hesabın var mı? giriş yap

  • 29.12.22, saat kaç? şayet öğle paydosunda yapılıyorsa kimseyi alakadar etmeyen eğlencedir.

    edit: saat kaç diye bilerek yazdım. evet, tekrar soruyorum. saat kaç? arkadaşlar kapının önünde koskoca anabilim dalı yazıyor. orası ayaktan hasta bakan poliklinik değil. ayaktan tedavi hizmetinden bağımsız genelde prof.'ların özel ücreti mukabilinde randevulu hasta kabul ettiği bir yer. orası normal bir mesai saati içinde bile mahşer yeri gibi olur. kapının önü bomboş. evet, muayene ücreti olmasına rağmen kalabalık olur. hasta yakını önce kapı önünde yarım saattir bekliyoruz diyor, içeri girince zamanda sıçrama yaşayıp "bir saattir bekliyoruz. " diyor. hekim veya hoca olduğunu bilmediğimiz bir kişi de sizin neyiniz vardı diye sorduğunda "kayıt yaparsanız göreceksiniz. " diyor. gerçek anlamda orada mesai saatleri içinde bir saat bekleyen birinin verdiği yanıtlar bunlar olmaz. çatır çatır ne için beklediğini söyler ve çözüm sunulmasını talep eder. hasta mahremiyeti falan demeyin, ortodonti kliniğinde rektal tuşe için beklemiyor kimse. adamın şov yaptığı, sesinin titrek tınısından belli.

    bir yakını arrest geçirdiğinde diş hekimi müdahale etse başka doktor mu yoktu diye ortalığı ateşe verecekler, ortodonti anabilim dalındaki öğle paydosu üzerinden kardiyak acilleri kıyaslamış. evet arkadaşlar, mavi kodlara da ortodontistler gidiyordu zaten. hatta yoğun bakımlarda da bütün sağlık personeli yemeden içmeden paydos vermeden hazır kıta çalışıyor.

  • çok ilginç bir maç. niye diye soracak olursanız şöyle ki:

    konyaspor geçen hafta gençlerbirliği'nden 5 yedi, ondan önceki hafta da galatasaray'dan 5 yedi.

    gençlerbirliği ile galatasaray bu hafta karşılaştı. 1-1 bitti.
    haftaya beşiktaş-galatasaray ve ondan hemen sonraki hafta da gençlerbirliği-beşiktaş maçları var. kısaca öyle işte. hep bunlar birbiri ile oynuyor gibi.

    entrylerimin sonlarını getiremiyorum :(

  • bugün gelen haberler türkiye’den mi, kuzey kore’den mi belli değil. sonumuz iyi değil.

  • 80 milyonun çalıştığı, ürettiği, kazandığı tüm değerleri ve tarihten gelen kurulu düzeni, kurumlarını; sırf seçim kazandı diye mülkiyetine geçirip kendi özel şirketi gibi yönetmek istiyor. yönetiyor da.

  • son görülme tarihi değişmesin diye her attığı mesaj için internet bağlantısını kesip, mesajı yazıp, whatsapptan çıkıp interneti açıp bunu defalarca kere tekrarlayan insanların olduğunu gösteren program.

    daha iyi bir yöntem biliyorum: kız arkadaşınız/erkek arkadaşınız saat kaçta online olduğunuza takıyorsa ondan ayrılın. kavga çıkarıyorsa ondan ayrılın. bu kadar salaksa ondan ayrılın. bu tarz şeyleri dert eden bir adamla/kızla ne işiniz var? kılıbık mısınız nesiniz anlamıyorum. ona ne abi? istersem 06:00 da bakarım istersem 18:00'de. milletin bu kadar kölesi olmayın lan. özel hayatınıza saygı duymuyorsa basın tekmeyi gitsin.

    hep siz yüz veriyorsunuz diye böyle yapıyorlar, benden söylemesi.

  • hayatim boyunca gosteri sanatlarina ilgi duydum.
    kendimi hep bir tiyatro sahnesinde ya da nefis bir filmde sahane bir performansla hayal ettim.
    kucuk bir ilkokul ogrencisiyken, okul koridorlarinda kollarindan cekilerek siniflara sokulup bir seyler anlatmam icin israr ederdi insanlar.
    bir keresinde bir sinifin onunde sadece durdugumu hatirliyorum ve onlarin katila katila guldugunu.
    ilk defa 4. sinifa giderken bir tiyatro oyunu icin ogretmenimin hic dusunmeden secmesi, sinif arkadasimin annesini canlandirmak filan, bunlar hep gulumseten detaylar olarak aklimda kaldi.
    iyi bir taklitciydim. hala, arkadaslarim herhangi bir sey izledikten sonra, telefonla arayip.
    "bak bunu iyi izle, senden de izlemek istiyoruz" derler.
    liseye giderken en buyuk hayalim konservatura gidip egitim almakti. ama ailem ve hatta sulalem yuzunden bu hayali gerceklestirmem mumkun degildi.
    oyle icimde patladi yani sahne hayali.
    seneler sonra kizimin okulunda hazirlanan, egitim amacli dans ve drama gosterisinde izledim ilk once arkadaslarimi.
    oldukca amator bir girisimdi ama ayni olcude buyuleyiciydi.
    sozlukten de ve yillarca ayni apartmanda komsuluk yaptigim bilge hatunu cok kiskandim mesela o gosteride izleyince.
    bir sonraki sene yine gerceklesecegini duyunca da biraz tereddutle ben de katildim.
    sifirdan basladik. aylarca on calisma koregrafi calistik gec saatlere kadar.
    gercekten butun yoruculuguna ragmen muthis bir duyguydu.
    ve sahne gunu geldi catti.
    yuzlerce insan karsisina cikacak olma heyecani, becerebilecek miyim korkusu ile..
    ve sahne !
    benim gosterimde; hayatin hizi, mekaniklesmesi insanin ama sonunda elimdeki kagittan okudugum insan oldugumuzu hatirlama ani...
    sadece kopan buyuk alkisi hatirliyorum.
    tabi ki, ozne degildim. zaten dans dramada ozne yok. bir butunun parcasisiniz. bir sorunun, bir cozumun.
    hayatimin en buyuk hayalini gerceklestirmistim. titreyerek ciktigim sahnede baktigimda isiklardan baska bir sey gormuyordum.
    ta ki kizimla birlikte selamlamaya ciktigimda salonda kopan alkis tufanina kadar.
    sanirim, gercek anlamda mutluluk buydu...

