hesabın var mı? giriş yap

  • %100 çalışan bir tekniği açıklıyorum.

    kız denizde yüzüyor diyelim hemen ağzınıza bir sigara koyup sigarayı ıslatmadan suya girin. çenenize kadar suya batın, kıza usulca yaklaşıp

    -pardon ateşiniz var mı diyin

    kız o dakka size vermezse gelin beni bulun

    (bkz: at fav'a bekle)

  • baslik: beyler dogum yerimi anamin ami olarak

    1. evet beyler siirt olan dogum yerimi anamin ami olarak degistiriyorum. sorularinizi alayim ?

    2. ananin ami il olacak kadar buyudu mu?

  • * arkadaşlar son durumu aktarmak boynumun borcu. :)
    amfi çıkışta beni işten aldığında, sevindirik olmuş gözümün içine bakıyorken, üstelik beni hala ekşide olan bitenden habersiz sanıyorken, (saat 17:30 civarı gördüm bu arada*) o heyecanla acele acele bir şeyler karalamak istemedim. (kendisini yarım saat kadar hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi kıvrandırıp, beni ekşiye girmem için dolaylı yollardan yönlendirme çabalarıyla eğlenip, birazcık işkence ettikten sonra) o yanımdayken vereceğim cevap sözlükteki cevaptan daha önemliydi haliyle, ama sonucu merak edenleri de daha fazla bekletmek istemedim... gerçek cevabım odun gibi olmadı yani endişelenmeyin. :)

    tabii amfinin daha anneyi, babayı, iki tane abiyi ikna etme faslı da var.
    bizim birbirimizi her halimizle tanıyacak zamanımız oldu, kelimelere döküp soru-cevap beklemeye ihtiyacımız yok artık zaten, sorular da cevaplar da belli. bundan sonraki süreç tamamen kısfmet.

    diğer taraftan, ofiste cuma gününün sonuna doğru gelen muazzam mutlulukla, hadi artık çıkalım gidelim modunda ekşide oyalanayım derken; "abla evleniyonuz mu, evet dedin mi yenge, çocuğun adını ne koyacaksınız, çeyreğimi aldım bekliyorum" temalı mesajlarınızı görmesem ve "o_o noluyo len" dumuruyla linkleri takip etmesem, gerçekten de entryi açıp okumaya durumum olmazmış. başlığın taşınmasına rağmen up'layan, mesajlarıyla entryleriyle desteklerini ve sevgilerini ileten herkese teşekkür ediyorum.

    düğün hediyesi olarak bize harika bir anı bıraktınız zaten, çeyrekleri çocuğun sünnetine falan saklayın.
    entryleri tekrar tekrar okuyup kopuyorum, ve uzun zamandır bu kadar sandalyeden düşercesine güldüğümü hatırlamıyorum gerçekten. :)

    son olarak amficiğime hayatımın badisi olduğu için teşekkür ediyorum.
    iyi günde ve kötü günde beraber olmaya devam edeceğiz.
    so say we all.

  • gerçek isveç böyle değil arkadaşlar. bize ne gösterilse ona inanıyoruz. misal isveçli pilotlar çok güzel, güler yüzlü mutlular. evet çünkü bunları görüyoruz. ama gerçekte böyle mi? hayır hepsi öyle amk. hepsi güzel mutlu ve güler yüzlü. sikim böyle hayatı.

  • nesine şaşırıldığını anlayamadığım kuyruklar.

    yani hiç kimse size ülkedeki tepeden tırnağa bütün insanlar açlık sınırının altında yaşıyor demiyor ki şaşırıyorsunuz.

    ülkenin yüzde 60'ından fazlası yoksulluk sınırının altında yaşıyor diyoruz.

    bunları alabilecek insanlar da var evet biliyoruz ama çoğunluk değil işte.

  • romantik romantik öpüsürken:

    + benim gözlerim acik ha, sinsi gibi.
    - ... <allahim sen sabir ver>

  • yes minister'da şu şekilde işlenmiş olan hükümet pratiği:

    james hacker: when am ı going to do all this correspondence?
    bernard woolley: you do realize you don't actually have to, minister.
    james hacker: don't ı?
    bernard woolley: not if you don't want to. we can draft an official reply.
    james hacker: what's an official reply?
    bernard woolley: ıt just says "the minister has asked me to thank you for your letter"; then we say something like "the matter is under consideration", or even, if we feel so inclined, "under active consideration."
    james hacker: what's the difference?
    bernard woolley: well, 'under consideration' means we've lost the file; 'under active consideration' means we're trying to find it.

    türkçesi:

    bakan - bu kadar yazışmayı ben hangi ara yapacağım?
    müsteşar - yanıt vermek zorunda olmadığınızın farkındasınız değil mi bakanım?
    b - değil miyim?
    m - istemiyorsanız hayır. her zaman bir 'resmi cevap' yollayabiliriz.
    b - resmi cevap nasıl oluyor?
    m - önce 'bakanlık mektubunuz için size teşekkür eder' gibisinden bir şeyler söylüyoruz, sonra ya 'konuyla alakalı inceleme başlattık' diyoruz, ya da, o da eğer cidden lüzum görürsek, 'konuyla alakalı fiili inceleme başlattık' diyoruz
    b - ikisinin arasındaki fark ne?
    m - valla 'inceleme başlattık' dosyayı kaybettik demek, 'fiili inceleme başlattık' dosyayı bulmaya çalışıyoruz demek.

