hesabın var mı? giriş yap

  • valla karadeniz yöresinde uzunca zaman geçirmiş biri olarak söyleyebilirim ki, baharat tarzı şeyleri seviyorsanız size hitap etmeyecektir. karalahana sarması dediğin şeyin nesi güzel anlamadım keza çorbası da aynı. muhlama biraz iyi içlerinde, o da offf denilecek kadar süper bir şey değil. ispir fasülyesi erzurum'a dair bir fasülye türü. karadeniz pidesi de kapalı pide dedikleri şey olup tercih sebebim olmadı. laz böreği de ahım şahım değil.

    mutfak dediğin güneydoğu'da bence.

    edit: dün gece de karadenizli arkadaşlarıma sordum bu soruyu, onlar da kendi yemeklerinin tüm mutfaklardan daha iyi olduğunu beyan ettiler. bu durumda karadenizliler dışında karadeniz mutfağını en çok seven pek kimse yok.

    edit 2: tabi ki burada tüm karadenizliler böyledir tarzında bir çıkarım yapmıyoruz, genellikle diyelim.

  • hep rezalet başlığı mı açacağız. iyi işler yapan firmalar için memnuniyet başlıkları açılması gerektiğini düşünenlerdenim. buradan 3-4 ay önce numaratör almıştım. arabaların önüne konulanlardan. bu gece şöyle bir mail aldım.

    --- spoiler ---

    amazon’da birinci önceliğimiz müşterilerimizin bize olan güvenidir, sizlere en geniş ve özgün ürün çeşitlerini, hızlı teslimat seçeneklerini ve en düşük fiyatları sunmak için elimizden geleni yapıyoruz. amazon mağazlarında güvenle alışveriş yapmaya devam etmeniz için gösterdiğimiz hassasiyet kapsamında belirtmek isteriz ki üçüncü taraf bir satıcıdan satın aldığınız ürünün orijinal bir sticker master ürünü olmayabileceğini öğrendik. bu durumun neden olabileceği rahatsızlıklar için sizden özür dileriz.

    bu ürüne hala sahipseniz, ürünü kullanmayı bırakmanızı ve atmanızı öneririz. ürünü iade etmeniz gerekmez. orijinal ödeme yönteminize 24.78 tl tutarında iade gerçekleştirdik. iadeler sipariş sırasında kullanılan ödeme yöntemine yapılır ve tamamlanması genellikle 3-5 iş günü kadar sürer.

    bu ürünü bir başkası için satın aldıysanız lütfen bu kişiyi bilgilendirin ve ürünü atmaları gerektiğini bildirin.

    amazon sahte ürünlere tolerans göstermez. bu yaşanan durum sonucunda, ürünün tedarikçisine karşı harekete geçtik ve amazon mağazalarında ürün satışı yapma olanağını elinden aldık. ürünün yenisini satın almak isterseniz mağazamızdaki orijinal ürünlere göz atabilirsiniz.

    sabrınız ve anlayışınız için teşekkürler. en yakın zamanda tekrar görüşmek dileğiyle.

    amazon müşterisi olduğunuz için teşekkür ederiz
    --- spoiler ---

    yani adamlar bunu takip etmiş. ürünün orijinal olmadığına kanaat getirmiş. ürün dediğim de 20 liralık numaratör şeysi. sonra bunu alan herkese parasını iade edip özür dileyelim demişler. bu bambaşka bir seviye gerçekten.

    ben motor yağı, filtre falan bile alırken kılı kırk yarıp orijinal almaya çalışan insanım. bir filtre için taa gittim bayiden kendim aldım. yerli alışveriş sitelerinde satılanların çoğu sahte. ve buna çanak tutuluyor. hal böyleyken bu adamların bu davranışı inanılmaz memnun edici.

    edit: entry amazon tarafından linkedin ve instagram'da paylaşılmış. sosyal medya kullanmadığım için birçok yazarın mesajıyla farkettim sağolsunlar. entry'nin reklam, pr çalışması olduğunu düşünen arkadaşlar olduğunu gördüm. isteyen istediği gibi düşünebilir, tüm düşüncelere saygılıyım. ben sadece deneyimimi paylaştım.

  • ben yine bu başlıktayım. şurada çok acayip bir entry girmişim üç yıl önce, okuyunca kendi kelimelerime inanamadım.

    her yıl kış aylarına yaklaştıkça yaşıyorum migren krizlerini. bir şekilde duyarsızlaşmışım sanırım ki yıllardır bahsetmemişim burada. şimdi yazmaya kalksam hissettiğim ağrıyı neler anlatırım size, tahmin bile edemezsiniz.

    maalesef bu iğrenç hastalığı yenmenin bir çaresi yok. gerçek ile yüzleşmek, mümkün olduğu kadar "normal" sürdürmeye çalışmak gerekiyor hayatı. birkaç tüyo vereceğim bu konu ile ilgili.

