ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
24 eylül 2014 şantiyede çekilen karınca belgeseli
-
fantastik bir belgesel.
şimdi inşaatcı arkadaşlar bilir, genelde dağ başında oluyor bu şantiyeler. özellikle de yol, içme suyu, doğalgaz şantiyeleri ise. o yüzden de bir takım fantastik mahlukatlar hep çevremizde.
ulan sabah tuvalete gideyim dedim.
o da ne ?
bir yaratık tuvalet fayanslarında ölü olarak yatıyor.
oha lan, bu ne böyle, dur şunun bir fotosunu çekeyim. baktım karıncalar toplaşmaya başlamış.
sonra da iş çığrından çıktı, belgesele döndü.
işte fotoğraflar.
yaratık bu, karıncalar ufak ufak toplanmaya başlıyor. yaratık hala tek parça.
http://i.hizliresim.com/8eqw8a.jpg
karıncalar çoğalıyor.
http://i.hizliresim.com/02lwlb.jpg
antenler falan gidiyor yaratığın.
http://i.hizliresim.com/oz9qjb.jpg
parçalamaya başlıyorlar.
http://i.hizliresim.com/78pwyn.jpg
lan lan, bir kol gitmiş.
http://i.hizliresim.com/ng29on.jpg
e yuh artık, sırtlanmışlar bacağı gidiyorlar.
http://tinypic.com/…php?v=200ryxk>&s=8#.vcmmhappx3v
bakalım sabaha ne kalacak? tembih ettim herkese, son halini de göreceğim.
son durum raporu editi: evet arkadaşlar, öğleye doğru geldim baktım. tembihlemiştim zaten dokunmayın, bulaşmayın, temizlemeyin diye. ne ufacık bir parça ne de tek bir karınca kalmıştı.
bir halı sahada yaşanabilecek en saçma olay
-
maçın sonları. korner çizgisi yakınlarında toplaşmış bir faul pozisyonu üzerine tartışıyoruz. allahtan korner bölgesinde toplanılmış ve maç durmuş vaziyette çünkü büyük bir cayırtı eşliğinde sahaya bir araba uçarak dalıyor. tel örgüler şahin marka arabanın zemine inişini nispeten yavaşlatsa da büyük bir facia ucuz atlatılıyor. arabadan boş bira kutuları eşliğinde zar zor çıkardığımız eleman maçın kaç kaç olduğunu soruyor.
ingilizce öğretmenlerini çileden çıkaran soru
-
zaten many pictures drawmadıysa neden very successfuldu mına koim dediğim soru.
barbar türkler
-
memnuniyetle kabul ettiğim tanımlama..
barbar, medeniyet* çarklarının dışında kalmayı becerip tü kaka edilen kavimlerin adıdır.. medeniyet, kapsayamadığı, tahakkümü altına alamadığı, kontrol edemediği, anlayamadığı için "vahşi, karanlık, kötü" manaları yüklemiştir barbar kelimesinin manaları içine.. ki bu manalar özünde büyük yanılgıdır..
barbar kavimler kadar hayatı kavramış, dünyayla barışık ve gerektiği gibi yaşayan pek az medeniyet vardır.. aslında neden yumuşatıyorum ki.. medeniyet barbarlıkla aynı paralel düzlemde yürüyemeyecek kadar aşağı bir varlıktır.. serttir, hantaldır, yavaştır, refleksleri zayıftır.. barbarlığın uyum sağlama yeteneklerinden uzaktır..
o yüzden de dünyayı kendine göre değiştirmeye kalkar..
barbar ise uyum sağlar, parçası olur, içinde erir..
medeniyete direnir barbar.. korkmaması medeniyeti şaşırtır.. çünkü kendi çelikten kollarına bakıp bakıp kibrinden ölür medeniyet.. aşağılık barbarların bu korkusuzluğu ve özünde nesine güvenerek bu çelikten kollara karşı durduğu medeniyet için bir muammadır..
hasılı..
barbar olmak iyidir.. aşağı yukarı birkaç asırdır içeriden ve dışarıdan bizi öğüten medeniyetin çarkları arasında aslımızı unutmuşuz gibi gelse de barbar kanımız hala kaynamakta..
ama çok hantallaştık, göbek bağladık, ağırlaştık, tepkilerimiz zayıfladı.. medeni olduk..
olsun varsın.. tüm bu medeni yaşama rağmen hala o güzel zamanlardan kalma adetler yaşamın içinde gizli..
dikkatle bakarsak görürüz bu şimdi saymayacağım güzellikleri.. gözleriniz açık olsun ve lütfen keşfedin ve tadını çıkarın.. göbeğinize, yaşam tarzınıza bakıp üzülmeyin.. barbar kanı hala damarlarınızda.. ve zor anlarda çıkar böylesi kabiliyetler..
tecrübeyle sabittir..
encamında, o son anda bir kıvılcıma bakıyor her şey..
yeter ki aslınızı unutmayın..
