hesabın var mı? giriş yap

  • bir türlü kıvamını tutturamadığım tatlıdır.

    sanırım benim cihazlarda bir sorun var aq

  • arsen ziyagil, ziyagil yalısı'na yatılı misafir olarak gittiğinde nerede uyuyordu, hangi yatakta yatıyordu, çok merak ediyorum.

    giriş katında sadece iki oda var. küçük olanda deniz de courton, büyük olanda firdevs yöreoğlu yatıyor. salonun bulunduğu ikinci katta ise sadece bir yatak odası var. orada da adnan ziyagil ile bihter yöreoğlu uyuyor. bir üst katta ise üç oda var. orada da behlül haznedar, bülent ziyagil ve nihal ziyagil kalıyor. aslında eskiden nihal ziyagil ile bülent ziyagil aynı odalarda kalıyordu ve en üst kattaki bir odada deniz de courton kalıyordu. bu sebeple giriş katındaki büyük oda ile küçük oda boştu. adnan ziyagil ile bihter yöreoğlu'nun evlilikleri öncesinde arsen ziyagil muhtemelen firdevs yöreoğlu'nun kaldığı büyük odada kalıyordu. ama mevzubahis evlilikten sonra bülent ziyagil ile nihal ziyagil kardeşlerin odaları da ayrılınca ve de firdevs yöreoğlu da ziyagil yalısı'na taşınınca yalıda oda kalmadı. bu şartlar altında arsen ziyagil yalıya geldiğinde hangi odada kalıyor çok merak ediyorum. evin hizmetlilerinin kaldığı bodrum katta kalmıyordur herhalde. zaten o katta da boş oda var mı bilmiyorum. yıllardır içimde koca bir boşluk doğuruyor arsen ziyagil gizemi.

  • vay arkadaş adını nasıl koydun bunun. alkışlıyorum. ben hayatta tarif edemezdim. uzun zamandır yaşamadım bu hissi ama ne zaman yaşasam hem hoşuma gider hem de korkarım. sanki ruhum bedenime sığmıyor gibi olur. kendimi bi bok sanarım.

  • başıma sıkça gelen bir durumdur. oldukça ilginizi çeken bir konu üzerinde okuma yapmaya başlamışsınızdır. bak ben hiç bu açıdan düşünmemiştim, hay allah ya, çok doğru yerlere değinmiş dersiniz ve birden olan olur. dahi anlamındaki da ayrı yazılmamış, soru eki olan "misin" kelime gövdesinden ayrılmamıştır. işte o zaman size değişik gelen şeyleri dile getiren yazar, sizin için sümüğünü balon yapan bir bebeye dönüşmüştür. bunu sık yaşıyorum. içimde uyanan merak, okumamı heyecanla istese de bir nevi hastalık olan diğer imlacı taraf; yeter lan daha de nerede birleşik ya da ayrı yazılır bilmiyor diyen taraf galip gelip merakımı öldürür. üzücü bir durum, bunu harflerin yerleri karıştığında veya yanlışlıkla eksik yazıldığında hissetmem ama o "da" ayrı olmalı, soru eki gövdeden ayrılmalı, yalnış diye yazılmamalı arkadaş. ayıp oluyor ama.

  • materyalizmden solipsizme yolculuğumdan notlar:

    "mekanik titreşimi ileten bir ortam olmadıkça ses olmaz. nükleer reaksiyonlarla gümbür gümbür patlayan yıldızları, ve dahi en yakınımızdaki yıldız olan güneşin patlama seslerini bu yüzden duyamıyorum. ses gibi bir fenomenin ortama bağlı olarak var ya da yok olması ne garip...

    peki şu karşımdaki gül ağacı, yanıbaşında öten kuşu duyabiliyor, güneşi görebiliyor mu? onun dünyası sessiz ve ışıksız. güneşi benim gibi sınırları çizilmiş bir daire değil, üzerine akan bir sıcaklık olarak algılıyor. hayır, bu dediğim de yanlış. o, güneşi hiçbir şekilde algılayamıyor. peki ışığa yönlenmeyi nasıl başarıyor? bir şeyi algılamadan ona yönlenmek mümkün mü? değil mi? sürekli güneşi takip eden güneş panelleri de mi algılıyor o zaman?

