ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ooo hava da süpermiş hadi erken çıkın diyen patron
-
bu direkt benimdir. ama sirketimin benden baska calisani olmadigindan `ooo hava da süpermiş hadi erken çıkayım diyen patron` oluyorum. belki de bu ben degilimdir.
dominos'un yeni pizzasının adını sen koy
-
(bkz: 15 temmuz şehitler pizzası)
sadun boro
-
1965-1968 yılları arasında 10,5 metrelik kısmet adlı teknesiyle dünya turu yapması ile tanınan, amatör türk denizciliğinin en ünlü ismi. kendisinden sonra gelen türk denizcilerinin piri.
1960'ların şartlarında, ne gps, ne gelişmiş navigasyon, ne otopilot, ne o ne bu olmayan şartlarda, küçük bir tekne ile okyanusları aşıp dünya turu atmak her babayiğidin harcı değildi elbette. türkiye'de böylesi bir turu ilk tamamlayan olması bir yana, dünyada da adı anılan, bilinen öncü isimler arasındadır.
dünyayı gezerken, bir yandan kaleme aldığı anılarının, gezisine sponsor olan hürriyet gazetesinde peyder pey yayınlanması ile dünyanın, hele hele pasifik adalarının bilmem nerelerin hiç bilinmediği o yıllarda çok büyük ilgi görmüş, türkiye'ye dönüşünde milli kahraman gibi karşılanmıştır.
bir de tabi kendisinden sonra dünya turu yapmış -istisnasız- tüm türk denizcilere ilham kaynağı olmuş olması durumu vardır. gidip onunla konuşmadan, önerilerini ve hatta icazetini almadan bu işlere kalkışan ve onun pupa yelken'ini okumadan dünya turu hayaline kapılan olmamıştır. denizle falan hiç alakası olmasa bile, o kitabı okuyup kendi teknesine sahip olma ve uzaklara açılma hayaline kapılmayan var mıdır? hiç zannetmiyorum.
2011 yılında, eşi oda ve 70'lerde yaptıkları ve abd'ye gidip geldikleri ikinci atlantik seferleri esnasında ölen kedileri miço'nun da yer aldığı büyük bir heykeli kadıköy belediyesi tarafından kalamış'a dikilmiştir. bu heykelde diğer dünya turunu tamamlamış türk denizcilerin de isimleri ve rölyefleri yer alır. yenileri için de bol bol yer vardır.
bizde ölmeden değeri bilinen adam azdır malum. sadun boro bu değeri layığıyla yaşamında görmüştür. bunda denizcilerin vefası ve dünyaya, karadakilerden daha farklı bakmalarının etkisi vardır muhakkak.
sadece denizciler için değil, türkiye için hakikaten çok önemli bir isimdir. hayatını denizlere adamış, bu memleketin yetiştirdiği hakiki değerlerden birisidir sadun boro. böyle isimler hiç ölmez.
bir de yaşamındaki en büyük isteğini yerine getirebilir, o dünya güzeli koylarımızı betonlaşmadan, saçma sapan inşaatlardan ve bitmek bilmeyen kirlenmelerden koruyabilirsek, işte o zaman neptün'e hakkını verip kadehimizi martılara doğru kaldırırken keyifle diyeceğiz ki "çok yaşa sadun ağabey".
nicolas trainerbees
-
marihuana'nın balını elde edebilmek adına arıları eğitmeye başlayan bir fransız. asıl mesleği çilingir ama yıllardır da arıcılıkla ilgileniyor. adam çok acayip. amacının da genel olarak esrarın yasallaşması olduğunu söylüyor.
trainerbees, esrarın olduğu gibi esrardan elde edilen reçinenin de aynı şekilde sağlıklı olacağını düşünerek bu işe başlamış. ürettiği ballara da 'cannahoney' ismini takmış. çocukluğundan beri doğaya olan ilgisi çok fazla olduğundan en son arı eğitmeye kadar gitmiş.
ortaya çıkan balın ise tadının taze bitkiyi andıran lezzetli bir tat olduğunu söylüyor. bu balın kanser hastalarına iyi geleceğini, arıların da bu işlemde herhangi bir zarar görmediğini açıklamış. şimdilik 30 kovanla devam eden trainerbees eğer yasaların da paranın da onu destekleyebildiği bir yer bulursa yardırır gider gibi.
kaynak
facebook profili
esra elönü iskeletor benzerliği
-
az önce farkettiğim, beni derin düşüncelere itmiş, komplo teorileri ürettirmiş benzerlik. lan yoksa çocukluğumuzdan beri bu günlere mi hazırlandık. iskeletor bir subliminal mesaj mıydı?
işte esra elönü
işte iskeletor
chp'nin ülkeyi karıştırmaya çalışması
-
lan borsa kaplani.
deprem olmus binlerce insan olmus. hala siyaset pesindesin.
sen ne karaktersiz bir insanlin lan boyle. onurlu olun lan biraz.
