hesabın var mı? giriş yap

  • sebep olanların aptallığıdır.

    turizm sezonuna 1.5 ay kalmışken çok bulaşıcı ingiliz varyantı dolanırken lebaleb kongre yapabilmek için normalleşenler ülkeyi en az 2 aylık turizm gelirinden de etti.

    bu kadar düşük zekalı insanlara ülke yönettirenlere müstehak ama yanlarında biz de yanıyoruz.

    edit: şimdi burada önemli bir kısım bu iş karadeniz'deki gerilimin politiğiyle ilgilidir covid'le alakası yoktur diyor.

    nah yoktur covid'le alakası. türkiye'nin rusya ile charter uçak gönderimini durduracak resmi bir gerilimi yok, eğer olsaydı zaten bunu bu şekilde ifade etme lüksü de var putin'in. türkiye mevcut içinde bulunduğu blok'un gerektirdiğinin ötesinde bir söylem yada eylemde bulunmadı karadeniz gerilimiyle ilgili olarak.

    putin karadeniz'deki durum için covid'i bahane etmiş olsa bile türkiye'deki covid salgını buna zemin hazırlayacak düzeydedir ve bu iktidarın işbilmezliği sebebiyle olmuştur.

  • oğlum siz nasıl bu kadar kötü olabiliyorsunuz gerçekten anlayamıyorum. şu içinde bulunduğunuz çukurun, dilsel ve zihinsel mevcudiyetinizin bende hiçbir karşılığı yok. yazdığı şeye bak zırtonun. midemi bulandırıyorsunuz. siz ne bir insanı gerçekten sevebilirsiniz ne de çocuklarınıza bir şey kazandırabilirsiniz. aynen devam edin.

    t: eski dizi oyuncusu.

    edit: nick altında hakaret etmiş. özelden de küfretmiş. hımm.

  • hijyenin aslında insanın hayatında olmazsa olmaz olmadığının anlaşılması. eskiden en yakın arkadaşımın evinde bile yatamaz, evimden başka yerde tuvalete giremezdim. gerekirse bütün gün tutup eve dönene kadar tuvalete girmezdim. fakat ne zaman ki elazığ ktm'ye teslim oldum, o zaman gerçekle yüzleştim. ilk gece çok zorlandım, o leş gibi yastığa kafamı koyamadım, t-shirt'ümden kılıf yaptım, keçe gibi olmuş ve kokuşmuş battaniyeyi üşüdüğüm halde belimden yukarı çekemedim. taa ki gecenin üçünde uyandırılıp, allahın soğuk ve yağmurunda saatlerce dışarda bekleyip, sabah kahvaltı sırası, öğlen yemek ve akşam yemeği sırası bekleyip, deli gibi yorulana kadar, tüm günü bu şekilde geçirdikten sonra o rezalet yatağa bir an önce kavuşmanın hayalini kurarsınız ve o keçeleşmiş battaniyeye sarılıp mışıl mışıl uyursunuz. artık heryerde tuvalete girebiliyorum, heryerde uyuyabiliyorum. iyi ki askere gitmişim...

    hozat pertek toplaaaağğğnnnn

  • :) öncelikle inanılmaz erkek modeli genellikle boğa burcundan çıkar... geniş, rahat, umursamaz bir hayat sürdüklerine inanılsa da aslında çok ayrıntıcıdırlar, ince düşünürler ve duyarlıdırlar. gülmeyi severler, güldürmeyi de severler. yardım etmeyi severler ancak kendilerine yardım edilmesinden nefret ederler. her şeyi kendileri yapmalıdırlar, sorunlarını ise tek başına çözerler. sorumluluklarını çok iyi bilirler. inatçılıkta üstlerine yoktur, sabit fikirlidirler, sevdikleri insanlar için yapmayacakları şey yoktur gibi, aksi durumda yani sevmedikleri insanları alt etmek için de yapmayacakları şey yok gibidir, hediye vermeyi severler, yemek yemeği çok severler, kolay aşık olurlar, aşkı adına yaraşırlılıkla yaşarlar ancak en ufak bir kırgınlıkta, kızgınlıkta ya da yolunda gitmeyen olayda çok kolay da vazgeçebilirler. müthiş azimlidirler. çalışmayı severler en önemlisi mutlaka sevdikleri bir işle meşgul olur ya da meşgul oldukları işi severler.
    burç geyiği kitaplarına göre en iyi başak, oğlak ve boğa burcu insanları ile iyi anlaşılar...
    güzel bir renktirler hayatın içinde...
    niye benim hiç boğa burcu bir sevgilim olamadı bu güne kadar beee dedirten türde insanlardır...