henry molaison
-
h.m.'in içler acısı bir hikayesi vardır. küçük yaşta geçirdiği bisiklet kazasında kafasına 17 dikiş atılmıştır. baba tarafında epilepsi geçmişi olan h.m., 16. yaş gününde ilk grand mal nöbetini geçirmiş, ameliyat olacağı 1953 yılına kadar her hafta ortalama on küçük bir büyük nöbet yaşamıştır. hastalığı yüzünden mezuniyet törenine bile alınmamış h.m., 1950lerde lobotomi ve epilepsi konusunda uzman bill scoville adında bir doktora ameliyat olmuş ama doktor, h.m.'in hipokampüsve amigdalasına zarar vermiş, epilepsi tedavisini düzeltememiş ve ekstradan ileriye dönük hafıza kaybı* hastası olmasına sebebiyet vermiştir. 1953 yılındaki epilepsi ameliyatından hemen sonra yine epilepsi nöbeti geçiren h.m., her hafta yaşadığı nöbetler yerine birkaç ayda bir büyük nöbet yaşamaya başlamıştır. ameliyatın başarılı geçtiğini söyleyen yüzsüz doktor scoville, ameliyattan sonra karısına "guess what? ı tried to cut out the epilepsy of a patient, but took his memory instead! what a trade!" demiştir. ameliyattan sonra amigdala hasarı oluşan, duygu kontrol sorunları olan, öfke patlaması yaşayan, yaşını ve o günün tarihini hatırlayamayan h.m., 27 yaşında olmasına rağmen 33 yaşında olduğunu ve 1930 yılında yaşadığını söylemiş, ilerleyen günlerde hayatını "waking from a dream… every day is alone in itself’." cümlesiyle tanımlamıştır.
kısa süreli hafızası kısmen çalışan ama yeni olayları kaydedemeyen h.m., brenda milner isimli bir hafıza araştırmacısı tarafından 20 yıl izlenmiştir ve onunla her karşılaşmasında onu tanıyamamıştır. crossword puzzle seven, hafıza testlerinde ortalama seviyenin üzerinde bir iq'ya sahip olan, akıllı, eğlenceli bir kişiliğe sahip h.m., ölünceye kadar yılda üç kere brenda'nın öğrencisi suzanne corkin tarafından izlenmiştir. onun için günler dakikalar, haftalar saatler, yıllar ise haftalar gibi geçmektedir.
corkin sayesinde mirror drawing, mirror writing ve mirror reading gibi teknikleri öğrenen h.m.'in yapılan araştırmalar sonucunda, işlemsel hafızasında sorun olmadığı, otobiyografik olaylar, dünya hakkındaki bilgiler ve bilinçli hatıraları içeren episodik ve semantik hafızasında problem olduğu anlaşılmıştır.
h.m. vakası sayesinde kısa süreli hafızanın hipokampüste olmadığı anlaşılmıştır. h.m., başkalarına faydam dokunsun diyerek beynini bilime bağışlamıştır. ölünceye kadar h.m.'e eşlik eden corkin, h.m. gibi bir insanın tıp dünyasında ne kadar ünlü olduğunu bilmeden ölmesinin garipliğine değinmiştir. ayrıca son görevini de yerine getiren corkin, solunum yetmezliğinden 82 yaşında ölen h.m.'in beynini california üniversitesi'ne incelenmesi için ulaştırmıştır.
"hayaller hayatlar" sözünün bilimdeki karşılıklarından birisi hiç şüphesiz henry gustav molaison olmalı.
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
gecen pazar babamin bir yakinin olum haberini aldik. derhal hasteneye gittik tabi, malum islemler bitti ertesi sabah ciktik yola erkenden, koye defnedecegiz merhumu. koye en yakin kasabanin morguna goturduk cenazeyi, ogle namazina mutekip kilinacak namazi. sonra tabutu yukledik cenaze arabasi arkada biz onde vardik koye. hoca onde cemaat arkada kilindi rahmetlinin namazi. omuzlandi, mezara dogru yola konuldu. mezara vardik gomulecek, bir ses duydum onden:
- tabut bos lan!
herkes saskin tabi, ugultular, kendini tutamiyor tabi millet gulmeye basladi, bir yandan agliyor bir yandan guluyor herkes. isin garibi olen amca da kasabanin en neseli en komik insanlarindan biriydi.
sen tut kasabanin morgun da unut cenazeyi, bos tabutu onca yol getir, omuzla hic farketmeden -ulan hic kimse mi cenaze tasimadi bir kisi mi demez bu tabut hafif diye- ustune bir de cenaze namazini kil!
ancak necati amca'ya yarasirdi boyle bir cenaze. nur icinde yatsin!
edit: haber bile olmusuz bu arada http://www.milliyet.com.tr/…010/1186362/default.htm
( tesekkurler awlmi)
100 metreyi 9 saniyenin altında koşmak
-
usain bolt'un 9.58'lik rekorunu kırmaktır. askerde keyif verici madde kullananları ortaya çıkarmıştır.
nba live 2016'da kibar feyzo müziği kullanılması
-
adamlarda nasıl bir ufuk var arkadaş. dünyanın diğer ucundaki bir ülkenin vefat etmiş şarkıcısının nispeten az bilinen bir şarkısını (ben hastasıyım o ayrı) keşfedip, sampleını alıp üzerine rap yapıyorsun. şaşkınım sözlük.
karşılıksız aşk
-
"diyelim ki balıkmışım ben, sen de balıkçı. ikimiz de biliriz sineğe bile kıyamazsın, öyle bos oltayı atarsın denize. bilirsin salak olmadığımı, ama aşık olduğumu bilmezsin. ben sana inat yakalanırım. şaşırırsın, nerden çıktı bu diye... istediğin balık degil ki, oturmak iskelede. mecbur çekersin yukarıya. acı çekiyorum nede olsa. dedim ya kıyamazsın... uzanırım avuçlarına. dudaklarıma dokunursun, iğneyi çıkartacaksın ya, yoksa sevdiğinden falan değil... bilirim senin yanında yaşayamayacağımı. sen de bilirsin, öldürmeye kıyamazsın, bakarsın avucundaki aptal balığa, ben de sana... sonra beni kurtarmayı seçersin, ben avuçlarında ölmeyi seçmiştim oysa... bırakırsın denize. yüzünde kahraman gülümseme. hayat kurtardın ya biraz önce. sessizce boğulurken mavilerde, son kez bakarım iskeleye, iskeledeki aptal balıkçıya, sen de kurtardığın balığına..."