hesabın var mı? giriş yap

  • yıllıktan anlaşılıyor ki o dönemlerde çağdaş üniversite öğrencileri siyasi baskılara sadece sözlü olarak ve başlangıç seviyesinde maruz kalıyorlar ve bu baskıları sadece tiye alıyorlarmış.

    o insanları değil, tüm insanları kastederek söylüyorum ki; bu tiye alma tavrının bedelini çok ağır ödüyoruz ve ödemeye devam edeceğiz.

    yapamazlar denilen her şeyi yaptılar ve yapılamaz denilen diğer tüm şeyleri de yapmaya devam edecekler.

    yobazlar yıkmadan, yok etmeden pes etmezler. binlerce yıl kin güder ama yine de yakıp yıkmak için örgütlenir, geri gelir, kaldıkları yerden devam ederler.

    tiye alıp eğlenirken unutulan şey de bu olsa gerek...

  • kısa olduğunu bilerek, ana göreve çok gitmeden yan görevlerle falan bol vakit geçirerek oynamaya başladım. şehirde sadece ağ atıp dolaşmak bile keyif verdiği için çok uzun süre oynarım diyordum. sonra herhalde oyunun yarısına gelmişimdir birkaç ana göreve gittim biraz daha ana görev yapayım derken son görev olduğu yazısı çıktı ekranda. tamam kısa bekliyordum ama o kadar yan görev yapmama rağmen yine de hemen bitiverdi oyun. şimdi new game+ modundan tekrar başlayıp %100 bitirip tüm kupaları alıp oyunu bitireceğim. sanıyorum ki ilk spider oyununa alınan 3 dlc'nin uzunluğuyla bu oyun aynı uzunlukta, o kadar kısa yani. bu arada en üst zorluk modunda oynadım ona rağmen pek zorlamadı. örümcek hissi kırmızıya dönünce zamanında yuvarlak tuşa basmak oyunu kazandırıyor. boss savaşları zorlamadı pek.

    not: dh kardeşlik konusundan birinden ps4 pri hak almıştım, kupaları aldıktan sonra başkasına satacağım. spider hayranı da olsam bu oyuna 460 lira versem kafayı yerdim sanırım. hatta bence maksimum 100 lira şu oyunun ederi.

  • az önce bir oğlum oldu arkadaşlar. adını "kartal" koydum. umarım birgün burayı okur. o sene bu sene.

  • kim nereden almış, nerede stokta yokmuş gibi sikko bilgiler almak isteyenlerin sözlükte takip edebileceği telefon modeli.

  • müslümanların şu ayete göre hadi kardeşim selametle deyip uzaklaşmaları gereken başka bir ortam, öyle cevap falan vermeye veya sinirlenmeye gerek yok.

    "allah, kitap'ta size şunu da indirmiştir: allah'ın ayetlerinin inkâr edildiğini, bu ayetlerle alay edildiğini işittiğinizde, bir başka lakırdıya dalıp gittikleri zamana kadar, o münafıkların yanında oturmayın. aksi halde siz de onlar gibi sayılırsınız" - nisa suresi 140

    kuran her türlü trole ne şekilde cevap verilleceğini söylemiş. özetle trolle trol olmayacaksın.

    debe edit - daha detaylı okumak isteyen arkadaşlar varsa (meraklısına özel); (bkz: http://www.kurandakidin.net/)

  • benim görüşümde s3b8 "gülnuray" ile birincil tema olarak bir insanın kültürel, sosyal ve ekonomik olarak kendisine hiç uygun olamayan birine karşı yaşadığı ingilizce crush veya türkçe platonik aşkı, ikincil tema olarak da kültürümüzün etkisiyle ülkemizdeki erkeklerde 20li yaşların sonu ve 30lu yaşların başı olan zamanlarda biriyle evlenerek düzenli bir hayata geçebilirim duygusunu işleyen dizi.

