hesabın var mı? giriş yap

  • işte 15 temmuzu engelleyen gerçek vatansever komutanlarımız bu komutan gibi olanlardı. çomarlar atletle tank durdurduğunu sansın hala.

  • 1) rake dizisinin 5 sezonu varken 1 , 4 , 5. sezonları koyup, 2. ve 3. sezonları koymamak tam olarak nasıl bir kafa?

    2) sanırım imdb 7 altı hollywood filmlerini almak daha ucuz. sırf içerik dolu gözüksün diye ne kadar çöp film varsa doldurmuşsunuz. birde bunları kullanıcıya gönül rahatlığıyla ittirebilmek için yanına imdb ,rotten tomatoes, metascore gibi sitelerin puanlarını da getirmiyorsunuz

    netflix’te iyi film bulacağım diye bir elimde telefon sürekli her filmin puanını kontrol ediyorum resmen çöp karşıtırmak ile aynı his netflix’te iyi film aramak

  • 3 yasinda menenjit geçirip kör olmus, sonra 7 yasinda kendiliginden görmeye baslamistir tekrar. ama hayati boyunca talihsizlikler, acilar pesini birakmamistir. küçük kizini yine menenjite kurban vermistir. ve cenazesini kaldiracak parasi bile yoktur o zamanlar.
    hayatim adli otobiyografisinde geçen çok içli bir hikayedir bu: sabah saatin dördünde öyle ümitsizce para ararken, kendisi gibi fakir arkadaslarinin yardimlari da yetmezken ve cenaze masraflari için gerekli 10 frankin eksikligini hissederken bir adam laf atar arkasindan, "benimle birazcik eglenmek için ne istersin?" diye. "10 frank" der o da. küçük bir otele giderler. yabanci 10 frank'i pesin verir hatta. ve yapamayacagini anlar o zaman edith. aglamaya baslar adamin karsisinda; ve hikayesini, çocugunu kaybettigini, topraga verecek parasi bile olmadigini anlatir. ve adam parayi alarak gitmesine izin verir...
    söyle yazar piaf (ki fransizca serçe demektir piaf): "iste, bugüne kadar darda kalanlara en ufak bir karsilik bile beklemeden yardim etmemin asil nedeni bu adamdir. peki, bu adam bana bir fahise gibi davranmis olsaydi... belki de bugün birçok insanin vücudunu, birçogunun da ruhunu son anda kurtaran biri olmayacaktim. bugün dahi, bana başkalarina yardim etme duygusunu saglayan bu insana minnettarim".
    bilmiyorum, hislenirim ben...

  • gates- sözlük hangi platformda çalışıyor?
    ssg- windows 2003 server
    gates- iyi seçim. kutlarım.
    ssg- fazla serial var mı sizde?
    gates- efenim?
    ssg- işletim sistemi diyorum oldukça seri çalışıyor maaşallah.

  • t: ankara'ya film çekmek için gelmiş turist.
    h: harun.

    t: bu şehre geldiğime geleceğime pişman ettiniz beni ya!
    h: e gelmeseydin keşke. niye geldin ankara'ya? gitseydin istanbul'da çekseydin filmini.
    t: daha da ankaraya asla gelmem ben!
    h: gelme! zaten ankaranın da çok sikindeydi ha. nolur gel. sen ne filmi çekiyon oğlum?
    t: taşrada hayatın monotonluğu.
    h: sen ankara'ya taşra mı diyon la! taşra mı diyon sen ankara'ya? oğlum burası başkent başkent. eskiden burda deniz varmış!*

  • bir sefer tecavüzden bir şey olmaz diyen bakan mı bu?

    hımm...

    ben bunu anlamıyorum işte bir sefer tecavüzden bir şey olmaz diyen bakan görevine devam edebiliyor ve oyları düşürmüyor ama kemal abinin cümlesi hemen akpnin oylarını arttırıyor.

    sizce de bu işte bir gerizekalılık yok mu?

