hesabın var mı? giriş yap

  • sedat peker muhtemelen şu an beyaz gömleği giydi, 6. videoyu çekmek için kamışlı salona doğru yürüyor.

  • dostlar alışverişte görsün durumu. sanki bilmiyorlar durumun böyle olduğunu. neymiş zorla polis eşliğinde araca alınmayan yolcu bindirilicekmiş.

  • tıpkı vurulan bir askerin bir süre koşmaya devam etmesi gibi, kafaya da vücuda da sonradan dank eden bir durumdur. ilgili kişi bir kere görülmüş de olabilir, hayat boyunca da, bunun pek bir önemi yoktur. "seni tuz kadar seviyorum" diyen kızını kovup, tuzsuz yemeklerle donatılmış bir sofraya oturduğunda hiçbir şey yiyemeyen o masal padişahı gibi hissedersiniz kendinizi. bir şeyler eksik kalmıştır, çünkü o yanınızda değildir.
    onun hayalleriyle erir, onun umutlarıyla kendi kalbinizdeki ateşi güçlendirmeye çalışırsınız. birden ürkersiniz hayatınızı başkalarının hayalleri üzerine kurduğunuz için, ve sorarsınız kendinize: "acaba aşk böyle bir şey mi?"

    yıllar sonra gelen edit: kardeşim yeter oylamayın şu entry'yi artık ya. hayır yani bir gaflet anıma gelmiş, hislenip yazmışım ama bu kadar da kafasına kakılmaz ki insanın canım? siz hiç hormonlarınızı tuşlara dökmediniz mi insaf edin, 1900 küsür entrym daha var sözlükte biraz da onları kafama kakın, yetişir artık be.

    (merak eden varsa da söyleyeyim, born to touch your feelings'i de 4 yıldan beri dinlemiyorum. hadi dağılın.)

  • ilgili fotoğraf hunharca eğlenen turistlerle, onlara hizmet eden ve muhtemelen üç kuruş para kazanabilmek için canını ortaya koyan emekçi bir türk vatandaşını içeriyor.

    turistlerin hiç bir kabahatı yok, hunharca eğlenip gülebilirler, geniş geniş gezebilirler tabii ki. bu fotoğraftaki dram ise hükümet denen vicdansızlar kadrosunun ülke insanına reva gördükleridir.

  • böyle bir otelde çalışmıyorum, ancak sektörden bildiriyorum;

    baştan başlayalım; odaya geldin. şunu bil; o çarşaflar, yastık kılıfları bulunabilecek en ucuz endüstriyel kimyasallarla mümkün olan en kısa programlarda yıkandılar. sonra büyük silindirlerde ütülenirken el değmeyen yerleri kalmadı. ütüye girerlerken de üzerlerine sırf bu iş için üretilmiş "temiz çarşaf kokulu" fısfıslar sıkıldı.

    odadaki buklet malzemeleri dediğimiz, işletme logolu sabunlar, minik şampuanlar, ayakkabı boyaları, tek kullanımlık banyo terlikleri, diş macunları vesaire de satın alma/purchasing departmanının ülkedeki onlarca üreticiden fiyat toplayıp en ucuzlardan birini tercih etmesiyle tedarik edildi, bilginiz olsun.

    minik poşetlere sarılarak steril görüntü verilen oda bardakları da asla bara inmedi. bulaşık makinesini hiç görmediler. housekeeping maid'leri odayı sıfırlarken (otelcilik terminolojisinde check out yapmış odayı sonraki check in'e hazırlamak) bu bardakları lavaboda çalkalayıp o an göze en temiz görünen bezleriyle kuruladılar.

    kaldı ki bir odada tuvalet dahil kullanılan tek sterilizasyon ürünü hypo gel, suma d4.1 veya muadili bir kimyasaldır. kendileri çamaşır suyu gibi kokmayan çamaşır sularıdır.

    yani buraya kadarını özet geçersek; odada hijyeni unutun.

