hesabın var mı? giriş yap

  • yorumların çoğunu okudum,azeriler türk değildir “tezini” savunanların profillerine baktım, hepsinin kürtçü olması enteresan mı, değil mi?

  • fiyatlardan daha cok dellendiren "zorla genis kapsamli hizmet dayatmasi". örnegin, bir cay icmek istiyorsunuz "efendim, cayin yaninda kurabiye servisimiz var". istemiyorum deyince "mecbur servis ediyoruz efendim, yemeseniz de getiriyoruz. hangi kurabiyelerden koyalim?"

    bakiyorsun mönüye, siyah cay 35 tl yazmis, aklinca iki unlu kurabiye ile masayi dolu göstermeye calisiyor. ben bir cay bir parca da ispanakli börek alayim diyorsun. on dakika sonra masana kocaman kurabiye tabagi, kocaman yogurtlu salata tabagi, havyvana verilecek kadar büyük bir börek parcasi ve corba tasi gibi bir cay bardagi geliyor. kalkarken "85tl efendim". aferin size.

    tek basina börek alamiyorsunz, "efendim, müsteriler genelde yogurt ve salata da istedikleri icin servisi öyle aciyoruz". oglum, siz manyak misiniz? cay ve börek isteyen adama kurabiye ve yogurtlu salata getirilip zorla parasi istenir mi?

    türkiye'de cok acaip seyler oluyor, battigini kabullenemeyen irrasyonel esnaf isi cakalliga vuruyor. köpek gibi batacaksiniz, zevkle izleyecegim. kis aylarinda kiyi seridine giden insanlari neredeyse silah cekip soyacaklar. ac köpekler.

  • bu organizasyondan para kazanmakla övünen insanlar için

    çok güzel bir söz var;

    şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler.

    bakın şimdi size network marketing ile zengin olmamızı sağlayacak yepyeni bir organizasyon sunuyorum. hem de web sitesi gibi karmaşık, anlatması zahmetli bir ürün de koymayacağım ortaya. her şey çok daha kolay olacak.

    çünkü satacağımız ürün herkesin ihtiyacı olan
    hep kullandığımız
    hayati bir ürün

    üstelik sattığımız ürünü isterseniz işleyebilir
    işlediğiniz halini daha yüksek fiyatlara satabilir
    ekstra gelir elde edebilirsiniz

    ürünümüz patates.

    sistem şöyle işliyor, siz bana 200 lira veriyorsunuz ben de size bir patates veriyorum. patatesin yanında kişisel gelişiminize etki edecek sizi motive edecek kitaplar da vereceğim seminerler de düzenleyeceğim.

    siz de iki kişi bularak onlara birer patates sattığınızda sistem size 20 lira verecek. onlar ikişer kişi bulduklarında sistem size 60 lira verecek. bu böyle 20 basamak altınıza kadar devam edecek. eğer her şey düzgün ilerlerse 6 ayda evinizi arabanızı alıp sadece yatarak emekli olabilirsiniz.

    düşünsenize günümüzde kimin patatese ihtiyacı yok ki. satmak için uğraşmanıza bile gerek yok.

    eğer siz de yeni kurulacak holdingimde yer almak isterseniz bana mesajla ulaşın. 200 liraya bundan daha kolay patron olamazsınız.

    piramit düzeni (ponzi şeması) işte böyle harika bir sistem.
    buna karşı çıkanlar da gerizekalı.

    önemli not:
    şirketimizde takım elbise zorunluluğu da yok.
    al patatesi ver 200ü yürü git.

  • --- spoiler ---

    - çengin (ceyn de diyor olabilir)
    - efendim tatlığam
    - geçen konuştuğumuz şeyi yapalığm mıa?
    - hangısi ?
    - hıni şu arkımızdan kaç kişi baktırıyoruz olayı vardığ

    --- spoiler ---

    ulan yeminle kadınlardan soğuttunuz beni. katıksız moronlar sizi.

  • neden kimsenin dikkatini çekmediğini anlamadığım harika konuşmalar var içerisinde. sadece olağanüstü fikirleri olan günümüz dehalarını değil, paylaşacak şeyleri olan sıradan bir insanı dinlemek de çok keyifli, ben görevimi yapıp hoşuma giden birkaç tanesini paylaşayım. tüm konuşmalar türkçe altyazı seçeneğiyle izlenebilmektedir:

    andrew blum: internet gerçekte nedir?
    https://www.ted.com/…_physical_side_of_the_internet
    ted konuşmalarını izlemeye youtube'da bulduğum bu videoyla paşladım. andrew blum, bütün zamanımızı geçirmeye başladığımız sanal dünyanın fiziksel yönünü, internetini kemiren bir sincaptan yola çıkarak düşünmeye başlamış ve bu harika konuşma ortaya çıkmış.

