hesabın var mı? giriş yap

  • istanbul`da yasiyorum;

    - her gun istanbul`un pis havasini kokluyorum
    - stresini cekiyorum
    - sigara ve alkol kullaniyorum

    dusunecegim son sey tahta kasigi elde yikamak olur, tesekkurler. elimden gelse halilari da bulasik makinasina sokar yikarim.

    debe editi: (bkz: #56975655)

  • sarıyer istinye polis merkezi 'ne el bombası ve otomatik tüfekle saldıran kişinin etkisiz hale getirildikten sonra maslak acıbadem hastanesine kaldırılması durumudur.

    2006 yılında gaspçılar tarafından göğüs bölgemden bıçaklandığımda 4-5 devlet hastanesi bir takım mazeretler ile beni tedavi etmeye kabul etmemiş ve her biri bir diğerine sevk etmiş durmuştu. nefes almakta zorlanırken istanbul turu atmıştım ambulans ile.
    yakınlarım yetkililere söylediğinde bizim yapacak bir şeyimiz yok hastanelere karışamayız cevabı almışlardı.

    el bombasıyla karakola saldıran adam kadar değerimiz yokmuş bu ülke için. en yakınındaki en güzel hastanede en güzel şartlarda iyileştirip sonra içeri alıp paşalar gibi bakarlar.

    valizimi toplamaya başlıyorum.

    bu da haber http://haber.mynet.com/…zine-saldiri-635704-guncel/

  • dün bi yerlerde rastladığım mükemmel ötesi şarkı.

    haydi gel lenin'le ol
    orurup kolhozlardan
    bakalım kollektif çiftliğimize
    oradaki partililer
    fişlenip birer birer
    gün gelir suçlanır troçkizmle.

  • dönercinin valiyi niye umursaması gerektiğini anlayamadığım hadise. tivitteki arkadaşın dediği gibi. vali halka hizmet eder halk valiye değil. bu arada dönercinin maskesi ağzında. vali eldiven niye yok diyor. lokantalarda eldiven takılmaz.

    cahil ve kibrinden uçan bir valinin yediği halt. senin ne görevin ne haddin böyle bir şey yapmak. ayrıca maskeyi burnunun altına takıyorsun. önce düzgün maske takmayı öğren. neresinden tutsan elinde kalıyor.

    edit: dönercinin maskeyi yanlış taktığını göstermek için öyle yapıyormuş, uyaranlara teşekkürler. bu arada validen özür gelmiş, iyi yapmış.

    edit 2 : lokanta genelinde değil, böyle döner, fırın etrafında falan eldiven takmak yok. erime ihtimalinden dolayı.

  • hayatımda sözlüğün olmadığı zamanlarda, 16 yıl içtikten sonra,
    15 mayıs 2011 akşamı yaptığım şeydir.

    benim 2 tane oğlum var, sevdiğim bir eşim var,
    çocuklarımını büyüdüğünü, kızlarla çıktıklarını, evlendiklerini, onların da evlatları olduğunu görmek istedim.

    sadece o kadar.

    bir akşam zort diye bıraktım, ardıma bile bakmadım, zerre de zorlanmadım. bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim.

  • uzulmesine uzuluyorsun da 7 cocuk nedir be teyze?

    bizi merhamet, sizi de cahilliginiz oldurecek.

    edit : asagida (#122747946) no'lu girdide arkadas laf atmis ve aynen su cumleyi kurmus;

    --- spoiler ---

    ben 3 çocuk da yaparım, 13 çocuk da yaparım. devletin sosyalliğini kaybetmediği hiçbir ülkede bu sorun olmaz. sosyal devlet dediğin, zor durumdaki ailenin nüfusuna bakmadan yardım yapmak zorundadır.
    --- spoiler ---

    devlet dedigin cebinde parayla gezen bir organizma degil. harcamalarimizdan vergi keserek ya da urettigini satarak butce olusturan bir sistem. sen keyfine gore bakamayacagin cocugu yapacaksin, sosyal devlet bu vergileri sana dagitacak, yapmasi gereken hizmetten geri kalacak oyle mi?

    ayak bile yorgana gore uzatiliyor. duygusallik baska gercekcilik baska. bakamayacagin cocugu dogurmayacaksin arkadasim.

    bunun ak parti ile alakasi ise bu iktidar doneminde yasamak cok daha zorlasti ve insanlar daha cok acliga maruz birakildi. ama bu gercek bile senin bakamayacagin cocugu dogurabilecegin anlamina gelmiyor.

