hesabın var mı? giriş yap

  • bir emre belezoğlu beyenatı.

    emre, trt'de yayınlanan bir dini programda inançlı olmanın faziletlerini anlatıyor:

    --- spoiler ---

    “mallorca maçı öncesi odada dört oyuncuyuz. isimlerini söylemeyim. o gün maçtan önce odada bulunan diğer abilerle birlikte dua ettik. namaz tesbih işte… o gün maçı 4 golle biz kazandık. golleri de odanın içindeki 4 kişi attı. o zaman duanın önemini bir kere daha anladık. allah’a hamd olsun”

    --- spoiler ---

    nasıl bir kafa anlayamadım doğrusu,
    maç sanki seyirci ve basına kapalı oynanmış gibi..

    neyse, memleket yangın yeri.. bu da böyle bir saçmalık işte

    ilgili haber
    aramaya inanmak

    edit: link ölmüş, düzelttim.

  • 10 günden beri şehirdeki tüm saçmalıkları deniz gördüğümüz anda ipnotize ederek geçici olarak unutturan renktir.

    gelen turistlerin hayran kalması mümkün.

    gerçekte ise atmosferdeki co2'yi alan fitoplankton türündeki bir planktonun caco3'ce (travertenleri anımsayın o beyaz rengi) zenginleşmesi...

    aslında bu tamamen biyo-jeokimyasal bir olay, neticede yaşam planktonlarla başlıyor o dönem balık zenginliği oluyormuş denizde. deniz ph'sının 8'in biraz üzerine çıkması beklenebilir asitliği azaldıkça, doğanın kendi dengeleri...

  • "neden ?"

    aklımda sadece bu sorunun dönüp dolaşmasını sağlayan bir işkencedir bu...

    "neden ?"

    hala içimde bir yerlerde dağınık bir şekilde duran tüm o özlem, sevgi, aşk kırıntılarını kalbime gelişi güzel tekrar saçan bu telefon neden ?

    işte yine o ses...tüm "hayır"’ların "evet" gibi geldiği, telefonun bir yanından girip öteki yanından çıkarak sımsıkı, ama sımsıkı sarılma isteği uyandıran o ses.

    nedendir bu aramak ? herşeyi mahveden sen.. aldatan ve çekip giden sen...bir türlü sana yetemeyen “beni” tekrar aramayı düşünmen neden ?
    yıllar sonra, bir kez daha, herşeye rağmen tekrar deneyelim dediğim zaman arkanı dönüp de “bu eleman kenarda dursun...şööle bi etrafa bakalım..daha iyisi var mı acaba ? ” diye başkalarıyla denemeyi isteyen sen; herşeyi ikinci kez elinin tersi ile ittikten sonra bu ağlamaklı ses neden ?

    yine denedin ve yine mi olmadı ?
    kimseler sevmedi mi seni ya da sen umduğun gibi sevemedin mi ?
    seni sadece “sen” olduğun için seven,
    gözlerinin en içine “ben” gibi bakan biri daha çıkmadı mı ?
    umutsuz musun ?
    ya da ;
    mutsuz musun ?
    artık hiçbirşey eskisi gibi olamayacak karamsarlığı içinde yorgun musun ?

    eğer öyleyse ,
    ben” gibi olmuşsun.
    ne üzücü ki neler hissettiğimi anlar olmuşsun.
    “ne olurdu sanki yok etmeseydin herşeyi, ve ben en çok sevdiğim kadınla mutlu olsaydım” diyen ben gibi zamana mağlup olmuşsun.

    gördün mü bak ne kadar zor geçen zamanı geri döndürmek..
    ve o zamanla gidenleri tekrar yerine getirmek..
    ne kadar zor tekrar güvenmek..
    ve aslında ne kadar acı ilk fırsatta yine çekip gideceğini bilmek..
    ama daha kötüsü..
    belki de en kötüsü..

    ne kadar yazık seni bu kadar çok sevmiş olmak ve ilk görüşte seni seçmek.
    bir daha kimseyi bu kadar sevemeyeceğimi bilerek..

  • amadan öncesi yalandır kusura bakmayın...

    sen anayasa mahkemesi'nin kararına rağmen soruları göstermeyeceksin, itiraz için de ebesinin nikahı kadar para isteyeceksin eleştirince de birkaç zırtapoz çıkıp "ya herkes itiraz ederse?" diyecek...

    liseliler bilmez, ösym denen bu gudubet kurum soruları gösterme kararı almadan önce soruları sınavdan sonra bir güzel veriyordu. sonra televizyonlarda sorular uzmanlar tarafından tek tek çözülüyordu. zaten orada anlaşılıyordu ak koyun kara koyun, koca uzmanların çözdüğü soruyu "yanlış bu hucam..." diyerek hakkında itiraz edecek mal varsa da koca ülkede bir belki ikiydi.

    kpss'de eğitim bilimleri alanında önceki yılların sorularını çözüyorum, tek sınavda beş altı tane yanlış soru çıkmış lan. bir değil iki değil anasını satayım. koca kurum soru hazırlayamıyor. böyle bir kurum soruları göstermeyecek sonra da itiraz için "ay ama arkadaşların seni görürse onlar da itiraz etmek isterler, o nedenle kazığı sokabildiğim kadar sokacağım..." şiarıyla yola çıkıp önüne engeller koyacak, sonra da biz her haltı düşünmeden eleştiren ekşiciler olacağız, öyle mi?

    ekleme: yok önceki entrylerine bakayım da yok bilmem ne... adamın dediği lafa bak "daha önceden böyle bir hizmet var mıydı?" diyor. yoktu la daha önce böyle bir hizmet. valla bak. ösym çıkıp "bir sene boyunca üstünde çalıştığımız ama doğru hazırlamayı bile beceremediğimiz sorulardan şu, şu, şu hatalı. eşeklik ettik, affedin bizi." diye herkesten önce davranıyordu. kendi kendine hiçbir başvuruya gerek kalmadan soruları iptal ediyordu. önceki senelerde çıkmış soruların bulunduğu kitaptçıklarda "ösym tarafından iptal edilmiştir." yazısını görürsen bil ki bu anlama geliyor...

    yemin ediyorum malsınız lan.

