hesabın var mı? giriş yap

  • hayatım 2007 yılından beri sürekli inişte...

    2007 yılında 24 yaşındaydım, o yaşta sahip olunabilecek en prestijli işlerden birinde çalışıyordum,sevdiğim adamla evliydim ve ondan hamile idim...önce düşük yaptım bebeğimi kaybettim,sonra eşim için işimden istifa etmek zorunda kaldım,en sonunda da eşimin boşanma talebi ile karşılaştım...27 yaşına geldiğimde ne bebeğim ne işim ne eşim kalmıştı özetle...yılmadım,küllerimden doğmak için abd'de yeni bir hayata başlama kararı aldım,yok denecek kadar ingilizce bilgimle 9 ay dil okuluna gittim,döndüğümde halen toefl'dan gerekli puanı alacak ingilizcem yoktu,yılmadım türkiye'de çalışmaya devam ettim,gerekli skoru ve dolayısıyla gerekli kabulü aldım istediğim üniversite'den ama 27 nisan günü abd vize talebim,bu anlattıklarımın "mantıklı olmadığı" gerekçesi ile reddedildi.(vize yetkilisi kadının ince ince sorduğu sorulara verdiğim cevaplar neticesinde son 5 yılı özetlemek zorunda kalmıştım.)
    yine de iflah olmaz bir iyimser olarak, bardağın dolu tarafını görmek istiyorum: belki de gerçek anlamda "yeni ve güzel bir hayat" için,bir topun sert bir zemine ne kadar hızla çarparsa o kadar yükseğe çıkacağı mantığından hareketle, her şeyi kaybetmeye ihtiyacım vardır kim bilir...

  • ılık bir ibraninin sözüdür.

    musa'ya epey çıkışmıştı: ''tamam firavunu sevmeyebilirsin, nefret de edebilirsin ama saygı duyacaksın kardeşim. adam bu ülkenin kralı. hainliğin lüzumu yok.''

    şimdi o ibrani'yi değil, musa'yı hatırlıyoruz.

  • 1917 baharında bir gün, evsiz bir köpek yavrusu connecticut'taki yale üniversitesi'ndeki ordu eğitim sahasına girer. askerler köpeği sahiplenirler ve kısa kuyruğu nedeniyle ona stubby adını verirler.

    çok geçmeden stubby'nin oldukça zeki bir köpek olduğu anlaşılır. askerlerle birlikte yürür, tatbikatlara katılır ve askerlerin borazan seslerini öğrenir. daha sonra amerikan kuvvetlerinin bir parçası olarak tümen üyeleriyle birlikte seyahat eder.

    birliği fransa'da bulundukları süre boyunca dört büyük saldırı ve on yedi savaşa katılmıştır. stubby, birlikleri gelen bir topçu veya gaz saldırısı konusunda uyarmak için işitme duyusunu kullanarak nöbetçi olarak görev yapar. hatta kendine özel gaz maskesi bile yapılmıştır. stubby ingilizce ile almancayı ayırt edebiliyordu, bu da yaralı askerleri duyabildiği ve onlara yardım getirebileceği anlamına geliyordu.

    hatta bir keresinde stubby, almanca konuştuğunu duyduktan sonra bir casus keşfeder. bu düşman askerini pantolonundan yakalar ve yarattığı rahatsızlık şüpheye yol açtığı için casus olduğundan şüphelenen kişi yakalanır. bu cesaret eylemi nedeniyle stubby, bir komutan tarafından çavuş rütbesine terfi ettirilir. (amerikan silahlı kuvvetlerinde rütbe verilen ilk köpek) daha sonra savaşta stubby, müttefiklerin bayraklarıyla işlenmiş, özel olarak dikilmiş bir ceket giyer. almanya'nın yenilgisinin ardından askerlerini tebrik etmek için fransa'ya gelen başkan woodrow wilson'la bile tanışmıştır.

    görsel

    kahramanlıkları nedeniyle birçok madalya ile ödüllendirilen stubby, savaş sonrasi iki kez beyaz sarayı ziyaret etmiş olup 1926 yılında hayata veda etmiştir.

  • leonardo'nun çift `bushido` samuray kılıcı, raphael'in çift `sai`, michelangelo'nun `nunçaku` kullandığı ortamda, donatello'nun `bo` adı verilen dandik uzun sopayı kullanması haksızlığıdır. ne zaman donatello saldırıya geçse, sopası bir kılıç tarafından doğranmakta ve un ufak parçalara ayrılmaktadır. halbuki donatello'ya yapılan bu ayrımcılık, dikkatli rönesans kaplumbağası sevenlerin gözlerinden kaçmamaktadır. yazıklar olsun. bir katana'yı çok gördünüz donatello'ya.

  • 3 yasinda menenjit geçirip kör olmus, sonra 7 yasinda kendiliginden görmeye baslamistir tekrar. ama hayati boyunca talihsizlikler, acilar pesini birakmamistir. küçük kizini yine menenjite kurban vermistir. ve cenazesini kaldiracak parasi bile yoktur o zamanlar.
    hayatim adli otobiyografisinde geçen çok içli bir hikayedir bu: sabah saatin dördünde öyle ümitsizce para ararken, kendisi gibi fakir arkadaslarinin yardimlari da yetmezken ve cenaze masraflari için gerekli 10 frankin eksikligini hissederken bir adam laf atar arkasindan, "benimle birazcik eglenmek için ne istersin?" diye. "10 frank" der o da. küçük bir otele giderler. yabanci 10 frank'i pesin verir hatta. ve yapamayacagini anlar o zaman edith. aglamaya baslar adamin karsisinda; ve hikayesini, çocugunu kaybettigini, topraga verecek parasi bile olmadigini anlatir. ve adam parayi alarak gitmesine izin verir...
    söyle yazar piaf (ki fransizca serçe demektir piaf): "iste, bugüne kadar darda kalanlara en ufak bir karsilik bile beklemeden yardim etmemin asil nedeni bu adamdir. peki, bu adam bana bir fahise gibi davranmis olsaydi... belki de bugün birçok insanin vücudunu, birçogunun da ruhunu son anda kurtaran biri olmayacaktim. bugün dahi, bana başkalarina yardim etme duygusunu saglayan bu insana minnettarim".
    bilmiyorum, hislenirim ben...