen bireylerden oluşan topluluk olarak düşünerek yaptığı konuşmadır.

    1933'de 4000 otomobil vardı, bugün 6 milyon var,
    1929'de 15.000 telefon abonesi vardı bugün 19 milyon var...

    bu karşılaştırmaların hangi amaçla yapıldığını anlayan varsa lütfen beni aydınlatsın. dünya'da teknolojinin gelişmesini kendi varlığı ile mi açıklamaya çalıştı?

    ayrıca bir sonraki konuşması için süper bir istatistik buldum.

    1923 yılında türkiye'de hiç bilgisayar yoktu, bugün 22 milyon bilgisayar var. yaa yaa.

    ekleme : 1923'de telefon hattımız türkiye cumhuriyeti'ne aitti. bugün lübnanlı'ya ait.