hesabın var mı? giriş yap

  • kendi ellerinle çektiğin bir kağnının yol tutuşunu ve hakimiyetini veremiyor kesinlikle. fabrikanın sana biçtiği vites oranlarıyla ömür mü geçer? şöyle ayağını çamura saplayıp araya şanzımandı motordu sokmadan tekerin devrini kendi kas gücünle ayarlamak varken. terlemeden araba kullanmak da neyin nesi? kollarında damar çıkana kadar asılmak, kendini gerçek erkek gibi hissetmek varken parmak uçlarıyla vites başını avuçlamak da ne? o arabayla 10km gittikten sonra aldığın hazzı, içine çektiğin temiz havayı hangi düz vites verebilir?

  • --- spoiler ---

    adamımız bence tiyatroda, kendini vurdugunda ölüyor. son uçuyor mu acaba diye tartışılan sahne ve öncesi adamın ölmeden önceki hayali. daha dogrusu ölerek başardıgını umdugu seylerin hayali diyelim. gazeteye çıkması, kızının istedigi cicekleri getirmesi, birdman'den kurtulusu, sanatıyla ilgi odagı olması, ailesini toparlaması ve sonunda gercekten uctugunu gormek hatta kendiyle hic gurur duymayan, sevmeyen kızının buna şahit olması... hepsi adamın icindeki uktelerdi. siren sesleri de tiyatroya gelip kahramanımıza mudahale etmeye calısan ambulans falan işte. o siren sesleri bitmiyor film bitince, cast donerken de suruyor.yani emma stone yukarı bakıp guluyor ama o anda siren seslerinin bitmeyişinden bi terslik oldugunu anlıyoruz. bu benim fikrim tabi quorada falan bu hala tartışılıyor. yani bu bir muamma. o yuzden kesin şudur demek hata gibime geliyor.

    ek olarak:film, o kendini vurma sahnesi dışında hic kesintiye ugramıyor. bir tek hastane sahnesine gecerken o geciş karartısını goruyoruz. sanki karakterin gercek hayatıyla baglantımız kopmuş da hayalıne girmişiz gibi.
    --- spoiler ---

  • kuruluşundan dağılışına toplamda 200e yakın şehir bu birliğe doğrudan ya da dolaylı dahil olmuştur ve fakat şehirlerin tam listesi hiçbir zaman tutulmamış/ üye şehirler tarafından böyle bir yazılı tutanak reddedilmiştir. 1669 yılında yapılan son birlik toplantısında (hansetag) birliğe dahil sadece 9 şehir kalmıştır; lübeck, hamburg, bremen, braunschweig, danzig, hildesheim, köln, osnabrück ve rostock.

    lübeck, hamburg ve bremen dağılan bu birliğin varisi/koruyucusu ilan edilmiş ve 18.yy başından beri de bu üç şehrin isimlerine resmen 'freie stadt' (bağımsız şehir) ve 'hansestadt' (hansa şehri) sıfatları eklenmiştir. bu durum plaka kodlarına da hansestadt lübeck (hl), hansestadt hamburg (hh) ve hansestadt bremen (hb) şeklinde yansımıştır.

  • nasıl ki eski zamanlarda zengin insanlar hayır olsun diye köy arası yollara, belirli noktalara hayrat yaptırdıysa. yani çeşme yaptırıp o insanların susuzluğunun giderilmesine, serinlemelerine çare olup sevap kazandırdıysa, aynı olayın 21. yüzyıla uyarlaması.

    belirli noktalara bir wifi router, modem konulup, üzerine artık aynı çeşmelerdeki gibi bir mermer ile, taş ile mehmet efendi hayratı gibi yazılar yazılsa, ruhuna el fatiha dense filan. ismi de mehmet efendi hayratı olsa wifi'ın ve mesela şifresiz olsa filan. bu gibi hayrına işler yapılabilir belirli noktalarda ve sahipleri de sevap kazanır, öldüyse arkalarından yaptırıldıysa filan da kabir azapları azalır, dua alırlar. degerlendirilmesi gereken bir fikir.

  • buna göz yuman kişi kesinlikle gavat değildir. her önünüze gelene gavat demeye çok alıştınız bakıyorum. gavat, bu durumdan nakti bir kazancı olan kişiye denilir.

    bu kişi godoştur.

  • osmanlı'nın balkan ve ortadoğu ülkelerindeki hakimiyetinden ötürü baklavanın, musakkanın, kebabın ve bunlar gibi ortak yiyeceklerin bariz bir kimlik sorunu var. yunanlar karnıyarık değil papoutsakia derler, fakat bu tür istisnalar dışında çoğu yemeğin adı aynı.

    kebap, afrika'da da var, afganistan'da da var ve mantıksal olarak tahmin edebileceğiniz gibi aslında epey eski bir yemek. baklava osmanlı kökenli, fakat baklavanın atası plakountas tetyromenous.

    palaçinka aslında macaristan'ın. ama boşnak "boşnak yemeği" der, bulgar "bulgar yemeği" der, çek "çek yemeği" der, sırp "sırp yemeği" der. şu ülkelerin palaçinka üzerinde iddia ettiği hakkı, macarlar iddia etmekle uğraşmıyorlar.

    macaristan'daki, avusturya'daki, almanya'daki, isviçre'deki spatzle, çalıntı olma olasılığı hayli yüksek yemeklerden biri. resmen italya'dan gnocchiyi alıp editlemişler, adını da değiştirip kültürel miraslarına atmışlar.

    hint ve pakistan mutfaklarının da kimlik kargaşaları var, zira ikisi 1947'ye kadar bir aradalardı. tıkka masala soslu tavuk, ingiltere toprakları içinde pakistanlı bir şefin (bkz: ali ahmed aslam) icadı olan bir yemek. nasıl pakistan mutfağından ziyade hint mutfağının en popüler yemeği olmuş anlayamadım. ama ingilizler gelip de buna "english cuisine" dediklerinde komik oluyor çünkü geleneksel ingiliz damak tadına hitap etmediği bariz ortada.

    aynı kimlik krizi tanduri tavukta, veya gulab jamun gibi tatlılarda da mevcut. gulab jamunu pakistanlılar sahiplenir fakat orijin olarak hinttir. biryani de normalde perslerin icadı, fakat hindistan taraflarından gelip de biryaniyi sahiplenmeyen yok.

    uzak doğu restoranlarındaki çorbaları ayırt edebilene helâl olsun. ben hâlâ hangi çorbanın ne olduğunu öğrenemedim. vietnamın cao lausu, erişte yapısı olarak japonların udonu ile aynı. ama şu uzak doğu çorbaları konusu, nereden tutsanız elinizde kalır çünkü üzerine konan 1-2 malzeme değişti mi adı da değişir.

    filipinlilerin 'ilocano yemeği' olarak tanımladıkları "adobo" aslında ispanyolların. ama ispanyollar da o kadar masum değil. ispanyolların "tortillamız" diye sahiplendiği ekmekçik mezoamerikan yerlilerinden çalıntı. (siz siz olun bunu bir ispanyola söyleme hatasına düşmeyin)

  • sağlık sınırlarını zorlayacak kadar çok uçtuktan sonra bel ve boyun fıtığı olan, iki kez kulakları kanayan ve sürekli iklim değiştirmekten cilt alerjisi geçiren hostesinin sağlık sorunları nedeniyle iş akdini fesheden bir firmaya karşı yapılan hak arama mücadelesi.
    bok gibi para kazananların canı olmadığını düşünenlere gelsin.