    gül, duyu organı olmadığı için değil, duyuları değerlendirecek bir zihne sahip olmadığı için algılayamıyor güneşi. bense zihnim sayesinde varlıkları algılayabiliyorum. dış dünyadan gelen bilgiler, diyelim ışık, duyu organlarıma çarpıyor. orada bu uyarıyı alan hücreler uyarı ile orantılı olarak sinir atımlarına başlıyor, bu sinir atımları başka hücrelere ulaşıyor, onlardan başkalarına, onlardan da başkalarına derken, görme deneyimini yaşıyorum. ışığın bedenimin sınırında sonlanması ne garip; bundan sonraki tüm işlemler sinyal dönüşümü aslında. hey, ben ışığı değil de onun dönüştürülmüş temsillerini mi yaşıyorum?

    piyanonun sesi, mekanda bir titreşim halinde var olurken, bende sese dönüşüyor; ben bu titreşimi ses olarak temsil edenim çünkü. gülün kokusu, birkaç kimyasalın burundaki hücrelerimle girdiği reaksiyonun temsili, şekerin tadı da öyle. bir şeye dokunduğumda, bedenim ile dokunduğum cisim arasında oluşan mekanik gerilmenin bir temsilini yaşıyorum. tüm duyularımla, aslında gerçekliğin yeni bir temsilini kuruyorum: zihinsel temsil!

    o halde dışarıda aydınlık yok, dışarıda ses yok, koku, sıcaklık, lezzet yok. her şey benim içimde üretiliyor. ben güneşin aydınlattığı bir yolda yürür sanırken kendimi, mutlak karanlığın, mutlak sessizliğin içinde yürüyorum aslında. zombiyim ben! hatta belki de aynada gördüğüm yansımaya hiç benzemiyorum; bu benzerliği bana kim garanti edebilir ki? hatta hatta, dış dünya diye dediğim bir şey bile yok belki de; kendi içimde adım atıyor, kendi kendime dokunuyor, kendi tadıma bakıyorum... ışık dışarıda değil, kendi içimde. ben sadece kendimi yaşıyorum."

  • tenseleri basitçe özetlenebilecek olan dildir.

    präsens: geniş zaman ve şimdiki zamandır.
    präteritum (imperfekt): geçmiş zamandır. (genellikle hikayelerde, yazı dilinde kullanılır)
    perfekt: geçmiş zamandır. (günlük konuşma dilinde kullanılır)
    plusquamperfekt: geçmiş bir zamandan daha geçmiş bir zamanın ifadesinde kullanılır. ingilizcedeki past perfect gibi düşünülebilir.
    futur i: gelecek zamandır.
    futur ii: gelecekte tamamlanacağı düşünülen eylemlerin ifadesinde kullanılır.

    kuralları önce aktiv, sonra passive göre "fragen" fiili üzerinden açıklamak gerekirse:

    * * *
    präsens: (aktiv)
    ich -> frage
    du -> fragst
    er/sie/es -> fragt
    wir -> fragen
    ihr -> fragt
    sie -> fragen

    präsens: (passiv)
    ich -> werde gefragt
    du -> wirst gefragt
    er/sie/es -> wird gefragt
    wir -> werden gefragt
    ihr -> werdet gefragt
    sie -> werden gefragt

    takdir edersiniz ki aktiv präsenste açıklanacak bir şey yoktur, şimdiki zamanda zaten fiilin en temel çekimleri vardır. şimdiki zamanın passivinde ise yardımcı fiil olarak werden çekimlenir ve fiilin üçüncü hali eklenir.