  • maçı canlı izledim. şu an da tekrarını izliyorum. dakika 87 ve maç 3-1. işin garibi hiç de barcelona 3 gol atacak gibi değil. hala maç 6-1 bitmeyecek diye düşünüyorum. çok acayip.

    edit: hakikaten 6-1 bitti. neyse bu maçı zaman zaman tekrar izleyeceğim. bi tanesi eminim ki 6-1 bitmeyecek. imkanı yok çünkü bitmesinin. la maçta barcelona'nın pozisyonu yok. pozisyonu geçtim, öyle bi hava yok. 0-0 biten lecce-cagliari maçı havasında takılıyor milllet. di maria 85.dakikada karşı karşıya kalıp dalga geçiyor. nasıl 5 dakikada 3 gol olur yahu? neyse dediğim gibi izlemeye devam edeceğim. birinde mutlaka olmayacak.

  • nur yerlitaş ilk misafir yarışmacıya sorar:

    - gözlerin lens mi?
    - evet
    - anladım zaten

    ikinci misafir yarışmacıya da sorar:

    - gözlerin lens mi
    - hayır
    - farkettim burdan geçerken

  • amed kürtçe değildir. bizansın diyarbakır şehrine verdiği isim olan amida'dan gelmektedir. diyarbakır ise diyar-ı bekr'den türemiştir. buraya yerleşen arap kabilesi bekrler sebebiyle doğu halkları bu şehre diyarbekir derler.

    bazı lümpenlerin farklılıklarını belirtmek için ne yapacaklarını şaşırdıklarından dolayı, tıpkı pekaka-pekeke, nevruz-newroz gibi kendilerine sahte sembol üretmek isteyen andavallılar, cumhuriyet zamanı, ismi diyarbakır olarak değişen şehre önce diyarbekir demek için diretmişler, bu ismin tarihçesi de kürt milliyetçilerini rahatsız ettiği için (öyle arap marap ters işler bunlar) bizansın kullandığı ismi tarihin tozlu yapraklarından çıkartıp kendilerine sembol olarak seçmişlerdir.

    kürt halkı da dahil olmak üzere bölgenin yerel halkı hiçbir zaman şehri amida olarak bilmemiştir. kaldı ki, diyarbakırı hint-aryan kavmi olan kürtler değil sami kökenli kavimler kurmuştur. kürtlerin iran üstünden buraya göçmeleri çok sonraya denk gelir. eee, peki neden o zaman ?

    küçük bir tüyo amida'nın kökeni neyse pkk'nın kökeni de orasıdır. işte o yüzden !

  • beyoncé osursa bile ödül alır algısı yaratmaya başladılar son zamanlarda. eskiden bu daha ayarındaydı. 2020 yılında albüm bile çıkartmadan bu yılki en çok ödülü alan sanatçı oldu. büyük bir torpil söz konusu bana göre.

    dua lipa için biraz üzüldüm. future nostalgia hakettiği değeri göremedi. bir yıl boyunca dua bu albümün pr ını yapıp durdu. konsepti bozmadı. düetler vs yapıp hemen kapatmadı albüm dönemini. şarkılarında her biri ayrı güzel ve eminim 2020 yılında bu albümü piyasaya sürmeseydi 2020 müzikal anlamda çöp bir sene olabilirdi. bir ödülle ayrılması kötü oldu.

    the weeknd ise grammy tarihinde en çok hakkı yenen sanatçı olarak tarihe geçti.

    doja cat sen önüne gelenle düet yap bir yıl boyunca çalışıp dur ve bir grammy'i bile hor görsünler sana olacak iş değildi. belki de altın yılıydı bu yıl. bu fırsatı iyi değerlendirdiğini düşünüyorum çokta rakibi yoktu ama olmayınca olmuyor geçmiş olsun diyoruz.

    bts için diyeceklerim de şu adamlara bir ödül bile vermeyeceksiniz çağırmayı kardeşim prim yapmayın çok büyük bir fan kitlesi var diye.
    bts'in yerinde olsam kıyameti koparırdım ama adamlar medeni işte. geliyorlar performanslarını sergileyip reyting kazandırıp geri gidiyorlar yazık.

  • tanıdığım kazaklar içinde çamaşır makinesinden kuru çıkan tek örnek 2003'te makineyi ağzına kadar doldurup çalıştırmayı unuttuktan iki saat sonra kapağı açınca karşılaştığım kazaktır. üç kiloya yakın çamaşırı kuru kuru asmaya başladığımı, yarıya gelince bir terslik olduğunu sezdiğimi gizlemeyeceğim. bu paralelde:

    en soğuk su: geçen hafta ketılı çalıştırmayı unutup on yedi dakika başında beklediğim su
    en çok beklenen yemek: yemek sepetinde "siparişi ver" tuşuna basmadan beklediğim pizza ve
    endi varhol: ayşe arman'dır diyebilirim.