hesabın var mı? giriş yap

  • pipisini yara bandıyla bantlayan 3,5 yaşındaki yeğenimi binbir zorlukla bu durumdan kurtardıktan sonra soruyorum:
    -neden yaptın yavrum bunu?
    -artık işemek istemiyorum.*

  • sabah ise gelirken ayni renk ama farkli bir çift ayakkabiyla gelinir*, her ikisi de kahverengi oldugu halde birisinin arkasi açik birisinin kapali ayakkabilarla is yerinde gün geçirilir. derse girerken minimum ögrenci farketsin diye masa arkasinda durulur vs.

    aksamüstü is çikisi bir arkadasin arabasiyla sehre inilir. atm'den para çekilmesi gerektiginden arkadastan biraz beklemesi rica edilir, arabadan inilir. banka para vermez, bu arada arabada bekleyen arkadas arkadan gelen arabaya yer açmak amaçli bi kaç metre ileriye gitmistir. arkasinda park etmis olan arabanin ayni renk olmasi büyük talihsizliktir. para çekemeyen hatun söylenerek arkadaki arabaya biner. soför mahalllinde oturan adama hiç bakmadan dirdirlanmaya devam eder. kapiyi da kiracak gibi çarpar. arabada oturmakta olan adam da esini beklediginden dönüp bakmaz arabaya binene, onun yerine o da yüksek sesle karisi zannettigi kadina söylenmektedir çünkü. önceki arabada bekleyen arkadas dikiz aynasindan hadiseyi izlemekte, bir yanda da gülme krizine hakim olmaya çalisirken kornaya asilmaktadir. konusurken seslerin yabanci gelmesi üzerine arabadakiler birbirlerine ayni anda dönerler, bir an boyunca bos bos bakarlar, ayni anda çiglik atarlar. bizim hatun kaçar gibi arabadan iner, öndekine biner, öndeki araba, sürücüsünün gülme krizinden dolayi bir süre ilerleyemez.

  • -yer balıkesir ayvalık karayolu ; radara giren modelli yedi sekiz araç arka arkaya dizilmiş,yüz km üzerinde bir süratle radara yakalanıp bu araçların arkasına ekleniyoruz evrak kontrolu yapan trafik polisinin başında üç dört kişi meramını anlatmaya çalışıyorlar.belliki acil işleri var,memurun ceza yazamıyacağı kadar önemli şahsiyetler.

    polis sinirli yorgun ortalığa yüksek bir sesle ;
    -mazereti olmayan devletin yüksek yerlerinde tanıdığı olmayan kim var.
    sürücümüz aslan abi ;
    -memur bey biz bu duruma uyuyoruz.
    polis bizi işaret ederek ;
    -siyah doğan gidebilir diğer araçların mazeretleri kabul edilmemiştir.vekillerinize saygılarımı iletin hepinize ceza kesecem...

    .

  • birisi de tivitır'da malum fotoğrafı paylaşıp altına;
    "murat yeğenini sert bi dille uyarıyor beyler ne var bunda" yazmış, ona üç saat güldüm*

  • sonunda birisi çıkıp tinerciyi "poooliiiis" diye bağırtabilmiş. zerre üzülmedim. ülke zaten orman kanunlarıyla gidiyor, en azından suçsuz olan değil şerefsiz olan görmüş ebesininkini bu sefer.

    o adam bunu yapmasa büyük ihtimalle bıçaklanacaktı ve o "poooliiiis" diye yırtınan lavuk da hiç bir şey olmamış gibi aynen devam edecekti her şeye.

