hesabın var mı? giriş yap

  • "çok fazla ağlıyor" bahanesiyle bebeğini duvara fırlatıp öldüren bir babanın(!) eylemi.

    bunalıma diyo, girmiş diyo, kız diyo olunca diyo.

    sanırsın hanedanlığa oğlunu geçirecek pezevenk.

  • otel rezervasyonu yaptır sevgiliye, gerekirse öde. bunlara rağmen ex'in evinde kalmayı tercih ediyosa ee o zaman next de kardeş.

  • vefatından yaklaşık 40 dk. veya 1 saat önce söylediği "belki evin barkın yok, belki evlenmedin beni dinlemedin, belki çok paran da yok, ama benim oğlum hayırlı evlattır. hakkını helal et oğlum, allah senden razı olsun" cümlesidir.

  • 1848 yılında amerikadaki bir demilyolu inshatında yashanan bir patlama sonucu, sol yanagından giren ve sol gozunu parchalayıp beyninin on lobundan kafatasını delerek chıkan 2,5 cm. eninde 1 m. uzunlugundaki demire ragmen yashamayı surdurebilen ve bir kach ay sonra iyleshen amerikalı demir yolu ishcisi.
    bu olaydan sonra gage'de enterasan kishilik ozellikleri gorulmeye bshlanmısh; musrif, anti sosyal, kufurbaz biri olmushtu. yaklashık 13 yıl sonrada sefalet ichinde olmushtur. bu olay tıp tarihine gechmish ve insan davranıshının biyolojik temelleriyle ilgili arashtırmalara tarihsel bir bashlangıch olusturmustur.

    ayrıntılar ichin bakınız: bilim ve teknik, sayı:407

  • geçenlerde bizim muktedir, bizden önce muz lükstü, muzu lüks olmaktan çıkardık, diye bir şeyler söylemişti. kendilerinden önce muzlu yaş pasta, hemen herkesin kolayca ulaşabileceği, satın alabileceği bir şey idi mesela. o zamanlar bir pastanın içine en az bir muz koyulur, bazen de üstüne süs olarak yarım muz eklenirdi. pastalar meyveli olur, hatta meyveler içinden taşardı. hemen herkes de rahat rahat alıp yiyebilirdi. biliyorum çünkü pastanemiz vardı. günde otuzdan fazla turta, bir o kadar buton pasta ve bilmem kaç kilo petifuru rahatça satardık.
    bu durum zamanla değişti. bizim pastaneyi kapatmamız ardından bir on yıl kadar daha, 2015'e falan kadar, aynı pastalar yapılıyor fakat daha az satılabiliyordu piyasada. çünkü malzemeler pahalanınca, pastaların fiyatı da artıyordu. bu zamanlar pastaların içine bir kaç dilim muz konularak, meyveden, şantiden ve muzlar hava almasın, ekşimesin, pastayı bozmasın diye jöleden vaz geçildi. pastalar artık tamamen kremadan, yağdan yani, jölesiz kullanılan bir kaç dilim muzdan yapılmaya başlandı ki fiyatları biraz aşağı çekilerek satılabilsin. insanlar alabilsin. bu böyle 3-4 yıl sürdükten sonra hoop, bu pastaların fiyatları da artık insanların satın alabilmesi için fazla olmaya başladı. sonrasında ise pasta içinden muz komple çıktı. şantiye elveda. hatta pandispanya yapımındaki kalite bile düştü. şimdilerin pastası sadece kek, evet pandispanya değil bildiğin kek arasına koyulan kremalardan ibaret. dışları da bu kremalarla sıvanıyor. hatta bakın bu yılbaşında aldığım pastanın üstünde madlen çikolata var sanmıştım. madlen görünümlü bim bisküvisi çıktı. işte üstüne de süs olsun diye bisküvi falan koyuluyor. içine de bir kaç adet damla çikolata falan koyularak 500-600 gramı 100tl gibi fiyatlanabiliyor ancak. ki insanlar alabilsin. yenen şey pasta değil, uzaktan yakından alakası yok ama işte.. yeter ki gözler, gönüller doysun. o bahsettiğim efsane pastalardan yapılsa yine 500-600gr kadar, rahat 300'ü bulur fiyatı. şimdi insanlar 100tl'yi bile bu pastalara zor verirken, 300 çok çok uzak bir ihtimal. isterseniz bir gün bir pastaneye gidip, yukarda bahsettiğim gibi bir pasta siparişi verin. aşağı yukarı böyle bir fiyat verirler.
    bu nedenle pastamsıların fiyatı bile çılgın atarken, lan en kötü kuru pastanın kilosu bile 100tl iken, içinde yumurta akı olmayan tulumba-lokma gibi tatlıların kilosu bile bu fiyatken, cevizsiz fıstıksız, paso nebati yağ ile yapılan tatlılar ancak zar zor satılırken, tüm bunların gerçeklerinin fiyatı, çığırından çıkmış diye tanımlanır ancak. bizlerden çok çok uzaktalar artık. a long time ago yani..
    edit: bakın bunu daha da çeşitlendirebilirim. mesela o dönemler kivi her manavda, markette ki marketlerin yeni yeni açılmaya başladığı dönemler, kolay bulunmazdı. ithal olduğu için pahalıydı. özel siparişle getirtirdik. ananas ve vişneyi konserve olarak alırdık. çilekler falan deli gibi meyveli pastalar, dondurmalar yapardık ki pastaların içine lezzet çeşitliliği katması için antep fıstık bile koyardık ve deliler gibi satılırdı. hatta sırf meyveden oluşan adise baba pastası yapılırdı. içi dışı komple şanti ve meyve. kestaneli pastalar, ezmeler yapardık ki en pahalısı onlar olurdu. deli fanatikleri vardı. tepsi tepsi satardık. ve tüm bunlar, ankara-abidinpaşa'da olurdu. mamak ilçesinin bir semti yani. orta ve orta alt sınıfın yaşadığı sıradan bir semt. şimdi bunları ancak çılgın zenginliğe sahip muhitlerde, bir avuç zümreye satabilirsin.. geride kalan 20 yılda bir sınıf nasıl yok oldu, yoksullaştı vesaireyi, sırf yaş pasta üzerinden bile şahane okuyabilirsiniz. kaldı ki tatlılara, çikolatalara girmedik bile..

  • celal hocama çok saygı duymakla beraber bir soru sormak isterim aslında.

    ya araştırma için bağışladığın herhangi bir organdan yada iskeletten bir hastalığa çözüm bulurlar da, bir dangalak tedavi olur ve yaşarsa, yine sorun olmayacak mı?

    edit : msjla gelen soru ve yorumlar üzerine küçük bir açıklama.

    yapılacak organ bağışı sonrası kurtulacak kişinin (çocuğun) ilerde tüm insanlığa faydalı bir buluş, araştırma yapmayacağını nasıl bilebilir. araştırma için bağışladığı organın yapılan araştırma sonucu daha fazla insanin kurtulmasına nasıl kesin gözü ile bakılabilir.

    bu ihtimali kim hesaplayabilir. organ bağışı bekleyenler hep bilgisiz, faydasız ve fakirler mı?