  • yaklasin size crocs terlikler hakkinda biraz teknik bilgiler vereyim. bu terliklerin malzemesi kendilerinin croslite adini verdigi aslinda teknik olarak (bkz: eva) olan ethylene-vinyl acetat denen bir kapali hucre, termoset, kopuk malzemedir. bakmayin burda afili afili teknik terimler kullandigima. kendim 20 yillik yuksek malzeme muhendisiyim. uzmanlik alanim ise polimer ve kompozitlerdir. o nedenle biraz afilli yaziyorum. ama bu malzeme ozunde kopuk bir polymer'dir. peki nedir bu malzemenin en buyuk ozelligi? esnek, hafif, gorece dayanikli ve ucuz olmasidir. ornegin oyuncaklarda, bebek arabalarinin tekerleklerinde (ucuz olanlarda), bisiklet selelerinde, kasklarda, spor malzemelerinde destek amacli kullanilan malzemedir. en buyuk mekanik ozelligi ise sok absorbe edebilmesidir. neyse sadede gelelim. dedik ya bu malzemenin en buyuk ozelligi ucuz ve hafif olmasi diye. crocs denen bu amerikali firma bu terlikleri cin'de kalipcilarda (bakin bunlar ayakkabici degil. kalipcidir) cok cok dusuk maliyetlere, hatta inanamayacaginiz kadar dusuk maliyetlere urettirir. cin piyasasini cok iyi bilen ve malzeme maliyetini de cok cok iyi bilen biri olarak, bir cift crocs terligin uretim maliyeti en fazla 1 usd oldugunu tahmin ediyorum. ancak buna paketleme ve nakliye dahil degildir. hadi en fazla vergilerle beraber bir cift crocs'un kabaca 3 usd'a mal oldugun goz onune alirsaniz, sirketin cok ciddi kar marjlariyle calisip yatirimcilarina ciddi paralar kazandirdigini tahmin etmek pek de zor olmaz. eee size de bir tuketici olarak dunyanin en cirkin palyaco terligini gururla giymek duser. merak etmeyin palyaco gibi gezen dunya'da sadece siz degilsiniz. sizler gibi marka bagimlisi milyonlarcasi var bu dunya'da. crocs'un gecen sene 1,3 milyar dolar ciro yaptigini da buraya yazalim.

    kucuk bir tavsiye. illa ki palyaco gibi gezmeyi seviyorsunuz. gidin bim, migros gibi yerlerden, ya da pazardan sahtesini alin. muhtemelen 10'da 1'i fiyatina mal olur ve emin olun performans olarak bir gram eksikleri yoktur. onlarda hafiftir, onlarda sizi palyaco gibi gosterir.

  • ölünce tahta bilal geçerdi allah korusun.

    -bilal baban öldü tahta sen geçeceksin.
    +tahta mı?
    -tahta tabi zoruna mı gitti?
    +anlamadım.

  • tam 87 yıl öncesinden gelmiş, tokat gibi bir cevaptır.

    ''bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştemal veya buna benzer birşeyler asarak yüzünü, gözünü gizler ve yanında geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. bu tavrın manası neye delalet eder? medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır.'' 1925 inebolu

  • baba tarafımdan kürdüm. anne tarafımdan yörük türkmen.

    babamda dahil ailecek bu vatan ve bayrak için kanımızı canımızı veriririz. maddi durumum elverdiği bedellı askerlıge yasım ve param yettıgı halde babam tarafından gecen sene askere sırf vatan gorevıdır dıye yollandım. baba tarafımda ataturkten mebusluk almış, madalya almış, kurtuluş savasında aşiretiyle beraber savasmış buyuklerımız var.

    evet kanımda kurtluk var ve ben bu topraklarda buyudum bu bayrak altında dogdum bu bayrak altında olecegım.