  • 2002 yılıydı sanırım. deli gibi kitap okudğum dönemler. 14 yaşlarındayım.
    ilk kitabı o zamanlar 9 yaşında olan kardeşimin kitaplığından alıp bu ne amk diye okumaya başladım. sabaha kadar bitti kitap! deliriyordum evin içinde.

    sonrasında kitaplarla büyüdüm resmen. zaman içinde keşfettim ki kitaplar ilk ingilizce çıkıyor. ateş kadehinden sonrasında ingilizceleri çıkar çıkmaz aldım aldırdım. yarım yamalak ingilizcemle okudum. sonra türkçelerini tabii ki.

    kitaplarını 4-5 defa okudum. filmlerini 10dan fazla sefer izledim.

    yani benim için çok değerli bir seri, çok değerli bir dünya.

    bu sebeple potterhead ım ama hiç heyecanlanmadım diyenlere inanmıyorum. heyecanlanmamak mümkün değil.

    işin başında hbo olması umutlandırıyor açıkçası. sjw sikkoluklarının minimumda tutulması gibi bir hayalim var. eğer dizi söylendiği gibi her kitap bir sezon olacak şekilde ilerleyecekse en azından bu dünyada yeri olmayan lgbti+ sahnelerine maruz kalmamız mnimumda olacaktır. çünkü 8-9 yaşında çocuklar üzerinden bunu vermezler diye düşünüyorum, umuyorum. ama illa ki alakasız karakterleri zenci hintli ya da çekik yapacaklardır. kızıl bir weasley ailesi yerine zenci bir weasley ailesi görürsek gerçekten kahrolurum.

    öte yandan en çok heyecanlandığım şey ise kitapları anlatmaya yetmeyen filmlerden daha detaylı olacağı. kitaplarda olup filmlerde olmayan sahneleri, karakterleri görme umudu çok heyecanlandırıyor beni.

    neydi o sahneler?

    * felsefe taşında mesela 3lümüz bulmacaları çözerken snape'in hazırladığı iksir bulmacası filmde yer edinmemişti. hermonie'nin zekasının ilk kitapta en güzel vurgulandığı yerlerden birisiydi halbuki.

    * mesela nagehan alçı kılıklı rita skeeter'ın bir animagus olması filmlerde belirtilmiyordu. okulda dönen her boktan haberi olan (okula girmesi yasaklanmasına rağmen) ritacığım meğer böceğe dönüşüp okulun her karışında sürtüyormuş. 5 ya da 6. kitapta bahsediliyor bundan. tabii ki zekasına kurban olduğum hermione fark ediyor bunu.

    * barty crouch ve ev cini winky... filmlerde neredeyse hiç bashedilmiyor. koca yasal yaptırım daire başkanının oğlu ölüm yiyen çıkıyor ve filmlerde skandal olarak biraz görsek de ne derinliğini anlatıyorlar, ne geçmişini, ne de winky kardeşim bir sahnede bile görünüyor. halbuki dünya kupasında karanlık işareti yapan asa bu cincağımızın elinde bulunmuştu.

    * siriusun bellatrix ve draconun anneci narcissa ile kuzen olduğunu biliyoruz. filmlerde de azcık bahsedildi. bellatrix ve narcissa kardeşler. ama kitaplarda önemli ve bence hikayesi duygu dolu olan bir kız kardeşleri daha var. kim mi? tonksun annesi!. lupinin zevcesi olan nymphadora tonkstan bahsediyoruz. muggle a aşık olduğu için aileden şutlanan tonks aslında bellatrix ve narcissanın 3. kız kardeşinin kızı. yani onların yeğeni. filmlerde neden bahsi geçmedi mesela asla anlamıyorum.

    * ginny weasley... filmlerin hayal kırıklığı. hem cast seçimi ile, hem anlatılan ginny ile tam bir üzüntü kaynağı... kitaplarda özellikle 4. 5. kitaplar ve sonrasında popüler, neşeli, zeki, harika bir quidditch oyuncusu olan ginny filmlerde sessiz sedasız bir bir ruhsuz. hele ki bir harry nin ayakkabılarını bağladığı sahne o kadar irite edici ki.

    * mesela seçilmiş kişi harry potter... ama kitaplarda bir aday daha var ve bu bi kaç yerde vurgulanıyor. kehanet neydi? ailesi voldemorta 3 defa karşı gelmiş bir ailenin temmuzda doğan çocuğu... dumbledore da bu konunun üzerinde duruyor kitaplarda... diğer seçilmiş çocuk adayımız neville longbottom. ama filmlerde asla bahsedilmiyor bundan.

