hesabın var mı? giriş yap

  • "bir yerde duruyoruz. turistin elinde telefon, uber'den taksi çağırdığını görüyoruz. arkadaşın da gelip işimizi alması bizi sıkıntıya sokuyor. devlet hakkımızı savunmazsa bu tür olaylar zaten olacak."

    "devlet hakkımızı savunmazsa bu tür olaylar zaten olacak."

    "zaten"

    böyle böyle taksiler ve taksiciler kendi elleriyle kendilerini bitirecekler.

  • - marlee beth matlin .. oscar ödülü kazanan ilk ve şu ana dek tek engelli (sağır) oyuncu .. aynı zamanda kategorisinde de en genci (en iyi kadın oyuncu dalında) .. ödülü aldığında 21 yaşındaydı .. film : 'children of a lesser god' .. filmin çekimlerine başlandığında ise yalnızca 19 yaşında .. bu filmden önce hiçbir şekilde film, televizyon tecrübesi yok .. görsel

    - filmde başrolü paylaştığı 'william hurt' ile bir süre birlikte yaşadılar .. tartışmalı beraberlikleri süresince alkol ve uyuşturucu duvarını aştıkları biliniyor .. aynı zamanda hurt'ün şiddet uyguladığı da .. görsel

    - matlin, daha 18 aylıkken duyma yetisini kaybetmiş .. görsel

    - 4 çocuğu var .. ilkini dünyaya getirdiğinde 30, ikincisinde 35, üçüncü doğumunda 36 ve dördüncüsünde 38 yaşındaymış .. kocası bir polis memuru .. görsel

    - otobiyografisi olan 'i'll scream later'da, 11 yaşındayken evlerine gelen çocuk bakıcısı (kadın) tarafından ve lisedeyken de bir öğretmeni tarafından tacize uğradığını yazıyor ..

    - los angeles times'a verdiği röportajda, kendi ödül aldığı törene kadar hayatında hiç oscar ödül töreni izlememiş olduğunu söylüyor ..

    - işaret dili tercümanı jack jason .. 'children of a lesser god' (başka tanrının çoccukları) filminin çekimlerinde başladıkları işbirliği, sonrasında da iş ortaklığı olarak devam ediyor .. ortak olarak işlettikleri 'solo one' adında bir yapım şirketleri var .. marlee matlin'in çocuk yaşlarda sahibi olduğu köpeğinin adı solo .. bu arada 'jack jason'ın işaret dilinde uzmanlığı, anne ve babasının sağır-dilsiz olmalarından dolayı .. ödül konuşması

    - jack jason'ın marlee matlin'e tercümanlığındaki performansı harikulade .. beraber katıldıkları bir radyo programı

    kaynak : huffpost, imdb, en.wikipedia, marleematlin.net, latimes

  • a noktasından b noktasına yürüyerek gitmek mi istiyorsun. gidemezsin kardeşim bu lanet olası şehrin her sokağında köpek çıkıyor karşına. bazen 2-3 tane bazen 10-15 tane. bilmen mümkün değil saldırgan mı değil mi.

    spor olsun diye koşmak mı istiyorsun kardeşim, yakında bir yerde parka mı gideceksin koşmak için. gidemezsin kardeşim. parklar da artık köpeklerin elinde. hepsinde bir sürüsü hayatını geçiriyor. koşsan peşinden gelecek mi ne yapacak bilemezsin.

    insanların hayatlarını kısıtlayan köpeklere artık bir çözüm bulunması gerekir.

    not: istanbul

  • 10 aralık 2014 ahmet davutoğlu bütçe konuşmasında büyük strateji uzmanı ahmet davutoğlu tarafından bilgilendiğimiz yolsuzluktur.

    meğer kemal kılıçdaroğlu zamanında 14 ve 19 yaşlarındaki iki çocuğunu bir şirkette işe giriş-çıkış yaptırmış, böylece emeklilik yaşının erken gelmesini sağlamış, ve çocukları 65 yaşında değil de 60 yaşında emekli maaşı almaya başlayabilecekmiş.

    duyduğum anda kan beynime sıçradı, böyle bir yolsuzluğu yaptığı için kemal kılıçdaroğlu' nu sırtımı dönerek protesto ettim. 12 yıl önce beni de aynı şekilde işe giriş çıkış yaptıran babamı da ilk fırsatta babalıktan reddedeceğim. böyle yolsuzluğa batmış biri benim babam olamaz zira. bunun buyuk bir yolsuzluk olduğunu geç de olsa öğrenmiş oldum.

    teşekkürler başbakanım, teşekkürler ak parti.

  • yaşları hakkında ziyadesiyle bilgi sahibi oldum;

    -ilkokuldayım. sarp apak geldi. naber dedi. çok utandım.

    olm yumurtadan çıkar çıkmaz sözlüğe mi geliyonuz nedir bu amk

  • 100 üzerinden 130 ile dede korkut anadolu lisesi 1. sınıfta aldığım fizik notumdur.

    olay şöyle gelişti efendim:

    efsane bir hocamız vardı. süzmenin tekiydi. ajdar tipli bir vakaydı. sınavlarında a.b.c.d.e.f.g.h.ı.j.k.l.m diye gruplar olurdu ve hepsinin de soruları tamamen farklı olurdu. bazen bir sınıfta aynı gruptan olan 3 kişi falan olurdu.