    öncelikle, migren tanısı aldığınızdan emin olmanız gerekiyor. bir doktor bana "beyin ile alakalı her şey normal göründüğünde hastaya migren tanısı koyuyoruz" demişti. ne kadar doğru ve kapsayıcı bir bilgi bilemiyorum. deneysel yöntemler var, dideral gibi ilaçlar yaşadığınız ağrının şiddetini azaltıyor ve doktorunuz uygun görürse yazabiliyor ilacı. güçlü ağrı kesiciler, bir nebze yine.

    neyse, bunlar benim uzmanlık alanım değil. kişisel deneyimlerimden yola çıkarak siz neleri değiştirebilirsiniz hayatınızda onu konuşalım.

    ilk madde, uyku düzeni.

    uyku düzenini oturtmak, iyi bir uyku almak migren krizlerine karşı en büyük silah. stres, mutsuzluk şiddeti arttığında ilk etkilenen şey uyku düzeni oluyor, ardından zincirleme bir yıkım yaşanmaya başlıyor vücutta. uyumak için her şeyi denemek lazım: spor, sakinleştirici bitkisel çaylar, daha gürültüsüz şarkılar... kitap okumadan uykum gelmiyor benim mesela, eksik hissediyorum. yirmi kadar sayfa okuyunca düşünce ritminiz bir çizgide dengeye oturuyor, sakinlik kazanıyorsunuz. temiz çarşaf, yastık kılıfı vs. ile kaliteli bir uyku yaşayınca her şey çok daha kolay bir hale geliyor.

    ikinci madde, yemek yeme alışkanlığı.

    ekseriyetle ilk maddenin ihlali ile başlayan yıkımın ikinci durağı iştahsızlık oluyor. uykudan bağımsız psikolojik durumlar ile de etkilenebiliyor tabii ki ama şunu akıldan çıkarmamak lazım: sadece sigara-kahve ile kahvaltı yaparsan, "atıştırıp çıkarsan" migrene karşı hiçbir şansın yok. tam bir kahvaltı, dengeli ve sağlıklı bir beslenme programı şart. sindirim sistemimizi zorlamayacak gıdaları tercih edip -gluten içeren her şey çok yorar- kahve, sigara, alkolden mümkün olduğu kadar uzak durmak gerekiyor. bir hocam sorduğu soru karşısında kompleks düşünen öğrencilerine bağırarak "yahu siz mühendissiniz! en kestirme yolu düşünüp uygulamak sizin işiniz. basitleştirin tüm problemleri, birkaç kutucuk ile ifade edebilene kadar basitleştirip çözüme gidin" demişti. basitleştirelim o halde: bizler bir bitki gibi beslenmeye, güneş ışığına muhtaç canlılarız aslında. su içmeyi, kökleri beslemeyi ihmal etmeyin ve dışarı çıkın.

    güneş berbat bir etki yaratıyor biliyorum ama hareket etmek biraz olsun iyi geliyor. güneş gözlüklerini takıp kısa yürüyüşler yaptığınızda hem iştahınız bir nebze olsun açılıyor hem de durağanlığın getirdiği tembellik törpüleniyor.

    dördüncü madde, ışık. kaliteli bir güneş gözlüğü edinin, koyu renkte camları değil ışığı daha fazla kıran gözlük camlarını tercih edin. beyaz ışık, floresan güneş'ten sonra en büyük düşman. kaçın, kaçının. oldu ki kaçamıyorsunuz, doğrudan gözlerinize gelmemesi için oturduğunuz yeri değiştirebilir şapka gibi engeller ile bir nebze rahatlatabilirsiniz gözlerinizi. ofiste ışıktan ve camdan kaçmak için tüm departmanı ayağa kaldıran bir manyak tanıdım ben, sonunda masasının yerini değiştirdi. elektronik cihazların yoğun ışıkları için de önlem almak şart. bilgisayarınız için f.lux isimli can kurtarıcıyı, akıllı telefonunuz, tabletiniz için de ışık ayarlarını en azdan daha da azaltabilmenizi sağlayan özel komutu bulun. iphone'da vardı mesela, android için de mutlaka aplikasyon vardır en azından. evinizde loş yaşam alanlarını, gün ışığı led ampülleri tercih edin. ortalama bir türk ailesinin evinde gereksiz miktarda ışık kaynağı ve avize yoğunluğu var, sizin onlardan olmanız çok zor.

    beşinci madde, ses. gürültülü şarkıları hayatından söküp at demiyorum, öyle hayat mı olur lan? biliyorsun, bazı sabahlar migren ağrısını yüksek seviyede yaşayacağını hissedersin, o gün uzak dur mesela. kriz dönemlerinde uzak dur, kulaklık takma, çok telefonla görüşme. bass ve davul notaları ağırlıkta olan müzik türlerine temkinli yaklaş, ağrı yaşadığın günler kendini zorlayıp akşam arkadaşlarınla basık, gürültülü mekanlara gitme. evine gidip sessiz, ışıksız bir ortamda uzanıp dinlen.

    altıncı madde, koku. organik, zeytin özlü duş jeli, sabun ve şampuanları tercih edebilirsin mesela. müthiş kokacaksın diye sürekli olarak bir kokuya maruz bırakmaman lazım kendini. temiz olmak yeterli değil mi? deodorant yerine sprey deodorantları, roll-on'ları tercih edip daha unisex çeşitlerde ısrarcı olmalısın. atıyorum nivea'nın krem kokusuyla ürettiği roll-on ya da sprey deodorantlar var. hem çok etkili hem de daha kokusuz ve kıyafetlerde iz bırakmıyor.