    sonra, oyun cikisi bir ogretmenimizin;
    -kizim sizinle tanismak istedi. bir turlu veli oldugunuza ikna edemedim.
    demesiydi o gece ve belki butun hayata yayilacak kuvvetteki gulumseten detay.

    hayatta her sey mumkun...

  • esas olan, size endişe veren duygu ve düşüncelerden sizi uzaklaştıracak olan alışkanlıklardır.

    (bkz: günlük tutmak)

    böylece, olan biten her şeyi, tekrardan gözden geçirme ve kritik etme beceriniz gelişir.

    bu başlı başına kendi kendine terapidir zaten.

    uzun yürüyüşler yapmak. hep zihne hem bedene faydası vardır. oksijen almak zihni açar. sizi saran ve endişe veren düşüncelerden arınmanızı sağlar. sonrasında aynı konuya dönüp düşünmeye başladığınızda olaylara, kişilere ve fikirlere daha objektif yaklaşabilirsiniz.

    büyük ihtimalle yüzlerce defa denmiştir, ancak gene de es geçmeyelim. müzik dinlemek.
    özellikle de hiç bir şey yapmadan, sakin, derli toplu ve sessiz bir ortamda müzik dinlemek de sizi içinizde bulunduğunuz çıkmazdan kurtaracaktır.

    bisiklet sürmek. kesinlikle listede ilk 5'e girer. bir kere aynı anda bir kaç şey birden yaparsınız. böylece de zihninizdeki öncelikler yer değiştirir.

    el işi yapmak. evet, bu daha çok kadınlara has bir şeymiş gibi görünebilir. örgü örmek veya etamin işlemek gibi şeyler de gerçek terapiler kadar etkilidir. hele biraz da ustalaşınca insan kendi motiflerini çıkarmaya başladığında şundan
    http://v3.arkitera.com/…/news/2006/subat/heykel.jpg
    daha anlamlı şeyler çıkaracaktır ortaya.
    erkekler için de bu, maket uçak, tren, motosiklet filan gibi şeylerdir.
    kendinizden başka bir şeyle ilgilendiğinizde, kendi kendinizi baltalamaktan uzaklaşırsınız.

    çizgi roman okumak. hele de yanında bir parça çikolata ile birlikte sizi tüm varlığınızdan koparıp, bir hayal alemine sevk edecektir. çocukluk ve gençlik zihin yapınız ortaya çıkacaktır böylece.

    çiçek yetiştirmek. bu da önemlidir. zaman içerisinde, çiçekler ve botanik hakkında bilgi sahibi olursunuz. toprakla uğraşmak elektiriği de alır.

    yemek yapmak. bu biraz çetrefilli bir iş. yani canınız çok sıkkınken, stresliyken yapmaya kalkışırsanız, ortaya çok kötü bir sonuç da çıkabilir. çünkü lezzet sevgiyle ortaya çıkar. mutfağa girince her şeyi dışarda bırakabiliyorsanız, yapın.

    liste daha da uzatılabilir. ancak tüm bu alışkınlıkların ortak noktası, zihninizi başka bir şeye odaklamak temelli olduğu için, yazılacak şeyler hep bir şeylerin türevi olacak.

    en önemlisi ise, kendi depresifliğinize yenilmemektir.
    yoksa yolun sonu alkolizme kadar gider.

  • istanbul teknik üniversitesi maslak kampüsü.
    bizim zamanımızda guzellesmeye başlamıştı şu an oldukça güzel olmuş zaman zaman gidip faydalanıyoruz. ben aklima gelenleri sıralayayim siz tercih zamanında bir düşünürsünüz:
    - halı sahası
    - basket sahası
    - kum voleybol sahası
    - tenis kortları
    - spor salonu
    - yemekhane
    - kütüphane
    - yüzme havuzu
    - kampüs içi bisiklet kullanımı
    - kampüs içi ring servisi
    - kampüs içinde cafe ve yemek yerleri
    - cami (yapım asamasindaydi bitmiş olabilir)
    - şok ve migros marketleri
    - kampüs içinde yurtlar (devlet yurtlarına göre tabiki daha tuzlu ama sonuçta en az 4 5 yılınız burada geçecek kampüs içinde olması daha avantajlı)
    - gölet
    ve bol miktarda yeşillik, temiz hava,mükemmel ortam.
    aklıma gelen birşey olursa editlerim şimdilik bu kadar.

  • hayatini kaybeden askerlerin eşlerine "gidin takvimlere soyunun" demeye gitmis olabilir.

    bizim sehitlerimizin yakinlarina bu teklifte bulunmustu kendisi. omrum boyunca sehitlerimize ve bizlere emaneti olan ailelerine bu yaptigini unutmayacagim ben.