  • herkes için farklı olabilecek detaylardır. bu detaylar sayesinde evinizi ve evde vakit geçirmeyi daha çok seversiniz. özellikle yeni ev satın almak isteyenler, yeni ev kuran evliler, yaşamlarında köklü bir değişiklik arayanlar için faydalı olmasını umduğum, tecrübelerim üzerinden derlediğim bazı detaylar şunlar:

    - güneş alan eve doktor girmezmiş. insan gün içinde aydınlık bir evde yaşarken bu insanın psikolojisini de etkiliyor. güneşin yerini hiçbir yapay aydınlatma ürününün tutmayacağını düşünüyorum. o nedenle bir evin günün olabildiğince fazla saati, olabildiğince geniş bir açıdan güneşi görmesi bence önemli bir detay. özellikle mutfağın ve oturma odasının güneş alması gerçekten önemli. gündoğumu ya da günbatımını görebiliyorsanız bu da ekstra avantaj. gün ışığından olabildiğince faydalanın.

    - evin yerleşim planı benim çok önemsediğim bir konu. örneğin tuvalet, mutfağın ya da yemek masasının bulunduğu alanın görüş açısının dışında olmalı. hatta tamamen ayak altı olmaktan uzak bir lokasyona sahip olmalı. aynı şekilde yatak odası da evin en kıyısında, köşesinde; fakat iyi güneş alan, nemsiz bir oda olmalı.

    - direkt evin salonuna açılan kapılardan hoşlanmıyorum. bugün bir çok 1+1 daire bu şekilde malesef. kapıya biri geldiğinde kapıdan evin en çok vakit geçirdiğiniz alanlarını görebiliyor, ki bu benim mahremiyet anlayışıma ters düşüyor.

    - mutfak geniş olmalı, siz ya da eşiniz mutfakta çokça vakit geçiriyor olacak. orası ne kadar geniş olursa o kadar az kıstırılmış hissedersiniz kendinizi. çoğu zaman yemek yapmak rahatlatıcı bir eylemdir.

    - mutfağın açıldığı geniş bir balkon olması güzel bir detay. özellikle kahvaltıları balkonda yapmanızı kolaylaştıracak bir detay.

    - eğer bir apartman dairesinde yaşıyorsanız, geniş ve manzaralı bir ya da bir kaç balkona sahip olmak evi daha yaşanılabilir kılıyor.

    - kiler odası, çamaşır odası, kıyafet odası, ebeveyn banyosu gibi süreklilik arz eden ihtiyaçlar için özel bölümler de aynı şekilde. evdeki fazlalıkların ya da dönemsel ihtiyaçlar için kullanılan malzemelerin konulacağı bir yer olması bakımından bir bodruma sahip olmak çok önemli bence.

    - açık ya da kapalı bir oto garajına sahip olması da bir ev için önemli bir avantaj. imkan varsa kesinlikle bunlara sahip olunmalı.

    - ev içinde iki veya üzeri sayıda tuvalet/banyo bulunması da her zaman önemli. böylelikle tuvalet/duş sırası beklenmiyor.

    - prizlerin doğru yerlerde olması ve ihtiyaca yönelik olarak sayıca yeterli olması önemli. bazı evlerde lambayı açtığınız anahtar o kadar alakasız yerde ki, ışığı açmak için odaya girip yürümeniz gerekiyor, oysa bence anahtarların bulunduğu yer kapının hemen yanında, kol uzunluğu kadar bir alanda olmalı.

    - bir diğer teknik detay, banyo ve wc kapılarının penceresiz olması. eskiden daha yaygındı, buzlu cam da olsa, hala tuvalet kapılarında cam bulunan evler görüyorum. bence bu iki mekanın kapılarında cam bulunmamalı. fakat içeride birinin olduğunu gösterir bir gösterge olabilir, mesela eğer wc'de biri varsa, wc lamba anahtarının aktif olduğuna dair bir led göstergesi olabilir.

    - wc'nin ve banyonun kapı kilitleri klasik anahtarlı değil, topuz tipi çevirerek açılan türden kilitler olmalı. sırf bu nedenle hala misafir olarak gittiğimde tuvaletin ya da banyonun anahtar deliğine bir şey asarım içerisi gözükmesin diye.