    sebastian seung: konektomum neyse oyum.
    https://www.ted.com/…stian_seung_i_am_my_connectome
    öncelikle; (bkz: connectome)
    sebastian seung, yaşadığımız hayattaki bütün olayların zihnimize işlendiğinden ve bu haritanın çıkarılmasının mümkün olduğundan, nöronlardaki sinirsel aktivitelerin zihinsel ve duygusal bozuklukları yarattığı ve bunun geriye dönük bir şekilde düzeltilebileceğinden bahsediyor. nörobilim adına muazzam bir çalışma. konuşmanın sonundaki dondurma muhabbeti için; (bkz: cryonics)

    kevin slavin: algoritmaların dünyamızı şekillendirmesi
    https://www.ted.com/…how_algorithms_shape_our_world
    yine oldukça ilginç bir konuşma. kevin slavin, borsa'dan netflix'e kadar geniş bir yelpazede yarattığımız algoritmaların kontrolünü kaybettiğimiz dünyamız üzerine konuşuyor.
    http://en.wikipedia.org/wiki/2010_flash_crash
    http://www.digitaltrends.com/…55-93-for-a-textbook/
    (bkz: machine learning)

    pranav mistry: altıncı his teknolojisinin heyecan verici potansiyeli.
    https://www.ted.com/…ntial_of_sixthsense_technology
    pranav mistry, gerçek dünyayı dijitale aktarmak yerine neden dijital dünyayı gerçeğe aktarmaya çalışmadığımızı anlatıyor. kamera, projektör ve bir kağıt parçası kullanarak yaptıkları inanılır gibi değil. üzerinde biraz düşününce google glass teknolojisinin yakın bir gelecekte nereye gideceğini tahmin edebiliyorsunuz..

    harald haas: bütün lambalardan kablosuz veri.
    https://www.ted.com/…ess_data_from_every_light_bulb
    harold haas, kablosuz veriyi dağıtmak için aslında antenlere ihtiyacımız olmadığını, halihazırda bütün dünyada kurulu bir kablosuz veri ağı olduğunu ve sadece küçük bir operasyonla dönüşümü gerçekleştirmemiz gerektiğinden bahsediyor, yani ışıktan.

    amber case: artık hepimiz yarı-makineyiz.
    https://www.ted.com/…er_case_we_are_all_cyborgs_now
    cyborg antropolojisti amber case, 60'lı yıllarda astronotlar için yapılmış "yeni ortamlara uyum sağlanması amacıyla dış parçalar eklenmiş organizma" yani "cyborg" tanımından yola çıkarak günümüzdeki insanı ele alıyor. iletişim uydularıyla çevrelenmiş dünyanın aslında bir cyborg organizma olduğunu söyleyerek hepiminizin yarı makinelere dönüştüğünden bahsediyor, çok ilginç ve başarılı bulduğum konuşmalardan bir diğeri.

    craig venter: sentetik yaşam yaratmanın eşiğinde
    https://www.ted.com/…rge_of_creating_synthetic_life
    craig venter ve ekibi genler üzerinden yaşamı matematiğe/dijitale dökmeye çalışıyor ve soruyor: yeni bir yaşam yaratabilir miyiz? kromozomların yapısını değiştirerek tamamen kimyasal bir birleşimden ortaya hayat çıkarmak, daha da önemlisi, türlere yeni özellikler ekleyerek evrime müdahale etmek mümkün. bundan daha önemlisi ise içinde bulunduğumuz yüzyıl içinde insan ırkının başını ağrıtacak gıda, yakıt, enerji ve hastalıklar gibi birçok soruna çare bulmak da mümkün.

    jill bolte taylor'a inen müthiş içgörü darbesi.
    https://www.ted.com/…te_taylor_my_stroke_of_insight
    jill bolte taylor, erkek kardeşi şizofreni hastası olan bir beyin araştırmacısı. geçirdiği inme sonrası yaşadıklarını ve hayatının nasıl değiştiğini anlatıyor.

    juan enriquez akıllara durgunluk veren yeni bilimi bizlerle paylaşıyor.
    https://www.ted.com/…quez_the_next_species_of_human
    juan enriquez, ekonomiden başlayarak kök hücre mühendisliği, doku mühendisliği ve robotların birleştiği gelecekte insanı anlatıyor. gerek mizahi yönü, gerek öngörülü bakış açısıyla çok hoşuma giden konuşmalardan biri.

    martin rees soruyor: bu bizim son yüzyılımız mı?
    https://www.ted.com/…rees_is_this_our_final_century
    astronom martin rees, atomlar ve uzay arasındaki bağ konumundaki insanın, yaşadığımız yüzyılda ne gibi değişikliklere uğrayacağından bahsediyor ve soruyor: insan kendi eliyle, gezegeninin sonunu mu getiriyor?

