ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
5 ekim 2018 bira zamları
-
şu alkol boykotunu bir türlü beceremedik gitti. içmeyin amk bir süre... içmeyin de bir ne oluyor ya desinler... en büyük gelir kalemleri bu. buna zam yaptıkça biz de herhangi bir tepki vermedikçe yapmaya devam edecekler. bir organize olun bir ses getirin. birileri ön ayak olsun bir kitlesel mevzu olsun...
(bkz: bir büyük alkol boykotu vardı ne oldu)?
edit: çok mesaj geldi haklısın ama nasıl olacak diye? ben bu işlerden pek anlamam. doğru düzgün sosyal medya hesabım bile yok ki takipçim olsun. duyurayım. ama öncelikle kısa vadeli hedeflerle işe başlanır. bir tarih aralığı belirlenir 3 gün ya da 5 gün. günler öncesinden duyurulara başlanır. bir de güzel slogan bulunur. #ucuzbiraiçinbiraniçme vb. o üç gün tüketim yapılmaz... sosyal medya vb ortamlarda duyurulur. mekana gidilmez. mekanlar tekeller boş kalır. biraz onlar bastırır. biraz biz . bunu organize edebilecek gerçekten çok başarılı arkadaşlar var bu platformda. yeter ki el atsınlar...
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
(kucukyali ulusoy'da otobusten indik, bagaj almaya calisiyoruz, muavin bagaj numaralarini anons ediyor)
muavin: 48 var mi? 48?
kadin1: aa 48 benim, bir saniye gecebilir miyim?
muavin: buyrun hanimefendi. 72? 72'nin sahibi burda mi?
kadin2: ayy 27 vardi benim ama?
muavin: hanimefendi bir dakika bakicaz hepsine sirayla, 54'un sahibi burda mi?
adam1: hah, birinci cinko!
(peki ya adam1'in dayim olmasina ne demeli? utanmayla altina isemek arasinda eglenceye doymak bebegim)
sosyalleşmenin insanı vasatlığa sürüklemesi
-
"soğuk bir kış sabahı çok sayıda kirpi donmamak için hep birlikte ısınmak üzere bir araya toplanır. ama kısa süre sonra oklarının birbirleri üzerindeki etkilerini görüp yeniden ayrılırlar. ısınma gereksinimi onları bir kez daha bir araya getirdiğinde okları yine kendilerine engel olur ve iki kötü arasında gidip gelirler... ta ki birbirlerine katlanabilecekleri uygun mesafeyi bulana kadar. bunun gibi, insanların hayatlarının boşluğundan ve tekdüzeliğinden kaynaklanan toplum gereksinimi onları bir araya getirir ama nahoş ve tiksinti verici özellikleri onları bir kez daha birbirinden ayırır."
(bkz: parerga und paralipomena)
(bkz: arthur schopenhauer)
felipe melo'nun galatasaray'ı parmağında oynatması
-
geldiğinden beri her sezon yaptığı şey.
(kampa zamanında gelmez)
+ 10 gün içinde gelmezsen kadro dışı kalırsın
(10 gün içinde gelmez)
+ hadi 10 gün daha süren verelim. gelmezsen kendine kulüp bul.
- kulüp buldum imzalamak üzereyim
+ lütfen geri dön meloooo çok özledim melooo nolursun geri dööön. sensiz yapamıyom melooo :'(
sonuç: zam aldı.
(bkz: debe editi samimiyetsizliği) *
nobody knows me'ye selamlar :)
bacak antrenmanı yaparken bacağı kırılan kadın
erkek doğurmak marifet ister
-
kendi annesi ve babasını marifetsiz olduğunu kabul eden kaynana sözü.
gezi'ye rakip 2 milyon metrekarelik şehir parkı
-
içine de 7 milyar ağaç dikeceklerdir kesin.
yıllar sonra edit: başlık başa kalmış.
yaran kısa mesajlar
-
öncelikle belirtmek zorundayım ki bahse konu olan mesaj kuvvetle muhtemel sadece benim için komik, pek yarmayacak sizi yani.
ben 11 ve 9 yaşlarında 2 çocuğu olan, 34 yaşında bir kadınım. çocuklarımın arkadaşları arasında pek sevilirim. elimden geldiğince kendi çocuklarıma nasıl davranıyorsam, arkadaşlarına da öyle davranırım. karşımdakilere bebe muamelesi yapmam, adam yerine koyarım yani. bazen onlarla parka çıktığımda muhabbet ederiz, aramızda mesafeli bir samimiyet vardır...
bu yıl çocuklar anneannelerinin yanında okula gidiyor. işsizim ben şu sıralar, bütün gün evde depresif depresif tek başıma oturuyorum. sadece kitap okuyup, sözlük kurcalıyorum. böyle zamanlarda içimden kimseyle konuşmak gelmez, ne telefona bakarım ne de kapıya... hoş banka, turkcell ve sigara bıraktırma merkezi dışında arayan da yok ya, neyse...
çocuklarımın arkadaşlarından biri (onur diyelim adına) 10 yaşında, beni ekstra sever. böyle hafiften bir hayranlık besler. çocuklar evde olmasa da ara sıra kapıya gelip sohbet etmek ister. öyle havadan, sudan, derslerden, okuldan, can sıkıntısından falan bahseder kapıda, ben de dinlerim. ama şu son birkaç haftadır kapı çalındığında servise gelen apartman görevlisine bile kapıyı açasım yok. dolayısıyla gelen çalıp çalıp geri dönüyor. tabii onur da kapıyı çalıp çalıp geri dönüyor.
bugün evde oturup yine dakikaları sayıyordum ki telefonuma bir mesaj geldi:
gönderen: onur
mesaj: naber:)
len bu ne? fahriye abla gibi hissettim kendimi birden!
deren talu'nun yürek hoplatan enfes fotoğrafları
-
"*bourdieu'ya göre sermaye, sosyal “ayrım'ın* aracı ya da enstrümanıdır. yani, sermayeye erişim, sermayeye sahip olmak vb. yoluyla, sosyal sınırlama ve hiyerarşi vuku bulur. ya da, sermayenin toplumsal sınırlama için bir oyun olduğu söylenebilir”. bu manada sermaye, hem aktörün içinde bulunduğu sosyal alanı hem de aktörün ait olduğu habitusu belirler." kaynak
deren talu da sahip olduğu beden sermayesini* (ek.) sosyal hiyerarşide yer edinmek için kullanan ve farklı sermaye türleriyle*** piyasada* takasa sokarak genetik sermayesini sosyo-kültürel/ekonomik hiyerarşide** birkaç basamak daha tırmanmak ya da başkalarının tırmanmasını ve sınıf/habitus geçişkenliğini kolaylaştırmak için metalaştıran bir kızımız gibi duruyor. başlığa bakılırsa bu ticaretin alıcısı da var.
aslında tüm sosyal ilişkiler, etkileşimler, örüntüler -özünde- sahip olduğumuz sermaye türlerinin takası ile ortaya çıkan piyasa faaliyetlerinden başka bir şey değil.