    - banyoda havluluk şeklinde bir kalorifer peteğinin olması önemli. eski evimde malesef yoktu. hatta koridora da koymamış müteahhit. kışın odalar ısınırken soğuk banyoda duş almak zorunda kalıyordum.

    - kişisel tercihlere göre değişir, ama bana göre küvet güzel bir şey. çok stresli bir günün akşamında içine uzanarak stres atabileceğiniz bir şey. o nedenle bence küvet olmalı bir evde.

    - musluk ve duş armatürleriniz mutlaka işlevsel olmalı. gerekirse sağlam bir para harcayın, ama duşa girdiğinizde size istediğiniz formda, istediğiniz basınçta, istediğiniz sıcaklıkta su veren bir duş başlığınız olsun. aynısı mutfak için de geçerli. bence bu yaşamınızı kolaylaştıran önemli bir detay. nihayetinde her gün duş alan insanlarız.

    - yalnız da yaşıyor olsanız, kaliteli ve iki kişilik bir yatak önemli bence. tek kişilik yatak yerine iki kişilik yatak kullanın. hafızalı visco bir ürünü kesinlikle tavsiye ederim.

    - dev ekranlı bir televizyon. fazla tv izlemeyen birisi iseniz bile, haftasonları ya da akşamları sinema ya da belgesel keyfi için dev ekranlı iyi bir tv ve ses sisteminiz olsun. bu insana kendini iyi hissettiriyor. en az 55 inchlik, en az full hd, ısınma yapmaması ve daha az elektirik yakması bakımından led bir tv'niz olsun derim. bu yoksa, en azından bir projeksiyon cihazınız olabilir.

    - daha fazla elektrik yakıyor galiba, ama aydınlatma anahtarlarınız dimmer şeklinde, ışığın ölçüsünü belirleyebileceğiniz bir şekilde olursa evin içinde kendi atmosferinizi yaşamanıza izin verecektir. bu yoksa da, özellikle oturma, yatak ve çalışma odalarında bol abajur kullanımı evde güzel bir ortam sağlar.

    - yüksek bir apartmanda oturuyorsanız binada çift asansör olması hayatı gerçekten kolaylaştıran bir detay.

    - apartmanda oturuyorsunuz güzel bir manzaraya sahip olmak ruh sağlığınız için oldukça faydalı bir detay.

    - geniş bir balkonunuz varsa, mutlaka katlanır cam pencere ile kapatılmalı. önceden bun yapanlara çok gıcık olurdum. estetik de bulmazdım; ki hala da çok estetik durduğunu söyleyemem. ama çok işlevsel. böylelikle içeri toz girmiyor, ses girmiyor ve balkonu hemen her mevsim kullanabiliyorsunuz. bahçeli, müstakil bir evde oturmuyorsanız balkonu hayatın daha çok içine çekmeniz sizi psikolojik olarak olumlu etkileyecektir, katlanır cam pencereler de buna katkı sağlıyor.

    - ve pek tabi ki, her akşam koşar adım eve dönmenizi sağlayacak tatlı bir eş, pet ya da çocuklar da ev yaşamını güzelleştiren en önemli şey olsa gerek. zira ben şu an çok geniş, ferah ve manzaralı bir evde oturuyorum, ama yalnızlık bütün tadımı alıyor. benden çok daha güzel evlerde yaşayan, hatta kimisi evli olan bazı insanların sırf ruhlarını yatıştıran bir yaşam arkadaşları olmadığı için sahip olduğu hiç bir şeyin kendilerini teselli edemediğini biliyorum. mutluluk aslında çok kişisel bir şeydir, ve bunun pek azı müdahale alanınız içindedir. iyi bir yaşam arkadaşınız, haftasonları yemeğe çağırabileceğiniz dostlarınız varsa, bu evi ya da hayatı yaşanılır kılan detayların en önemlisidir.

