ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
amerikada yaşayıp hayır oyu veren 27.397 kişi
-
amerika'daki başkanlık sistemiyle tr'nin oyladığının aynı olduğunu sanan kişinin açtığı başlık. birleşik arap emirlikleri ve katar da hayır dedi ona ne diyeceksin?
25 yaş + bekar + mühendis + 10 bin tl + 1.80 boy
-
maaşını söylediği anda mide bulandırmaktan öteye gitmeyecek tiptir.
vizyonsuz bir fakir olarak kimsenin aldığı maaşla ilgilenmiyorum, para para diye ölen insanlardan da uzak duruyorum.
ülkenin yarısı mühendis zaten aq, boy da genetik bir durum. 25 yaş ise güzel bir yaş. kıymetini bilsin.
edit: bir sözlük yazarı; "15 k maaş alıyorum, sen de dahil sözlükteki bütün kadınları düşürürüm." yazmış, on dakikadır gülüyorum. düştüm ama koltuktan. bir insanın tek meziyeti kazandığı para olmamalı. utanç vericisiniz.
turgut uyar
-
acıyor şiriinin acıtmayacağı bir bünye yoktur heralde.. bir dostum beni hüzünlü gördüğünde, "bugün turgut uyar okumuş gibi hüzünlüsün" derdi.. tuhaftır, o günler turgut uyar okumuş olurdum.. ne de olsa :
"sevgim acıyor
kimi sevsem
kim beni sevse"
hem:
"bir denizin yanında nedir ki bıyıklı ve saçları dökülmüş bir adam,
kötü bir alışkanlıktan başka nedir bir adam..."
bronze age collapse
-
tarihin en büyük gizemlerinden biridir.
3200 yıl önce insanlığın zirvesini temsil eden kültürler yüz yıldan kısa bir süre sonunda ortadan kalkmışlar. aslında bu durumun sebebini teşkil ettiğine inanılan "deniz insanları" tetikleyici bir güç olmanın ötesinde bir önem arz etmiyor.
küresel olarak birbirine bağımlı , teknolojik olarak birbirine eklemlenmiş, organik bir dunyada ticaret ağlarının ne kadar önemli olduğunun kanıtı sanırım bu olay. dünyada ticaret uzunca bir süre sekteye uğradığında bu durumu ikame edebilecek bir sistem kurulamamış. sonuçta dunyanin ne kadar kırılgan dengelerle döndüğünü fark etmemizi sağlayan bir olay bu. sonuçları o kadar yıkıcı olmuş ki, yazı dili belki de yüzlerce yıl geriye gitmiş. bilim,kültür,sanat alanlarında insanlık adeta budanmış. zira ekmek yok,kıtlık, açlik...insan açken sanat yapar mı ? evet,yine de yapmış insanlık sanatı icra etmeye devam etmiş ama belki de 500 yıllık bir sanat ve bilim mirası yok olmuş.
bu durumun bir benzerini yaşar miyiz ? süveyş kanalındaki kısa süreli evergreen olayını hatırlayalım. küresel dünyamızı sarsmak için bir geminin yolu tikamasi yetmişti. veya kovid salgını veya çok daha kötüsü bir solar fırtına....dusunun ki, küresel web ağının yok olması sizce dünyayı nasıl etkiler ?
bu çöküşün birçok sebebi olabilir. şimdiki dunyamiz daha dayanıklı görünebilir. ama bence günümüz dünyası çok daha hantal ve değişime duyarlı. akıllı telefonlarınızı bir ay elinize almasaniz neler olurdu ? kim kimi hatirlardi,yol bulabilir mıydık ? eve varabilir mıydık ?
arabasız erkeği teşhis etme yolları
-
- beni nerden alıcan?
+ pezevenk bırakmıyor mu?
şampiyonlar ligi muziği
-
1992 yılına kadar avrupa şampiyon kulüpler kupası ismiyle yalnızca bir önceki sezonda liglerini en üst sırada bitirmiş takımların oluşturduğu turnuvada uefa o yıl organizasyonun sistemi, kuralları ve logosunda birtakım düzenlemeler planlarken organizasyon için bir de müzik besteletme kararı alır.
ardından uefa yetkilileri bu özel organizasyonun ihtişamını yansıtacak bir beste istediklerini belirtip halen hayatta olan ingiliz besteci tony britten ile anlaşırlar. tony britten london college of music mezunu, o dönem reklamlar ve tv dizileri için müzikler üreten bir bestecidir ve organizasyon için müzik hazırlıklarına başlar.
sonradan verdiği röportajlarda kendisinden klasik ama etkileyici bir şeyler istendiğini belirten besteci, turnuvanın müziğini tasarlarken 1727 yılında kral ikinci george'un taç giyme töreni için bestelenmiş zadok the priest eserinden ilham alır, doğrudan bu eseri düzenler. yani bugün dinlediğimiz şampiyonlar ligi müziği bestesi aslında 1727 yılında bestelenen bu esere dayanır.
