hesabın var mı? giriş yap

  • oha yıllardır düşünüp düşünüp de bir yere bağlayamadığım şu mevzuyu benim gibi başka dert edinenler de varmış. şimdi efenim gerçekten de anlam verilemeyen bir durum vardır ortada... şöyle ki, yer istanbul, saat 15.00! işe gidiş saati değil, öğle arası değil, akşam çıkış saati değil, okullarda sabahçı-öğlenci için derse başlama çıkış saati değil... herkesin işinin başında olması gereken bir saat. ve fakat trafiğe bir çıkıyorsunuz kilit! imkanı yok adım ilerlemiyor. aradan bir yerden kaçayım diyorsunuz. o da nesi orada da deli trafik var. sonra camdan dışarı bakıyorsunuz yandaki kafe dolmuş da taşıyor, oturacak yer yok! işte o anda dilden şu cümle dökülüyor: "yahu bunca insanın bu saatte dışarıda ne işi var?"

    "senin ne işin var" diyeceksiniz ama ben gazeteci olduğum için her saat, her an dışarıda olabiliyorum. ya da o gün izinli olabiliyorum vs. ve fakat bunca insanın gazeteci olma, çalışmıyor olma ya da 'serbest' çalışıyor olma ihtimali yok. işsiz desen altında arabası gezen, oturup kafede yiyip içip vakit geçiren bunca işsiz, bu kadar parayı nereden buluyor sorusu geliyor bu defa da akıllara...

    özetle doluya koysan almıyor, boşa koysan dolmuyor. biri lütfen artık bir açıklama getirerek bu gizemi sonlandırsın. kim bu insanlar? ben de onlardan biri olmak istiyorum. bunun için ne yapmam gerekiyor?

  • telefon çalar. arayan kişiye bakılır. arayan baha dir.
    telefon "naber lan sığır siki" diye açılır..
    karşıdan gelen "senin azğına sıçarım ulan eşekoğlueşşek" cevabina çok şaşırılır.
    "pardon baba ya bi arkadaş sandım seni" denir. yerin dibine girilir.
    sonrasında telefon kapatılınca telefondaki baba ibaresi babam olarak değiştirilir.
    hayvanlık ise bakidir

  • afgan'ın nişanlısı bile övebilecek tek şey olarak alman pasaportunu layık görüyor bizim ülkenin yarısı da bu alt ırkı din kardeşimiz diye 10 senedir besliyor, karılarının kızlarının taciz edilmesine gıkını çıkarmıyor. ben gawat olmayan eski türkiye'yi özledim.

  • vampirlerin yakaları kolalı ceket giyip dağın başına yaptırdıkları şatolarda oturduğu, arada efendi gibi inip yakalayabildiklerini emdikleri, aşk meşk işlerine bulaşmaktan imtina ettikleri efsane dönem.

    beyoğlu'na takım elbisesiz girilemeyen döneme rastlar.

  • selpak yöntemi

    türü: bireysel
    zorluk derecesi: kolay
    risk faktörü: düşük
    kullanım alanı: hemen hemen her ders

    yazılıdan önceki ders hasta taklidi yapın. gerekirse vitamin hapı öksürük şurubu falan getirip öğretmenin gözü önünde için. kopyayı selpak mendilinizin içine tükenmez kalemle yazın. dolma kalem ya da benzeri likit mürekkepli kalemler kullanmayın, yazı dağılır. hazırladığınız mendilleri sınıflandırıp farklı ceplerinize yerleştirin. sınav sırasında burnunuzu silecek gibi yapıp çaktırmadan yazdıklarınızı okuyun. asla mendile çok uzun süre bakmayın. unutmayın ki kimse kendisinin bile olsa bir sümüğü yarım dakika izlemez. öğretmenin şüphelendiği durumlarda mendili gerçekten kullanın ve kopyayı imha edin. inanın öğretmen emin bile olsa mendilinizi incelemeyecektir. yazılı kağıdını verirken burnunuzda istanbulun fethi 1453 yazmasını istemiyorsanız asla mürekkepli kısmı yüzünüze deydirmeyin.

  • 21 ocak 2017'de sevil atasoy ve ilber ortaylı'nin programinda ilber hoca boğazlardan üs istenmesi, kars ve ardahanin istenmesi ile ilgili diyor ki, ruslarin kendi tarihinde de vardir kabul etmislerdir, bu olayin ne kadar buyuk bir ahmaklik oldugunu. bu ahmaklik sonuca ulasacak kadar ciddi degildi ama sonuclari cok ciddi oldu. turkiye gibi bir ulkeyi abd'ye sundu ruslar.

    şahsen ben de o dönemki sovyet rusyanin türkiyeyle iyi iliskiler kurduğu durumu düşünüyorum da, sovyet rusya avrupanin ve asyanin sik sok ulkelerine yayilmaktansa turkiyede daha basarili olurdu, turkiyeyi cok iyi kullananilirdi. tabi bunu tamamen sovyet rusya bakis acisiyla soyluyorum, turk insaninin devlet baglilini esas alarak, kapitalist propagandalarin turkiyede avrupaya nazaran daha basarisiz olacagini dusunuyorum.