  • türkiye'den bilim adamı çıkmamasının sebebini, sosyal bilimlerle alakalı bölümler okuyan öğrencilere verilen üç kuruşluk paraya bağlayan bir düz adamın tespiti. bu ülkeden bilim adamı çıkmamasının sebebi, tam olarak sana bu kadar yüzeysel ve boş düşünmeyi aşılayan yetiştirme tarzı oluyor.

    ayrıca tübitak'ın düzenlediği yarışmalara baksaydın, o aşağıladığın alanlarda da proje hazırlayan öğrencilerin olduğunu görürdün. havaya dağıtılmıyor o paralar yani.

  • (bkz: öncelikle aramaya inandım)

    geçen radyoda rhcp çalınca, şarkı bittikten sonra dedim ki spotify'dan biraz rhcp dinleyeyim, zira uzun zamandır dinlememiştim. bir kaç şarkı üst üste (tesadüfen) kaliforniya lafını duyunca, zaten bir albümlerinin adı "californication" olunca, ulan dedim, anthony neden bu kadar kaliforniya diyip duruyor, nedir bu kaliforniya sevdası?

    bu durumun arkasında sakin'in ilk albümünün isminin hayat olmasının sebebi gibi bir hikaye var mı diye düşündürtmedi değil. bilenler bilir, sakin'in ilk albümündeki bütün şarkı sözlerinde hayat vardır, albümün adı buradan gelmiştir. yok ulan tabi öyle değil ama 3 şarkısı haricinde bütün sözlerde hayat geçer. neyse konumuza dönelim.

    merak edip öğle aramda gizli işsiz olarak araştırmaya başladım. önce a-z lyrics adlı web sitesinde california diye aratıp rhcp olanları listeledim.

    (bkz: dani california)
    (bkz: californication)
    (bkz: parallel universe)
    (bkz: around the world) - bunda alabama'yı da anıyor reyiz.
    (bkz: the getaway)
    (bkz: sick love)
    (bkz: readymade)
    (bkz: tear)
    (bkz: emit remmus)

    böyle bir sonuç bekliyordum açıkçası, ancak nedense beni tatmin etmemişti. daha fazlasını bulurum ümidiyle rhcp'nin bütün sözlerini araştırmaya başladım. ama a-z lyrics, manyak gibi şarkı sözlerini tek tek açıp aramamdan rahatsız olmuş olacak ki ip'mi blokladı. bu işte bir iş vardı. iyice kıllanmıştım.

    merakım gittikçe artıyordu, dolayısıyla google'da farklı şekilde aramaya başladım. ve araştırmalarım sonucunda, hikayenin ne olduğunu ortaya çıkaramasam da, herkesin bu durumun farkında olduğunu hatta mtv'nin olayı iyice dalgaya vurduğunu buldum:

    http://www.mtv.com/…nia,songs%20(give%20or%20take).

    işin reddit boyutunun da var olduğunu öğrendim. hayır arkadaşlar, bu reddit'te görüp buraya taşıdığım bir şey değil. emeğe saygı lütfen.

    https://www.reddit.com/…s_california_has_been_said/

    reddit'te de benim kafada bir eleman aynı şekilde aramış taramış ve 23 defa geçtiğini bulmuş. ek olarak, bu kaliforniya referansları mevzusu grup için bayağı bayağı bilinen bir dalga malzemesiymiş. öğrenince ufkumu iki katına çıkarmadı tabi, ama beni epey şaşırttı.

    burada da benim yaptığım araştırmayı çoktan yapmış bir arkadaşın linkini bulabilirsiniz;

    https://www.quora.com/…n-them-and-can-you-list-them

    daha bombası, aşağıdaki linkte de rhcp'nin referans verdiği bütün yer adlarının yer aldığı grafiği bulabilirsiniz:

    https://adiabat.wordpress.com/…d-hot-chili-peppers/

    son olarak da bu kadar rhcp'den bahsetmişken, performanslarını koymamak olmazdı:
    https://www.youtube.com/watch?v=z0axjuy1_gy

  • sanirim izledigim en guzel filmlerden biri.. daha dogrusu filmden ziyade bir masal bu. benim gozumde sinemanin tiyatroya karsi olan en buyuk avantaji, anlatimda izin verdigi kocaman bir serbestliktir ve bu film bu konuda ders olarak gosterilebilir.

