hesabın var mı? giriş yap

  • yurtdışında masterchef: kendi yaptığım sosisi tütsüleyip, ızgarada pişirdim. yanında maitake mantarı ve füme acı biberden bir ekleme yaptım. ördek yumurtasını iyice çırpıp sous-vide tekniği ile hazırladım. buradan önce iki michelin yıldızlı bir şefin yanında 3 sene çalıştım. ondan önce de ülkenin en iyi 5 restoranından birisinde yardımcı şef idim.

    bizde masterchef: antrikot pişirdim. dedem öldü. yanında balkabağı püresi var. annem yatalak. üzerine de pırasa külü yaptım. bu arada babam da bizi terk etti. ben de okulu yarım bıraktım. bu arada kocam da beni hamile iken terk etti. çocuklarıma bakmak için ayda 2000 lira ile idare ediyorum.

  • itü'den fahri doktora ünvanı almış, can dündar'a konuk olmuş. istanbul'a ilk gelişini anlatıyor:
    "cebimde iki buçuk liram vardı. kırşehir'den ankara'ya kadar da otobüs iki buçuk lira, ben istanbul'a gidiyorum. ankara'da otobüsten indim, çığırtkanın birine gittim dedim ki "ben istanbul'a gideceğim, param yok". elimde sazım var ya, "çal" dedi ben başladım çalmaya... sırası gelince çığırmaya gidiyor, geri geldiği zaman çal demesine gerek yok, alıştım çalıyorum. ne zaman vardıysam, ta gece yarısına kadar saz çaldım. en son otobüsün arkasında şöyle bir oyuk yer vardı beni oraya verdi, istanbul'a kadar ayakta geldim."

    - "neşet ertaş ayakta geldi istanbul'a, bugün de ayakta alkışlandı."

  • kolay yoldan para kazanmayan insandır.

    debe editi: bu benim debe'ye giren ilk entrim oldu, çiçeği burnunda bir yazar olarak sözlüğe bir mesajım var: elektronik ve yurtdışı alış-veriş konularında bir yeşil kadar uzağınızdayım.

    2.edit: 3 sayfa mesaj olmuş hepsini cevaplamaya çalışacağım *

    3.edit: e-ticaret yapmıyorum. sadece yurt dışından alış-veriş konusunda yardıma ihtiyacı olan yazarlara yol gösteririm, tecrübelerimi aktarırım anlamında yazdım. komisyon ile ürün getirme gibi işlevlerim yok. bu bir reklam değildir.

  • sanırım maç öncesi şöyle bir konuşma oldu

    fatih terim- arkadaşlar, caner den başka orta yapanı siksinler miiiii??
    takım: siksinlerrrrrr
    fatih terim: hadi allah yardımcınız olsun..

  • 1700 saatlik oynanış süresi ve 1065 cp ile hakkında birkaç kelam etmek istediğim oyundur. işler güçler sebebiyle bu oyun süresine ve bu seviyeye tam 4 senede pek grind yapmadan ulaştığımı da belirtmek isterim.

    öncelikle oyun hayvani bir yer kaplıyor, yanılmıyorsam 100 gb civarlarında. 7 senelik emektar orta seviye asus laptopumla oynuyorum, buna rağmen yer yer donmalar dışında pek problem yaşamıyorum.

    oyuna geçmeden önce oynanış için hayati önem taşıyan birkaç şeyden bahsedeceğim. ben çok zorlandım başlarda bu tarz mmorpg'lere alışkın olmadığım için. siz zorlanmayın köftehorlar gelin yamacıma not edin.

    oyunu yüksek verimlilikle oynayacağım diyorsanız "addon" dediğimiz yine başka oyuncuların oluşturduğu dosyalara ihtiyacınız var. ara yüzü, haritayı, combatları kendi zevkinize göre optimize etmenizi sağlayan babayiğitlerin yaptıkları araçlardır bu addon'lar. bunları indirebileceğiniz sitelerden en bilindik olanı https://www.esoui.com/addons.php

    bir diğer mesele ise: classlar, ırklar, eşyalar, skiller, taşlar, potlar, zımbırtılar vs. oyun içi maximum kombineleri yapabileceğiniz bir rehber site var. beginner pve contenti için ayrı, end game için ayrı, pvp için ayrı, arenalar için ayrı dizilimler mevcut olduğu için dışarıdan kesinlikle yardım almalısınız. diğer suserların belirttiği gibi oyun içi guildler(klan, topluluk, lonca vb.) çok yardımcı oluyor ancak oyunu anlamanız için çok okumanız gerekmekte aynı zamanda. bunun için en bilindik site ise :
    https://alcasthq.com/

