hesabın var mı? giriş yap

  • bir varil lagım suyunun icerisine bir kaşık şarap koyarsanız, lagım suyu elde edersiniz. bir varil şarap içine, bir kaşık lagım suyu koyarsanız, yine lagım suyu elde edersiniz.

  • insan kaynakları bölümünün çalışanlar kaynaşsın diye çeşitli aktiviteler düzenlediği bir şirkette sabah dokuz akşam altı çalışan, ikea'dan aldığı eşyalarla donattığı evinde muhakkak kablolu tv bulunan, hangi günler eğlenecekleri bile sistem tarafından belirlenmiş insan tipinin canını yakmak için yapılmış filmdir. son dönem norveç sinemasının en iyi örneklerinden biridir ayrıca. aynı erkek oyuncunun oldugu ve benzer eleştirel sularda gezinen başka bir başarılı film için bkz: tatt av kvinnen

  • izlerken inanamadığım durumdur. üst üste beş haber oldu, akp'yi öven hiçbir cümle olmadığı gibi ince ince sürekli eleştiriyorlar.
    bir örnek vereyim, soylu'nun "kendinize gelin ayıp yahu" dediği kadına şiddet olayları haberlerini verdikten hemen sonra kadın spiker "kendinize gelin demek kolay elbette" dedi ve bu haberin ardından üst üste iki tane kadın cinayeti haberi verdiler. şu anda da kadın cinayeti sayıları üzerine konuşuyor spiker. ilginç bir durum.

  • komik bir anımı hatırlatan olay.
    bir yaz vakti tren ile seyahat ederken vagon arasında bira sigara haylazlık yapıyorduk. bir tinerci de gelip muhabbetimize katıldı. gır gır şamata derken bizim bi arkadaş açık kapıdan aşağıya doğru sarktı.
    tinerci: ''olm böyle gündüz vakti kafanız güzel salak salak hareketler yapıyorsunuz, allah muhafaza aşağı düşsen, ya da ne biliyim hızlı giderken kafanı şu tabelalardan birine vursan geberip gitsen hiç biriniz ailenize biz trende içip salak salak işler yapıyorduk demeyeceksiniz, sonra tinerci trenden aşağı adam attı diye gene biz haber olacağız..''

  • eczanede üç çalışan yanyana oturuyor diye para cezası yazıldı. metrodan inen mavi saçlı hanfendi biraz nefes almak icin maskeyi çenesinden 10 saniye indirdi ceza yazıldı. motorsiklet sürücüsü maske takmadığı için durdurulup ceza yazıldı. bankta yanyana oturan iki vatandaşa sosyal mesafeyi ihlal ettiği gerekçesiyle ceza yazıldı. küçük bir çocuk babasıyla beraber bankaya gittiği için "babana söyle 900 lira fazla çeksin" diye polis espri yapıp ona da ceza yazdı. 30 yaşında bir adam evine en yakın fırından değil de iki sokak ötedeki fırından ekmek almaya gittiği için suiistimall ettiği gerekçesiyle o da ceza yedi. yanan evini maskesiz izlediği için bile ceza yiyen oldu. sokakta yaşayan adama sokağa çıkma yasağı ihlalinden bile ceza uygulandı.

    özetle en ufak hatada devlet baba ensemize yapıştı ama aynı devletimiz ak parti kongrelerine hiçbir şey yapamadı. her ilden otobüs dolusu maskesiz yüzlerce insan şarkı söyleye söyleye toplandı gıkı çıkmadı.

    reisimiz aldı mikrofonu "nağme olsam tellerine, kurban olam yollarına. ardahan, hoş geldin" dedi. ardahanlilar hoşbuldukkkk deyip virüsü kaptığı gibi memleketine gitti.

    "senin gibi yari olan neyler ayvayı narı. artvin, hoş geldin" dedi. artvinliler de aldı memleketine gitti.

    "beyleri sözlerin eri, ışıldar zeytin gözleri. kilis, sen de hoşgeldin" dedi. kilis de hoş bulduk deyip aldı virüsü gitti.

    "alem düşman kesilse, gönül senden vazgeçmez. adıyaman, sen de hoşgeldin" dedi. adıyaman da eyvallah dedi çekti gitti.

