hesabın var mı? giriş yap

  • türcülük, insanın sahip olduğu bir ön yargıdan başka bir şey olmaksızın, insan türünün diğer türlerden daha üstün olduğunu var sayar. bu bilinçli bir söylem olmak zorunda değildir. insanlığın içine işlemiştir, her bir ediminde dışa vurulur. bu anlayış açıkça, insanın, insan hayatının ve insan haklarının diğer türlerden, hayatlarından ve haklarından daha önemli olduğunu ilan eder. bu durum doğal, hatta evrimsel bir dürtü olarak görülebilecek olsa da, eğer herhangi bir ahlaktan bahsedeceksek, türcülük ilk olarak kurtulunması gereken tutumdur. çünkü diğer türlü üzerine çalışılan her türlü ahlak, belli bir biyolojik türün öncelikleri ve dert edindiği rastlantısal noktalar etrafında şekillenen ve mevzubahis türün ilgilerini koruma altına almaktan başka bir işe yaramayan normatif önermeler bütünü olmaya mahkum kalır. ki ahlak, bir insanın belli bir zümrenin ayrıcalığı için çalışmasını isteyebileceği son şeydir.

    tarih boyunca neredeyse bütün ahlak sistemleri insanı merkeze almıştır. 20'nci yüzyılla birlikte çevre etiği ve hayvan hakları gibi konular sıklıkla çalışılmaya başlasa da, binlerce yıllık oturmuş tavrın değişmesi, teorik olarak kabul edildiği takdirde bile, pek mümkün değildir.

    türcülüğün temel problemi, hiçbir rasyonel temele dayanmamasıdır. barındırdığı ön yargılar açısından cinsiyetçilik ya da ırkçılıktan hiçbir farkı yoktur. bugün insanların büyük bir kısmı cinsiyetçiliğin ve ırkçılığın tam anlamıyla manasız olduğunu anlamış olsalar dahi, olası bir kızgınlık, bir parlama anında kafalarının içine işlemiş, çünkü içinde yetiştikleri, cinsiyetçi, milliyetçi ve ırkçı düşüncelerle karşı karşıya kalabiliyorlar. türcülük, bir şekilde bırakılan bir ön yargılar grubu olduğu takdirde dahi, bu durumu kişiye fazlasıyla yaşatacak kadar sorgusuz bir şekilde kabul edilmiştir. türcülük, açıkça, pek doğaldır. insan tabi ki insanı, ailesini, arkadaşlarını diğerlerinin önünde, özellikle de bir zürafanın, bir yılanın ya da bir güvercinin değerinin üzerinde görecektir. bunların altındaki temel motivasyon insanın işine yarayan ve kendisini daha iyi hissettiren şeylere olan yatkınlığıdır.

    türcülük bu gibi primitif noktalarda büyük problemlere yol açacak bir yerde, zaten, değildir. ama günümüz et /tavuk/balık ve hayvan yan ürünleri endüstrisinin bu hale bu kadar tepkisiz, yüzsüzce ve utanmazca gelmesinin altında yatan türcülük, insanlığın en büyük ahlaki problemidir. türcülüğe yönelik bu gözü kapalılık, daha önce de belirtildiği gibi, diğer bütün ayrımcı ahlaki tutumlara sebep veren yegane ögedir. beslenme için diğer hayvanları öldürmek belli bir şeydir, onları öldürmek için üretmek ve öldürüldüklerinde maksimum verimi verebilsinler diye yaşatmak başka bir şey.

    kobe eti denen, herkesin peşinde koştuğu 150 gramlık porsiyonu 200 dolar civarında olan nanenin elde edildiği hayvanlar şöyle yetiştiriliyor. kitlesel tavuk üretimine girmeye hiç gerek yok. bu ve benzeri video'ları izlerken rahatsız hissetmeyebilirsiniz. zaten türcülüğün bu derece egemen olduğu bir zaman ve kültürde bir şey hissetmemeniz normal. ama burada önemli olan bir şey hissetmeniz değil, bu ve bunun gibi durumların hiçbir ahlaki açıklamasının, hiçbir mantıklı zemininin olmadığını görebilmeniz. ancak bu takdirde türcülükten, türcülük sayesinde dünyaya ve ekosistemlere verdiğimiz zarardan dönülmeye başlanabilir, gerçek bir altruizm'e ve her bir canlı tür için daha kaliteli hayatlara ulaşılabilir.

    tabi burada ahlaktan bahsettiğimiz her an karşımıza çıkan, çizgiyi nereye çekeceğimiz sorusu ortaya çıkıyor. hayvan ürünleri endüstrisi ne noktada var olmaya devam etmeli, diğer türleri kendi türümüzden farksız gördüğümüz zaman onlara olan sorumluluklarımızın sınırını nerede çizmeli? bu gibi sorular içerik dahilinde, o anki dinamikler gözetilerek cevaplanmak durumda tabi ki.

    zaten hele durun. eğer sonsuza yakınsamıyorsa, daha o noktaya ulaşmaya bir hayli var.