    artık oyun içinden bahsedebiliriz. oyunda birçok ırk var, redguard, bosmer(wood elf), yüksek elfler, nord, khajit gibi. yine oyun içinde birçok sınıf var, sorcerer, nightblade, templar gibi. sorclar ve nb'ler genelde dps oluyor, templar sınıfı healer, dragon knightlar ise tank oluyor ama oyunda genel olarak bir kısıtlama yok diğer oyunlardaki gibi sorcererla isterseniz magicka değil stamina ağırlıklı build yapabilirsiniz, elinize dagger alıp sağda solda hinlik yapabilirsiniz. ya da werewolf, vampire build yapıp bambaşka bir dizilime gidebilirsiniz. vampire ya da werewolf olmak istiyorsanız ısırılmanız lazım.(ısırılmak eved) hiç ısırılmadığım için(benim de böyle bir talebim olmadı, 5kya ıstırmak isteyen çok aslında)ısırıldıktan sonra nolduğunu pek bilmiyorum, ilgimi de çekmedi ancak skilleriniz vs. değişiyor, rehber sitelerde araştırabilirsiniz.

    oyunda metalar(most efficient tactic available) var. ben mesela yıllardır sadece stamina nightblade oynadım ancak sağolsunlar nightblade'leri epey bir nerflediler. şu an pvp'de çok dezavantajlı konumda, pve'de ise idare eder durumda. oyunda magicka dps olan sorcererlar şu an çok revaçta, çok yüksek sustain, yüksek shield, yüksek burst damage ile fazla risk almadan uzaktan maximum dps çıkarabiliyorlar.

    level sistemi çok zorlayıcı değil. level sistemi 3 aşamalı diyebiliriz.
    öncelikle 50 levele ulaşmanız gerekiyor. tecrübeli oyuncular için birkaç saat sürer bu levele ulaşmak, yeni oyuncular için ise birkaç gün sürer en fazla.
    50 levelden sonra cp sistemi aktif oluyor.(champion points) artık level olarak değil cp olarak ifade ediyoruz seviyemizi. 1 cp'den 160 cp'ye kadar 2. aşama gibi düşünebiliriz. 160 olmasının nedeni bütün itemlerin, foodların vs. max seviyesi 160 cp'dir. 160 cp'ye ulaşmak da çok zorlayıcı olmayacaktır. tecrübeli ve vakit ayırabilen oyuncular için 20 gün, yeni oyuncular için en fazla 2 ay sürecektir.
    160cp'den sonra oyun başlar. girdiğiniz dungeonların, kastığınız itemlerin artık bir anlamı vardır. end game contentini oluşturmaya başlayabilirsiniz. cp sınırı 3600'dür. ben en fazla 2400 cp gördüm ki bu ciddi bir cp seviyesidir.
    level ile ilgili bilmeniz gereken enlightenment sistemidir. her gün belli bir exp aralığında-yanılmıyorsam 100.000 expte(bu da aşağı yukarı seviyeye göre 1-3 level yapar)4 katı boost kazanırsınız. bu sistemin en güzel yanı 12 gün boyunca birikebilmesi. 12 gün oyuna girmediğiniz müthiş bir boostunuz oluyor ve çok hızlı birkaç level kasıyorsunuz.

    oyundaki setlerden biraz bahsedelim. klasik olarak, 7 parça takım(miğfer, eldiven, üstlük, kemer, üstlük, pantolon ve kolluk) 3 parça aksesuar(2 yüzük 1 kolye), 1 ya da 2 parça da silah(1 bow, 2 dagger gibi) giyebiliyorsunuz. bunları efektif bir şekilde kombinlemeniz gerekmekte. genelde ana takımda 7 parçadan 5'i aynı sete ait oluyor çünkü giyebildiğiniz eşyalar 5 eşyaya kadar extra özellik veriyor. kalan 2 parça ise monster set dediğimiz özel setlerden oluşuyor(2 eşyada maximum özellik veren setler)3 kolye ve 2 silahı da set yaptığınızda maximum verimliliğe ulaşmış oluyorsunuz. tabi bu setleri knight online'daki gibi gidem pazardan çekem, gb yatıram hepsini alam şeklinde elde edemezsiniz. setler de kendi içerisinde 3 şekilde elde edilebiliyor bunlar:
    craftable, yani oyuncuların kendilerinin yapabildiği, satabildiği ve trade edebildiği setler.
    storable yani oyuncuların sağdan soldan düşürüp satabildiği ve trade edebildiği.
    collectible , kesinlikle dungeondan, trial'den düşürmek zorunda olduğunuz sadece 2 saat içerisinde aynı ekibin kendi içerisinde trade edebildiği, craft edilemeyen, satılamayan setler.