    özetle 81 ilimizin insanı o hınca hınç kalabalıkta hoşbulduk diyerek çekti gitti.

    çay ocaklarının kapatıldığı, kahvelerin aylardır açılmadığı, halısahada top dahil oynanmadığı dönemde ağzı maskesiz yüzlerce insan hoşbulduk, hoşbulduk, hüloooo dedi gitti.

    "unutmayalım ki bu virüs bir kişiden tüm dünyaya yayıldı" diyen sağlık bakanımız fahrettin koca dahil kimse buna sesini çıkaramadı. hatta erdoğan; "işte salonun hali. bakın bir kongre yapıyoruz, salgının olduğu bir dönemde kongre yapıyoruz ve salon lebaleb dolu” diyerek aklımızla dalga geçti. yetmedi bir sonra ki ankara kongresinde "sizleri kar yağışının tüm mikropları temizlediği anlamlı buluşmada en kalbi duygularla selamlıyorum" diyerek her fırsatta övdüğü duble yollar gibi aklımızla da duble dalga geçti ve risksiz denilen mavi yerler dahil tüm ülke kısa zamanda kankırmızı oldu.

    yani bu yönetim biçimiyle 55 bin değil, 155 bin vaka olsa bu sayı çok azdır. olan esnafa, olan emekçiye oluyor maalesef olay budur. lafı hiç uzatmaya gerek yok.

    "sen menfaatime dokunmayan, zengin iş yerlerime bulaşmayan, ashâbıma yapışmayan korona,
    sen de hoşgeldin..."

  • öğretmen, öğrencisine;

    -fatih senin yaşındayken istanbul'u fethetti. peki sen ne yapıyorsun ? hala çocuk gibi şımarıp, oyun oynuyorsun.
    öğrenci: ama hocam, onun da hocası akşemseddin'di, der.

    bu kısa ve özlü hikayeden bihaber olan insan beyanatıdır.

  • vefat etmeden önceki son röportajı sanki buruk bir veda gibi:

    "şu an albüm yapmamı gerektirecek bir neden görmüyorum. türkiye'nin içinde bulunduğu ortam benim bir daha albüm yapmamı gerektirmiyor. türk halkı var olduğu bugüne kadar, dört bin yıllık bir tarihten bahsediyoruz, tarihinin en kavgalı, en uzlaşmaz, en gürültülü patırtılı dönemini yaşıyor. ben bu karmaşa içinde bir daha albüm yapmayı düşünmüyorum.
    ben insanlara hayatım boyunca doğrulukları anlattım. geldiğimiz konum dolayısıyla bu doğrulukları anlatmanın pek fazla işe yaramadığını görüyorum. bir üzüntü var tabii ki. bir hüzün var itiraf edeyim ki. ama yapmam da lazım. bunu bırakıyorum. bundan sonra bu işi de bırakıyorum...

    hayranlarım bir tepki gösterirseler ben duyarım onları. çok sanmıyorum. sonuçta güzel bir albüm çıkartıyorum işte. zaman zaman televizyon programları yapmaya devam edebilirim. konser de veririm belki. yani onlar başka şeyler. ama türkiye'nin içinde bulunduğu şu günler, bu kadar uzlaşmaz, bu kadar kavgacı, bu kadar çözümsüzlüğü arayan bir yaşam felsefesini benimsemiş bir ortamda benim şarkılarıma insanların ihtiyaçları yok. kişisel düşüncem..

    o zaman daha huzurlu bir ortamda yani ben de daha huzurlu ortam istiyorum o zaman. evet buna hakkım var. bunca sene konuşmuş, ettiği laflar dinlenmemiş bir insan olarak huzurlu, kavga edilmeyen bir ortam istiyorum yani...."

    o günden bugüne iyiye giden bir şey olmadı barış abi.. daha uzlaşmaz daha kavgacı daha gürültülü olduk. en son bıraktığın gibi bu dünya. kimi tatlı peşinde kimininse tuzu yok. ve daha da kötüsü, içi boş insanlar bu dünyada çok fazla yer kaplıyor artık.