hesabın var mı? giriş yap

  • şu boktan hayatta insanı mutlu edebilecek böyle şeyler olması ne güzel ya.

    ulan şu adamların işlediği hayır ile yarışacak iyilik nadirdir. bu nasıl bir güzellik bu nasıl mutlu bir haber ki tarifi imkansız.

    38 yaşında adamım hayır ağlamıyorum gözüme toz kaçtı.

    umarım çıkar çıkmaz alabilecek imkanım olur malum dolar kriz vs. olmadı böbreğimi satar alırım artık.

    tanım: muhteşem bir hayat hikayesinin devamı.

    buna oyun diyenin ağzına, sobaya kömür atmak için kullanılan kısa demir kürekle vururum.

  • işten gelen ev arkadaşına "günün nasıl geçti" diye sorulmaz.

    bi kere sormuştum "sevgilin miyim lan ben" demişti. sonra bi aydınlanma falan,bu da bir antlaşma maddesi heralde diyerek olaysız dağılmıştım.

  • ne intel ik ne de kapitalizmin bu oyunda suçu yok.

    psikopat yıllarca ailesinden ve arkadaşlarından kendisini saklayabildiyse yılda bir kez görüştüğü ik dan tabii ki saklar.
    iyi okullarda okumak, çok para kazanmak, aileden sevgi görmek psikopatlığı geçirmiyor, belki fakir ve eğitimsiz bir insana göre daha iyi sakladığı için farkedilmeden yaşamasına yol açıyor ama kesinlikle yok etmiyor.

    öte yandan intel, samsung, unilever gibi şriketlerin şahısların psikopatça tavırlarını başarıya giden yol olarak görüp destekledikleri de bir gerçek.
    uzun yıllar samsung , unileverin belli markaları, mastercard vs bakan ajanslarda çalıştım. müşterilerimin ortak özelliği kendilerinde diğer insanları rahatsız etme hakkı olduğunu sanmalarıydı.
    kaba olmak, başkalarını kırmak, olmayacak bir işi zorlamak, mesai saatleri dışında taciz edercesine aramak onlar için “utana sıkala” yapılan eylemler değildi, aksine başarı göstergesiydi.
    yani 23.45 de revizyon için aramak “adanmışlık”, 1 iş parasına 3 iş çıkartmak için karşı şirketi tehdit etmek “iyi pazarlık” , ekibindeki bir insana kafayı takıp onu insanların önünde rezil edercesine sürekli yermek “liderlik”.
    hal böyle olunca ahlaksızca hırsı insanlar başarılı oluyor, makul insanlar ise alt kademelerde yer alıyor çünkü adamın / kadının patronu çıkıp “evet haklısın gülsu çalışması çok zor ve problemli ama sayesinde 2 liralık işi 1 liraya ve 5 hafta yerine 4 haftada bitirdik o yüzden şirketimiz için değerli bir “asset” “ diyebiliyor. yani ahlaksızlık, tehdit, kabalık şirket çıkarını sağladığı sürece ödüllendiriliyor, böyle olmayanlar “vasat” olarak kalıyor...

    cihan açarmana geri dönersek.
    hırslı ama vasat.

    kimse alınmasın 1999 yılında bilgi üniversitesine girmek dünyanın en kolay şeyiydi, öss den barajı geçmeniz bile yeterli oluyordu neredeyse (açıkçası bizim okulda bilgi 2003-2004 yıllarına kadar öss de istediğini kazanamayanların gittiği okul olarak kaldı.) o nedenle 1999 yılında bilgiyi kazanmış birisine akıllı diyemeyeceğim, ortaokul-lise eğitimini yazmadığına göre vasat bir okuldan. robert, alman vs olsa onu da büyük harflerle yazardı mutlaka.

    mutluluğu bile “türkiyede en mutlu ilk 10 aile arasında girerdik” diyerek sıralandıran manevi derinlikten yoksun bir babanın verdiği hırsla yaşamış. düşünsenize mutluluğunuzu bile sıralandırmanız gereken bir ortamda büyüyorsunuz...

  • hayatımda ilk defa hissettiğim şeylerden dolayı kendimi şanslı hissetmemi sağlayan adamların grubu an itibariyle...

    yaptıkları müzik ve yazdıkları sözler bir bütün. resmen ayıramıyorum birbirinden. zevkler falan farklı olabilir ama bu adamların anlattıklarında kendine dair şeyler bulamayan bir insan olsam gerçekten çok üzülürdüm. bir the grudge, bir schism, bir lateralus benim için sadece müzikal olarak yaklaşacağım eserlerden olsaydı (ki sırf müzik olarak baksak bile hepsi birer efsane) ciddi ciddi üzüntüden kahrolurdum. öyle tüm insanlığı kapsayan, öyle aşmış şeylerden bahsediyorlar ki gözümde. cidden bir şeyler hissediyor olmama seviniyorum şu an. anlattıkları şeyleri ilk fark eden insanlar değiller muhtemelen, daha evvel milyonlarca insan tarafından düşünülmüş ve dile getirilmiş şeylerden bahsediyorlar. az biraz okuyan, izleyen, dinleyen bir insan olduğumu söyleyebilirim sanırım. aslında bir yerden sonra herkes benzer şeylerden bahsediyor. ama fark yaratan, o şeyden ne şekilde bahsettiğiniz oluyor. birisi derken hiçbir şey ifade etmeyen düşünceyi başka birisi öyle bir şekilde söylüyor ki milyonlarca farklı evrenin kapısı aralanıveriyor ansızın. ben onların bahsetmeye değer buldukları şeylerden bahseden pek çok şeyle karşılaştım ama bunları tool kadar estetik bir şekilde dile getiren hiçbir elçiyle karşılaşmadım henüz. dinlemeye başladığımdan beri bambaşka biri oldum. neyse işte hayat hikayeme girmeyeyim. bu adamlar güzel adamlar...
    güzeller çok...

  • bu notu yazan kafeye gitmek kişinin kendine yapacağı en büyük saygısızlıktır. stres yapacaksam ne diye kafeye gidiyorum. park süresi gibi süre koymuş mk.

  • köpekten korkmak da suç oldu amk.
    korkar, korkabilir; yaklaştırmayıver köpeğini. çok mu zor?

    pardon ya, sokaklar köpeklerindi, fazlalık olan bizdik; unutmuşum.

    bıktık lan hayvan faşizminizden; yeminle bak!

    sevgi değil, faşizm dedim; ikisi ayrı şeyler.

  • şüphesiz dünyanın en mal insanları tarafından yönetilen ülkedir. adamların becerebildiği tek şey, halktan alınan korkunç orandaki vergileri ayakkabı kutularına doldurabilmek.