ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
babaların ilk aşklarının ismini kızlarına vermesi
-
-kızımıza neden mustafa ismini verdiğini hala anlayamıyorum necati ?
-rica ederim sus.
istanbul is the new cool
-
bir dakikalık klipteki giyim* tarzına sahip hiç kimseyi bünyesinde barındırmamaya yemin etmiş insanların çoğunlukta olduğu şehrin tanıtım filmi.
komşuların garip huyları
-
karşı apartmana yeni insanlar taşındı, içlerinden biri de 90+ yaşlarında, gri uzun ve gür saçları olan bir kadın. camda sigara içerken ilk karşılaştığımda, parmaklarıyla pervaza yapışıp, ağır ağır inip kalkarak bir çeşit saklambaç oynuyordu. kadın deli ve ben, delileri acayip severim. yine sigara içtiğim bir gün, gri kadın bana bir şey işaret etmeye çalışıyor gibi geldi, aramızda yaklaşık 10 mt olduğu için iyice odaklandım ve kadının bana hareket çektiğini gördüm. kolunda 2 kalın altın bilezik şıngırdarken hareket çekiyordu bana, şlak şlak ses geliyordu ve aşırı mutluydu. mutluluğunu bozmak istemedim ve sadece gülümsedim. bu yaklaşık 1 ay böyle devam etti, camdaki deli beni görünce buruşuk yüzünde güller açıyor, o gri saçları elidor çılgın bukleler şampuanla yıkanmışçasına kabarıyor, önce "hey karşıdaki kadın, ben buradayım" dercesine el sallayıp sonra başlıyordu şlak şlaaaaak hareket çekmeye. bazen sırtını dönüp omuz başından elini uzatarak nah işareti de yapıyordu. ben de sakince sigaramı içerken kah hafifçe gülümsüyor, kah aydınlatma direklerini sarsan kahkalar atıyor, deli komşumun kim bilir gençliğinde ne güzel olduğunu, ne canlar yaktığını, şimdiyse bertha mason gibi tıkıldığı balkonda onu hayata bağlayan tek şeyin bana hareket çekmek olduğunu düşünerek efkarlanıyordum. sonuçta hepimiz yaşlanacağız ve delireceğiz. şahsen sir anthony hopkins gibi delirmeyi isterim.
neyse, cumartesi yine akşamüstü cama sigaraya çıkmıştım, kokumu aldı ya da zihnefendarlık yeteneğine mazhar olmuş, fıtı fıtı geldi. önce her zamanki reveransını yapıp el salladı ve hareket çekme seansına geçti fakat biraz durgundu. onu neşelendirmek için ilk kez ben de kendisine hareket çektim. şlak sesi onunki kadar yüksek ve pürüzsüz çıkmadı ama olsun. önce donakaldı, ulan dedim kadına felç indirdin terbiyesiz, ölmüş babaannen yaşında kadına neden hareket çekiyorsun. sonra aman allahım bir sevindi bir sevindi. kendi etrafında dönmeler, öpücük atmalar. bir süre neşe içinde şlaklaştık. 2 gündür görmüyorum ve aşırı endişeliyim. gidip sorsam ne diyeceğim, "pardon sizdeki gri gandalf'la her gün 3 vakit aşık atışması gibi birbirimize hareket çekiyorduk, afiyette mi acaba" desem mi, kararsızım ya.
neredesin camdaki nene, nolur geri dön :(
edit: sabah körü işe giderken, prensesimi gördüm iki kez. mutluyum, umarım cama çıkacak vakti de bulurum.
ekşi itiraf
-
ne zaman bir ambulans sesi duysam, içindeki için dua ediyorum, dışında olduğum için şükrediyorum, yol vermeyene beddua, arkasına takılıp fırsatçılık yapana da küfrediyorum.
ilkokulda resim dersinde çizilen ev
-
yaz-kış bacası tüter.
türk usulü çocuk yetiştirme teknikleri
-
hayatını onun yerine siz hazırlayın, onun iyiliği için. okullarını seçin, mesleğini seçin, gideceği ve gidemeyeceği ortamları, tanışacağı ve tanışmaması gereken (!) insanları seçin, eşini seçin, evini seçin, çoğuklarının adını seçin, aynılarını onlara da yapın, seçin seçin seçin... ve 35 yaşına filan geldiğinde "niye böyle pasif biri oldun anlamıyorum gram hırs heves hayal dahi olmaz mı bi insanda" diyip iyice küçülen benliğini sıfıra indirin.
(bkz: ben senin iyiliğini düşünüyorum)
nazlı çelik'in fotoğrafına yapılan yorumlar
-
devlet bahçeli’ye sırnaşıp, gözler dolu dolu haber sunup belli bir hedef kitleyi edinmeye çalışıyordu, edinmiş demek ki işte. sorun nedir?
şeyma subaşı'nın lüks araba önünde verdiği poz
-
arabayı nasıl elde ettiğini pozisyonundan ve dilinden anlayabildiğimiz fotoğraftır.
anlatacak çok şey varken susmak
-
ruhun takatsizliğindendir. ya da anlatmaya nasıl başlanacağı konusunda bocalarken, zaman kaybetme sonucu ortaya çıkan eylemdir.
anlatsan da hiçbir şeyin değişmeyeceği ihtimali ile her şeyin kötüleşebileceği olasılığı arasında kalırsın bazen, sonra susarsın.
anlatmamak, konuşmamak, içini dökmekten daha iyi bir fikirmiş gibi gelir. sonra bir bakarsın sustuğun her kelime içinde büyüdükçe mutsuz, huzursuz bir insan olup çıkmışsın. bir zaman sonra söyleyeceklerini unuttuysan ne ala, nitekim söyleyeceklerinin çok da kaydadeğer şeyler olmadığını gösterir bu. ama içinde tutup biriktiriyorsan, söyleyemediklerin sinirini bozmaya, canını yakmaya başlar.
sonuç olarak, söylenmek istenen her neyse, saçma sapan bir şey olmamak koşuluyla, söylenilip kurtulunması en doğrusu sanırım...
(bkz: avaz avaz susmak)
shinji kagawa
-
dortmund bunu bize verdiyse dortmund’da kim oynuyor amk.
odtü'ye en az 4 üniversite daha sığar
-
sizin sarayınıza da 4'er kişilik 1000 fakir aile yerleştirilecekse bir odtülü olarak onayladığım durumdur.
edit: (bkz: güvendik ilk-orta okulu yardım kampanyası)
8 ocak 2017 sürmene orman yangını
-
stada gelen katar'lı için bölgede yatırım yapacak, helikopterle gezdik demişti zat-ı muhterem!
umarım çamburnu üstünde değildir.
dünyada sarıçam ormanının denizle buluştuğu iki noktadan biriymiş çamburnu. son zamanlarda birilerinin yaptığı gibi basit bir yaftalama olarak değil, gerçek anlamıyla vatan hainidir sorumlusu.
arjen robben
-
1984 doğumlu, groningende forma giyen hollandalı şahane sol açık. şuraya yazıyorum 5 sene sonra dünyanın en iyi 3-5 oyuncusundan biri olacak.