hesabın var mı? giriş yap

  • beyazid meydanındaki ıvır zıvırcıların orada bir saat tamircisinde şahit olmuştum :

    müşteri: -abi bu olmamış ki?
    tamirci : -nasıl olmamış o' lum şahane çalışıyor saat.
    müşteri: -e akrep yok?
    tamirci : -akrep ne lan?
    m: - abi yelkovan var akrep yok, dakika belli de saati nasıl anlıycaz?
    t: - e sen güneş tepedeyken saat acaba altı mı yoksa dokuz mu diye merak edecek kadar salaksan ben ne yapayım?" kaç geçiyo"lar önemli o' lum, saat 2 mi 4 mü bi şekilde anlıyor zaten insan.

  • -anadolu ya da türk coğrafyalarında bulunan mezar taşları türk dili, tarihi ve kültürü üzerine önemli kalıntılardır. osmanlı mezar taşları da, orta asya’dan gelen bir kültürün devamıdır. çoğunlukla selçuklu etkisinde kalan osmanlılar, zamanla kendilerine has bir tarz oluşturmuştur.

    -osmanlı coğrafyasında bölgesel bazı farklılıklar olmakla beraber genel olarak mezar taşları benzer şekilde yapılmıştır. osmanlı mezarlarını sandukalı ve şahideli olarak ikiye ayırabiliriz. sanduka, genelde türbelerde bulunan lahit tarzı mezarlardır. şahideli mezarlar ise baş ve ayak taşından oluşan daha sade mezarlardır.

    -mezarların hepsinde kitabe bulunur. kitabede ayetler ve şiirlerin yanında, ölen kişinin adı, mesleği yazılırdı. kitabe “hüve’l - baki” ile başlar, son satırda “ruhuna fatiha” ve tarihle biterdi. ilk dönemlerde kitabeler arapça ve farsça yazılmış, sonrasında türkçe yazılmıştır.

    -erkek ve kadın mezarları şekil yönünden genelde farklıdır. erkek mezar taşlarında, sosyal statüyü belirleyen serpuş (sarık, fes) kullanılırken, kadınlar için çiçek motifleri kullanılmıştır. bazı kadın mezar taşlarında broş ve küpe de kullanılmıştır.

    -bitkisel motif olarak servi ağacı çokça kullanılmış. mezar taşlarında kullanılan servi ağacı türk mitolojisindeki hayat ağacının yansıması olabilir. ayrıca elif harfine benzemesi, allah’ın birliğine bir gönderme olabilir. bir başka yoruma göre roma ve bizans etkilenmesi ile alınmış olabilir (çünkü selçuklular hurma ağacı motifi kullanmışlar).

    -ilgimi çeken bir diğer nokta ise mezarlarda bulunan kandil ve şamdan kabartmaları oldu. mum yakma adeti islamiyet’te olmamasına rağmen, mezar süslemelerinde kandil ve şamdanların bulunması bana ilginç geldi. bu konuyla ilgili şöyle bir yorum var: pek çok mezarda “nevverallahu kabreh” ifadesi bulunmaktadır. “allah kabrini nurlandırsın” demek olan bu ifadeyle allah’ın nuru mezar taşlarının üzerine yapılan bir kandille gösterilmekteydi.

    -on yedinci yüzyıl ile birlikte klasik şeklini alan mezar taşları lale devri’yle farklılaşır. batı etkisi mezar taşlarında da kendisini gösterir. mezar taşları süslemelerinde barok, rokoko üslupta süslemeler başlar.

    -ıı. mahmut’un sarık kullanımını yasaklamasıyla mezar taşlarında serpuş yerine fes yapılmaya başlanır. yapılan feslerin şeklide padişah dönemlerine göre değişmiştir (mahmudi, azizi, hamidi).

    -genel olarak bakıldığında osmanlı mezar taşları şekil yönünden farklı olsa da içerik yönünden bugün ki mezar taşlarından çok farklı değildir.