    --- spoiler ---

    - bu yanlış aşk temasının en güzel imgelerinden biri yılmaz'ın toplumumuzun derinliklerini anlatan sıkıcı filme ilk başta tepki koyarken, gülnuray ile tanıştıktan sonra bu filmi koltuk minderlerinin arasına ayaklarına sıkıştıracak seviyede izlemesidir.

    - aynı zamanda bölüm içinde ilk başta yerden soğuk almak konusunda endişesi olmayan yılmaz'ın gülnuray'ın önerisiyle bir süreden sonra hep çorap giymesi bu temayı destekliyor. bence bu uyumsuz olduğumuz kişiye karşı kendimizden taviz vererek yaptığımız kozmetik değişikliklerin metaforu; uzun saçı kısacık kestirmek, normalde giymediğin şeyleri giymek gibi. bu konsept aslında ilkkan ve kasket ile dizi boyunca iki sefer irdelendi.

    - birincil temayı daha da destekleyen şeylerden biri ise gülnuray'ın sakarlığı. bu sakarlık bence aslında bu aşkın içimizde oluşmasından önce gördüğümüz kırmızı ışıkları temsil ediyor. yılmaz ilk başta bunu garipserken bölümün ortalarında bu onu mutlu eden bir şey haline geliyor. kendimizi bu tür irrasyonel bir aşka kaptırmadan önce gördüğümüz kırmızı ışıkları nasıl aşıkken rasyonalize ettiğimizi gösteren bir hikaye elementi.

    - bir diğer hikaye elementi ise; aşık olduğumuz kişinin alakasız bir yerde ismini görmek gibi aslında tamamiyle tesadüfi ama bir yandan da kader gibi hissettiren bir durumun kişide yarattığı heyecan. dertli haldeki yılmaz'ın ersoy'un badminton çantasında gülnuray ismini görmesiyle neşeli hale gelmesi bunun bir göstergesi. hayat bir simülasyonmuş ve bu küçük detaylar da aslında bizim doğru duyguda olduğumuzun işareti olarak algılamamızın sinematik bir alegorisi.

    - buraya değinmişken aslında hikayede yılmaz anakarakter iken bu temaları destekleyen ikincil karakter ersoy'a da değinmek lazım. baktığımızda ersoy bu tarz bir aşka yılmaz'dan çok daha önce yelken açmış gibi. bunun ilk emaresi hiç ondan beklemeyeceğimiz badminton sporuna her perşembe gidecek kadar gönül vermesi hatta bu uğurda iki raket alması. bir noktada aslında arkadaş ortamında kendisine söylenmesini bekledeği "ya siz çıksanıza" şeklindeki klasik arkadaş gazlamasını bir anda yılmaz ve gülnuray için söylemesi. ilkkan karşı çıkarken kendisinin yılmaz'ın hoşlantısını hızlıca kabul etmesi de bunun göstergelerinden biri. onun bu duruma düştüğünü gösteren en kilit şey ise "hayat böyle küçük detaylarıyla, minik sürprizleriyle ve heyecanıyla anlam kazanıyor. ya ben bütün bunları sevgiye açılan küçücük, sihirli geçitler olararak görürüm." dediğinde aşkın başlangıcında olan yılmaz'ın onun deliliğini kabul etmeyip anlamasıdır.

    - yılmaz'ın gülnuray'ın en küçük çocuğuyla tanıştığı sahnede aşık olduğumuz kişinin yakın arkadaşlarına kendini yarandırma çalışmasını temsil ediyor. hani olur ya belki ilişkiyi bir ileri noktaya taşır diye o arkadaşlara yapılan küçük çaktırmalar ve bundan hızlıca pişman olmayı dizide "bana baba desene" sahnesiyle vermeye çalışmışlar gibi. tabi bu orta yaşlarda boşanma sonrası yaşanan sevdiğin insanın artık oturmuş hayatına uyum sağlama çabasının da göstergesi olabilir.

