hesabın var mı? giriş yap

  • bence hırsız köpeğin daha önce tanıdığı biri, kokusundan falan tanıyıp o olduğunu anladı ve saldırmadı.

    edit: günlerimi sherlock ve müge anlı izleyerek geçiriyorum.

  • bazen buna bile fırsat vermiyorlar ya, reddedilmekten daha beter o. bir keresinde barda salça olucam kızın birine, tam yanına yanaşırken kız bana dönüp "devaam eeettt" dedi, hatun değil sanki trafik polisi amk. gelişime vurdu kız, ben sadece burdan geçiyordum tripleri yaptım ama ben bile inanmadım kendime. tanısa severdi lan aslında.

  • japon tarihinde karşılaşılan ilk kılıç, milattan önce ana karadan getirilen ve/veya çin'deki jian denen kılıç tipi model alınarak yaratılan tsurugi ismindeki kılıçtı. düz ve sade bir yapıya sahipti.

    heian dönemi'nin (794-1185) sonlarına kadar ufak tefek değişiklikler yaşansa da ağırlıklı olarak tsurugi kullanıldı. ancak bu dönemde özellikle doğulu "barbar" emishi halkıyla olan mücadeleler artınca, kılıçlar da değişiyor ve tek yüzlü, uzun, ince chokuto doğuyor.

    samuray sınıfının palazlandığı ve savaşçıların söz sahibi olduğu kamakura dönemi'nde (1185–1333) ise chokutodan daha kullanışlı olup aynı zamanda katananın da atası olan kıvrımlı, daha uzun ve daha sert dövülen tachi kılıçları ortaya çıkıyor.

    tachinin, at üzerindeyken piyadelere veya yerdeyken süvarilere karşı mızrak gibi kullanılan odachi/nodachi denen devasa bir türevi de bulunuyor. bunlar o kadar büyük ki sırtta taşınıyorlar ve birini kuşanabilmek her samurayın harcı değil. devasa derken mübalağa yapmıyorum.

    muromachi dönemi'ne (1392–1573) gelindiğinde, süvari savaşlarının nispeten azalması ve shogunluk tarafından çıkarılan yeni kılıç yasaları ile birlikte tachiden daha kısa ve daha az kıvrımlı, hepinizin bildiği ve sevdiği katana (veya diğer adıyla uchigatana) icat ediliyor.

    ülkedeki tüm beyliklerin savaş hâlinde olduğu sengoku dönemi'ne (1467–1600) girildiğinde, sürekli bir müsademe durumunda olan samurayların en az iki kılıç taşıması elzem olduğundan, dar iç mekanlarda kullanılmak üzere hafif ve kısa olan wakizashi kılıcı üretiliyor.

    ayrıca nara dönemi'nde (710-794) sohei denen savaşı rahipler tarafından icat edilmiş naginata denen mızrak ile katananın kırması olan nagamaki kılıçları da var ama mızraklara falan da girersek bu yazı bitmez. o yüzden kılıçlara geri dönelim. aslında kılıçtan ziyade hançere daha yakın olduğu için bahsedip bahsetmemek arasında çok gidip geldim ama tanto isminde, genellikle seppuku yaparken kullanılmış düz bıçaklı bir silah da bulunuyor.

    bir de ninjato denen uydurma şehir efsanesine değinmeden olmaz. filmlerde, oyunlarda vb. sıkça rastlanan, ninjalar tarafından kullanılan, katana ebatlarında ama düz bıçaklı olarak resmedilen bu arkadaş gerçek hayatta asla bulunmamıştır.

    neredeyse unutuyordum, sanılanın aksine japon kılıcının akıbeti samuraylığın kalkmasıyla son bulmadı. meiji dönemi'nde (1868-1912) kurulan düzenli orduda top, tüfek gibi ateşli silahların yanında bugün kyugunto dediğimiz, japon ve batı tarzı melezi bir kılıç da vardı. ancak 1934 yılına gelindiğinde yükselen japon milliyetçiliğinin de etkisiyle, kyugunto kılıçlarındaki batı esintileri rahatsızlık uyandırmaya başladı ve bunun sonucunda ordudaki kılıçlar "daha japonik" olan shingunto denen yeni modelleriyle değiştirildi.

    son olarak bokuto -veya yanlış ismiyle bokken- denen ahşap kılıçtan bahsedip bitireyim. bugün japonya'da hediyelik eşyacılarda 3000 yen'e satılsa da, doğru ellerde ölümcül olabildiği, hatta efsanevi miyamoto musashi'nin düello yaptığı sasaki kojiro'yu bir bokuto ile öldürdüğü bilinir.

    ekleme: dosu olarak bilinen, kolay gizlenen ufak yakuza bıçağının uzun versiyonu olan nagadosu da teknik olarak japon kılıcı sayılabilir tabii.

