hesabın var mı? giriş yap

  • sırf bu dizi ve jimmy hatrına 32 yaşımda iş güç sahibiyken sınava girip hukuk okumaya karar verip, gece-gündüz-yaz-kış demeden alttan-üstten-yandan ders alıp 2 sene 10 ayda 4 yıllık fakülteyi bitirerek avukatlık stajını yapabilmek için 657 sayılı devlet memurları kanunun 24 aylık babalık iznini kullanabilmek adına 3 yıldır çocuk yapmayı erteleyip mezuniyete 2 ay kala corona virüsü salgını nedeniyle siki tutmuş eğitim öğretim sistemi yüzünden mezun olamama ihtimalim eşliğinde az önce 5. sezon 6. bölümü izledim.

    emeği geçen herkesin amk.

  • yıllarca posterleri odamın duvarlarını süsledi...

    yok yahu dinlediğimden falan değil. aklım sıra dalga geçmek için. ben ağır metalciydim. elimde gitarım, saçlar belime kadar, aman da ne karizmatiktim. ama o öyle miydi? bıyıklı bi kıronun tekiydi gözümde. beni ziyarete gelenler "bu posterler ne lan? hahahah" falan derdi. bakıp bakıp gülerdik o komik resimlere. aykırıydım ya ben, espiri anlayışım da aykırı olmalıydı... eh kendi çapımda çok ekmeğini yedim bu salaklıkların itiraf etmeliyim.

    şimdi şu adamın alçak gönüllülüğüne bakıyorum, belki de o zamanlar odamın halini görse en çok kendi güler, posterleri imzalardı. yorumculuğuna bakıyorum, ulan allahına kadar okuyor. hoşgörüsüne bakıyorum, evliya mübarek...

    kusura bakma müslüm baba. bir cahillik ettik. kusura bakma...

  • valla bi ekmek kasasının altına bi bilgisayar koyun. sonra bi sopayla kasanın ucunu kaldırın. sopaya ince bi ip bağlayın ve uzakta bi yerde gizlenip beklemeye başlayın. açıkta bilgisayar gördüğünü sanan redhack hayvanı hemen gelecektir. kasanın altına girdiğinde ipi hızla çekin. tebrikler redhacki yakaladınız. emin olun benim yöntemim bazılarınınkinden daha güvenilir.

  • çalıştığım için karanlıkta evden çıkıp, karanlıkta eve dönen biri olarak aydınlığımı çalanlara ''allah belanızı versin, gözünüzdeki ışığı alıp dünyanızı karartsın'' diye dualar ettiğim uygulama.

  • izmir'deki bir yazılım firmasına yazılım test pozisyonu için iş başvurusu yapmıştım. mülakat öncesi test senaryoları oluşturmam için doküman gönderdiler. senaryoları oluşturup gönderdim ve mülakat yaptık, mülakat bitiminde biz sizi arayacağız diyerek sonlandırdılar ve aramadılar, yaklaşık 1,5 sene sonra aynı firmanın açık iş pozisyonunu görerek yeniden başvurdum (kaşınmışım demek ki) ve yine aynı dokümanı gönderdiler senaryolar hazırlamam için. daha önceden gönderdiğim senaryoları bularak küçük değişiklikler yaptım ve tekrar gönderdim. tekrar mülakat yapıldı ve mülakat sırasında "senaryoları güzel hazırlamışsınız, daha öncede mülakat yapışız sizinle neden o zaman sürece devam etmedik" diye sordular. "arayacağız dediniz aramadınız" dedim. mülakat bitti ve yine biz sizi arayacağız dediler, ve yine aramadılar :)

  • aslında bilmeseniz çok da şey kaybetmeyeceğinizdir çünkü galaksimizin adı galaksidir.

    galaksi eski yunanca'da sütlü demek (galakt, glakt gibi kelimelerle laktoz, laktik asit gibi terimlerin nereden geldiğini görebiliriz)

    romalılar galaxias kyklos (süt çemberi) şeklinde almıştır. latincesi de via lactea yani süt yoludur. aynı sebepten ingilizce'de de milky way (sütlü yol) denir.

    peki türkler neden samanyolu demiştir? çünkü farsçada 'kahkaşan' saman kubbesi demek olduğu için. çoğu asya ve afrika ülkesi saman çemberi, saman yolu der. en eski kaynak bir ermeni miti olan saman hırsızının samanları çalarken gökyüzüne saçtığı inancıdır.

    kuzey ülkelerinin bazılarında 'kış yolu' denir. uzak asya'da 'gümüş dere' denir vs.

    dolayısıyla 'bizim' türklerin galaksi adıyla norveç galaksisinin adı aynı değildir. galaksimiz derkenki 'biz' insanlık olarak galaksimizin adı anlamında sorulmadığı için doğru soru: "bizde galaksiye ne isim verilmiştir?" olmalıdır. diğer türlü computer'ımızın adı nedir gibi bir soruya bilgisayar cevabı vermek gibi oluyor.

    neyse, bana niye denk gelmiyor bu sokak röportajları ağzının payını vermek istiyorum herkesin.