  • biz 90'ların sonuna yetişmiş üniversiteliler, tek fitilli kadife pantolon, 2 şile bezi gömlek ve 2 el örgüsü hırka ile anadolu'nun her şehrinden akın akın gelmiştik siyasala.
    işaret ve orta parmak arası, ucuz sigaradan sararmış olurdu, esmer erkeklerin bıyık uçları bile tütünden sararırdı.

    para değil dürüme, memleketten gelen tarhanaya katık edecek ekmeğe bile yetmezdi ay sonları.
    tüm şehrin, öğlen yemeği en ucuz üniversitesinde, öğlen yemeği başlar başlamaz bir jeton atar yemek yer, 2 saat sonra yemek bitmeden bir tur daha yer, aha o yemekle günü gün ederdik. yemek 2500 tl idi. 2500tl madeni bir paraydı.

    ama kantinden hep masadaki insan sayısı kadar çay alırdık. para en çok kantin çayına giderdi. kendine kadar bir bardak çay almayı bilmezdik.
    ama bir tur 8-10 bardak çay alıp, akşama kadar başkasının çay tepsisinden ikram edileni içer yine aynı hesaba çıkardık. çay ise 500tl

    sigaraya winston ile başlar, 3 gün sonra 19 mayıs ballıca döner, 2 hafta maltepe içer, son hafta otlakçılıkla geçerdi.

    ben memur çocuğuyum, harçlığım 15'inde yatardı. bir arkadaş vardı engin. onun burs 1'inden birine gelirdi.
    ben ne zaman son maltepemi içsem, eve döndüğümde çantamda bir ballıca bulurdum, ayın 15'ine geldiğimizde de, muhakkak 2 paket alırdım sigarayı, gizliden ben de kaktırıverirdim birini çantasına.

    biz iki gariban, hiç birbirimize yol paramızın kalmadığını söylemedik.
    dipdibe 2 semtte, birbirinden gariban 2 ayrı öğrenci evimiz vardı. yakındık mesafe olarak.

    her gün okuldan o evlere, 12 durağı yağmur çamur demeden yürümek için bahaneler bulurduk.
    *dostum sana danışacağım bir durum var yürüyelim mi?
    *kardeşim bir film izledim, vaktin varsa yürüyelim anlatayım ister misin?
    *aksaray'daki ezgi müziğe bir baksak mı? almayız da bakarız, yürüyelim mi ki bugün?

    biz yürüdük, hiç gariban hissetmeden, para yok diye değil, biz istediğimiz için yürüyorduk neticede.
    midemizin gurultusu mühim değildi, sigaramız vardı hep, birimiz ballıca içeceğine ikimiz de maltepe içerdik.

    sanıyorduk ki üstesinden gelinir hayatta garibanlığın, bilmiyorduk garibanlık sandığımız parasızlıkmış sadece, kardeşlik ve dostluk karın doyuruyormuş meğerse.

    sonra bitti okul, ben fabrikalara o bankaya, olaylar olaylar, arada bir smsler, bazen facebook'tan kısa merhabalar.

    2014 ocak ayının 8'ydi, engin son vermiş hayatına, haberi geldi.
    demek -mış gibi yapamamış artık.
    ben de fark edememişim, hiç birimiz fark edememişiz.
    gariban kalmış cidden, paradan bağımsız, parayla alakasız.
    hepimiz garibanmışız da aslında, birbirimizi görmez olmuş gözümüz.

    insan sevdiklerini yitirmeye başlayınca ayakları yerden kesilmeye başlıyor.
    para olmayıversin de, ruhu garibanlaşmasın yeter ki insanın, kalbi fukara hissetmesin.

    fukaralığa dayanılıyor da garibanlık yükü çekilmiyor galiba.

    ömrümün en güzel 4 yılını geçirdiğim okulun kantininde, heykelinde, meydanında, yanımızda engin olmadan çekilmiş fotoğrafım yok diye, bakamıyorum 1 yıldır hatıralarıma, telefonunu silemiyorum, mesajlar da duruyor.
    kalbimde koca bir yük, içimde bir gariban kalmışlık, taşıyacağız artık bir ömür.