    * haylaz hayalet peeves... ulan bu karakteri nasıl kullanmazsınız ya?

    *peter pettigrewin voldemortun ona verdiği gümüş el ile kendini boğarak ölmesi... izleyicinin içini soğutacak bu sahnenin filmlerde olmaması nasıl bir hayal kırıklığıdır kimin tercihidir acaba.

    * dudley ile harry nin vedalaşması... bu sahne güzel olabilirdi. kitapta okurken mesela azcık da olsa dudley'e üzülmüştüm. çünkü bu çocuğu ailesi böyle yapmıştı. vedalaşırkenki pişmanlığını perdede görmek çok güzel olurdu.

    * hogwarts mutfağında çalışan ev cinlerini bi görseydik bee... adamlar ellerinde bıçaklarla ölüm yiyenlerle savaştılar. biraz saygı.

    * mesela snape'in en kötü anısı... çapucluların kendisiyle dalga deçtiği anlar değildir filmdeki gibi... yani gerçeği daha dramatikken neden böyle bir tercih yapmışlar anlamak mümkün değil. kitaplara göre snape'in en kötü anısı lily'ye sinirle bulanık dediği an. çünkü lily bundan sonra kendisini affetmemiş. ulan bu ufacık hikayeyi bile nasıl bok ettiniz filmde.

    * deligöz'ün sorgulanma sahnesi.

    * voldemortun geçmişe dair anıları, çocukluk dönemindeki aile yapısı... çok es geçilmiş. tom riddle nasıl voldemort oldu görebiliyoruz kısaca ama neden oldu yeterli anlatılmamış filmlerde.

    gibi gibi detaylat var görmek istediğimiz.

    bekliyoruz efendim heyecanlar içinde.

    edit: gelen 2 uyarı ile birlikte tonks'la ilgili yanlış giri düzeltilmiştir.

    edit2: barty crouch ile ilgili title düzeltildi. eklemeler yapıldı.

  • bir şehit ailesinin yalandan baygınlık geçirdiğini düşünebilenler olduğunu bize göstermiş ailelerdir.

    kendimden örnek vermek istemiyorum, istemem hiç.
    yalnız allah evlat acısıyla terbiye etmesin be hacı.
    sen gel vazgeç bu yalandan bayılma teorinden. ayıp oluyor bak.
    hele bugün yapma şu trollüğü, ne olur?
    olmaz mı?

    zorunlu ekleme: böyle utanç verici bir başlığın ilk entrysi değildi elbette yazdığım. ama ilk entrynin bir şekilde silinmiş olması söylediklerimi geçersiz kılmıyor. öyle.

  • özellikle karşı cinsten bir arkadaşın annesiyle tanışırken yaşanan muazzam olay.

    normalde koya koya gezen adamlar bir anda "namütenahi"ler, "ziyade olsun"lar, teşekkürler ricalarla doluyor.

    bunun yanında duruşta da değişme oluyor. padişah fermanı dinleyen vezir gibi duruyosun. harika.

  • 188 sayfalık bir paulo coelho romanı. dünyada 80 milyondan fazla okuyucuya ulaşmış. ve oldukca akıcı bir kitap. yeni kitap okumaya başlayacak olanlar için oldukca ideal. sıkılmadan okunulacak, hayatla ilgili bize güzel öğretiler verebilecek harika bir başyapıt. paulo coelho'yu dünya çapında üne kavuşturan bu kitabı tüm kitapseverler okumalı. herkes kendi kişisel menkibesini yaşar. kimisi ise onu yaşamaktan kaçınır.

    kitabın bazı önemli yerlerini şu şekilde derledim.

    not: can yayınları tavsiye edilir.

    "geleceği nasıl seziyorum? şimdinin işaretleri sayesinde. gizin kökü şimdidedir; şimdiye dikkat edecek olursan, onu iyileştirebilirsin. ve şimdiyi iyileştirebilirsen, daha sonra gelecek olan da iyi olacaktır."

    "mutluluğun gizi dünyanın bütün harikalarını görmektir, ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan."