    yedinci madde, temizlik. toz insanı mahvediyor arkadaşlar. amerika ordusuna diz çöktüren şey size neler yapmaz. süpürmek, toz almak gerekiyor bir düzen çerçevesinde. evcil hayvanınız varsa, alerjik bir bünyeniz varsa bir de, daha dikkatli olmalısınız. şurada sirke hakkında müthiş bilgiler verdim. evcil hayvanınızı, yaşadığınız alanı biraz sirke ile temizlediğinizde ne kadar rahatlayacağınızı tahmin bile edemezsiniz.

    sekizinci madde, rüzgar. koruyacaksınız kendinizi, bu kadar basit. işiniz gereği sahada olabilirisiniz mesela, buff gibi rüzgarı müthiş kesen bandanalar kullanılabilir, daha soğuk iklim şartlarında basit bir şapka yerine gerçekten alnınızı ve kafanızı sıcak tutacak bir şapka tercih edilebilir.

    dokuz, bağışıklık sistemini destekleyici her şey. bence, her şey bu madde ile ilgili. tek tek anlattığım maddelerin evrensel kümesi de immün sistemle yakından ilişkili zaten. ertesi güne uyanmak adına bir motivasyonu olmalı insanın. aşık olun -illa bir insana değil, belki bir yaratıcı kavramına, işe ya da spora- evcil hayvan sorumluluğu alın ya da üretin. yazın, çizin, müzikle uğraşın. müthiş bir pozitif ivme kazandırıyor ruha.

    sevgili dostlarım şimdilik bir çırpıda bunları yazabildim. didaktik gelen dilim için üzgünüm, törpülemek için ikinci kere üstesinden geçemeyeceğim çünkü on gündür migren ağrısı ile boğuşuyorum ve tahammül sınırım eksilere kadar düştü. ama yapacak bir şey yok, yaşamaya mecburuz, öyle değil mi?

    geçmiş olsun dileklerimle

  • normaldir.

    insanlar o kadar nefret etti ki kızılaydan, kan vermeyi bile güvenli bulmuyorlar.

    ben düzenli kan bağışçısıyım, hala gidip kan veriyorum. vermek istemeyen arkadaşları ikna etmeye çalıştığımda bana "ben kan versem o kadar ihtiyaç sahibinden önce akp'li bir kalantorun akrabasına gider, daha kötüsü, katar'a satmayacaklarını nereden bileceğim" cevabı aldım.
    hak veriyor muyum? evet... kan ihtiyacının öneminin de farkındayım. ama kurumu rezil rüsva etmeseydiniz, kurumu birilerinin para kaçakçılığına alet etmeseydiniz bunlar olmazdı.

    beter olun diyeceğim de, size bir şey olmuyor. olan ihtiyaç sahibine oluyor. kızılay'ı bari temiz bıraksaydınız. orayı da kirletip lekelediniz. elinizin değdiği ve pislenmeyen tek bir şey yok.

    edit: bir yazar şunu attı.
    (bkz: kızılay'ın topladığı kanların yurtdışına satılması)
    kaynak

    yazıklar olsun.

  • efendim #8627040 no'lu entry'de de bir miktar bahsedilmiş ancak ayrıntı vermeden şöylece üstünden geçelim. bu bozukluğa sahip bireyler, bedenlerindeki bazı bölümlerin kendilerine ait olmadığını, bütünlükleri dahilinde o bölüme yer olmadığını düşünmektedirler.

    bunun en sık duyduğumuz örneği, sağda solda efsaneleri dolaşan bacağını aldıran adamdır. ve söz konusu adam, nip tuck isimli dizinin 3. sezon 7. bölümünde karşımıza çıkacaktır. ve doktorun etik yaklaşımının aslında hastayı durdurma konuunda ne derece yeterli olabildiğini de gösterecektir. hakiki hasta, kendi işini kendi yapıtor gördüğümüz kadarıyla.

  • bi gün adamın teki ormanlık bi yolda arabasıyla gidiyomuş. aniden önüne kırmızılar içinde bi adam fırlamış ve "ben bu ormanın kırmızılı hipnasıyım, bana yiyecek bi şey vermezsen burdan geçemezsin" demiş. adam da uuraşmamak için bi şeyler verip yoluna koyulmuş. derken bu sefer sarılar içinde bir adam arabanın yolunu kesmiş ve "ben bu ormanın sarılı hipnasıyım, bana içecek bi şey vermezsen
    vermezsen burdan geçemezsin" demiş. adam yine noolur noolmaz diye bi şeyler verip yoluna devam etmiş. birazcık yol aldıktan sonra mavi elbiseli birisi arabanın yolunu kesmiş. artık adam dayanamamış ve camdan beline kadar çıkıp "sen ne istiyosun lan ormanın mavili hipnası!!!" diye bağırmış. adam şöyle cevap vermiş: ehliyet ve ruhsat.