  • kurye apartmana girince asansörün şalterini indiriyorum. 17 kat merdivenle çıkmak biraz kasıyor tabi.
    şaka şaka o kadar hain değilim!
    kurye asansöre bindikten sonra kesiyorum elektriği. sfsdgdsg

  • ingiltere, galler ve iskoç ritlerine bağlı toplam 300 bin üyesi haricinde, dünyanın çeşitli bölgelerinde ve tarihin farklı zaman dilimlerinde binlerce üyesi olan kardeşlik. sahip oldukları mitler, ritüelleri ve yeminleri dolayısıyla ilk bakışta ürkütücü görünseler bile aslında değillerdir. yardımsever bir birlikteliğin tohumlarını yüzyıllar evvel atmışlar ve bugün de sürdürmektedirler. keza, amerika birleşik devletleri'nde öksüz çocuklara, hür masonlar derneği tarafından yapılan bağışların 5 yılda 25 milyon dolarlık bir miktara ulaşması da bunun en büyük kanıtlarındandır aslında. sembolleri, tapınağın inşasında sorumlu olan ustabaşıların sahip olduğu bir gönye ve bununla ters bir kompozisyon oluşturacak şekilde yerleştirilmiş pergeldir. masonluğa kabul edilen kişiye ise sembolik olarak 24 inçlik bir çekiç hediye edilir, ki bu çekiçin 24 inçlik olmasının sebebi günün 8 saatinin tanrıya şükretmek, diğer 8 saatini sahibi olduğu işi, kardeşlerine ve kardeşliğe fayda sağlamak adına hakkını vererek yapmak, diğer 8 saatinde de tanrının emaneti olan bedenini dinlendirmesi gerektiğinin anımsatılmasıdır.

    süleyman tapınağı'nın inşasında görev alan, vasati 30 bin işçinin kendi aralarında kalfa-çırak ilişkisi ışığında şekillenen bir hiyerarşiye sahiplerdi ve hür masonların -başka bir deyişle farmason- bu hiyerarşisi 3 dereceden oluşmaktaydı. kendi içlerinde "operatif" ve "spekülatif" olarak ikiye ayrılırlar. operatif masonlar, ekmeklerini taştan çıkaran işçilerdir ve hür masonlukla alakaları olmayabilirdi. spekülatif masonlar ise, halk dilinde "godoman" olarak tabir edebileceğimiz para babaları, uzun lafın kısası "beyaz yakalılar"dır.

    insanlara korkutucu gelmesinin temelinde yatan şey ise, şüphesiz ki inisiyasyon törenleridir. bilhassa baş masonluk mertebesine yükseliş töreninde, süleyman tapınağı'nın baş mimarı olan hiram abiff'in öldürülüş sahnesi, locadaki masonlar tarafından canlandırılır. bir başka neden ise, ettikleri ketumluk yemininin ciddiyetini ve durumun hassasiyetini simgelemek için başvurulan yöntemlerdir;

    "bu kardeşlik yeminini bozarsan bedenin, suyun iki kez çekildiği bir sahile gömülecek ve evren'in yüce mimarı tarafından medcezir ile cezalandırılacak, kalbin yerinden sökülecek, dilin boğazının kökünden kopulacak ve bağırsakların deşilecektir."

    bu yemin törenlerinde mason adayına beyaz bir içlik giydirilir. beline üç tur zincir dolanır ve sol paçası sıvanır. üstadı muhteremin ve locanın karşısına bu şekilde çıkan ve masonluğu onaylanan kişi, bütün kıyafetlerini ve üzerindekileri lobide bırakmıştır ve üstadı muhterem ona şu soruyu yöneltir;

    "hür mason arşivlerine kaldırılmak üzere, maddi değeri olmayan metal bir eşya vermeni istiyoruz. arşivlerimize, diğer kardeşlerimizinkilerin yanına kaldırılacak."

    bunu duyan mason adayı paniğe sürüklenir, çünkü üzerinde bir içlik ve bir zincirden başka hiçbir şey yoktur. kendini kötü hisseder ve loca karşısında küçük düştüğünü hisseder. içeriye gittiği takdirde iğnesini ya da kol düğmelerini getirebileceğini söylemeye yeltendiği anda üstadı muhterem;

    "bu anı hafızana kazımanı istiyorum. içinde bulunduğun aciz ve utanç verici durumu. eğer ki bir gün kardeşlerinden biri, senin şu anda olduğun konumda olursa ve senden yardım isterse, bu yardımı bir saniye bile düşünmeden vereceğine artık eminiz."

    elbette bu insanların, bu kadar büyük sırların gizliliği karşısında edinmesi gereken bir savunma mekanizması da vardır ki, bunun adı "gizlilik"ten başka hiçbir şey değildir. kendi aralarındaki tokalaşmaları, bir nevi şifreleme taktiğidir. şöyle ki, iki mason karşı karşıya geldiklerinde ve bunu teyid etmek istediklerinde şöyle bir diyalog yaşanır;

    (tokalaşmalar, masonluğun derecesine göre eli sıkan kişinin baş parmağının,
    sıkılan elin işaret parmağının avuca bağlandığı yere bastırılmasıyla başlar.
    bu sinyali alan diğer mason, sorar.)

    - bu tokalaşmanın bir adı var mı?
    + elbette var.
    - söyleyecek misin?
    + adını bu şekilde öğrenmedim, bu şekilde veremem.
    - peki nasıl verebilirsin?
    + harfleri böler ya da sırasıyla veririm.
    - böl öyleyse.
    + ja.
    - kin.
    + jakin.

    diyalog sırasında işaret parmağının avuca bağlandığı noktaya bastıran kalfa mason,
    teyid işleminden sonra işaret parmak ve orta parmağın birleştiği noktaya basar
    ve "password accepted" tadında bir yeşil ışık yakar.