    oyun, loring yani hikaye açısından muazzam doyurucu diyebilirim. queen ayrenn'i, razum-dar'ı bu oyunu oynamış kimsenin unutabileceğini sanmıyorum mesela. bir ana hikayemiz var, öylece kendi kendinize takılıyorsunuz oyunda; zart diye garavel gibi arkanıza ışınlanıyor ihtiyarın teki "la gel görev var şunları döveceğiz" diyor gidiyorsunuz. ya da mekan görevleri var mesela, şurada bir soluklanayım, manzaraya bakayım diyorsunuz ablanın biri bağıra bağıra geliyor aman kocamı kaçırdılar, ben naparım dul başıma, bana kocamı bulur musunuz diye dövünüyor acıyıp gidiyorsunuz başka bir maceranın içerisindesiniz. ateşin başında yemek pişiriyorsunuz(buff-food, birazdan bahsedeceğim) tatlı bir it peşinize takılıyor havlaya havlaya. peşinden gidiyorsunuz, ölü sahibinin ruhuyla maceraya atılıyorsunuz; büyük exp, item ve skill point veren büyük bir yan görevi tamamlıyorsunuz.

    haritalardaki yapılara gelecek olursak: şehir merkezleri, köyler, büyük bosslar, public dungeonlar, dolmenler(exp grind mekanları),skyshardlar(3 tane aldığınızda 1 skill point kazandırıyor) lorebooklar, mundus stonelar(munduslardan sadece 1 tanesini seçiyorsunuz, mesela kritik hasar artışı mundus taşı) mevcut. manzaralar, yer yüzü şekilleri, sesler, dokular, yaratıklar gerçekten emek verilerek oluşturulmuş. sadece atınızla deh diyip gezmeniz bile rahatlatıyor, stres attırıyor. diğer oyunlar gibi sinir stres sahibi olmak yerine stres atıyorsunuz bu bile başlı başına harika bir his.
    oyunda farm için de yeteri kadar içerik var. otlar, bitkiler toplayarak buff-food, drink veya silahınıza taktığınız poisonlardan yapabiliyorsunuz. bu buff foodları (yemekler)yediğiniz zaman atıyorum 2 saat boyunca 5k stamina, 300 stamina recovery, 3k health kazanıyorsunuz yani bu yemekleri yemeden gezmiyoruz dolayısıyla türlü türlü otları bitkileri toplamak da çok önemli. bu bitkileri bildiğin dereden, gölden çıkardığınız su ile formüle ederek yapıyorsunuz. silaha taktığımız zehirler ise yine bitkiler ile levelinize göre yaratıklardan düşürdüğünüz zehirlerin formüle edilmesi ile yapılıyor. bunlar da hasar verdiğinizde atıyorum 3 saniye boyunca 3k damage zehir etkisi yaratmanızı sağlıyor.

    etrafta gezinirken farmlayabileceğiniz madenler, rün taşları var. madenler craft edilebilen setlerin yapımında kullanılan materyalleri elde etmenizi sağlıyor. rün taşları ise setlerdeki parçalara ilave özellikle eklemenize yarıyor; atıyorum her parçaya 800 stamina ekliyorsunuz.

    etraftan topladığınız her şeyi ama her şeyi satabiliyorsunuz. bu satışlar kapalı devre diye adlandırabileceğimiz bazı gamerların da aşina olduğu auction house yapısına benzeyen guild storelar'dan yapılıyor. her oyuncu aynı anda 5 guilde katılabiliyor. trading guildlere, pve guildlere veya pvp guildlere katılabilirsiniz.

    oyunda para kasma işi çok zor değil ancak pek kolay da sayılmaz. verimli ve doğru yerde kasıldığında çok sorun yaşamazsınız. oyun içi extra her şeye crown dediğimiz para ile alınan nanelerle ulaşabiliyorsunuz ama oyun çok pay to win diyemem o yüzden çok ihtiyacınız olmayacaktır, çok ihtiyacınız olursa oyun parasıyla da crown alınabiliyor türlü yöntemlerle ancak ben hiç denemedim. dlc almak size kalmış ancak expansionları kesinlikle bir şekilde almanızı öneririm. aynı sene içerisinde değilse bile sonraki yılda bir önceki expansionları çok ucuza alabiliyorsunuz, birkaç ay bekleyip alabilirsiniz. dlcleri alıp almamak tamamen kişisel bir tercih, şahsen ben alıyorum. getirilerinden ziyade yeni harita, eşya ve hikayeler için alıyorum.

