hesabın var mı? giriş yap

  • 16. yıl dönümünü kutladığımız leziz olay. tüm sözlükçüleri, buzdolabı kapağını 1 dakika açık tutmak suretiyle saygı duruşuna davet ediyorum.

  • sabah sabah yarabilen insan bu.

    satici1: hosgeldiniz... kampanyamiz var! simdi alin ekimde odeyin!

    satici2: hosgeldin... bizde kampanya yok! simdi alirsaniz ekime, almazsanız sikime kadar ödeyin!

    musteri: (satici2ye parmagini uzatarak): siz biraz daha samimi gibisiniz...

    satici2: elbette yarraaaam

  • hijyenin aslında insanın hayatında olmazsa olmaz olmadığının anlaşılması. eskiden en yakın arkadaşımın evinde bile yatamaz, evimden başka yerde tuvalete giremezdim. gerekirse bütün gün tutup eve dönene kadar tuvalete girmezdim. fakat ne zaman ki elazığ ktm'ye teslim oldum, o zaman gerçekle yüzleştim. ilk gece çok zorlandım, o leş gibi yastığa kafamı koyamadım, t-shirt'ümden kılıf yaptım, keçe gibi olmuş ve kokuşmuş battaniyeyi üşüdüğüm halde belimden yukarı çekemedim. taa ki gecenin üçünde uyandırılıp, allahın soğuk ve yağmurunda saatlerce dışarda bekleyip, sabah kahvaltı sırası, öğlen yemek ve akşam yemeği sırası bekleyip, deli gibi yorulana kadar, tüm günü bu şekilde geçirdikten sonra o rezalet yatağa bir an önce kavuşmanın hayalini kurarsınız ve o keçeleşmiş battaniyeye sarılıp mışıl mışıl uyursunuz. artık heryerde tuvalete girebiliyorum, heryerde uyuyabiliyorum. iyi ki askere gitmişim...

    hozat pertek toplaaaağğğnnnn

  • 79. günde, geriye dönüp baktığımda üç kez dışarı çıktığımı fark ettim. dışarı çıkmak dediğim de market alışverişi ihtiyacını gidermeye yönelik. ve bunun neticesinde koronavirüse karşı elimdeki en büyük kozumu kullanmış oldum.

    (bkz: yakalanmamak)

  • dün gece yatmadan deneyip, gerçekleştiremediğim olay. şöyle ki; gecenin bir vakti otogar gibi bir yere giderken buldum kendimi. yolda yürürken "aha rüyadayım" dedim ve kontrol edebileceğim için çok mutlu oldum. sonra "öncelikle bi' gündüz olsun" dedim. güneşi doğdurtamadım(?). otogarda bekleyen bir gence yaklaştım. "nasıl olsa bu adam da rüyanın içinde bir karakter olduğundan nasıl yapacağımı bilir." diye düşündüm ve "güneşi nasıl doğurabilirim?" dedim. "dalga mı geçiyon olm sktirgit" tepkisi aldım. sonra yerde bir yumurta gördüm. eğilip aldım yumurtayı ve yaşlı bir adam bana "burda o yumurtalardan 100 tane var. hepsini bulursan güneş doğar." dedi. çok üzülüp uyandım. kimseyi bu kadar uğraştırmıyorlar lan. bana gelince niye böyle!

  • iki gün önce katıldığım ingilizce öğretmenlerine yönelik hizmet içi eğitim seminerinde, semineri veren kişi bir ifadenin farklı şekillerde söylenebildiğini, öğretirken saf dilbilgisine yoğunlaşmamamız gerektiğini vurgularken arada şöyle bir diyalog geçti.

    - bildiğiniz gibi bir filmi izlemişseniz bunu "i have seen this film" diye söylersiniz ingilizcede. fakat amerikalılar bunu "i saw this film" olarak söyler. içimizde amerikalı var mı?

    farklı birimden bir amerikalı öğretmen anında atılır ve:

    - ben present perfect tense'i türkiye'de öğrendim!

    diyerek bütün salonu yarar geçer.