    "bir düşün gerçekleşmesini bir tek şey olanaksız kılar: başarısızlığa uğrama korkusu."

    “biliyorum: her şey boş, bomboş, bomboş! senin de söylediğin gibi, tanrım. ama bazen bir ihtiyar kral da kendisiyle gururlanmak gereksinimi duyabilir.”

    "neden yüreğimi dinlemek zorundayım?
    - çünkü onu susturmayı hiç bir zaman başaramazsın."

    "insan sevdiği için sever. aşkın hiçbir gerekçesi yoktur."

    "çünkü kalbiniz her neredeyse, hazinenizi bulacağınız yer orasıdır"

    "geçmiş ve gelecek yoktur, yalnızca sonsuz bir şimdi vardır."

    ''kitaplar, dinlemek isterseniz size ilginç öyküler anlatır. ama insanlarla konuşurken öylesine tuhaf şeyler söylerler ki..''

    ''henüz sahip olmadığın bir şeyi vaat ederek gidecek olursan, onu ele geçirme arzusunu yitirirsin.''

    "bir şeyi gerçekten istersen"demişti yaşlı adam ona,"onu gerçekleştirmeni sağlamak için bütün evren iş birliği yapar."

    "yüreğine, acı korkusunun, acının kendisinden de kötü bir şey olduğunu söyle. düşlerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez."

    "insan sevince," diye düşündü, "nesneler daha çok anlam kazanıyor."

    "peki dünyanın en büyük yalanı ne?" diye sordu delikanlı, şaşkınlık içinde. "ne mi? hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. dünyanın en büyük yalanı budur."

    "ister hayatımız, ister ekin tarlalarımız olsun, sahip olduğumuz şeyleri yitirmekten korkarız. ama hayat hikayemiz ile dünya tarihinin aynı el tarafından yazılmış olduğunu anladığımız zaman, bunu anlar anlamaz, bu korku uçup gider."

    "kim ve ne olursa olsun, yeryüzünde her zaman her insan, dünya tarihinde başrolü oynar. ve doğal olarak o bilmez bunu."

    "öyle zamanlar vardır ki insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez."

    "kimse bilinmezden korkmamalı, çünkü herkes istediği ve ihtiyaç duyduğu şeyi ele geçirebilir."

    ”insanın geride bırakmış olduklarını düşünmemesi olanaksızdır.”

    "yeryüzünde her insanın kendisini bekleyen bir hazinesi vardır."

    "dünyanın ruhu insanların mutluluğu ile beslenir. ya da mutsuzluklarıyla, arzuyla, kıskançlıkla... her şey bir ve tek şeydir. ve bir şey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar."

    "düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum. çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak. sen koyunlarını ve piramitler'i hayal ediyorsun. sen benim gibi değilsin, çünkü sen düşlerini gerçekleştirmek istiyorsun. oysa benim istediğim mekke'yi düşlemek sadece. çölü geçişimi, kutsal taş haceri esved'in bulunduğu meydana varışımı, ona el sürmeden önce çevresinde yedi kez dönüşümü binlerce defa hayal ettim. yanımda kimlerin olacağını, önümde kimin olacağını, konuşacağımız şeyleri, birlikte edeceğimiz duaları bile hayal ettim. ama büyük bir hayal kırıklığına uğramaktan korkuyorum, bu yüzden hayal kurmakla yetiniyorum."

    "çünkü sevdiğimiz zaman, olduğumuzdan daha iyi olmak isteriz her zaman."

    "ihanet senin beklemediğin bir darbedir. ama sen yüreğini tanıyacak olursan, sana baskın yapmayı hiçbir zaman başaramayacaktır. çünkü onun düşlerini ve arzularını tanıyacaksın ve onları hesaba katacaksın. hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz. bu nedenle en iyisi onun söylediklerini dinlemek. böylece, kendisinden beklemediğin bir darbe indiremeyecektir kesinlikle sana."

  • "diyanet'in 2015 bütçe teklifi 5,7 milyar liraymış. o parayla hala bir peygamber çıkartamazsak haram zıkkım olsun valla.."