    neyse bu eleman yan sınıfta sınav yapmaya girmeden önce kapıda bizim mikail "hocam napıyorsunuz" dedi, hoca da "sınava giriyorum" dedi. neyse mikail hocaya "hocam elinizdekilerden bir tane versenize" dedi ve hoca da sınav kağıtlarından birini verdi. o derece süzme idi. koptuk o an. mikail d grubu bir kağıt almıştı. sorulara baktık, çözmek mümkün değil. herkes çözmeye çalışıyor d grubunun sorularını ama imkansız gibi. mikail 3 tanesini çözdü, başka soruları çözebilenler oldu kendilerince, herkes o grubun sorularını yazdı ve hoca süzme olduğundan hocayı kandırıp herkes d grubu alır yırtarzı eşiğine odaklandı.

    yan sınıfın sınavı bittikten sonra hoca bize girdi. girdi derken öyle değil. sınıfa girdi yani. neyse. hoca kağıtları dağıttı. önce kız hocam ben d grubu alabilir miyim diye kağıdını verdi hocaya. hoca verdi. sonra herkes d istedi. yaklaşık 20 kişi falan d grubu oldu. daha fazla d grubu kalmadığından d grubu olamadı diğerleri. ben de d grubu alamayanlardandım. benim grubumdan 4 kişi vardı sınıfta. önümdeki ezgi, yanımdaki sıra arkadaşım yiğit, arkamdaki sena ve ben. öyle denk getirdik kağıtları değiş tokuşla.

    velhasıl 4'ümüz de zeki çocuklardık. ama sorular harbiden kazıktı. sınıf birbirine girmişti. millet alenen kopya çekiyordu ama hoca süzme olduğundan hiçbir şey demiyordu. curcuna içinde herkes mikail ve çevresinde d grubunu yapmaya çalışıyordu. biz de baktık her soruyu çözemeyeceğiz. ben 3 soru çözebildim o kağıttan. ve fizikte en iyi öğrencilerden biri olmama rağmen. diğer arkadaşların da çözebildiği sorular ile toplamda 7 ya da 8 farklı soru çözebildik. aralarda yanlış da çıkar, hoca da süzme diye ben fikir öne sürdüm. dedim ki aynı soruları arka sayfaya da cevaplayalım. hoca süzme, anlamaz. yuttururuz. kızlar cesaret edemedi. yiğit 4 tane mi ne soruyu arka sayfaya tekrar cevapladı. ben de ondan daha fazlasını.

    ama sorular kazık olduğundan hiç emin olamıyorduk. ne alacağımız tam sürpriz olacaktı. öyle de oldu.

    sınav sonuçları açıklanıyordu 2-3 hafta sonra. ben ve yiğit arka arkaya geliyorduk sınıf listesinde. hoca başladı okumaya. d grubu tam sıçışta idi. en güvendikleri isim mikail, ilk açıklananlardandı. 45 almıştı. ondan yüksek alan da yoktu d grubunda. herkes 15-20 gibi notlar alıyordu. daha düşükler de vardı.

    hoca okuyor

    ali 10
    veli 05
    deli 25
    sena 80 (bizim gruptan) oooovvv çekiyor millet
    ...
    ..
    ezgi 80 (bizim gruptan) oovvvv çekiyor millet ben sıçıştayım. onlar zaten 8 soru yapmıştı. o zaman bizim hile anlaşılacaktı.
    ..
    ..
    yiğit 120 (sınıf yarıldı) biz koptuk
    uğur 130 (sınıf krize girdi) gülmekten ölüyoruz.

    neyse herkes bitince bizim süzme bize döndü:

    - çocuklar sizin kağıtları 3'er defa topladım her seferinde 120 ve 130 çıktınız. (biz anladı sanacakken) biliyorsunuz bir sınavda 100 puandan fazla alamazsınız, sizin 20 ve 30 puanlarınızı 2 sınavlarınıza ekleyeceğim. aferin çocuklar!

    yemin ediyorum sene bitene kadar güldük. hala da gülüyorum yıllar geçti amk. bir insan nasıl bu kadar süzme olabilir:)

    efsane hocaydı yeminle. her ders uçuk başka vukuat olurdu:)

  • stadyumlar siyasetin rahmidir. merkez üssüdür. anavatanıdır.

    (bkz: nika ayaklanması)

    ayrıca o stadda recep tayyip erdoğan sloganı atsalardı, işte beşiktaş taratarı! binlerce fenerbahçe taraftarının reise desteği! diye başlıklar atar övünürdünüz. işinize gelmeyince stadyumlar siyaset yeri midir?

    yok kardeş stadyumlar ananızın amıdır.

  • insanlığın sınırları dışına çıkmanın sonucunun anlaşılmamak ve dışlanmak olduğunun bir başka örneği.

    şimdi nikola ve thomas bizim bir üniversitenin elektrik bölümündeki iki profesör olsun. bütün öğrenciler "hacı nikola manyağın teki amk, thomas çok kafa hocadır. hem thomas piyasayı çok daha iyi bilen bir adam, onu dinle bak çok faydalı şeyler öğrenirsin, çevresi falan da çok geniştir ileride iş bulmanda da yardımcı olur" geyikleri falan yapacaktı ikisinin hakkında. "nikola'nın derslerinden de bi bok anlamıyorum amk, bir şeyler anlatıp duruyor saçma sapan, herif ne içiyorsa amk hayal aleminde yaşıyor resmen" gibi yorumlarla nikola'yı üniversite kantinlerinde taşak malzemesi yapıyor olacaktık. ama tabi şimdi the prestige gibi bir filmde karizmanın önde gideni bir dahi olarak gösterilip, underground halk kahramanı bir dahi olduğu anlatılınca ancak adama ilgi gösterebiliyoruz.