    * * *
    präteritum (imperfekt) (aktiv):
    ich -> fragte
    du -> fragtest
    er/sie/es -> fragte
    wir -> fragten
    ihr -> fragtet
    sie -> fragen

    präteritum (imperfekt) (passiv):
    ich -> wurde gefragt
    du -> wurdest gefragt
    er/sie/es -> wurde gefragt
    wir -> wurden gefragt
    ihr -> wurdet gefragt
    sie -> wurden gefragt

    aktiv präteritumda fiilin ikinci hâli kullanılırken, passiv präteritumda passiv präsensteki werdenın yerini wurdenin alması haricinde bir değişiklik olmaz.

    * * *
    perfekt (aktiv):
    ich -> habe gefragt
    du -> hast gefragt
    er/sie/es -> hat gefragt
    wir -> haben gefragt
    ihr -> habt gefragt
    sie -> haben gefragt

    perfekt (passiv):
    ich -> bin gefragt worden
    du -> bist gefragt worden
    er/sie/es -> ist gefragt worden
    wir -> sind gefragt worden
    ihr -> seid gefragt worden
    sie -> sind gefragt worden

    aktiv perfekt, ingilizceye benzer olarak haben fiili ve fiilin üçüncü hâli ile çekimlenir. passivinde ise çekimlenen yardımcı fiil seindır. üçüncü hâl + worden değişmeden çekimlenen sein fiiline eşlik eder.

    * * *
    plusquamperfekt (aktiv):
    ich -> hatte gefragt
    du -> hattest gefragt
    er/sie/es -> hatte gefragt
    wir -> hatten gefragt
    ihr -> hattet gefragt
    sie -> hatten gefragt

    plusquamperfekt (passiv):
    ich -> war gefragt worden
    du -> warst gefragt worden
    er/sie/es -> war gefragt worden
    wir -> waren gefragt worden
    ihr -> wart gefragt worden
    sie -> waren gefragt worden

    aktiv plusquamperfektte, aktiv perfektteki haben yardımcı fiilinin yerini habenin präteritumu hattenin alması haricinde bir değişiklik olmaz. benzer bir şekilde passivde de passiv perfektteki seinın yerini seinın präteritumu alır.

    * * *
    futur i (aktiv):
    ich -> werde fragen
    du -> wirst fragen
    er/sie/es -> wird fragen
    wir -> werden fragen
    ihr -> werdet fragen
    sie -> werden fragen

    futur i (passiv):
    ich -> werde gefragt werden
    du -> wirst gefragt werden
    er/sie/es -> wird gefragt werden
    wir -> werden gefragt werden
    ihr -> werdet gefragt werden
    sie -> werden gefragt werden

    aktiv futur i, en çok passiv präsense benzetilebilir. tek fark burada fiilin üçüncü hâlinin değil, mastar hâlinin werden yardımcı fiiline eşlik etmesidir. futur i passiv ise passiv präsensin sonuna werden eklemek kadar basittir.

    * * *
    futur ii (aktiv):
    ich -> werde gefragt haben
    du -> wirst gefragt haben
    er/sie/es -> wird gefragt haben
    wir -> werden gefragt haben
    ihr -> werdet gefragt haben
    sie -> werden gefragt haben

    futur ii (passiv):
    ich -> werde gefragt worden sein
    du -> wirst gefragt worden sein
    er/sie/es -> wird gefragt worden sein
    wir -> werden gefragt worden sein
    ihr -> werdet gefragt worden sein
    sie -> werden gefragt worden sein

    aktivde de passivde de werden çekimleniyor, geri kalan kısımlar özneye/nesneye göre değişiklik göstermiyor.

    * * *
    not: bu yazdıklarımı yardımcı fiili haben olan fragene göre çekimledim. eğer yardımcı fiili sein olan kommen gibi bir fiil seçseydim habenların yerini doğal olarak sein alacaktı.