  • önemli edit: bazı yazarlar başlıktaki dolandırıcı nitelemesinden ötürü dava edilmem gerektiğini söylemiş. kolaya su katmak, kimyasallarla et tadı bile olmayan içerikler üretmek, 30-40 dakikada kuryeyle teslimat vaat edip 2 saatte getirmek, eksik ürün gönderip bu konuda vatandaşlara yardımcı olmamak, gramajı değiştirip gerekli bilgilendirmeyi yapmamak, yanıltıcı görsellerle alakasız ürünler satmak dolandırıcılıktır. dava korkusuyla insanları susturmaya çalıştığınız yetti, artık canımıza tak etti! susmayacağız, en önemli konu da olsa en saçma konu da olsa eleştirmekten çekinmeyeceğiz. avukat ordusuna güvenen şirketlerin insanlara zulmüne ses çıkartamazsak her hukuksuzluğu kabullenen bir sürüye dönüşürüz.

    kalitesiz ve küçük ürünler:
    yurtdışında fast food tüketen her insanın da belirttiği üzere ülkemizdeki fast food ürünleri tatsız, kalitesiz, kuru ve daha küçük porsiyona sahip. sağlık sorunu ve yeme bozukluğu olmayan vatandaşlarımızın dahi dert yakındığı konu satın aldıkları tek menü ile doymuyorlar.

    popeyes pop burgere ait bir görsel görsel
    burger king whoppera ait bir görsel görsel

    fiyat:
    karşılaştırma yapmak adına büyük şirketlerin en bilinen ve tercih edilen menülerini tercih edersek;
    -bigmac türkiyede 160tl (5.24$)
    -amerikada eyaletler arasında farklar mevcut 4.50$ - 7$

    -whopper türkiyede 175tl (5.72$)
    -amerikada 4.20$ - 6.50$

    -kfc tavuk burger türkiyede 120tl (3.93$)
    -amerikada 1.75$

    görüldüğü gibi fiyatlar dolar bazında bile türkiye ile aynı ya da daha pahalı. ama ekonomi kötü, ama kur yüksek gibi söylemler boşa çıkıyor.

    maaliyet farkı:
    karşılaştırma yapılabilecek sektörün önde gelen şirketlerinde giriş seviyesinde çalışan ücretleri amerikada eyaletler arasında farklar olsa da 2000$ ile 2500$ arasında değişiyor.

    türkiyede ise asgari ücretin biraz üstünde maaş ödendiği tahmin edilirse çalışan maliyeti vergi ve sigorta ile beraber 25.000 türk lirası civarında. bu da yaklaşık 820$ ediyor. arada neredeyse 3 kat fark mevcut.

    et fiyatları ülkemizde daha pahalı olsa da diğer içeriklerin hepsi karşılaştırma yapılan bölgelerden daha ucuz.

    kira fiyatları karşılaştırması yapmak pek mümkün değil çünkü bölgeye ve şube büyüklüğüne göre çok değişken. öte yandan kur farkından ötürü burada büyük bir farklılık olduğunu sanmıyorum.

    hizmet:
    herhangi bir yemek satış sitesine girip yorumlara baktığımızda insanların sadece şikayet ettiğini görüyoruz. eksik ürünler, soğuk ve kötü hazırlanmış yiyecekler. kimi yanık kimi pişmemiş etler. 3 saati bulan teslimat süreleri... liste uzar gider. peki şirketler çözüm sağlama konusunda ne yapıyor? hiçbir şey yapmıyorlar. tüketim yapanlar mağdur olduklarıyla kalıyorlar. şubelerde yaşanan olaylar hakkında da pek çok şikayet mevcut. eksiksiz bütün şirketlerin şikayetvar üzerinde yüzlerce çözülmemiş şikayeti bulunuyor. oldukça kötü bir hizmet anlayışı mevcut ve bu artık şirketler adına normal, göz ardı edilebilir duruma gelmiş.

    mcdonaldsdan yapılan bir siparişin teslim edildiği durum görsel

    sonuç: tüm giderleri tl olan, kur avantajına sahip olmasına rağmen fiyatları amerikadaki eşdeğerlerinden daha yüksek olan bu şirketler daha kalitesiz, daha küçük içerikleri daha kötü bir hizmet ile müşterilerine sunuyor. bunları yaparken de çalışanlarını yoğun iş koşulları sebebiyle mağdur ediyor. müşterilerin geri dönüşlerine asla cevap verilmiyor ve hatalı eylemleri sonucu herhangi bir yaptırıma uğramıyor.

    dipnot: fast food ürünleri sağlığa zararlıdır ve az tüketilmesi gerekir. başlığın amacı kötü ve fahiş fiyatlı hizmet veren ünlü fast food şirketlerini eleştirmektir.

    kullanılan kaynaklar:
    amerikadaki menü fiyatları
    fikir oluşturması adına malzeme fiyatları
    tahmini çalışan ücretleri

    edit: amerikada ikamet eden bazı yazarların uyarısı üzerine kaynakta menü fiyatları yerine tekli burger fiyatları yazıldığı bilgisi geldi. bu bilgi üzerine gerekli düzenlemeler yapıldı.

