hesabın var mı? giriş yap

  • futbol topu sahibi olmak bi mahalledeki zenginlik göstergesi bence budur, o yıllarda yaşayan bi çocuk için .
    he bir de action-man veya barbie bebekleri olanlarda zengin sayılırdı.

  • sadece 1 lira..

    evet.. hakikaten 1 lira.. çok ucuzmuş gibi pazarlanıyor ya bu çakma erişte ona yanıyorum..

    aldım denemek için, peynirli soslusundan.. belki sosu dökmesem yenebilirdi o eriştemsi ucube şey.. tamam evde yapılmış peynirli makarna lezzeti beklemiyoruz, tabii ki içinde kimsyasallar olacak.. tamamen bu beklentiyle almama rağmen o korkunç kokusuna dayanamadım.. nasıl suni, ilaç ilaç kokuyor anlatmak mümkün değil.. evde bu güne kadar yemeyip de döktüğümüz yemek sayılıdır..

    kendisi de bunlardan biri oldu.. o yüzden hiç iyi şeyler hissetmiyorum kendisine karşı..

    1 lira.. evet, o paraya gider bir paket makarna haşlar yerim.. zamanı pek kıymetli yeni çağ insanlarındansanız toplamda da en fazla 15 dakika farkeder.. hem 1 kişi değil 5 kişi tıka basa doyarsınız..

    ucuzmuş gibi görünen pahalı nesnelerden biridir ve çok korkunç bir tadı vardır.. eğer bir şekilde almış ama henüz yememişseniz bari o sosu dökmeyin..

  • uzun süre uğraşarak, benden habersizce, yanlış verilmiş bir karar sonrasında geçmek zorunda kaldığımız kotalı internet tarifesinden (yaklaşık 5 gün boyunca en az 6 saatlik telefon görüşmesi yapmak, onlarca yönetici ile uğraşmak zorunda kalmıştım) kurtulmanın sevinciyle yaşayan biri olarak konuşacağım bak şimdi. adı limitsiz, kendi kotalı tarifelerin internet tarifesi olarak satıldığı, "sınırsız görüşme" isimli cep telefonu abonelik paketlerinin 5000dakika konuşmayla sınırlı olduğu bir ülkeden sesleniyorum sana.

    insanları yağ kuyruklarında yaşattılar yıllarca, ekmek ve benzin kuyruklarında. kendileri yerken, bizi aç bırakıp rezil ettiler dağa taşa, kurda kuşa. sonra kepçeyle getirip kaşıkla bize vermeye başladılar, karnımız doydu sanıp güvenmeyi sürdürdük hepsine. sonra internet minternet derken teknolojiyle tanıştık, başta rezil, sonra düzgün, sonra da aptal uygulamalarla karşı karşıya kala kala internet kullanıcısı olduk. sonra da adil kullanım denen bok çıktı.

    uzağa gitme, sadece benden önce konuşanların yazı olarak bıraktıklarına bak biraz...

    şimdi anlıyor musun neden "adil kullanım" diye bir bok çıktığını sevgili sözlükçü arkadaşım. bak o zihniyet kendini gösterdi hemen. "aylık 50gb'lık ne yapıyorsunuz?" diye soruyor. "tanesi 800mb'tan kaç film eder" hesabı yapıyor. hem de bunu; tüm dünyanın bağlantı hızı konusunda gigabitlere taşınmış olduğu bir zaman aralığında soruyor. bu mantıktaki adamlar o mevkilerde oturduğu için adil kullanım diye bir halt var işte. "800mb'lık 5 film neyinize yetmiyor?" diyecek kadar salak tiplemelere yöneticilik koltuğu devredildiği için sen ve ben bu gerizekalı uygulamalara maruz kalıyoruz işte.

    ipsala'dan öteye geçirsen milletin kıçıyla güleceği bir düşünme algoritmasına sahip bu insanlar yüzünden "kota" diye bir bokla yüzyüzeyiz. adil kullanımmış, peh. en büyük adaletsizlik, senin gibi embesili oraya yetkili yapan yüzünden karşımızda bizim.

    hayata bir pringles kutusunun içinden bakarsanız, sadece basit bir yuvarlağa sığar her şey. onun dışında kalanları görme şansınız yoktur. iptv, htv, hdtv, voip, ultrahd vesaire gibi şeyler hep o çemberin, yuvarlağın veya dairenin dışında kalır pringles kutusuna kafanızı gömüp onun dışına bakamaz olduğunuzda. bir blu-ray film 25 veya 50gb boyunda oluyor, eğer merak ediyorsan sevgili embesil arkadaşım. hani şu "ne yapıyosunuz o kadar interneti, kapatsanıza musluğu" derken sorduğun miktar.

    hem zaten sana mı düştü benim ne indirip ne yüklediğimin çetelesini tutmak? düşün şimdi; sen bana gelip 18 koltuklu bir minibüs satıyorsun. ben günün birinde arkadaşlarımla toplanıp pikniğe gitmek için biniyorum, beni yolda durdurup "minibüse bu kadar insan binemezsiniz, siz minibüse bu kadar insanla binerseniz adil bir kullanım olmaz" diyorsun. sonra da benden sana insanmış gibi davranmamı bekliyorsun. var mı öyle tatava? senin o fındık kadar aklının üretebileceği üç beş fikir, olsa olsa bu kadar kokuşmuş olur işte. bu kadar leşsin, bu kadar embesilsin sen.

