hesabın var mı? giriş yap

  • desteklediğim karar. hatta köprüye bakanlardan da 2-3 tl kesilebilir. yok öyle çengelköy'de köprüye karşı oturup çay içmek beleşe bro. muhafazakarsan muhafazakarlığını bil. devletine katkını yap. oraya koca köprüyü sen beleşe manzara izle diye mi yaptı devlet?

  • üründen kastınız nedir bilemiyorum ama benim için ürün üretilen her şeye verilen addır.
    örneğin;
    (bkz: the wendelstein 7-x)
    https://www.youtube.com/watch?v=u-fbbraxjnk

    edit: almanların 19 yıllık çalışmasının ürünü olan bu reaktör açıldığında bir parça güneş görevi görecekmiş deniyor videoda. bunun bir sonraki adımı, kendi güneşimizi dünyanın yörüngesine oturtabileceğimiz anlamına geliyor benim için. böyle şeyleri görebilecek kadar uzun yaşamak dileğiyle.

  • çocukluk yıllarımda çoğu zaman yaptığım güzel eylem. annenin hazırladığı o hijyen dolu içi, kaba koyup pidecinin yolunu tutmak. pideciye ''abi ne kadar çıkarsa o kadar olsun diyip, pidenin içindeki kıyma oranını onun insiyatifine bırakmak. karşı masaya geçip, ustanın kıvrak hamur hareketlerini izleyip, biran önce pişmesi için sabırsızlanmak...

    herşey bittikten sonra ''eve gidince hemen poşetten çıkar, hamur olmasın'' öğüdünü aldıktan sonra koşar adımlarla eve gidip buz gibi ayran eşliğinde aile fertleri ile günün en güzel anını yaşamak.

    herşey çok güzel, herşey daha samimiydi belki o zamanlar.

    edit: şimdilerde de çoğu kişinin yapabildiği bir eylem olabilmekle beraber, yalnız yaşayan bir erkeğin yapması zordur.

  • kadınları bilinçli yahut bilinçsiz olarak aşağılamasından ötürü küfrü hiç sevmeyen bir birey olarak "ak porrrtininn daysınnı zikemmm" küfrüyle en azından pozitif ayrımcılık yapmasından ötürü takdir ettiğim velet.

    dayısını zikmek nedir amk ya hahahahahah

  • oturdukları yerden kasıt nedir? ayağa kalkıp bütün gün elimizde bilgisayar yürüyelim mi napalım amk ya?

  • yine nispeten insani bir davranış.

    aramızda, beş kuruş vermeden yazar çalıştırıp cipe binenler var. "abi bana dava açıldı, yardıma ihtiyacım var" diyince de "ne halin varsa gör" diyor üstelik.

  • tupac‘ın hayatını anlatacak bir filmde tupac‘ın beyaz bir aktör tarafından canlandırılması kadar saçmadır.

    edit: bazı arkadaşlar “neden tupac?” diye soruyorlar. siyahi bir örnek olsun istedim. muhammed ali, martin luther king, malcolm x de olabilirdi. bazı arkadaşlar ise “beyaz aktris” olsun diyorlar, işler o noktaya gelecekse o da olabilir yani.

  • uzun zamandır kafamı kurcalayan bir soru var. bir zamanlar stannis ordu toplamak için braavosa gidip iron bank'ten kredi çekmişti. bugün ne ordu kaldı, ne para, ne de stannis. şimdi bu borcu kim ödeyecek? ulan adam öldü borcun tasası bana düştü arkadaş.

  • "50 yaşındaki" ahlaksız, şerefsiz, haysiyetsiz ve aciz bir yobazın, kızı yaşındaki insana sarf ettiği utanç verici söz. işin en acı tarafı da böylesine çirkinlik dolu ifadeye bile destek veren, "onlar da şort giymesinler canım" diyerek çanak tutan milyonlarca kanı bozukla aynı havayı soluyor olmamız. bu ülkede akıl sağlığını korumak çok zor, resmen açık hava tımarhanesinde yaşıyoruz.

  • nuri killigil,asker bir ailenin ferdi olarak 1890 ylında istanbul'da doğdu.enver paşa'nın kardeşi,halil kut'un yeğenidir.1911-1912 yıllarında mustafa kemal atatürk ile birlikte trablusgarp'ta savaştı.savaş alanındaki başarılarından dolayı 28 yaşında yarbay oldu.

