hesabın var mı? giriş yap

  • bir adam et yemeğinin yanında ekmek yemiyorsa zengindir arkadaşım, net.

    bir de bir tabağa komple antep koyup aralıksız happıdı huppudu yiyebiliyorsa da zengindir.

    benim bunlardan başka harhangi bir kriterim yok.

  • 100tl gibi cüzi bir ücret karşılığında yapılabilen oldukça zor, yorucu ve uzun süren işlemdir.

  • cok guzel bir video olmuş. bence mantıklı. linç falan yemezler.
    "nereden baksan elinde kalıyor " sözünün açıklaması adeta.

  • profesyonel is yapmanin tanimi gibi bir insan kendisi.

    hepimizin icra ettigi iste, yapmak zorunda oldugu sacma rutinler vardir. raikkonen icin bunlardan birisi, basina demec vermek muhtemelen.

    tahmin ediyorum ki bu sezon basindan itibaren, formula 1 ile ilgilenmek zorunda kalan s sport calisani, kendisiyle soyle bir roportaj yapiyor cuma antrenmanlari oncesi:

    x: istanbul park'ta yapilan ilk yarisin kazananiydin 2005'te. 15 sene sonra yine burada olmak nasil hissettiriyor?
    kimi: ben ralli icin geliyorum zaten bu piste.
    x: sence o zamanlardan bugune ne degisti?
    kimi: havaalanindan buraya gelirken yeni binalar gordum.

    ve roportaj biter.

  • s500 henüz satışa çıkmadığı için olabilir. 2 sene daha bekleyip s600 almak da mantıklı olabilir. tabi bunlar mcdonald's menüsü ya 1 lira farkla büyük boy seçim yapabiliyoruz...

  • tanım: yaptığı şey de artık dönüşü olmamak, her şeyi bütün sonuçlarıyla göze almak anlamında kullanılan deyim.

    her deyimin kendine özgü bir hikayesi olduğu gibi bunun da ilginç bir hikayesi var elbet. zamanında emevi komutan tarık bin ziyad, ordusuyla birlikte cebelitarık’tan ispanya’ya geçmiş, eh ispanya kralı durur mu, daha büyük orduyla bunların üzerine doğru gelmeye başlamış ya da askerler arasında böyle bir dedikodu almış başını gitmiş, gerçek olduğuna inanılmış. orduya korku salınmış bir kere. tarık bin ziyad da bunun üzerine, ordusunu yüksek bir tepeye çıkarmış, aralarından seçtiği kişilere de geldikleri gemiyi yakmalarını emretmiş. şaşkın askerler ve tarık bin ziyad, koskoca geminin alev alev yanmasını izlemişler hep birlikte. gemi yanıp kül olduktan sonra, bu deli yürek komutan, askerlerine dönüp, askerlerim gördüğünüz gibi artık geri dönüşümüz yok, gemileri yaktık, ya gelen ispanya ordusunu yeneceğiz ya da öleceğiz, ona göre savaşın! demiş. sonuç olarak tarık bin ziyad’ın ordusu ispanya kralını yenip endülüs emevi devletinin temellerini atmışlar.

    gün içinde kullandığım deyimlerin hikayesini okumak, araştırmak hoşuma gidiyor bu da etkilendiğim hikayelerden biridir.

    insanın hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan, gerekirse ölümü göze olabileceği durumlarda kullanılan anlamı derin bir deyimdir.

  • gittiğim ilk biletli tiyatro oyununda başrol oynamıştır. 2071'de türkiye oyununa, wikipedia'ya göre 1994 yılında, anneme ısrar ettiğim için, tek başıma gitmiş, kendisini ve tüm oyunu büyülenerek seyretmiştim. annem bir tek bilet almıştı, ama oyunu eve yakın bir yerde sanıyordu, halbuki oyun uzaktaydı ve ben çok istemiştim izlemeyi. o da dışarıda oyun bitene kadar beni beklemişti. 9 yaşında bir çocuk olan bendenizin tek başına oyuna gelmesine şaşıran diğer izleyiciler, bana oldukça ilgi göstermiş, içecek yiyecek ısmarlamış, hatta oturduğum zemini yükseltmek için montlarını koyup görebilmemi sağlamışlardı. gördüğüm ilgi karşısında muazzam bir gururla oyunu seyre dalmıştım. oyunda, rasim öztekin'in karakteri, günümüzde (1994) dondurulmuş, 2071'de uyanmıştır. türk lirası dolar karşısında değer kazanmakta (1 türk lirası 82 dolar gibi bir radyo anonsu vardı), kadınların baş tacı edildiği ve atatürk'e büyük saygı duyulan, ona hiç hakaret edilmeyen bir gelecek öngörülüyordu. 2071'deki her şeye şaşırıyordu ama bu üç şeyi unutmuyorum. zira her biri en büyük alkışlara sahne olmuştu, özellikle atatürk kısmı - usta oyunun sonunda bu kısımdan bahsediyor, alkışlar salonu yıkıyor, ben ise tüm alkışlar arasında büyük fark yaratan son atatürk alkışıyla bir başka gururlanıyordum.. ustaya saygıyla.