hesabın var mı? giriş yap

  • şu hayatta vücuda dair kıskandığım iki şey varsa; birisi yatar yatmaz uyuyan insan birisi de yiyip yiyip kilo almayan insandır.

    bu ikisinin formülünü istiyorum bu adamlardan işte.

  • hello greece!

    i am from turkey! my name is mustafa, in other words, moustapha!

    i hope that pease may be in the world. like atatürk said. (he did not step over greek flagg)

    ok, no more mister nice guy... i have home in istanbul. (in other words, konstantine). if you like to try turkish food like imambayıldı (in other words, imambayıldıkis), you can contact me... i have big house near taksim. (30 km... it is beylikdüzü).

    thanks and kalimera!!!!!!!

    mustafa

  • --- spoiler ---

    ezel yine kendini ölmüş gösterip estetik ameliyatla eyşan olacak ve cengiz'le mutlu bir hayat yaşayacaklar. baba olmayı beklerken anne olacak ama olsun yine de evlattır yani. sevilir.

    --- spoiler ---

  • amerikalıdır. 4 yaşındaki kız çocuğunu taciz ederken yakaladığı 47 yaşındaki adamı döverek öldürmüştür. bölge halkı “çocuklarımızı korumak için biz de aynısını yapardık, öldürülen kişi hakettiğini buldu” diyerek tacizciyi öldüren babayı desteklemiş.

    politik doğrucu olamayacağım, bir baba olarak aynısını yapardım diye düşünüyorum. ama türkiye'de daha çok tecavüzcülerin arkasında durulduğu için, kravat takan tecavüzcüye indirim uygulandığı için, 14 yaşındaki çocuğun rızası vardı diye peşkeş çekilmesine razı olunabildiği için bunlar bize uzak geliyor.

  • türkiye'nin en geri kalmış illerinden birinde yaşanan tarihi bir olay. hurdacıya kitap satmak?
    ayrıca olaya itiraz eden duyarlı vatandaşımız da hurdacının "dilediğiniz kitabı ücretsiz alabilirsiniz" teklifi üzerine bir şey dememiş ve 115 kitabı alarak, köşesine çekilmiştir.

    aynı şehirde playstation ve internet kafesi olan abime, arada bir yardım ediyorum. kafede satılan meyve suyu ve kola kutularını, yeri geldiğinde çöp kutusundan topluyoruz. biriken kutular hurdacıya satılıyor ve ilçe ilk ya da orta okulları kütüphaneleri için kitap alınıyor. çok sayıda kitap alınamıyor belki ama, kafede öyle bir geri dönüşüm bilinci oluşmuş ki, eskiden kutuları bize vermeyip, çöpe atan müşteriler, şimdi çöpten kutu çıkarıp, biriktirdiğimiz kutuların arasına koyuyor. çünkü o okulların kitaplara ihtiyacı var.

    edit: müşteriye masa açıyordum.* devam edeyim. kafede bir ara kağıtları da ayrıştırmaya çalıştık. trabzon'da bir geri dönüşüm şirketiyle görüştük. tonuna 40 lira mı ne vermişlerdi. hatta iyi niyetimizden dolayı da "madem hayır için yapıyorsunuz, hurdacılar daha çok verir, gidin hurdacılara satın" demişlerdi. hurdacılar da bir ton kağıt için 60 tl vermişlerdi. daha sonra kağıt, ayrıştırması zor olduğu için, bıraktık. gel gör ki, okul kütüphanesine bir tane daha kitap girsin diye uğraşırken, il kütüphanesinden hurdacıya kitap satılıyor.

    kitaplar geçerliliğini kaybetmiş, bilmem üstünde sscb yazıyormuş, yok deformasyon olmuş, bilmem basım tarihleri eskiymiş gibi salakça bahaneler üretilemez.

    sürekli böyle boktan meselelerle gündeme gelen şehrimizin, sokakları torbacıyla dolu. 15-16 yaşında çocukların uyuşturucu batağına düşmüş. bunları nasıl kurtarabiliriz diye düşünüp, gençleri sanata, spora, kültür etkinliklerine yönlendirmek ya da kütüphaneleri daha da modernleştirip, gençlerin ilgilisini çekmek yerine, şu kitapları satalım, ne de olsa kimse okumuyor mantığıyla hareket etmek ve buna da "zaten kitaplar eskiydi, ben sosyal bilimciyim" diyerek alkış tutmak, maalesef bu şehrin daha da boktanlaşmasına neden olacaktır.

  • lise yıllarında arkadaşla şakacıktan itişirken parmağa girmiş olan 0.5 kalem ucu. işin tuhaf yanı uç hala parmağın içinde.

  • bundan yıllaar önce ilkokula giden iki velet arasında geçmiştir. şimdi koca eşek olduklarından isimleri gizlenmektedir.

    edi (8) büdü (8)

    edi erkektir. ders zili çalar ve sırasına oturur. büdü hanıkızımız öğretmen geldiğinde edi beye bir kağıt uzatır. üzerinde
    "beni sever misin" yazmaktadır

    ke duygulu edi bey daha o zamanlardan zerafetini ve centilmenliğini belli ederek kızcağızı geri çevirmez ve "evet" yazarak kağıdı geri verir.

    yazışma ders boyunca sürer. zilin çalmasına az kalmıştır. büdü kağıdı edi'ye uzatır.
    "ya şimdi öğretmen kızar bize, ayrılalım en iyisi"

    edi kağıda "olur" yazar ve geri verir.

    işte bir aşk daha böyle bitmiştir.

  • gün içinde bir sürü işiniz olsa da, telefonda bir dakika konuşmasanız bile, hatta akşam yemeğini de iş toplantısıyla vs geçirseniz de bunların ardından eve dönecek olmanız ve sevdiceğinize sarılarak uyumanız bence en geçerli ve en güzel sebeptir.

    annenin,babanın ya da toplumun hatırı için ya da sadece üremek için evlenmeyin artık!

  • sneijder ağlıyor diye dalga geçiyorlar, ülke gençlerinin zeka seviyesine gel amk.

    ağlamak; hakem kötüydü, penaltımızı vermedi, hakkımızı yiyorlar, ofsaytı görmedi dersen olur. adam çıkmış çatır çatır "taktiğimiz yok, doğru düzgün antrenman yapmıyoruz" diyor.

    sağa sola değil, bizzat bize sallıyor kardeşim, yani burda sana bok yemek düşer.

  • dün değil evvelsi gün bizim ufaklık cebinde telefonla denize girip düşürmüş, 1 gün sonra bendeniz şnorkel ve deniz gözlüğü ekipmanlarımla dalıp enkaz aramaya başladım, nihayet yaklaşık 1,5 mt derinlikte, üzeri hafif kumlanmış vaziyette enkaza ulaştım.

    tuzlu sudan çıkarıp tatlı suyla şöyle bi üzerinden geçip temizledik. pirinç dolu kâsede 1 gün beklettik, az önce telefonu açtık, hiç ümidim yoktu ama çalıştı.

    öğlen 3’ten ertesi gün sabah 10’a kadar denizin dibinde yatan telefon çalışıyor. teşekkürler apple.

    edit: çocuğa pahalı telefon mu verilir şeklinde mesajlar alıyorum, bizim ufaklık dediğim benim yeğen olur çocuğum değil, (evli de değilim:) kaldı ki çocuk da olsa param varsa alırım size mi soracağım amk.