    "destiny cannot be denied." tagline'i ile gordugumuz film basindan sona kader unsurunun hakkini veriyor ve cocukluklarindan beri birbirlerine asik olan otto ve ana'yi filmin son karesine kadar kaderin ellerinde bir orayaaa bir burayaa savrulurken goruyoruz.

    aman diyim spoyler.

    filmi saheser yapansa ne tek basina senaryosu, ne de tek basina tarantino vari duzensiz bir ilerleyise sahip olmasi. bu filmi gozumde saheser yapan sey yonetmeni julio medem'in muhtesem anlatisi, siir gibi ilerleyisi ve kusursuz diyaloglari. filmin bu destansi ilerleyisi, rahatsiz etmeyen bir detay manyakligiyla birlesiyor ve bir karakterin cocukken soyledigi bir cumle buyudugundeki halini aciklayabiliyor. bu, hic de zorlama olmamis, cuk oturmus. film yer yer adeta kendisine gonderme yapiyor ama bunlari ilk izleyiste yakalamak imkansiz. bu yuzden tamamen ayni kareler, ayni cumleler ilk izleyiste farkli, ikinci izleyiste farkli bir anlam kazaniyor.

    yonetmeni kadere inandigi icin, ki nacizane fikrimce hepimiz sadece kendi kaderimizi yasamaktayiz, filmde de kader unsuru cok on planda. otto ve ana'nin tanismasi bile "eger adamin ayakkabisi topu dogru yone vursaydi, o zaman alanda kalmis olurdum ve kalede topu tutabilirdim. herkes beni kutlardi, ama isler boyle gitmedi" cumlesi ile verilmis seyirciye. keza buyuduklerinde ana ve otto'nun sirt sirta birbirlerinden habersiz bir sekilde bir kafede otururken, ana'nin eski ogretmeniyle kader hakkinda muhabbet etmesi, cocuklarin biri annesiz, biri babasiz oldugu icin birbirlerini anne ve baba yerine koymalari, otto'nun karisini aldaymaya meyilli babasinin kendine es olarak ana'nin annesini secmesi, ana'nin annesinin bu aldatmaya meyilli babayi yine ayni isimli bir adamla aldatmasi, ana'nin annesinin ihanetini laponia isimli bir dukkanda ortaya cikarmasi, ana'nin yasli otto'yu bulmasi, otto'nun yasli otto gibi pilot olmasi, bunca yil hic gorusmedikten sonra tekrar laponia'da bulusmalari, daha dogrusu bulusamamalari... ve daha nice detayla kadere surekli bir selam cakmakta filmimiz.

    filmde ayrica surekli ucma unsuru gozumuze gozumuze sokuluyor. pilot otto (otto il piloto), otto'nun isim babasi otto'nun pilot olmasi, ayrica kendisinin de pilot olmasi, filmin ucak enkaziyla acilmasi, surekli ucma fikirleri, otto'nun ana icin okul bahcesine yuzlerce kagit ucak atmasi, ana'nin ogretmenliginde sinifinda kagit ucak yakalayip heyecanla icinde not aramasi vs. bence cok tatli bir detay kumesi olusturmus.

    filmin kendi kendine pas atmasi da ilginc. baslarda otto ve babasi konusurken "ornegin benzinin biterse yolda kalirsin" diyor, daha sonra (aslinda daha once) uzun yolda benzinleri bittiginde yolda kaliyorlar, baba baska bir kadinla benzin almaya gidiyor, daha da (aslinda daha da once) sonra baba anneyi terkediyor ve otto annesine sarilip o yolda benzinlerinin bitmesine ithafen "seni daima sevecegim, ve eger benim benzinim biterse olecegim" diyor. daha daha da sonra otto pilot olmus ucarken benzini bitiyor ve malesef cakiliyor. lakin bu cakilma sonucu olen otto olmuyor.

    'cesur ol, cesur ol!', 'geceler boyu gunesi izleyip seni bekleyecegim', 'yasamin devreler halinde surmesi guzel. ama benimki tek devreli, o bile tam degil. en onemli kismi eksik..', 'ben neden olmedim?' gibi akillarda yer eden replikleriyle, guzel senaryosuyla, onun muhtesem islenisiyle, sahane anlatimiyla, hazin ve sert, ama beklenen sonuyla, otto'suyla, ana'siyla destansi bir film.

  • 1 hafta içerisinde thy-halkbank-ziraat bankası gibi kurumlara atanacak kişilerin istifasıdır.