hesabın var mı? giriş yap

  • çok ilginç ve garip bir olay bu. 1974'te ünlü ve zengin bir aile olan ve bir yayımcılık şirketine sahip olan hearst ailesinin kızı patty hearst symbionese liberation army tarafından kaçırılır.. aylarca gözü bağlı bir dolapta tutulur.. tecavüz edilir.. bu sırada ailesinden manyak manyak fidyemsiler isterler, misal amerikadaki bütün fakir insanlara yiyecek dağıtımı, veya bu slain istediği bokların bu şirket tarafından yayınlanması... zavallı hearst ailesi de bunları yerine getirmeye çalışır ama güçleri yetmez tabi, zıçarlar. bu arada, sla basına periyodik olarak çeşitli kasetler gönderir.. patty'nin ağzından.. pattynin bu kasetlerde gittikçe sla'ye sempati duymaya başladığı belli olur. ve günün birinde patty hearst'in elinde eşşek kadar silahla sla bayrağının önünde bir fotoğrafı yayınlanır. bundan sonra da bir silahlı banka soygununda patty de yer alır.. tabi herkes dumura uğrar... hala merak edilmektedir patty gerçekten bunlara katıldı mı gönlüyle, yoksa baskı mı yapıldı, yoksa geçirdiği psikolojik dumurdan aklı mı döndü.. patty hearst sonra aktör falan oldu, aklı başında bir kadın oldu, bu senenin başında da clinton sayesinde affoldu.

  • şimdi bi tane kız gelip "hafif kaslı erkekler iyi, çok kaslı olmasın :s :s" diye hafif kaslı bir vücut resmi atacak. attığı vücut 3 sene çok sıkı diyet uyku ve antremanla anca yapılabilecek olacak.

    kendi yorumum da şu önemli olan kas değil frame, postür.

  • yer : karakoy/tramvay

    kahramanlarimiz bir kari-koca

    karakoy'den geciyor olmamiz sebebiyle bayan kisimizin aklina karakoy güllüoglu gelir ve olaylar gelisir:

    - off canim acayip baklava cekti tahsin...
    - gel alalim hayatim.
    - hic sevmem ki ben
    - ama canim çekti diyorsun ya...
    - tamam da sevmem biliyorsun tahsin
    - kafam almiyor hayriye... valla almiyor....

  • "paris, teksas’ı yönettiğim zaman (...) new york times’tan, los angeles times’a kadar pek çok yerde ‘buna ihtiyacımız yok.’ gibi yazılarla karşılaştım. amerikalılar kendilerine dışarıdan gelen bir bakışa değer vermiyorlar. hâlbuki avrupa’da birbirine o kadar yakın gelişmiş kültürler var ki, bizler birbirimizi eleştirmeye açığız. amerika ile avrupa’yı veya almanya’yı karşılaştırdığım zaman beni ümitlendiren bir şey var: burada insanlar en azından sorunlar üzerine konuşabiliyorlar. buradaki kültür konuşmak ve sorunları çözmek adına daha açık. ancak amerikalılar dışarıdan görülmeye açık değiller. belki de kendi kültürlerini en üst düzeyde kültür olarak, amerikan sineması etiketiyle pazarlamalarının nedeni de bu."
    (bkz: wim wenders)

    edit: güncelleme

  • türkiye son 15 senedir iyi bir voleybol ülkesidir. özellikle son 10 senedir kulüpler bazında avrupa'nın en domine ülkesidir. fenerbahçe'nin 2009-10lu yıllardan itibaren başlattığı yatırımlar, aldığı avrupa ve dünya şampiyonlukları, gamova, ze roberto, fofao, pequeno, fabiana, logan tom, yeon kim, christiane fürst, skowronska, sokolova gibi dünyaca ünlü isimlerin getirilmesi, vakıfbankın da bu atılıma ayak uydurup dünyaca ünlü isimler getirmesi ile yeni nesil voleybolcular italya ve rusya'dan daha çok türk takımlarına gelmeyi hedefler oldu.

    voleybol ülkesi lafını bize yakıştıramamayı sadece italya ve rusya'ya göre geç açılmamıza bağlayabilirim ama 10 senedir zirvedeyiz. 1-2 senelik atılım değil.