    50 gbyte neyimize yetmiyormuş... sttir git mal mısın nesin...

  • beşiktaş'ta öğrenci evi denilince durmak gerekir. bu zamanda beşiktaş'ta ev tutan öğrenci en kötü zengindir zaten. büyük ihtimalle babası da erdoğan'ı tanıyordur. neyse sayın cumhurbaşkanımıza afiyet olsun.

  • persona filmi hakkında (yukarıda bir kısmı alıntılanmış) şöyle bir itirafta bulunmuştur:

    "persona, yaratıcısını kurtaran bir yaratıdır. iki kez zatürree ve antibiyotik zehirlenmesinden mustarip bir hastaydım. kelimenin tam anlamıyla üç ay boyunca dengemi kaybettim... hastanedeki yatağımda oturup tam önümdeki kara bir lekeye baktığımı hatırlıyorum çünkü kafamı kıpırdatsam bütün oda dönmeye başlıyordu. artık hiçbir şey yaratamayacağımı düşündüm. bomboştum, neredeyse ölüydüm... bir gün birden, iki kadının yan yana oturup ellerini karşılaştırdıklarını düşünmeye başladım. bu tek sahneyi muazzam bir güç sarfederek not edebildim. sonra, birinin konuştuğu ötekinin sustuğu iki kadın hakkında çok küçük bir film yapabilsem -belki 16 mm- benim için o kadar zor olmayacağını düşündüm. her gün biraz biraz yazdım. öyle hastaydım ki uzun metrajlı bir film yapmak henüz aklımdan geçmiyordu. ama kendimi buna alıştırdım. her sabah onda, yataktan kalkıp masaya geçtim, oturdum, bazen yazdım, bazen yazamadım. hastaneden çıktıktan sonra, deniz kıyısına gittim. hâlâ hasta olduğum halde senaryoyu bitirebildim ve planı gerçekleştirmeye karar verdik. yapımcı çok anlayışlıydı. sürdürmemi, pahalı bir proje olmadığı için kötü olsa bile her an bırakabileceğimizi söyleyip durdu. temmuzun ortasında filmi çekmeye başladım. hâlâ hastaydım, ayağa kalktığımda başım dönüyordu (…) bir gerçeklik krizi beni düşüncemi açıklamaya yöneltti. gerçek nedir ve kişi ne zaman gerçeği söylemelidir? cevabı o denli güç geldi ki sonunda gerçekliğin tek biçiminin sessizlik olduğunu düşündüm. sonunda, bir adım daha ileri giderek, bunun da bir rol, bir cins maske olduğunu keşfettim. ihtiyaç duyulan şey bir adım ötesini bulmaktır."

    edit: güncelleme

  • basarili olmak icin gerekenler;

    - ıyi formul bilgisi, hatta cok saglam formul bilgisi. o kadar iyi olun ki isyerinde herkes resmen formullerle dansettiginizi ve milletin vlookup yazamadigi departmanlarda dinamik (kendini refresh eden) index match ve offset gibi formullerle belirli bir tarihe donup o tarih oncesi ve sonrasi bilgileri ayri ayri toplayarak performansi gosterebildiginizi bilsin, inanamasin. hayatiniz if statement olsun, gozu kapali pivot tablosu ve chartlar girin bu arada alt n+v+t ve alt+f1 ile. ınsanlara excel kullanirken mouse kullanmaya cok da ihtiyac duymadiginizi gosterin. filteri bile kisa yollarla girin. en cok kullandiginiz islemleri ( sum alma alt+= ya da average alma alt+m+u+a gibi) mouse kullanmadan yapin.

    -kesinlikle temel ve orta seviyede vba (bu aralar en cok kastigim). record tusu ile macro kaydetmekten soz etmiyorum bu arada.