    -bu entryde farklı osmanlı şehirlerden örnekler almaya çalıştım. manisa, giresun, bursa, mardin, istanbul-üsküdar şehirlerinden örnek mezar taşlarını inceledim. her şehirden fikir vermesi için birkaç tane örnek vereceğim.

    -örneklere geçmeden önce araştırma sürecinde dikkatimi çeken birkaç şey var. manisa-gördes’te bulunan kadın mezar taşlarındaki camii motifleri gerçekten görmeye değer. pek çok örnekte görülen bu cami motifini diğer şehirlerde görmedim. göstereceğim beş örnek 1709-1834 yılları arasına tarihleniyor. yakın tarihli olsa tek bir usta elinden çıkmış diyebilirdik. uzun yıllar bu şekillerin işlenmesi bölgede oluşan bir kültürle açıklanabilir.

    -bir de gariplerin mezarları var. kimsesi olmayanların mezar taşları da ölümden sonra da onları kimsesiz bırakıyor. üzerinde kitabesi bulunmayan, basit bir çizim bulunan mezar taşları. bu örnekler de manisa-gördes mezarlığına ait.

    -bir de boyanmış mezar taşları. ilk yapıldığında boyanıp boyanmadığına dair bir -bilgiye rastlamadım ancak boyandığına dair tahminler var. bugün boyalı mezar taşları türbelerde bulunuyor. açık havada hala boyalı birkaç tane mezar taşı gördüm, onlar da muhtemelen yakın zamanda boyanmıştır.

    -genç yaşta ölen kızların mezar taşına kırık gül yapılması istanbul süleymaniye camii haziresinde bulunan bu mezardan dolayı söylenmiştir. başka bir kaynakta benzer mezar taşına denk gelmedim.

    -giresun
    1 2 3

    -bursa
    1 2 3

    -mardin
    1 2 3

    -istanbul
    1 2 3

    bonus*

    entry videosu
    tarih ve genel kültür içerikli videolar hazırlıyorum. amacım güzel vakit geçirirken bir şeyler öğrenmek/öğretmek. youtube kanalıma bakmak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.

    kaynaklar
    •ahmet bodakçi, mardin merkezde bulunan osmanlı dönemi mezar taşları.
    •barış sipahi, ayten çetin, 1697-1910 yılları arasında osmanlı kültüründe muhasebecilerin mezar taşlarının karakteristik özellikleri.
    •gazanfer iltar, giresun ili sahil şeridindeki osmanlı mezar taşları.
    •hicabi gülgen, osmanlı mezar taşlarının bursa ve civarındaki ilk örnekleri.
    •hür kamil biçici, manisa gördes'te bulunan osmanlı dönemi süslemeli mezar taşları.
    •nurcan boşdurmaz, bosna hersek osmanlı dönemi müslüman mezar taşları.
    •süleyman güven, istanbul küçük ayasofya camii (sergios bakhos kilisesi) haziresinde bulunan osmanlı dönemine ait mezar taşları.
    •zeyneb hocaoğlu, üsküdar mihrimah sultan camii haziresindeki mezar taşları

  • avusturya alpleri'nde buzullar arasında 5.200 yıl öncesinden kalma donmuş bir ceset mışıl mışıl uyuyormuş. 1991 yılında bulunan bu donmuş cesede "alp çobanı" ismi vermişler. alp çobanı, donduğu için hemen hemen hiç bozulmamış halde günümüze kadar gelebilmiş olması özelliği yanında bize, ta o günlerden çok kıymetli bir bilgiyi de taşımıştır. alp çobanı'nın hiç sakal ve bıyığı yokmuş. yani 5.200 yıl önce alp dağlarında bile insanlar tıraş oluyorlarmış...

    arkeologlar da benzer bilgileri eski tarihlerden günümüze getirmişlerdir. mağara duvarlarındaki resimlerde tıraş için keskinleştirilmiş çakmaktaşının, deniz kabuklularının, çeşitli kemiklerin sakal kesmek için kullanıldığını öğreniyoruz.