  • olası bir nükleer savaş sırasında saklanmamız gereken yer. türkçe karşılığıyla nükleer serpinti sığınağı. nükleer bomba atıldığında meydana gelecek blast (basınç), ışık-ısı ve en önemlisi radyoaktif serpintiden korunmak için yapılan sığınaklardır.

    bir fallout shelter şu özelliklere sahiptir: sığınak bütünüyle yeraltındadır. gama ışını etkisini asgari düzeyde tutabilmesi için en az 60 cm beton, 20 cm çelik, 8 cm kurşundan veya üst kısmı 90 cm kalınlığında topraktan yapılmış olmalıdır. giriş kısmında birikebilecek radyasyon miktarını en aza indirmek için sığınağın girişi en az iki dik açılı dönüşle sağlanır. sığınak kapısı patlama etkisi ile bükülüp yeniden eski haline gelebilecek yapıdadır. sığınaktaki en önemli sistem havalandırmadır. yüzeye çıkan bir boru aracılığıyla çekilip filtrelenen hava içeriye verilir. bunun için sığınaklara hem elektrikle hem de elle çevrilerek çalışabilen hepa filtreli havalandırma sistemleri yerleştirilir. el yapımı olarak kearny hava pompası da kullanılabilir. bazı sığınaklarda havalandırma çıkışına açılan alternatif kaçış kapağı bulunur. sığınaklarda ek olarak jeneratör için egzoz çıkışı, dışarıyı bakabilmek için periskop ve tuvalet için de ayrı bir havalandırma borusu yerleştirilebilir. nükleer bomba atıldıktan en fazla iki hafta sonra radyasyonun dışarı çıkılabilir bir seviyeye düşeceği kabul edildiğinden sığınakta en az iki haftalık yiyecek ve su bulundurulur. yeterince konserve ve kişi başına günlük en az 4 litre su depolanır. kazma, kürek, çekiç, testere, çakı, mum, ilk yardım çantası, potasyum iyodür, yangın tüpü, el feneri, pille çalışan radyo ve radyoyu emp'den korumak için metal bir kap, düdük, ekstra piller, kibrit, portatif ocak, çamaşır suyu, geiger sayacı veya kearny serpintiölçer, portatif tuvalet ve sabun sığınakta mutlaka bulundurulması tavsiye edilen malzemelerdir. daha kötü post apokaliptik senaryolara hazırlanmak isteyenler silahlardan uydu telefonuna, telsizlerden nbc kıyafetlerine, gizlenmiş arazi araçlarına kadar türlü çeşit ekipman bulundurabilirler tabii.*

    dünyada nüfusuna oranla en fazla fallout sheltera sahip ve olası bir nükleer kıyamete en hazırlıklı ülke isviçre'dir. 1970'lerden beri isviçre'de her evde 700 metre mesafede patlayan 12 megatonluk bir bombanın etkisine dayanabilecek fallout shelter yapılması zorunludur. ülkede yaklaşık 400 bin fallout shelter vardır. bu da nüfusun yüzde 114'ü kapasiteye tekabül eder. en yakın ülke isveç'te bu oran yüzde 81'dir. almanya'da ise sadece yüzde 3'tür. bu yüzden bir nükleer kıyametten sonra önemli ülke liderleri ve hamam böcekleri ile birlikte sadece isviçrelilerin sağ kalacağı şeklinde bir espri vardır. :)

  • şaşırtmamıştır.

    dünyada kedi köpek gibi birbiriyle sürekli dalaşan iki ülke var:
    1- rusya
    2- amerika birleşik devletleri

    hükümetimizin ise nasıl bir dış politika stratejisi varsa artık, bu iki ülke ile de vize sorunu yaşamayı başardık.

    bu çok eşsiz bir başarı lan bence. abd ve rusya tarihte belki de ilk defa bir konuda ortak fikirde olabilir.

  • her ne kadar başlık sahibi linç edilmeye çalışılsa da katıldığım önermedir.
    anlatayım: öncelikle çocuk bu ağlar, zırlar genellemesine katılmıyorum. uzun yıllar amerika’da yaşadığım için buranın çocuklarını referans gösterebilirim. geçen markette 5 yaşındaki bir çocuk babasıyla sakince kendisinin istediği şekerlemeyi neden almadığı konusunda 10 dakika tartıştı. haksız olduğunu anlayınca da sustu. buradaki birçok çocuk böyle. yani bir çocuğun ailesinin yanında derdini anlatmak icin seçtiği zırlama yöntemi tamamen anne ve babasının yanlış iletişiminden kaynaklanmaktadır. lütfen şu çocukları düzgün yetiştirin.