hesabın var mı? giriş yap

  • insan zaman zaman varoluşsal bunaltılar yaşayabilen bi' varlık. varoluşsal bunaltılar yaşıyor, o hâlde var.

    entelektüel insan darlandığı zaman kaygısal devinimlerin izdüşümsel yansıması başlığına 85 paragraf entry girer, "rastlantısal varoluşu bilincim kabul etmiyor" deyip konu üzerine makale falan okur, gider kendine yeni fularlar alır. peki ben ne yaparım? buzdolabını açıp aval aval bakarım, yarım limona üzülürüm, böyle varoluşsal bunaltılar yaşamama şaşırır, nihilisttim* lan ben niye varolmanın bunalımını yaşıyorum ki, yoksa kendimi tanımıyor muyum diye daha da bunalıma girerim, halıda yatarım, tavanı izlerim. izlerdim daha doğrusu.

    bekârlık sultanlıktır, yalnız yaşamak imparatorluktur temalı yaşamıma annem bayram ziyaretine geldi. içim daraldıkça evin içinde dolaşıyorum. "evin içinde niye manyak gibi dolaşıyorsun?" diyor. halıda falan oturuyorum, "yavrum mis gibi koltuk var kalksana yerden." diyor. en sonunda dışarı çıkıp hava almaya karar verdim. hava dışarıdan bedavaya alınabilen katma değerli bi'şey. ezkaza dışarıdan bi'şey lazım mı diyecek oldum ve evden elime tutuşturulan ince bi' dostoyevski romanı uzunluğundaki alışveriş listesiyle çıktım. yazarı annem. yakında tüm kitapçılarda rafları süsleyecek. neyse. benim varoluşsal bunaltılarım sonucu eve yeşil sebze girdi yıllar sonra. benim varoluşsal bunaltım en azından bi' işe yarıyor.

    şu sahte paraları anlamak için kullanılan mor ışığı üzerime tutsalar üzerimde 55 puntoyla "benim ne işim var bu hayatta" yazar vaziyette sokaklarda boş boş dolaşmak istiyordum. evin bayram kalabalığından uzaklaşır biraz da sokakların kalabalığına üzülürüm diye umuyordum. sonra da kendimi "aman en azından sokaktaki insanlar çevirip kaç para kazanıyorsun, ne zaman evleneceksin, ev almıyor musun ev al kendine bi' tane" diye insanı darlamıyorlar diye avutmayı düşünüyordum. ama cebimde sokaktaki varlığımın izin kâğıdı olan alışveriş listesi vardı, direkt markete gittim.

    markette ürünü tüketip ambalajı kasadan geçirmek isteyen bi' adamın sebep olduğu ufak çaplı krizin ortasına düştüm. adam hansel ve gretel'deki gibi yürüdüğü yollara kırıntılar bıraka bıraka gezmiş tüm marketi. yolunu kaybetmekten korktuysa demek. bi' de alamancı bi' aile vardı. türkçe bildiği hâlde konuşmayan bi' kadın yüzünden kasada sıra oldu. kasiyerin gözlerinde magmayı gördüm. bayram günü bu beyinsizlerle uğraşan market personeline bakınca hayattaki varlığımı sorgulayışım biraz olsun azaldı. sonrasında kasiyerin 25,90 lütfen lafına kafasını gömdüğü telefondan kaldırıp cevap vermesi 15 dakika süren bi' ergen yüzünden insanlığa olan inancım tazelendi. gelecek kuşaklar da en az bizim kadar mal oluyor, çok fazla kuşak çatışması yaşamayacağız diye sevindim.

    eve dönerken aldığım orduluk erzaklarla dolu poşetler parmaklarımdaki kan dolaşımını kesti, kangren olma tehlikesiyle hızlı hızlı yürürken varoluşumun sancısı tamamen geçti. teşekkürler anne. iyi ki varsın.

  • 23 yaş henüz hayatın başıdır. 40 sene boyunca istenmeyen bir işi yapmaktansa, 36 sene istediğin bir işi yapmak çok daha mantıklıdır. maddi ve manevi engel yok ise hiç düşünmeden yapılması gerekendir.

  • auradir.. ılla çok güzel ya da süslü olmaya gerek yok. kendine has duruş, bakış ve davranışlar yeter bazen..ve elbette konuşmak..kimseyi ezmek istemem ama anlatacak bir hikayeniz yoksa boşa kürek çekmeyin..

  • bu bir tarikat, bu bir örgüt hatta bir stk'dır.

    bu tarikatın mensubu olabilmeniz için ön şart evliliktir, ardından beyaz yakalı bir plaza çalışanı olmak zorundasınız.

    mensupları arasında hiyerarşik dizilim vardır;

    - sadece robot süpürge sahipleri elit üye

    - robot süpürge + herhangi bir dyson ürünü gold üye

    - robot süpürge + dyson + airfryer ultimate üye

    şayet tüm bunlara ek olarak saat 07.30'da şirket servisinde uyukluyorken ayağınızda alexander mcqueen varsa, tarikat nışanınız var demektir.

  • yüzümü yıkarken banyoda elektirikler kesildi. elim ve yüzüm köpükler içinde gözümü açamıyorum el yordamıyla kapıyı bulmaya çalışırken sırtıma bir şey üç kez ard arda vurdu, arkamı dönüp bakmamı isteyen bana söyleyecekleri olan bi elin anlatmak istediği tonda.. banyodan nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. olayı hiç bi şeklide kendime izah edemiyordum. saatler sonra banyoya girdiğimde uzun saplı banyoda suyu almak için kullanılan viledamsı şeye bastığımı onun sapının da rtimik bi şeklide sırtıma vurduğunu anladım. doğaüstü sayarsınız de mi, tek anım bu, hadi hadi 4.5 tan doğaüstü..

  • bu yaratığın düşüncesi şuan tam olarak şöyledir

    bana yan bakan herifi iki kere yere vurdum adam hastanelik oldu yoğun bakımda ölümle cebelleşiyor ama devletimiz beni saldı demek ki haklıyım öyle abartıldığı gibi de bişi olmuyormuş karakola gittim geldim bu kadar, namımda yayıldı artık kimse bana yan bakamaz bakarsa hastanelik ederim problem yok bi karakola uğrar çay içer çıkarım.