    tarih öncesinde yaşayan erkek belki temiz, bakımlı ve şık durmak için değil; kesilmediğinde 150cm kadar uzadığından hareket kabiliyetini zorlaştırdığı için bunu yaptığını düşünebiliriz. ama bu ihtiyaçtan kaynaklansa da sakalı kesme ihtiyacı o insanları, bir "tıraş aletini" bulmaya, kullanmaya sevk etmiştir. işte tıraş bıçağının icadının ana nedeni de budur; doğada rahat edebilecek bir hareket kabiliyeti için gerekenin sağlanması...

    doğada gezgin yaşamaktan yerleşik yaşama geçip, insanlar arasında da sosyal, kültürel, ekonomik birikimler oluşunca; tıraş olayı da bundan nasibini, hem alet konusunda hem de tıraş olma konusunda almıştır. mısırlılar, m.ö. 4. yüzyılda sakal kesmek için altın ve bakırdan yapılmış aletler kullanmışlardır. roma'da ise sadece özgür vatandaşlar tıraş olabilme hakkına sahiptir... m.s. 14. yüzyılda, günümüzde kullanılan usturanın ilk örnekleri yapılır. tabi bu usturalar zamanımızdaki gibi olmadığından, o dönemde bu aletler ile kanlı ve acılı tıraşların olduğunu düşünebiliriz.

    amerika kıta'sı keşfedilir. bu kıta'da kurulan devletin başını avrupa'nın en acar insanları oluştursa da o başka bir devlettir. herkes farklı milliyetten de olsa "amerikalı" olarak kendisini ifade eder. işte bu devletin içinden bir kişi 20. yüzyılın başlarında, 1901 yılında iki taraflı tıraş bıçağını yapar. ancak pek fazla satamaz bu aleti. birinci dünya savaşı yıllarına kadar sadece 168 tıraş bıçağı ve bunların kullanılabileceği 51 makine satabilir. bu kişinin ismi king camp gilette (jilet) olup daha sonra dünyanın kullandığı tıraş bıçağına asıl ismini de o verecektir. ancak bir şeye ihtiyacı vardır; pazara... işte o pazar da savaş ile gelir. abd hükumeti, ordusunun ihtiyacı olarak belirleyip, birinci dünya savaşı başlarında bu firmaya 3,5 milyon tıraş bıçağı sipariş eder. gilette'nin omuzlarına "altın kuş" konmuştur. tıraş bıçağı da bu sayede bir sektör haline gelir. bu sektörün başını da tabi ki gilette çeker. ne demişler; "erken yola çıkan yol alır"...

    o sıralarda bir firma, savaşlar ve askerler için kılıç imal etmektedir. birinci dünya savaşında ateşli silahlar çok kullanılır olmuş, kılıç da pek talep edilen silah olmaktan çıkmıştır. gilette'nin vurduğu voliyi görünce, o kılıç firması da tıraş bıçağı üretimine geçer. bugün hala tıraş bıçağı üreten bu firmanın amblemi çapraz iki kılıçtan oluşur. ismi de, wilkinson'dur. günümüzde, tıraş bıçağında, dünya pazarının %66'sını gilette; %20'sini wilkinson elinde bulundurmaktadır.

    1950'li yıllarda elektrikli tıraş makineleri yaşama girmiştir.

    şimdi düşünüyorum da; eğer wilkinson firması, gilette firmasından önce bu işe girişse ve abd hükumeti de 3.5 milyon tıraş bıçağı siparişini gilette yerine wilkinson'a verse idi; tıraş bıçağının ismi de belki "jilet" değil "vilkinson" olacaktı. biz de bakkala gidip; "iki vilkinson rica ediyorum, iki bıçaklı" diyecektik...

  • iş güvenliği uzmanı a.b. sanki olayın sorumlusu gibi çoktan gözaltına alınıp tutuklanmış bile. ilgili savcı ve hakim 6331 sayılı kanunu açsın okusun; işletmelerde iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmasından "işveren sorumludur". daha işveren ifade bile vermemiş deniliyor. işin ciddiyetine bakar mısınız?

    adamın sahibi olduğu fabrikada deprem etkisi yapan bir patlama oluyor, insanlar ölüyor ama daha ifadesi bile alınmamış.. bu nasıl bir hukuk sistemidir, nasıl bir adalettir acaba? bu kişinin dokunulmazlığı mı var?

