hesabın var mı? giriş yap

  • morgan freeman'a bir röportajında sorulur:

    "shawshank redemption filminde zenci bir mahkumu oynadınız........"

    sorunun devamı gelmeden freeman muhabirin sözünü keser:

    "ben zenci bir mahkumu oynamadım. ben zenciyim ve bir mahkumu oynadım."

  • bu lafı diyen bu ülkenin şehitlerine kelle, teröristbaşına sayın, katillerine destan yazdılar, öldürülen çocuğa terörist, ve hepsinin ötesinde ülkeyi kuran atamıza ayyaş diyen bir adamsa sadece acı acı gülümsetir...
    bi de küfrettirir ama ben burada edebimi bozmayacağım şimdi... o anladı benim demek istediğimi...

  • bbc muhabiri james reynolds'ın röportaj yaptığı bomba imalathanesinde, öso'lu teröristlerin nitro gliserin yapımında kullandıkları plastik şişelerin üstünde bu ibare yer alıyordu.

    patlayıcı üretilen hücre evinin tam lokasyou bbc muhabiri tarafından açıklanmasa da, kendi toprağını bomba imalatı için gümüş tepside hangi ülkenin sunduğu pek de gizlenmiyordu açıkçası.

    çok değil 4 ay önce çıkmıştı röportaj:

    http://www.bbc.co.uk/…ws/world-middle-east-21256905

  • ceza sahsına girerken elini top istemek için kaldıran, sağ kanattan akan malum kızımızıdan orta gelmeyip barcelona gibi orta alanda top çevirmeye karar verince, soldan akan diğer kızdan gelen topa çıkıp jan koller kafası vurup kaleciyi içeri sokan erkeğin hareketidir. soldan akan kız asist yapıp kıymet görürken, sağdan akamayan, top çevirmekle meşgul kızımız ayağında topla kala kalır.

  • gallup'un araştırmalarına göre amerikan ulusal bilim akademi üyelerinin %7 si, ingiltere kraliyet bilim akademisi üyelerinin ise %3.3 ü bir tanrının varlığına inandığını belirtmiştir.

    fbıın 1997 de yaptığı bir araştırmada ise fedaral amerikan hapishanelerindeki suçlularda tanrının varlığına ınanların oranı %99.79 dur.

    (bkz: bu ne yaman celişki anne)

  • ne bill gates, ne de jude law'ın şu anki sevgilisi; şu dünya üzerinde kıskandığım, yerinde olmak istediğim tek insan türevi bunlar işte.

    şahsen gözlüksüz/lenssiz (yani doğal şartlarda) 3 metre mesafeden bülent arınç ile mehmet günsur arasındaki farkı anlayamam. anlayamadığım gibi daha net görebilmek için gözlerimi iyice kısarak öküz gibi bakarım bülentçiğime. o utangaç mazbutum da bu geyşa bendeniz yüzünden renkten renge girer, pancar gibi gider meclise. ansiklopedik utanç antolojisine yeni bir cilt kazandırır.

    - siz neden konuşmuyorsunuz sayın arınç?
    + ...

    madem en gelişmiş canlıyız bu göz niye bozuk gösteriyor behçet, neden yani?!

  • ben 11 yaşımdayken tombalacının ölüm sahnesini izliyordum amk.

    tanım: rtük 'ün attığı bir tivit.

  • hayatında olduğu gibi kafede, restoranda, trafikte, işte, evde yalnız olan insandır. sanıyorum dünya gittikçe yalnızlaşıyor. üzülmeyin herkes sizin gibi.

    an itibariyle oturuğum yerde, 13 masa tek başına oturuyor. ellerinde telefon/tablet var. yarısının kulağında kulaklık. yarısından fazlası sigara içiyor. 4 tane masada 2 kişi oturuyor, tamamı hemcinsiyle. 2 kişi oturanlardan biride ağlıyor. 2 masada boş.
    üstelik günlerden bi pazar sabahı, hiç mi kimse eşlik edecek birini bulamaz..

    arkadaşlık/ilişki/evlilik süreçlerinin her geçen gün kısaldığı günümüzün problemi nedir? teknoloji olduğunu düşünmüyorum. sosyal medya yalnızlaştırmıyor, insanlar yalnız olduğu için sosyal medyaya yöneliyor. paylaşım ihtiyaçtır, bunun için imkan bulunamıyor çareyi sosyal medyada buluyor ama bu çare gerçek değildir, sahtedir. peki neden böyle oluyor? sanıyorum egolar, ispatlar, hırslar, kötülükler bu noktaya getirdi. her şey sahte olmaya başladı. başta sevgi. samimiyet, sevgi rolleri oynanıyor. e karşındaki bunu farkedemeyecek kadar aptal değil. doğal olarak tatmin olmuyor. kısa bi süre oyuna dahil oluyor. bakıyor mutlu değil. eee ne çekicem karşımdakinin mallıklarını diyor, alıyor kulaklığını çıkıyo geziyor.

    şarkıdaki gibi; biz büyüdük ve kirlendi dünya..kirlenen dünyada kimse omuzunu yaslayacak birini bulamıyor. aksine çoğunluk menfaat için birlikte. vakti zamanında yaşca büyük birisi demişti ki; arkadaş arkadan taşlayan demektir. ne güzel demiş. selam olsun kendilerine.

    edit: imla

  • üniversitenin ilk senesi. eve çıkalı çok olmamasına rağmen annemden cuma günü bir telefon aldım.

    "oğlum, babanla önce amcanlara sonrada size uğrayacağız, en geç pazartesi orada oluruz."

    telefonu kapatır kapatmaz tutuşmaya başladım. gözlerimi telefondan ayırınca halının görünmediğini fark ettim. 2 aydır kaldığım eve ilk kez bu gözle bakıyordum, yerde boş şişeler, pizza kutuları, market poşetleri...

    evi temizlerken hiç görmediğim tişörtler, çoraplar buluyorum. duşa kabine varana kadar temizledim. pazar günü olunca tüm bulaşıkları yıkayıp sarı bezi mutfağın ortasına serdim. anahtarı ilk aldığımdan daha temiz bir ev görüyordum, temizlik bitince belimin ağrısından nasıl uyuduğumu bilemeden pazartesi oldu. okula gidemedim haliyle. annem aradı,

    "bitti mi temizlik?" dedi, "bitti anne." dedikten sonra ne olduğunu anladım. kızamadım. teşekkür edip kapattım, evi 800 km öteden temizlettiği için.