    gelelim pve içeriklerine. oyunda grup olarak yapabileceğiniz dungeonlar(4 kişilik), harita bossları, trialler(12 kişilik) mevcut. tesonun pve'si pvp'sinden çok daha ileride diyebilirim. 10'larca farklı dungeon ve trial mevcut. pve içeriklerini 160cp'den sonra ciddi olarak oynamalısınız. yukarıda levelle ilgili kısımda bahsettiğim gibi sizin ilk olarak yapmanız gereken 160 cp'yi aşmaktır. bu levele kadar oyun içi questleri, haritaları bitirmenizi ve oyunu anlamaya çalışmanızı öneririm. grind(tek yerde maximum verimlilikle kasma) yapmanızı önermem. bu oyun grind yapılmayacak derecede devasa ve güzel bir içeriğe sahip çünkü.

    pvp kısmına ben de henüz tam olarak geçemediğim için çok detay verebilmem zor ancak günlük battlegrounds denen pvp etkinliği(max 15 dk. sürüyor), cyrodiil haritası(savaş mapi gibi düşünün) mevcut. pvp mekaniği güzel ancak dengesiz. melee'ler şu an çok ciddi dezavantaja sahip. cc(crowd control / kitlenme / hareket edememe) yemekten kafanızı kaldıramıyorsunuz. ayrıca özellikle prime time'da müthiş bir lag var. türkiye'de olduğumuzdan mıdır bilmem her zaman lag olmasa da 0,5 sn gibi bir gecikme oluyor. bu da oyunun nadir kötü yanlarından şahsi kanaatim.

    çok fazla hırsla oynamanızı önermem. bazen sıkılıp 1 ay oynamayıp sonra çok özleyip döndüğüm de çok oldu. hayatsız bir şekilde oynamanızı isteyen bir oyun değil ancak öğrenene kadar zor olacaktır. bunun için çok okumanız, araştırmanız gerekmekte. çok karışık geldiğinin farkındayım ama bir yerden sonra bütün mekanikleri çözüyorsunuz. belli levelden sonra zaten güçlü oluyorsunuz, oyunu anlıyorsunuz çok fazla bir şey yapmadan hem pvp'de hem pve'de kalbur üstü bir karakteriniz oluyor.

    aslında daha yazacak bir sürü şey var, benim bilmediğim mekanik ve içerik de çok fazla ancak keşfetmek bitmiyor. mmorpg'nin modern oyun dünyasında karşılığı bu oyundur. gönül rahatlığıyla oynayabilirsiniz. keyif almaya bakın.

    edit : trialler 12 kişilik, mmrsrkn uyardı; kendisine teşekkürler.

  • 'devletin malı deniz, yemeyen keriz' gibi vecizeler üretmiş, rüşvetçi, ikiyüzlü, dedikoducu halktır.

  • 2008 yılından beri motosiklet tepesinde olup yılda 100.000km civarı yapan bir insan evladı olarak bazı şeyler söylemek istediğim başlıktır.