    şimdi bir adım öteye gidelim, diyelim ki cümlede müssen gibi bir modal fiil var. ne yapacağız bu müssen fiilini?

    onu da gösterelim:

    ak. präs:
    ich muss die aufgabe machen.
    pas. präs:
    die aufgabe muss gemacht werden.
    ak prät:
    ich musste die aufgabe machen.
    pas. prät:
    die aufgabe musste gemacht werden.
    ak. perf:
    ich habe die aufgabe machen müssen.
    pas. perf:
    die aufgabe hat gemacht werden müssen.
    ak. pl. perf:
    ich hatte die aufgabe machen müssen.
    pas. pl. perf:
    die aufgabe hatte gemacht werden müssen.
    ak. fut. i:
    ich werde die aufgabe machen müssen.
    pas. fut. i:
    die aufgabe wird gemacht werden müssen.
    ak fut. ii:
    ich werde die aufgabe machen müssen haben.
    pas. fut. ii:
    die aufgabe wird haben gemacht werden müssen.

    şu son yazdığım futur ii'leri reelde zaten nadiren kullanmak zorunda kalacağınız için gözünüzün korkmasına pek gerek yok.

    * * *
    düzensiz fiil çekimleri ile ilgili olarak ise her zaman olmasa da salladığınızda tutturma olasılığınızı yükseltebilecek olan bazı hackler var. bunlar gramer kitaplarında olan evrensel kurallar falan değiller. yine de yazmamın faydalı olacağını düşünüyorum.

    "ie"li fiilerde, ikinci hâlin "o" ve üçüncü hâlin "ge" + "o" şeklinde değişimi:

    ie -> o -> ge - o
    fliegen -> flog -> geflogen (uçmak)
    fliehen -> floh -> geflohen (kaçmak)
    fliessen -> floss -> geflossen (akmak)
    frieren -> fror -> gefroren (üşümek)
    riechen -> roch -> gerochen (koklamak)
    schieben -> schob -> geschoben (itmek)
    schliessen -> schloss -> geschlossen (kapatmak)
    wiegen -> wog -> gewogen (tartmak)
    ziehen -> zog -> gezogen (çekmek)
    geniessen -> genoss -> genossen (tadını çıkarmak)
    giessen -> goss -> gegossen (dökmek)
    biegen -> bog -> gebogen (bükmek)

    burada istisnai bir duruma örnek olarak "liegen" gösterilebilir. zira:

    liegen -> lag -> gelegen

    şeklinde bir farklılık gösterir.

    * * *
    ikinci bir hack i - a - u değişimi:

    finden -> fand -> gefunden (bulmak)
    binden -> band -> gebunden (bağlamak)
    klingen -> klang -> geklungen (tınlamak)
    ringen -> rang -> gerungen (güreşmek)
    singen -> sang -> gesungen (şarkı söylemek)j
    sinken -> sank -> gesunken (batmak)
    zwingen -> zwang -> gezwungen (zorlamak)
    trinken -> trunk -> getrunken (içmek)

    istisna olarak wissen (bilmek) ve bitten (rica etmek) örnek gösterilebilir.

    wissen -> wusste -> gewusst
    bitten -> bat -> gebeten

    * * *
    ei - ie - ie ilişkisinden de söz etmek mümkün.

    bleiben -> blieb -> geblieben (kalmak)
    gleichen -> glieh -> gegliechen (benzemek)
    leihen -> lieh -> geliehen (ödünç vermek)
    meiden -> mied -> gemieden (uzak durmak)
    reiben -> rieb -> gerieben (sürtmek)

    bazılarında "ie" yerine sadece "i" de olabiliyor:
    reissen -> riss -> gerissen (bölmek)
    reiten -> ritt -> geritten (ata binmek)
    leiden -> litt -> gelitten (acı çekmek)

    istisna olarak:
    heissen -> hiess -> geheissen

    görüldüğü gibi heissenda üçüncü hâl "ie" olarak değişmedi.

    * * *
    hayat almanca öğrenmek için o kadar da kısa değildir. hatta söz konusu tenseler olduğunda almanca, fransızca gibi dillerden çok daha basittir.