    - bütün bunların dışığında bu hikaye bir heteroseksüel erkeğin hikayesi; bunun en büyük ilk öğesi de gülnuray'ın köylüleri benzeri insanlara karşı duyulan anlamsız kıskançlık ve bunu başarısız bir şekilde anlatma çabası. ikincil en büyük gösterge ise ağa; şimdi bakıyoruz yılmaz barışçıl bir şekilde giderken ağanın adamlarının onları silahlı karşılaması, ağanın ilk söylediklerinin köye yaptığı yatırımlar olması ve daha önce bahsettiğim gibi yılmaz kozmetik değişiklikler yaparken ağanın bir seviye üste çıkıp fiziksel değişiklik yaparak rhinoplasty yaptırması. işte bu ağa bir erkeğin yanlış aşk duyduğu kadına ondan daha önce aşk duyup bunun için yatırım yapan kendince ilişkiyi hakeden erkekler piramidinin tepesindeki erkeği temsil ediyor.

    - bir sonuca varmak gerekirse işte bütün bu körkütük aşk yolculuğundaki arkadaşların artık konuşman lazım demesi, direkt yıldırım aşkı yaşamayan karşı tarafın eski sevgilisini/eşini boklamaya kadar birden fazla hikayesel elementi görebileceğimiz bir bölümdü.

    --- spoiler ---

    her şeyin ışınğında bence bu bölümün önergesi eğer ilk başta bir yakıştıramama durumu varsa hiç bu aşk yoluna kendinizi inandırıp atlamayın. sonu gördüğünüz gibi kendinden uzaklaşma ve acı hüsran.

  • her yönüyle şüphe uyandıran kazıdır.

    göbeklitepe dahil türkiye'de yapılan hiçbir tarihi kazıda bu kadar büyük güvenlik önlemleri alınmamıştı.

    tarihi bir kazıda müze yetkilileri bulunduğu söyleniyor ama arkeoloji dünyasından hiç kimsenin konu hakkında fikri yok.

    ülkenin zenginliğini kendi malı gibi gören bir hükümet var ve milletvekili dahil kimse alana giremiyor.

    kazı bittikten üç ay sonra recep tayyip erdoğan vatikan'a davet ediliyor, daha önce 1959 yılında celal bayar gitmiş, başka davet alan yok.

    hangi tarihi kazıda mit ve özel harekat görev aldı bugüne kadar, ülkede eline harita alan define kazısı yapıyor.

    öldürülen polis memuru eşine, kral mezarı ve çıkarılan altınlardan bahsediyor.

    gün gelecek orada görev yapanların korkuları son bulacak ve gerçek ortaya çıkacak.

  • ortada "oglumuz kayiptir, yasamindan supheliyiz" dememis bir garipoglu ailesi varken
    ortada cinayet saatinden beri kayip olan bir cem varken
    ortada kesik bir bas, bir de govde varken
    ortada kan kokulu bir villa varken
    ortada her gun, hatta hayatlari boyunca o kesilme olayini hatirlayacak, dusunecek bir karabulut ailesi varken,

    kimse kusura bakmasin, hukukcularla degil karabulut ailesi ile empati kurarim ben.

    ha bir de ben onun hukuken masumiyetini yerim.

  • "bir kisi bir yere bakiyorsa orada ilgilendigi bir sey vardir. bir kisi bir seye ozellikle bakmiyorsa orada ilgilendigi bir sey kesinlikle vardir."

    tarzinda bir cumlesi vardir freud amcamizin. cok severim. guvenirim ve kendimde test yapip onaylamisligim da vardir...

    simdi hal boyle olunca digerleri de boyledir diyebiliyorum kendimce. kendi kendime. su an olmasa da benim de vaktiyle platonik takildigim birisi vardi.

    karsilasiriz: kafasini one egip yere bakar.
    yan yana yurumek zorunda kaliriz: tam aksi istikamete bakar.
    ayni ortamda bulunuruz: telefonuyla ilgilenir.

    falan filan. n.s.a. bu kiz beni siklemiyor, belli. boyle dusunuruz. ama isin icine freud girince "hatun bana hasta. acilsa da kurtulsa garibim" falan diye dusunup sanki ben ona degil de o bana platonikmis triplerine giriyorum. ortada yanlis bir sey var ama cozemedim.