  • saçma sapan bir durum. tıraş yasak değil mi beyler diyor. tıraş neden yasak olsun berber dükkanlarının açık olması yasak. sonuçta orası berber dükkanı değil. 100-150 işçinin beraber çalıştığı fabrikalar şu an açık. 3 kişinin bulunduğu bir ortam neden polis baskını yiyor? suç unsuru oluşturmayan bir durumda polisin işgüzarlığından başka bir şey değil.

  • ş: şık giyimli abi
    ş: şopar dilenci kadın

    ikisi de ş olduğu için diyaloğun gelişinden anlayacaksınız kim kim.

    ş: abi be allah rızası için be abim be, güzel abim bi ekmek para....
    ş: hayır sokaktaki dilencilere para vermiyorum ben.
    ş: oldu ben büro açayım

  • ingilizce iktisat okudum. herkesin benden beklentisi süslü süslü giyinip plazalarda çalışmamdı. oysa benim hayallerimin mesleği çobanlık*. şu an 33 yaşındayım, iki yıllık açıköğretim laborant ve veteriner sağlık bölümünde okuyorum. yem bilgisi dersine çalışırken ineklerimin, atlarımın olduğunu ve onlara böyle nam num yiyecekleri güzel yemler hazırladığımı hayal ederek mutlu oluyorum.

    edit: anaam debe olmuşum, var olun siz. diplomamı alayım, paylaşacağım burada*.

    ayrıca istek üzerine paylaşıyorum:

    (bkz: larende anadolu lisesine kitap topluyoruz)

    (bkz: antalya'daki yoksul aileye yardım kampanyası)

    yıllar sonra gelen edit : hayallerim gerçek oldu a dostlar. çobanlık yapıyorum ama insan çobanlığı. işim bütün gün insanları dürtüp yapması gereken şeyleri hatırlatmak. şahsen ben inek veya koyun tercih ederim aslında ama ne yaparsın?

  • ofis sıcak, evim ırak, feci trafik var tem'de
    sigaram var, cay bedava, 22 mb internet emrimde
    bekleyenim olsa neyse, yok ki kimse evimde
    ne gidicem lan eve yatarım ben ofiste

  • benim de başıma geldi, sonrasında tüm vücudum bir hafta boyunca ağrıdı çünkü acımasızca ev taşıttılar.

    3 kız okulun ilk günü 3 farklı öğrenci yurdundan 3 gerizekalı toplamış, birbirini tanımayan 3 gerizekalı bir kamyon eşyayı eve yerleştirdi ve yurtlarına dağıldı.

    sonraki günlerde bu 3 kız bu 3 gerizekalı ile muhatap bile olmadı. 3 gerizekalı ise arkadaş olup aynı eve çıktı.

  • ıtululer odtululer birbirini bu kadar tutmuyor, helal olsun hep birbirlerinin arkasindalar. oyle bi kulturle yetistirmis lise demek ki. ınsallah birlikte de yargilanirlar.

  • hızlıresim - imgur

    biletlerin iki tanesi yeğenlerim için.

    yaşları 5 ve 7.

    çocuk filmine geldik. (göbeklitepe bilmem ne)

    ödediğimiz para budur.

    şimdi serbest piyasa şudur budur diyerek kabahati bana atacaksınız biliyorum.

    evet haklısınız.

    ama pişmanım.

    bir daha asla.

    diyeceklerim bu kadar iyi günler.

    ek: yemek ve yol masraflarıyla birlikte 400 liraya dayandık. kızlar kanada'dan ziyarete gelmişlerdi. o yüzden kıramadım. bayağıdır dışarı çıkmıyordum. benim için de bir değişiklik olur diye düşünmüştüm... oldu.