  • #65569608 bu entry'i tamamlamak gerekirse yazar anne ve babasını nazi kamplarında kaybetmiştir. -e harfi eux yani 'onlar'ın temsilidir. yazarın deyimiyle ''bir gün hayatımın nasıl bir roman olduğunu anlayacaksın''

  • virüsle, pandemiyle alakası olmayan ve tamamen insanların yaşam tarzına müdahale etmek amacıyla alınmış olan karardır. rüzgar ekmekten başka bir şey değildir.

  • msn rüzgarının estiği yıllar. whatsapp portakalda vitamin, facebook var mı emin değilim..
    hatırlarsınız; kanka kız msn'si var mı? sorusunun sorulduğu yıllar.

    oyun_bozan@hotmail.com adresiyle fırtınalar estiriyorum..
    serpil'le tanıştık. fransa'da yaşayan gurbetçi bir ailenin en büyük kızı.
    zalimguzel@hotmail.fr

    bütün gün serpil'le konuşuyorum. yatıyorum serpil, kalkıyorum serpil. 1 ay sonra o malum şarkı patladı..

    "zaaalim, oyunbozaan. sen de, bu büyü de yalan."

    ''yok artık!! böyle tesadüf mü olur?'' dedik ve aşık olduk.
    o zalim, ben oyunbozan..
    o fransa'da, ben türkiye'de..
    ancak her aşk gibi kısa sürdü ve ayrıldık..
    ----------------------

    yıllar geçti. biz büyüdük, msn tarih oldu.. bir gün serpil ekledi facebook'tan ve yine konuşmaya başladık..

    - biliyor musun? türkiye'ye her gelişimde seni aramak istedim ama bir türlü cesaret edemedim. beni unutmuş olmandan korktum..

    + seni unutmak mı? deli misin sen?
    aylarca yazmanı bekledim. fotoğrafına bakıp içtiğim günlerin sayısını ben bile bilmiyorum.
    ne unutması serpil? anahtarlığımda bile senin resmin vardı. eve girerken seni görüyordum, evden çıkarken seni..
    ne unutması??

    bir hafta sonra malum şarkı patladı..
    " eve senle dönüyorsam, evden senle çıkıyorsam, yine de doyamıyorsam, aşksın.."

    birkez daha başladık, hiç ayrılmamak üzere.
    ama nerdee?
    2 hafta geçmeden, savrulduk gittik yine..
    ------------------------

    aylar, yıllar geçti.. sayısız kez sarhoş, sayısız kez aşık oldum. aldattım, aldatıldım. terkettim, terkedildim..
    unuttum, unutuldum..

    bir gece serpil aradı. türkiye'ye gelmiş, çok özlemiş..

    - gitmeden görüşelim, mesela çarşamba akşamı.
    + çarşambaya çok var. ben de çok özledim. yarın akşam görüşelim mi?
    -bugünkü gibi yağmurlu olmazsa olabilir. haberleşiriz..

    yarın, tıpkı dün gibi yağmurluydu.. yine de buluştuk..

    sarıldım, sımsıkı sarıldım.. ilk kez, rüya gibi, yıllar sonra..
    sarıldık, yağmur durdu, ağladık..

    - artık yağmur yağmaz, sarıldım sana..
    + bırakma beni.

    2 hafta sonra malum şarkı patladı..
    " sana sarıldığım an, yağmur duracaktı.. "

    gel de yeniden aşık olma! ömrümün en güzel iki haftasını geçirdim. güldüm, sevdim, sevildim.. bir daha hiç bırakmamak üzere tuttum ellerinden..

    ancak yalnızca 2 hafta sürdü. önce gitti, sonra bitti.. her zamanki gibi..
    -----------------------

    dün yine aradı. haftaya türkiye'de olacakmış ve bu sefer beni almadan gitmeye hiç niyeti yokmuş..

    " gelir misin? " dedi, " hiç düşünmeden. " dedim..

    hazır olun. yeni albüm kapıda..

  • ekrem imamoğlu büyük düşünen bir insan, tevfik göksu'yu düşüneceğini sanmıyorum.

    tevfik göksu, icraatleriyle değil de asılsız iddialarıyla tanınmış bir insan. üstelik bundan rahatsızlık duymuyor. ekrem imamoğlu'nun, "sizce tevfik göksu söylüyorsa doğru mudur?" demesinin sebebi de o. "yine ne iddia edecek?" diye merak eden varsa izleyebilir, diğer türlü zaman kaybı.