    1000 odalı bir otelde dahi en kral teknik servis departmanı 30 kişiyi geçmez. sucusu, elektrikçisi, kazancısı, elektronikçisi, gececisi, doğalgazcısı derken bu ekipte maksimum 1 tane klimacı vardır. kendisi tüm soğutucu dolaplardan da "anlar", dolayısıyla mutfak ve barlardaki dolaplar zaten bu arkadaşın ömrünü yer. arıza olmadıkça hiç bir odanın klimasına bakım falan yapılmaz. demem o ki, püfür püfür klima altında dinlenirken google'da salmonella virüsü kimdir, kriptosporidium nedir bir araştırın.

    neyse ki duş başlığınız falan hiç dezenfekte edilmeden binlerce farklı insan tarafından kullanılmasına rağmen her nasılsa steril kalabilmiş, siz de çoluk çocuk güvenle duş alıp havuza bir inelim dediniz. ne güzel. bu havuzların bakımları gece yapılır. bakım dediysem, klorlama işte. suyu şeffaflaştıran kimyasal, tortuyu dibe çokerten kimyasal, dipte biriken tortuyu süpüren alet, sabaha doğru ph ölçümü, asitliği düzenleyen kimyasal. bu kadar. kimyasal havuzunda güvenle yüzebilirsiniz. sakın internetten havuz filtrelerinin temizlenme görsellerine falan bakmayın, hiç bir havuzun denge tankına falan inmeyin, keyfiniz kaçmasın.

    biraz sıktıysam sizi barda ağırlayabilirim. burada kıbrıs sema içki fabrikası ya da selim & sons company üretimi herhangi bir kalitesiz içkiyle yapılmış enfes kokteyllerden içebilirsiniz. garlovka votka, royal highland viski, captain cin falan bulursanız direkt yapışın, çünkü bunlar nispeten kalitelidir, şişesi 22 liraya falan geliyor. ha yok, siz illa tekila mı içeceksiniz? o da votka, az cin,az portakal likörüyle çakılır. barcılar anladı. hatta bunu anlayan barcılardan biri damacanada bailey's nasıl yapılır, bir aydınlatırsa iyi olur. tabii "falez" falan gibi tang'e, link'e rahmet okutacak konsantre meyve sularından günlük kimyasalınızı, öhöm pardon, günlük vitamininizi almayı da unutmayın.

    amaan, içkimizi de içtik, keyfimiz yerinde. artık kilosu 8 (sekiz) lira olan salam ve sosislerle zenginleştirilmiş snack büfemizde kendimizi şımartabiliriz. asla laboratuvar tahliline gitmeyen, kilosu 12-15 lira bandında olan kırmızı etlerden protein alabilir, 5 kiloluk paketlerde gelen çin menşeili tozlarla yapılmış çorbalarla midemizi rahatlatabiliriz.

    karnımızı doyurduysak bir kahve içelim. kahveyi siz söyleyin, ben karamel latte macchiato alayım, mahmood instant kahve, birşah süt, dünyanın en ucuz karamel şurubu ve yine otel logolu şekerlerden lütfen.

    bir hamam yapalım derdim ama, sonuçta 1000-2000 kişilik tesis, hamam sürekli kullanımda, pek sindiremiyorum içime. siz gidin, ben de o ara dünden kalan tatlıları kakaoyla karıştırıp üzerine krem şanti sıkarak tekrar büfeye çıkardıkları efsane tatlılarla takılayım. sonra da günde 12 saat çalışıp 4 saat de prova yapan ama her nasılsa hala mutlu görünen animasyon ekibini izlemeye gideriz.

    ed; başlık 1 sene sonra hortladı sanırım, @kendimdedegildim uyardı; salmonella virüs değil bakteriymiş.

  • kaldirimdan yayalarin ustune surerek gitmeleri. isine gelince ben motorlu tasitim bana saygi gosterin, isine gelince kaldirima cik insanlarin uzerine surup korna calarak dat dat dat diye git.

    motorlu tasitsan kaldirimda isin ne arkadaşim?

  • kendimi gördüğüm video. küçükken babam da gözünü çaldım der ağlardım. lan görüyon nasıl çalmış olabilir. zaten küçükken tek hayali dolmuş şoförü olmak isteyen bir çocuktan ne bekleyebilirsin. bence o ara beynimi çalmış babam geri de vermemiş. :d