  • budizm'e göre gerçek aşkın dört unsuru vardır.

    birinci unsur, maitridir. yani, sevdiğimiz insanın hayatına mutluluk getirebilmektir. burada vurgulanan şey, mutluluk getirme isteğimizden ziyade, becerimizdir. çünkü bazen, tüm iyi niyetimize rağmen, karşı tarafı üzebilecek davranışlarda bulunabiliyoruz. budizm bizi bu konuda uyarıyor. ve diyor ki, bir insanı "doğru" bir şekilde sevip, onun hayatına mutluluk getirmek istiyorsanız eğer, her şeyden önce onu "anlamaya" çalışmanız gerek. ve bunun önemini zen ustası thich nhat hanh şöyle vurguluyor: bir adam, karısının en derin endişelerini, en derin beklentilerini ve çektiği en derin çilelerden bir haberse eğer, onu "doğru" bir şekilde sevip, hayatına mutluluk getiremez. çünkü, anlamak aşkın esansıdır. ve anlayamadığınız bir insanı mutlu edebilme ihtimaliniz imkansıza yakındır.

    peki anlamak için ne lazım? anlamak için zaman lazım. onunlayken tüm dikkatinizi ona verip, gözlem yapmanız lazım. sadece fiziken değil, zihnen de orada olmanız lazım. derin derin bakmanız lazım. onu görmeniz lazım. en derinine inmeniz lazım. ve ona sıradan bir insanmış gibi davranmak yerine, "iyi ki varsın", "iyi ki karşımdasın" diyebilmeniz lazım.

    bu emeği sarf etmediğiniz takdirde, elde ettiğiniz herhangi bi "anlayış" oldukça yüzeysel kalacaktır. bu yüzden budizm bize şunu sorar, sevmek için/gerçek aşkı yaşamak için yeterince zamanınız var mıdır? çünkü, bir insana verebileceğiniz en değerli hediye ona ayırabileceğiniz zamandır, varlığınızdır.

    gerçek aşkın ikinci unsuru, karunadır. yani merhamet ve şefkattir. yine, burada önemli olan şey, o insanın acılarını yok etme isteğimizden ziyade, becerimizdir. budizm der ki, bir insanın yaralarını sarabilmek için, her şeyden önce onun yaralarını bulup, ardında yatan hikayeleri öğrenmeniz gerektir. çünkü, anlayamadığınız bir şeyi iyileştiremezsiniz. ona neyin iyi gelip gelmeyeceğini bilemezsiniz. dolayısıyla, o insana yardımcı olamazsınız. bu konuyla ilgili thich nhat hanh şunu der, birini anlamaya çalışmak (iyisiyle/kötüsüyle), meditasyon yapmanın ta kendisidir. çünkü işin özünde, meditasyon dediğimiz şey, bir şeylerin en derinine inip, kalbinde yatanları keşfetmekten ibarettir.

    üçüncü unsur, muditadır. yani, neşedir. budizm'e göre, yaşadığınız "aşkın" içinde neşe yoksa eğer, o zaman yaşadığınız şey "gerçek aşk" değildir. çünkü sürekli acı çekiyorsanız, ağlıyorsanız ve ağlatıyorsanız, bu durum aslında aşkın tam tersidir. ve thich nhat hanh der ki, emin olun ki, neşe yoksa bir yerde, gerçek aşk da yoktur orada.

    sonuncu unsur ise, upekshadır. yani, özgürlüktür. budizm der ki, gerçek aşk size kendinizi özgür hissetirendir. tam tersini yaşıyorsanız, veya hissetiriyorsanız, o gerçek aşk değil, kafestir. bu konuyla ilgili thich nhat hanh'ın tavsiyesi şudur: öyle bir şekilde sevin ki, karşınızdaki insan hem kendi içinde özgürlüğü bulsun, hem de dışarıda. ve aşkınızı test etmek istediğinizde kendinize şu soruyu sorun. "kalbimde ve çevremde yeterince yer/boş alan var mı?" sorunun cevabı size gerçek aşkı bulup bulmadığınızı gösterecektir.

    not: aradığımız cevap tabii ki de evettir. çünkü, gerçek aşk sizi bir köşeye sıkıştırmaz, kısıtlamaz. tam tersi... sanki uçuşabilecekmişsiniz kadar hafif ve özgür hissetmelisiniz kendinizi. daha basite indirmek gerekse, bir bitki olduğunuzu düşünün. büyüyüp, çiçek açabilmeniz için geniş bir alana ihtiyacınız vardır dimi?

    yani, birbirinizi kısıtlamayın. büyüyün. büyütün. birlikte çiçekler açın.

  • 30 aralık 2004 , tutulan 4-6 nöbeti dönüşü yorgun argın bölüğe dönmüş traş oluyorum. 4-6 nöbeti tutanlar mıntıka temizliği sonrası traş oluyor , bölüğün kuralı bu. yanıma yazıcı çocuk geliyor , ihsan başçavuş beni arıyormuş. kantin muhasebede buluyorum onu , bana kargo var , ama sadece yazısı gelmiş , gidip almam gerek. en erken haftasonu alabilirim ama kargo sevgiliden , almam gerek. ihsan atla diyor arabanın arkasına montu üstüne çek , gider geliriz yarım saate. ihsan çok kral çocuk , bir kısa dönemle astsubayın dostluğu. kargo ofisine varıyoruz , iki tane askeri üniformalı adam kargolarının peşinde. kargocu bana paketimi uzatıyor , paketi açıyorum , paketten dans eden noel baba çıkıyor , elimde noel baba dans ediyor , ihsan gülerek kargoculara bakıyor , hadi olm gidelim diyor. yüzümde kocaman bir gülümseme , hediyede bir de not , ben yıllar önce noel babadan seni diledim ve oldu artık başka dileğim yok. hayat güzel , şafak 20 , sevgiliden alınmış en güzel hediye elimde alaya dönüyoruz. ihsan soruyor , olm nasıl sokcaz lan onu alaya , yakalanırsak noel baba yaparlar bizi...