    şimdilik bu kadar..

  • reklam afişlerini ilk gördüğümde şaşırdığım, sonra birisine anlatırken "3 yaş olmasın" dediklerinde "ya belki de 3 yaştı hakkaten yanlış mı okudum acaba dediğim, gidip tekrar bakıp 3 ay yazdığından emin olduğum kurs.

    yabancı bir firma. afişte "3 ay - 12 yaş arası çocuklarınız için ingilizce" yazıyor.
    internet sayfalarına girdim şimdi, evet 3-22 ay arası için bir sınıfları var.

    3 aylık bebeği bıraksam kurs süresince anca kıçını temizleyebileceklerini düşünüyorum.
    onu da ingilizce yaparlarsa çocuğun ilk kelimeleri çok hoş olmayacaktır.
    (bkz: oh shit)

  • hala kalmak isteyene entegrasyon diyor ya. yahu arkadaş tüm siyasetçiler mi halktan kopuk? lan siz hiç mi sokağa çıkmıyorsunuz? hiç mi bu halktan 3 5 kişiyle konuşmuyorsunuz? insanlar bu bedevi kaçkınlardan rahatsız. neyin entegrasyonu?

  • henüz 8 yaşında falandım sanırım. alt komşumuz tehlikeli bi hamilelik geçirmişti, sürekli yatması gerekiyordu. bi şekilde 9 ay geçti ve bir çift çocuğu oldu, tek yumurta ikizleri. zor bir doğum olduğu için bi de bebeklerde ufak bi enfeksiyon riski olduğu için hala hastanedeydiler. neyse annemle hastaneye gittik doğumdan bir hafta sonra. bebekler odada annelerinin yanındaydı. isim bileklikleri dikkatimi çekti. hiç sormamıştım ''isimlerini ne koydunuz?'' diye. birinde ''ufuk'' birinde ''mahmut'' yazıyordu. içimden kendi kendime ''ne ayarsız isimler vermişler öyle yahu'' diye geçirdim. ilerde bu ufuk mahmut'a kesin artistik yapar, dalga geçer ''ismine bak vöğeeeaa'' der diye düşündüm. bi de ufuk çok fazla ağlıyordu itici gelmişti bana. annemle komşumuz teyzenin muhabbeti iyice koyulaştığı sırada isim bilekliklerini değiştirdim. o kadar çevik bir şekilde yapmıştım ki bunu nefes nefese kalmıştım. zaman geçti bütün komşuluk ilişkileri bitti. yıllardır görmüyorum o aileyi. başka bir ile taşındılar. kısaca çocukların akıbeti hakkında hiç bir fikrim yok. ama onları bi şekilde bulup yanlış isimlerle büyüdüklerini söylemek ve özür dilemek istiyorum sözlük, özellikle sonradan olma mahmut'tan.

  • sınıf başkanı olduğum için derslere giremediğim ve ucundan dahil olduğum nesil. çünkü albayımız "bir sınıfta iki rütbeli olmaz sen derslere girme, kafadan 5'ini vereyim" diyerek beni kantine yollardı.

  • vertical'la horizontal'dan daha fazla karıştırdığım işaretlerdir.

    "kar=kış modu(ısıtır) - güneş=yaz modu(serinletir)" de
    "kar=soğutma modu(serinletir) - güneş=ısıtma modu(ısıtır)" da olabilir gibi geliyor ve bu farklı iki durumda klimanın yaptığı işin tanımı taban tabana zıt oluyor.

    her iki fonksiyonun sıcaklık aralıklarının da aynı olması (16-30) durumu iyice karıştırıyor. 30 dereceye soğutmak diye bişi olamayacağı için, soğutma fonksiyonu 24'ten yukarısına çıkamasa mesela anlamak daha kolay olurdu.

    ha zaten en nihayetinde seçtiğim dereceye getireceksen o zaman da iki mod koymanın ne anlamı kalıyor?

    (belki bu iki mod arasında sıcaklıktan daha başka fonksiyonel farklılıklar da vardır ama çoğu klimada öyle bi özellik olması yönünde bi umudum yok.)

    vertical limit gibi bi şifre lazım...

    edit: yalnız olmamak iyiymiş. ama özelden "kar tabi ki kış modudur amk mal mısın?" yazanlarla "ahah mal değneği kar tabi ki soğutmaktır" yazanları birbiriyle eşleştirip izlemek istiyorum... sadeleşsinler kendi aralarında. iyi olan kazansın...

    (cevap “kar sembolü soğutur” olarak netleşti)