    1. dünya savaşı'nın sonlarında azerbaycan'a hakim olan rus ve ermeni birliklerinin müslüman katliamları yapmaları üzerine,fahri tümgeneral rütbesiyle kafkas islam ordusu adına azerbaycan'ı işgalden kurtarma harekatı başlattı.bakü'yü işgalden kurtaran nuri paşa,bakü fatihi olarak tanındı.itilaf devletleriyle yapılan mondros mütarekesi sonrası kafkas islam ordusu da dağıldı.

    istanbul'a çağırılan paşa,ingilizler tarafından tutuklanarak batum'a gönderildi. 1919 yılında azerbaycan türklerinin yardımıyla hapisten kaçırılmasının ardından milli mücadele'ye katıldı.erzurum ve kars'ta silah ve cephanelerin bakımı için bir atölye kuran nuri paşa,düşmandan ele geçirilen silahları onararak anadolu'ya yolladı.

    savaştan sonra zeytinburnu'nda kok kömürü satan bir şirketi satın alıp burayı bir madeni eşya fabrikasına dönüştürdü. bu fabrikada tabanca, matara, demir çubuk, gaz maskesi ve mermi üretmeye başladı.daha sonra killigil fabrikasını genişleterek 1946'da sütlüce'ye taşıdı, yeni motor ve makinelerle havan ve havan mermisi üretimine de başladı.

    ancak dünya silah lobisinin hamleleriyle silah üretimi engellenmeye çalışılır. engellemelerden bıkan nuri killigil, fabrikanın silah üretmeyeceğini beyan ederek üretime gizlice devam etti.

    2 mart 1949 günü saat 17.10'da fabrikada faili meçhul peş peşe üç büyük patlama meydana geldi. ilk patlama kimyahanede olmuştu. oradan cephane deposuna sıçrayan ateş, mühimmatın patlamasına yol açmış, ertesi gün bile duman ve patlamalar devam etmişti. barut kokusu, galata köprüsünden hissedilmekteydi. fabrika çevresi, kordon altına alındı. içişleri bakanı, ankara’dan gelerek tahkikatla bizzat ilgilendi.

    aralarında nuri killigil'in de bulunduğu 27 kişi bu patlamada hayatlarını kaybetti. nuri killigil'in cesedi bulunamadı ve boş tabutla defnedildi. patlamanın kimler tarafından gerçekleştirildiği ise meçhul kaldı. olayın siyasi bir sabotaj olduğu da iddia edildi. 18 mart’ta olay mecliste görüşülürken, bazı milletvekillerinin "hadise örtbas edilmeye çalışılıyor" diye itiraz etmeleri, bu ihtimalin gözden uzak tutulmadığını gösteriyor.

    nuri killigil tarafından sınırlı sayıda üretilmiş 9 mm çapındaki, yarı otomatik killigil tabancası, zamanının ilerisinde bir tasarıma sahiptir. italyan silah üreticisi bernardelli tarafından kopyalanarak 1980'li yıllara kadar kullanıldı.mükemmel durumda saklanmış bir örneği istanbul harbiye askeri müzesi'nde görülebilir.

  • hep mümkün olmayan. vefat ettikten sonra onun telefonundan beni annem aramıştı. bir an gülümsemiş ve "neden olmasın" demiştim, hatta o saniye "kimseye söylemem" diye hesap bile yaptım. neyse ki deli olduğumu gizleyecek kadar akıllıyım.

  • bilgiyi tekelinde tutanlarin, bu gucu ellerinden kacirmamak icin geri kalanlarin bilgiye erisimini zorlastirmak veya imkansiz kilmaya yonelik cabalarina, bilginin anlasilmasini zorlastirmalarina verilen ad.
    meshur orneklerinden biri ortacag avrupasinda dini ve entellektuel sahada olu bir dil olan latincenin kullanilmasi. boylelikle eski yunan ve roma'dan miras kalan bilgi, katolik kilisesinin tekelinde kalmistir, ronesans'a kadar.
    cemil meric'in cok sik ustunde durdugu bir konudur.