besteci tony britten'ın yaptığı düzenleme kraliyet filarmoni orkestrası tarafından icra edilirken uefa'nın resmi dilleri olan ingilizce, almanca ve fransızca dillerinde sözlerin eklendiği eser st. martin akademisi korosu tarafından seslendirilerek bugünkü halini alır.
tony britten sonradan verdiği bir röportajda "aslında daha çok rugby ile ilgiliyimdir" şeklinde espri yapıyor. tabii acaba futbolla ilgili olsan ortaya nasıl bir şey çıkardı diye sormadan edemiyor insan. en az turnuvanın kendisi kadar ikonik olan, tüyleri diken diken eden bu özel müzik için teşekkürler tony.
kraldan çok kralcı'nın ingilizcesi
-
(bkz: burger king)
edit: o kadar favori olduk, debe'lere girdik insan 1-2 big king xxl falan bir şey gönderir, ayıp ya.
akademisyenlere yabancı dil zorbalığı
-
yds’den mi kaldın çen. vasıfsız çeni. çalışmak koyuyor di mi lan? alışmışsın var yemeye çalışmak gerekince tutuşuyorsun. adım gibi eminim torpili vs ayarladın barajı geçemedin diye ‘hakeden’ birisini alacaklar ona tutuluyorsun.
2022 yılında kadınlara özel üniversite açılması
-
talibanla yapılan görüşmelerden sonra olmuştur.
yeni başlayanlar için metrobüs
-
kapı açılmak üzereyken yanınızda duran teyzeye acıyıp "bekleyeyim de yol vereyim" demeyin, o sizi zaten ezip geçecektir. skill level'ı 100'dür kendisinin, sizden tecrübelidir. metrobüste acıma yoktur. herkes kendi başınadır.
irlandalı turistin esnafı dövmesi
-
göndermeyin lan o turisti. içimizdeki irlandalı o. memleketi hizaya sokacak bir kurtarıcı adeta.
25 ekim 2014 hdp'nin 3 şehit açıklaması
-
tüm türkiyeyi kucaklama iddasıyla yola çıkan partinin açıklamasıdır.
(bkz: yersen)
ha yiyen olmadı mı, denizde kum bizde salak
edit: korucu kardeşimiz nihat çaprak'a , askerlerimiz ramazan gülle, ramazan köse ve yunus yılmaz kardeşlerime allahtan rahmet diliyorum.
edit: patlak linkler kaldırıldı
dusunen hayvanin onde gideni
-
sağlam yamuk yapmıştır, tanımadan&tanışmadan gönül koyduğum yazarlar kervanına katıldı..
14 aralık ekşi sözlük kemal kılıçdaroğlu buluşması için kendisine katılmak istediğimi belirten bir mesaj attım. 1-2 gün sonra dönüş yaptı ve beni listeye aldığını söyledi. çok mutlu oldum. uzun zamandır istediğim bir görüşme olacaktı. kılıçdaroğlu'na yöneltilecek sorularımı hazırlamaya başladım. sonra benden iletişim bilgilerimi istedi, gönderdim. günü biliyordum ama saati sordum. cumartesi günü de çalışan bir kapitalizm kölesiyim. özellikle yılın bu zamanları çok daha yoğun oluyoruz. saati de söyledi ve o saat için yöneticimle görüşüp izin aldım. yaklaşık 3 saat izin aldım ve o 3 saate gelen müşteri randevularımı arayıp tek tek erteledim özür dileyerek.
neyse sonra kendisi 20 kişilik listeyi açıkladı, heyecanla adımı aradım ama bulamadım. listeyi açıklamasından 120 saniye sonra mesaj attım kendisine, o derece bekliyorum çünkü. unutmadım seni, sen de varsın, geliyorsun dedi. ben de çok absürd birşey sormadım, acaba dedim yedek listeye mi attın beni. yok bildiğin varmışım ekipte ama ne hikmetse ismim yazılmadı. editlesin diye bekledim editlemedi. iletişim bilgilerimi vermiştim, buluşma yeri ve saatini bekledim haber gelmedi.
şu an galiba görüşme yapılıyor ve ben işyerinde çalışıyorum. galiba beni yedek listeye koyduğunu [eğer böyle bir liste varsa] dahi söyleyebilecek kadar bile kıymet vermiyor karşısındakine, diyalog kurduğu yazara. çok daha farklı şeyler yazabilirdim ama yazmıyorum, sağlık olsun. bu vesileyle tanımış oldum kendisini. belki de makul bir mazereti vardır, kim bilir..