    edit:

    bu editi yapmamak için uzun süre direndim, ama aldığım bir mesajda "istanbul'da 3 milyon dolara ancak hallolur senin iş" gibi bir mesaj alınca dayanamadım yazayım istedim.

    arkadaşlar şu an oturduğum ev yukarıda yazdığım maddelerin maddi külfet getiren bölümünün %90'ına sahip. ne mi yok, bodrum yok, giysi ve çamaşır odası yok, kiler yok. fakat oturduğum ev yaklaşık 140 metrekare olduğu için, bodrum hariç, diğer odalara ihtiyacı yok. kocaman bir banyonun yanısıra, bir de ebeveyn banyosu var. biri alaturka tuvalet olmak üzere 3 adet tuvalet var. onun dışında çok güneş alan, içinde parkı bahçesi olan güvenlikli bir sitede, sıfır bir binada oturuyorum ve bu evin fiyatı taş çatlasa 300.000 tl. yani üç milyon doların 35'te biri. evet, istanbul'da yaşamıyorum, ama yozgat'ta da yaşamıyorum. avm'si, halk pazarları, sinemaları olan bir şehirde yaşıyorum.

    önceliklerinizi belirleyin; bağcılar'da zemin kat ya da yüksek girişte, berbat bir muhitte, 80 metrekarelik 2+1 bir evde mi oturmak istersiniz, yoksa yaklaşık aynı maliyetlere; görece nezih, ferah, temiz bir muhitte mi. eğer istanbul'da, anadolu'da kazanacağınız paranın -bırakın 35 katını- 5 kat daha fazla kazanıyorsanız ve istanbul'un tüm nimetlerinden düzenli bir şekilde faydalanıyorsanız, buyrun orada yaşamaya devam edin. ama yok "ben kullanmadığım nimetler için bedel ödemeye hazırım, trafiğini de çekerim, insan yoğunluğunu da çekerim, insan kalitesizliğini de çekerim, pahalılığını da çekerim, ek maliyetlerini de çekerim, yollarda geçirdiğim zaman kaybına da razıyım, işe gitmek için sabah 06'da kalkmaya da razıyım" diye düşünüyorsanız, bir sahil kasabasına taşınmanız bile, kağıthane'de güneş görmeyen bir eve 800 tl kira vermenizden inanılmaz ölçüde mantıklı. tercih meselesidir tabi.

    diğer yandan, yukarıda saydığım maddelerin hepsine birden sahip olun demiyorum, olabiliyorsanız yine de olun, zaten olacaksınızdır da, ama olamıyorsanız da bunlardan bir kısmına sahip olarak evde geçireceğiniz vakti daha yaşanılır kılabilirsiniz. ve bütün bunları yapmak için milyon dolarlara ihtiyacınız yok. sadece yaşamınızı nasıl geçirmek istediğinize dair doğru seçimler yapmanız ile alakalı. ve herkesin doğrusu kendine elbette.

  • sahibinin adını özcan olduğunu belirttiği numara. sordum, ne tacizi abi dedi. bu sözlük nerede satılıyor dedi. tamam özcan dedim, tanımadığın numaralar arayıp sana kim olduğunu sorarsa cevap verme dedim. teşekkür edip kapattı. sözlüğü de mutlaka bulup alacağını söyledi.

  • bahsedeceğim düğme ceket düğmesi...pantalon düğmesi de olabilir tabii.bir insanın hayatında yeri nedir ki…iliklenmemiş bir düğme belki mahcubiyete sebep olabilir…kopmuş düğme de…hayır kopmuş düğme çok önemli sonuçlar doğurur kimi insan hayatında.

    bundan 32 yıl evvel doğu karadeniz bölgesinde bir ilçede ,16 yaşlarında bir çocuk tabanca ile –tanık anlatımlarına göre kaza ile- babasını öldürmüştü…evde, babasına ait tabancayı babasının “temizle şu tabancayı” demesi üzerine verdiğinde ,temizlerken ateş alması sonucu olayın meydana geldiği “hukuki gerçek” olarak kabul edilmişti.bu nedenle tutuklanmamıştı.ama meşhur ceraim defterine kaydedilmişti.ben de ilçenin savcısıydım.aradan 6 ay kadar bir süre geçmişti.

