ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yavuz sultan selim köprüsü
-
ülkede bir şair, bilim insanı, sanatçı veya sporcu yetiştiremeyenlerin "çivi çakıyoz yeaa" diye atladığı köprü.
insana değil beton dökmeye yatırım yapın: sonra altınızda alman arabası, cebinizde amerikan telefonu, ayağınızda amerikan ayakkabısı, üzerinizde italyan kıyafeti ile fransız-isveç tasarımı, bankadan borçla yapılmış köprüden geçerken miliyetçilik yaparsınız boş boş...
716 yıl sonra tekrar süper lig'deyiz
-
osmanlı devleti'nin kuruluşunu küme düşmek olarak değerlendirdiklerini gösteren açıklama.
londra'dan gelen tubiş'e hoşgeldin partisi
-
(bkz: örtülü ödenek)
bir üniversitede yaşanabilecek en dumur olaylar
-
iki öğretim üyesi, yaz okulunda dertleşirlerken duyduğum konuşmanın tam metni şöyledir:
+hocam, ders anlatamıyorum, devamlı saatlerine bakıyorlar. dikkatim dağılıyor.
-seninkiler iyiymiş, benimkiler saate vuruyor, durdu mu diye.
ebru gündeş'in 400 bin tl'lik kışlık alışverişi
-
bizdeki kışlık hazırlık 15 kg menemenlik domates, kurutulmuş biber ve turşu malzemeleri olarak 150 -200 tl ancak tutmuştur. bu işten de karlı çıktık.
(bkz: allaha şükür)
benekli ayhan
-
aslında x8 hızda konuşmasa mantıklı şeyler de söylüyor ama hızdan dolayı mevzu sadece komik kısımlarıyla kalıyor. örnek:
"şimdi istanbul'dan beni çağırıyorlar. filmden falan çağırıyorlar. o zaman da gidince ne oluyor, sanatçı mı olacağım ben şimdi? ilkokul 3'ten terk sanatçı mı olacak? sanatçı neye denir? bir beste, bir türkü, bir müzik, bir resim, bir heykel yapana sanatçı denir. sinema filminde oynayana sanatçı denmez bana göre. çünkü kameralar çekiyor, alttan biri konuşuyor, o konuşuyor, biri söylüyor, o yapıyor, kötü yerleri kesiyorlar. g*tü yiyen tiyatroda oynasın."
:]
son cümle hariç edebiyat dergisine koy sırıtmaz. gerçi son cümleyle de sırıtmaz.
sistematik duyarsızlaştırma
-
psikolojide fobi ve baska bir takim davranis bozukluklarinin tedavisinde kullanilan bir yontemdir. ingilizcesi “systematic desensitization”. bu yontem hastanin kendini rahat hissettigi bir ortamda korku ya da tedirginlik kaynagi ile yavas yavas artan dozlarda yuzlestirilmesi sonucu tedirginliginden zamanla kurtulmasi uzerine kurulmustur. ornegin orumcek korkusu* olan bir kisi icin once cam bir kavanozda bulunan orumcege uzaktan bakma seklinde baslayan tedavi, orumcegin hastanin elinin uzerinde gezinebilmesi ile son bulmaktadir.
buraya kadar hersey iyi, hos. ancak bir zamandir bu ifade sık sık kulagimda cinlar oldu. ozellikle haberlerde kafalarina kursun sikilan insanlari sicacik evimde ayaklarimi uzatmis izlerken, afrika'da acliktan ve savastan kirilan insanlara portakalimi soyma esnasinda soyle bir goz atarken, bir okuldaki can pazarini aksiyon filmi tadinda merakla takip ederken. simdilerde cok sevilen bir soylem var: biri olan biten bir takim seylerden rahatsizlik duydugunu ve gelecek icin endiselerini dile getirdiginde hemen “paranoyak olma” yaniti yapistirilmakta. ama saniyorum ki azicik paranoyanin kimseye pek bir zarari yok. paranoya yapilmasi gereken bir durum da bugunku medyanin yuklendigi “misyon”. vahset goruntuleri gunun her saatinde dizi, film, hatta haber diye tanimladiklari sey kapsaminda bile rahatlikla yayinlanabilmekte. bu durum olume ve aciya karsi duyarsizligi gelistirmenin yanisira toplumdaki siddet egilimindeki artisa tek basina olmamakla birlikte onemli bir katki saglamaktadir ki bu ikinci etki ayri bir basligin konusudur.
medyanin sistematik duyarsizlastirma politikasi televole, bbg, gelinim olur musun, unluler ciftligi gibi sistematik beyinsizlestirme ve apolitizasyon programlari ile birlesince hos bir tat elde edilmektedir. bir de bunun ustune fantastik-mistik gerilim turunde programlarla cila cekildiginde afyon yutmus, kivama gelmis bir toplum artik servise hazirdir. afiyet olsun.
param var ama zevkim yok markaları
-
param da yok zevkim de. (bkz: lcw)
denizden virüs bulaşmaz
-
"denizde o kadar çok su var ki, her şey suyun içinde kayboluyor" bilim kokan bu açıklama, yüreklerimizi ısıttı adeta.
sadece ideal bir dünyada girilebilecek diyaloglar
-
içinde yaşadığımız dünyanın dertlerinden kederlerinden endişelerinden uzak diyalog türleri.
*
- çay içer misiniz?
- tazeyse alayım.
- değil. 4 saat 27 dakika oldu yapılalı, bokum gibi.
- ouuvv anlıyorum, almayayım o zaman tişkürler.
*
- seni başka kimsenin sevemeyeceği kadar çok seviyorum ve bir ilişkiye başlamamız için bu yeterli sanıyorum.
- madem seviyorsun çıkalım o zaman, tamam.
*
- pike vereyim mi oğlum üşüme öyle.
- yok anne iyi böyle istemem pike.
- tamam.
*
- pike vereyim mi oğlum üşüme öyle.
- yok anne, puyol ver.
- puyol gerçekten bir efsane ya, puyol bir giggs iki. bu ikisini çok seviyorum. atalım mı bir pes?
*
- bence beni işe almalısınız, işsizlik çok canımı sıkıyor, üzülüyorum. para da lazım.
- haklısın valla, tamam işe alındın, hayırlı olsun.
*
- alo show tv mi? sizin doktorlar diye bir dizi vardı ya eskiden, onu artık her gün yayınlar mısınız? günde 10 saat doktorlar verin, bol bol kutsi verin, dayayın kutsi'yi olur mu?
- olur.
*
sonuncusu araya karışmış olabilir ama yine de can sıkan her diyalogun bizim için ideal olan bir başka dünyada karşılığı olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor, mutlu oluyorum. leibniz, haksızdın dostum diyorum, seviniyorum.
ambulansta lahmacun yiyen sağlık çalışanları
yrp'nin kadın adayını gölgeleyerek tanıtması
-
atatürk'ü daha çok ararsınız. bu insanlar yarın öbür gün galip gelirse, irandaki gibi saçın açık diye dayak yerken atatürk'ü neden savunmadık diye daha çok vah edersiniz ama geç kalınmış olur her şey için.
görsel
işin ilginç yanı çiğdem hanım seçim fotoğrafı çektirmiş. erkeklerle yan yana koymak istemediler galiba.
görsel