    - dashboarding; yurtdisindayken youtube izleye izleye ogrenmistim. gercekten iyi oluyor pivot tablolarinin birbirine baglanmasi ile olusan dashboard gorunumu (bir tane pivotunuz varsa sakin ikinci pivotu yaratmayin, orjinal pivotu copy paste ile cogaltin. bu pivotlardan 4-5 tanesini pivot connections ile birbirine baglayip bunlara chart ve slicer girince performans dashboardunuz olacak). bazi dashboardlarim var hem istenen bilgiyi hem de dizayni verdigimden dolayi bazi meslektaslarim gorunce excel degil salesforce falan var saniyorlar ekranda.

    - kesinlikle excel’in gelecegi olarak gordugum powertool kismi; powerquery, powerpivot, powermap, etc. bir aralar korkunc kasiyordum ozellikle de power pivot kismina ama calistigim yer pek istemiyor. ben de sadece normal pivotlarda add to data model kismini kullaniyorum distinct count alabilirim diye bazi pivotlarda.

    - turkiye’de yine dashboarding ve powertools gibi az sallanan ama yurtdisinda calisirken falan insanlara gosterince herkesin size oha diyerek baktigi userformlar. bu kisim biraz vba biraz dizayn ile alakali ama gercekten youtube falan biraz kasin, feci isler donuyor. su kadar yillik is hayatimda gordugum en iyi kanallardan bir tanesi tiger spreadsheets, adam korkunc. bu adamin yaptigi isi biraz kopyalayarak calistigim her firmada terfi aldim sirf bu spreadsheetler yuzunden. asmis gitmis bir tip kanalin sahibi.

    bunun disinda bol bol da sql, visual basic falan calisin tamamsiniz.

    edit: mynda treacy, jon acampora gibi guzide insanlarin emailinglerine subscribe olun. excelcampus iyi niyetlidir, youtube’da bol bol oz du soleil izleyin,o asmis bir tip gercekten vloglarini izlerken herifin beyninin 6-7 adim sonrasinda dataya nolacagini dusundugunu anlayip bu nedir ua diyorsunuz. yine vbaisfun, excelisfun, wiseowl falan bunlar mesaj bile atsaniz yardimci olan excel unluleri youtube’da. leila gharani ses tonuyla biraz bogar (asla bir oz gibi geyik degil) ama korkunc offset kullandirtir size. tiger spreadsheet’in tum egitimlerini 3 defa izleyin minimum. bu saydigim insanlarin hepsi mvp microsoft office icin. mynda treacy falan her bir seminerinde gostere gostere giyer ben mvp’yim der ı excel yazili tshirtu ile. bu insanlarin emailing gruplarinda ve websitelerinde bazen bilgilerinin yuzde birini paylastiklari seminerler oluyor ucretsiz. agziniz acik izliyorsunuz. exceluniversity de bol bol ucretsiz seminer verir, mutlaka kaydolun, izleyin bu insanlari. aklima geldikce bu excel unlulerinin isimlerini guncellerim ama zaten youtube’a girince excelisfun ya da vbaisfun, wiseowl falan girip gorunce gerisi geliyor.

    bir de bulamadiginiz birseyi kafanizdan kagida dokun; how to find unempty cells in excel ya da subtotal unique criteria, pivottable options tabs gibi aramalar yapin. kafanizdaki soruyu google’a sorun emin olun vardir bir sonucu. ben eskiden sacmasapan bir sekilde bir kolondaki unique itemlar icin pivot tablosu girerdim. halbuki unique icin ayri formul var ( {=sum(1/countif(a:a;aa))} arrayi ile) ya da advanced filter var filter butonunun altinda. birsuru ornek var bu kafa yapisiyla ararsaniz bulup yapabileceginiz.

    bir de lynda.com ve udemy diyorum tabi giris seviyesi icin.

    edit2: tigerspreadsheetsolutions izleyin userformlar icin gercekten vba ile dizaynin icice gectigi bir serisi var adamin. asmis kendisini. su adamin yaptigi 10 derste anlattigi 300 dakika suren userform’u yapin ve bir dosyanizda kullanin benzer sekilde, yoneticinize falan arkadaslariniza gonderin “bundan sonra kullanici bilgileri bu sekilde doldurulacaktir.” falan diye, emin olun o yil terfi alirsiniz. ınsanlarin size bakisi degisir firmada “ su herifin var ya beyni db gibi calisiyor.” derler arkanizdan.

    edit3: tum excel bilgim belki excel’in yuzde 5’idir. uni turkiye, mba amerika, 2 yabanci dil vad, yurtici yurtdisi kariyer de var. 3 tane global dev olcekli firmada calistim, hicbirinde kendimden iyi kullanan gormedim exceli (vba yazanlar haric) ama ona ragmen maksimum yuzde 5 excel biliyorumdur diye dusunuyorum. gordugum en iyi kullanici bir ingiliz arkadasimdi isyerinde, o herif benden 300 kat daha iyiydi, sorunca yuzde 5 bile bilmem derdi.