olenlere sayginiz olsun.
fregoli sendromu
-
cok cok nadir olan bir norolojik hastaliktir bu. bu hastalar, bazi insanlari her yerde gorduklerini sanarlar. sokaktan her gecenin annesi, arkadasi oldugunu, marketteki herhangi bir adami veya baska bir yerde gordugu herhangi bir insani tanidik sanmalari gibi sonuclari vardir.
once sebebinden bahsedeyim biraz. normalde (yani beynimizde hasar falan yoksa) her karsilastigimiz insana dair ipuclari aliriz, duygularimizi isleyen ve harekete geciren limbik sistemden. gordugumuz herhangi bir yuzu hatirlama evremiz bu ipuclariyla sekillenir. fregoli hastalarinda bu yuzleri hatirlama ve limbik sistemden ipuclari alma arasinda muthis guclu bir bag vardir. bu yuzden, normalde sadece bize cok yakin olan insanlari gorunce (mesela anne ve babamiz, kardesimiz vs.), bir tanidiklik, bir sicaklik hissederiz -ki aslinda soyle, gsr denilen bir mekanizmayla insanlarin avuc ici sicakliklari olculuyor, dayanagi ise duygusal bir takim baglantilarda, amygdala'nin hakim oldugu durumlarda yani, bir sekilde normalden biraz fazla sicak oluyor avuc icimiz. yalan makineleri de boyle bir mekanizmayla isler- . bu insanlar beyindeki yuz hatirlamayla sorumlu olan bolgelerinin limbik sistemle asiri bagi yuzunden gordukleri her insana karsi bu "sicaklik" durumunu hissederler, sonra da kendilerine bunu "boyle hissediyorum, demek ki boyle dusunuyorum" gibi vucutlarinin durumunu mantiklarina hakli cikarirlar. yani gordukleri her insanin da tanidik oldugunu dusunmeye iter bu.
ilginc evet. bundan sonrasi daha ilginc sanki,
dr. ramachandran, irkciligin da boyle bir temeli olabilecegini savunmus, oha dedirtmistir. soyle ki, herhangi bir irktan bir insanla hosnut olmayan bir durum yasanildiginda, gorsel kategorimiz limbik sistemle cok guclu bag yapar, ve bu uygunsuz genellemeye o irka ait olan tum insanlari da o hosnutsuz duruma yapistirarak sigdirir.
"allah" kimseye beyin hasari vermesin.
atatürk'ün kazandığı önemli bir savaş olmaması
-
en buyuk savasi cehalete karsi vermis ve kazanmistir. gerisinin onemi benim icin yok. tarihi bukmek kolay zira, gercekleri degistirmek mumkun degil.
(bkz: samsun pidesi ile aldatmak)
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
yemekte abimle sezar sosunun salatayı ne güzel yaptığından bahsederken ortaokulda okuyan yeğenim muhabbete dalar:
- jülio sezar mı?
- jülio değil, jül sezar denir. sen sezar'ın kim olduğunu biliyor musun?
- biliyorum benfica'nın kalecisi.
9 kasım 2020 yeni maliye bakanı
-
damattan yüzü gülmeyen şahsım oğlunda karar kılabilir.
(bkz: ya hak)
survivor 2016
-
çok saçma bulduğum bir yarışmaydı.. ta ki annemi kanser yüzünden kaybedene kadar.
sağlığında annem sürekli izlerdi. ben de çok sıkıcı ve saçma olduğunu söyleyerek sürekli eleştirirdim. annem ise "ben eğlenmek için izliyorum, seviyorum" cevabını verirdi her seferinde.
anneme ağustos ayı başında lösemi teşhisi konuldu ve o zamandan sonra kalan ömrünü hastanelerde geçirdi. hasta olduktan sonra hiçbir şekilde televizyona dönüp bakmadı. yaşamak için bir nedeni olsun, o hastane odasında yaşama bağlansın diye elimizden geleni yaptık. kitap, müzik, elişi, boya... ama televizyondaki hiçbir programa dahi dönüp bakmadı.
sonra ölmeden bir kaç ay önce kafasını dağıtması için televizyon izlemesinin yararlı olacağını söylerken "survivor başlasa izlerdim. o beni eğlendiriyor" dedi. o günden sonra survivor başlasa diye dört gözle bekledim. neredeyse acun ılıcalı'ya bir şekilde ulaşıp ne olur başlatın, annemi eğlendirecek bu programa çok ihtiyacım var diye yalvaracaktım. gazetedeki "survivor şubatta başlayacak" haberini anneme müjde diye verdim.
ama olmadı. annem survivor başlamadan bir kaç hafta önce öldü. şimdi ne zaman televizyonda görsem başımı çevirip bakamıyorum. acaba annem bu programı izleyebilseydi ölmeden önce, biraz olsun o hastane odasında eğlenebilir miydi merak ediyorum sadece.
türk dizi tarihindeki en gerçek aşk
-
bakkal erdal ve para askidir.