    bir gün,ilçenin tek taksi şoförü ,(1964 chevrolet impala) markalı aracı ile ilçeye 8 – 10 km.mesafede yolda ölü olarak bulunmuştu.araç içinde tabanca ile yakın mesafeden yapılan bir atış ile vurulmuş,araç sağ tarafa çarparak durmuş,soför yaralı olarak araçta çıkmış ve yolun karşı tarafında ölmüştü.araç içinde boğuşma izi yoktu.muhtemelen yanında veya arka koltukta oturan biri tarafından ateş edilmişti.ayrıca araçtan ve üzerinden bir şey alınmamıştı.kanında alkol bulunmadı.soförün hasmı ,düşmanı yoktu.30-35 yaşlarında kendi halinde birisiydi.araba içinde 7,65 tabancaya ait kaçak mermi kovanı ile kopuk bir “ceket düğmesi” bulunmuştu.düğmenin eskiden koptuğu ve soförün ceketine ait olduğu belli idi.diğer düğme ceket üzerinde ve bulduğumuz düğmenin aynısı idi.
    olay jandarma bölgesinde cereyan ettiğinden ,polis ve jandarmanın defterlerinden eski suç işleyenler tespit edildi.sorgulandı olay günü ve saatlerinde nerede olduklarını ispat ettiler ve serbest bırakıldılar.
    bu arada, babasını vuran çocuk da şüpheli diye jandarma karakoluna alınmış,giydiği beyaz keten ayakkabılarında kan lekesi olduğundan kuşkulanılmış ve bana haber verilmişti.çocuk kan lekesini kendine göre izah ediyor,ancak olay gün ve saatinde nerede olduğunda çelişik şeyler söylüyordu.birden ceketine dikkat ettim.bir düğmesi kopuk diğeri yerinde idi.ceket üzerindeki düğme tıpkı soförün ceket düğmesi…düğme, yanımda bir kibrit kutusu içinde idi.farkettirmeden çıkarıp baktım; çocuğun ceketindeki ile ayni…çok tuhaf bir durum.
    aniden, bendeki düğmeyi kutudan çıkarıp çocuğun ceketindeki eksik düğme yerine yaklaştırdım.çocuğun benzi attı.birşeyler anladım ve “bu düğme arabada bulundu,seninki ile de aynı,ne diyeceksin buna “ diye sorduğumda kaçamıyacağını anladı ve “ben yaptım “ dedi.meğer bu, yayan bir şekilde yürürken taksi şoförü yanına almış ilçeye getiriyormuş yolda konuşarak gelirken soför “babanı vurdun ,anan kocasız kaldı ne olacak şimdi,ona bir koca bulmak lazım” deyince genç bu söze sinirlenmiş ve yerli tabancası (el yapımı tabanca) ile yanındaki şoföre ateş etmiş.soför dengesini kaybedip yolun sağına çarpıp durmuş.genç de korkudan arabadan atlayıp kaçmış.kaçarken soför yaşıyormuş…galiba imdat istemek için arabadan inmiş. ama etrafta insan olmadığından ve vasıta da sık geçmediğinden kan kaybı ve diğer nedenlerle ölmüş…
    genç, tabancanın bulunduğu yeri söyledi.çarşı içinde bir bakkalın kuru fasülye çuvalının içine saklamış. balistik incelemede mermi kovanının bu tabancaya ait olduğu tespit edildi.

    şimdi gelelim düğmeye.bu düğme gencin ceketinden kopmuş değildi.soföre aitti.ancak,bir anda kendi ceket düğmesinin kopuk olduğunu ve aynı düğme olduğunu görünce olay anında ceketinden kopup araca düştüğünü sanarak paniğe kapılıp ,itirafta bulundu.

    ilçede bir terzi vardı.tek çeşit kumaş ve düğme bulunduruyordu.aşağı yukarı bütün elbiseler (farklı olan vardı tabii) aynı kumaştandı ve düğmeleri de aynıydı…