    1- 250cc sıfır alacağına bilmemkaç model 2. el r6 al diyen arkadaşlarınızı takmayın. eğer böyle bir düşünceniz varsa bir an önce vazgeçin. hele ki eliniz anahtar tutmuyorsa sanayide hem ayranınız dökülür hem de istemediğiniz şeyler yaşanır. mümkünse sıfır veya sıfıra yakın olsun ufak hacim olsun sizin olsun.
    2- bütçeniz kısıtlıysa çin yerine hintli motosikletlere bakın
    3- yamaha veya honda gibi akredite olmuş bir kurumdan mutlaka eğitim alın. sizi ehliyete hazırlayan hocalar bir sikim bilmiyorlar. ayrıca bu kurumlardan aldığınız eğitim sertifikasını kasko sigorta yaptırırken sunduğunuzda masraflardan indirim alabilirsiniz.
    4- ihtiyaçlarınızı iyi belirleyin. vitesli motosikleti öğrenmek gibi özel bir isteğiniz yok ve sadece sağa sola gitmek için alacaksanız scooter alın. yağmurda çamurda ayaklarınız ıslanmadan, bagaja laptopunuz market alışverişiniz vb koyarak insan gibi işinize evinize gidip gelin.
    5- ekipmanınızı olabildiğince iyi hazırlayın. şekline değil ürünün kalitesine önem verin. mont ve eldiven ikinci el alınabilir ama kaskı ikinci el almamanızı öneririm. bilinen markalarla beraber fiyat performansı çok üst düzeyde markalar da var. pahalı = iyi değildir.
    6- ekipmanınıza yatırım yaptığınız gibi lastiklerinizin de iyi olmasına özen gösterin. motosikletlerde en temiz maliyet düşürme noktası lastik olduğundan fabrikadan genelde daha az silikalı ucuz lastiklerle gelir. unutmayın; yere tutunduğunuz tek şey bir avuç kauçuk parçası.
    7- motosiklet gruplarına girdiğinizde bol keseden atan dalyaraklar göreceksiniz. bu dalyarakları anlamanın yolu üzerlerindeki ekipmana bakmaktır. 10 liralık motor alıp 1 liralık ekipman giyiyorlarsa orada bir sorun var demektir. bilinçli adam 5 liralık motor alıp 5 liralık ekipman giyer.
    8- allah için grup sürüşüne gitmeyin. gaza gelip gideceksiniz ama giderseniz neden allah için gitmeyin diye yalvardığımı anlayacaksınız.
    9- yolun kenarından giderseniz üstünüze çıkarlar. trafiğin akış hızında ilerleyin ve şeridinizi sahiplenin.
    10- arabaların arkasından gitmeyin. trafikten bir tık daha hızlı şekilde önünüzü temizleyerek filtreleme yaparak ilerleyin. bu sayede önünüzdeki malın telefona baktığı için bomboş yolda yaptığı fren sizi etkilemez veya yine aynı telefona bakan bir malın arkadan gelip size çarpacak olmasını engeller.
    11- ışıklarda durduğunuzda veya trafiğin aniden durduğu anlarda mutlaka araçların arasına girerek öne doğru ilerleyin. arabanın arkasında beklerseniz gelip duramayan biri vurduğunda sandwich olursunuz. araba olsanız sadece airbagleriniz açılır ve boynunuz biraz ağrır ama artık motosiklettesiniz. başka şeyleriniz açılır.
    12- 50cc almayın. çünkü maksimum 45 yapan motosikletle ilçe değiştirmeniz gerektiğinde istanbul gibi şehir içi yollarda 100-120 hatta 140-150 giden adamların arasında yaşama şansınız yok. bodrum, kuşadası gibi ufak yerlerdeyseniz başka.

    sorusu olan yeşillendirebilir. doblolara dikkat.

    debe editi:

    (bkz: 4-11 nisan haftası deprem bölgesi ihtiyaç listesi)
    (bkz: depremzede engellilere duyuru)
    (bkz: gönüllü eğitimciler platformu)
    (bkz: depremzede öğrencilerin eğitim ve kitap sorunu)

  • bir grup sarhoş üniversiteli sarı çizgi muhabbetine odaklanarak eğlenmeye çalışırlar. aralarından kıvırcık saçlı kısa boylu olanı yaramaz bir cüce edasıyla sarı çizgiye basıp ayağını kaldırmaktadır devamlı.. beklenen uyarı otomatik olandır lakin "sevgili bağyan. sarı çizgiye basmayınız." der bi ses.
    ilk defa özgün bir anons duyan topluluk bi an afallar. kıvırcık saçlı cüce havaya bakınmaya başlar. anonsçu amca "evet evet siz kıvırcık saçlı bağyan.. dikkat edin. elektrik var aşşada. ölürsünüz sonra" der.
    gençler gülüşmeye başlar kikikiki deyi deyi. kıvırcık cüce uslanmaz "şu kafayla biraz daha eğleneyim yahu" diyerek gelmekte olan trenimize otostop çeker. anonsçu amca boş durur mu cevabı yapıştırır hemen. "kıvırcık saçlı bağyan öyle yapmanıza gerek yok. trenimiz zaten platformda duracaktır."
    bizim sarhoş üniversiteliler dahil durakta tren bekleyen herkes gülmeye başlamıştır. tren gelip kapılar açıldığında içeri girmeden güzel bi sona imza atmak isteyen kıvırcık saçlı cüce el sallar kameraya bakarak. amca bombayı patlatmıştır.. "iyyakşamlaağr"
    trene binildiğinde herkes gülmektedir. eski yolcular ne olduğunu anlayamamıştır. olsundur. pek eğlenilmiştir.

  • 30-40 sene kadar once, orhan boran stand-up show yapmaktadir. tam ortasinda bir seyirci protokolden kalkar saga sola carpa carpa gurultuyle kapiya yonelir.
    orhan abi sorar:
    - tuvaleti mi ariyordunuz beyefendi?
    - evet...
    - kapidan cikin, sagdaki ilk kapida "gentlemen" yaziyor. aldirmayin, girin.