hesabın var mı? giriş yap

  • "bizim muhakkak istanbul'da üçüncü değil, dördüncü, beşinci köprüyü de yapmamız lazım."

    "yetkim olsa mimarlar odası ve stk'ları kapatırım."

    "sadece amelelerle değil, fıstıklarla da uğraşıyorum. onlara yeterince zaman ayırabiliyorum."

    "işadamı için şirketleri karısı değil metresi gibi olmalı"

    "kadının iyisi az görür, az duyar ve az konuşur. iyi kadın budur."

    bu şahane vecizelerin sahibidir kendisi. ama nasıl oluyorsa 'itici' ali ağaoğlu, utanmadan üniversiteye ahkam kesmeye gelip de, kafasına yumurtayı yediği zaman 'iğrenç saldırı'ya uğramış oluyor. siz gidin insanların evlerini başına yıkanların, deniz kumuyla inşaat yapıp depremlerde yıkılan binalar sayesinde köşeyi dönenlerin avukatlığını yapmaya devam edin. bu arada bunları üniversitelerinde istemeyen vicdan sahibi öğrencilere de ağzınıza geleni söylemeyi unutmayın. sonuç değişmiyor.

    (bkz: bir iki üç bunlara yetmez ama daha fazla yumurta)

  • açılıyor diye dünyayı ayağa kaldıran andavalların neden anlamadığını anlayamadığım durumdur. 1.3 km'lik tünel için dünyada ilk muamelesi yapıp somali'den başbakan getirteceksin, arızalanınca biz demiştik diyenlere andaval diyeceksin.

    andavalın bayrak taşıyanı sensin be arkadaşım.

  • https://i.hizliresim.com/lby2or.jpg

    bakın bu arkadaş benim özbeöz kardeşim. 18 yaşında. anaokulundan beri kalburüstü okullarda okuttuk bunu. babasına, yıllar önce bizi okutmak için sattığı mercedes marka araç aldık büyük kardeşler olarak, adam bir gün süremedi. soruyoruz, "emre kaçırdı." diyor.

    emre de şunun aynısı, https://pbs.twimg.com/media/cqcxvqrxeaayyil.jpg

    edit: soran arkadaşlara toplu cevap vereyim. boşuna, anlatın eğitin falan demeyin. çocuk yalnızca, "sıkıntı yok." diyerek üç ay yaşayabiliyor, adaptasyonu tek hücreli canlılar gibi çok güçlü. kendi habitatında olsa, "aynen" diyerek üç sene de yaşar. başka ne yapabiliriz ki? benim gençliğimde bunun gibilere zihinsel engelli raporu verilirdi, kömürlüğe kitlerdik, sorun kalmazdı. kömürlüklü ev de kalmadı artık.

    debe edit: pandemide yapımcı ülkeyi terk edince sefil olmuş, ortada kalmış bir romantik komedi senaryosu var elimde. ben netflixe okuturum bunu diyebilecek yürekli bir yapımcı aradığım bilinsin lütfen. aramızda yayalım bunu arkadaşlar.

  • madem ogrendik, yazalım. efendim asya krizi, finansol sektorun icinde bulundugu yapı yuzunden meydana gelmi$tir. kriz modellemeleri bakımından bu ulkelerde herhangi bir butce acıgı olmaması ve i$sizlik duzeyinin du$uk olması durumu krugman'ın 3. bir modellemeye yonelmesine yol acmı$tır.

    genel olarak baktıgımızda, iki $ekilde yakla$ım vardır:

    1- deposit insurance denilen, insanların yatırdıkları paraların sigortalanması ve akabinde bir sorun halinde geri odenmesi durumu. burda moral hazard dedigimiz bir problem de soz konusu. zira aracı finansal kurumlar yani bankalar icin durum pek lezizdi. bu bankalar kendi iclerine ozsermaye koymazken, aldıkları depositleri de riskli getiri iceren enstrumanlara yatırıyorlardı. [acıklayalım, diyelim ki banka sahibinin 100 lirası var, 107 lira getirecek guvenli bir yatırımı var. ama diger yanda 80 lira ya da 120 lira getirebilecek bir enstruman daha var. burda banka sahibinin kendi bankasında para olmadıgından, paralar sigortalandıgından dolayı, 80 liralık durumu kendi kayıbı degil; karı 0 layan bir durum olarak kabul etmesi onemlidir (parası olmayan banka batar, kendi kaybı sıfır olucaktı). yani adamın bekledigi kar ilk enstrumandan 7, digerinden (20+0/2) 10 idi]. bu yatırımı, iyi dunya hali - 120 kotu dunya hali - 80 diye acıklandıgını i$itebiliriz. bu andan sonra riskli enstrumanlara yatırılan muazzam paralar yuzunden piyasadaki tum enstrumanların fiyatları $i$ti. overinvestment denilen bu yatırımları yaparken bankalar icin de kıyasıya bir yarı$ soz konusuydu - oyle ki karlarını bile anında bu rekabetci ortamda kaybediyorlardı. kotu kredi verimleri ve bu rekabetcilik yuzunden bir sure sonra $i$en piyasanın artık bankaları ve firmaları kaldıramayacagı du$unulmeye ba$landı. kritik nokta, sigortalanan menkul kıymetlerin tamamının geri odenemeyecegi gercegi ortaya cıktı. insanlar banka ayrımı yapmadıkları o paralarını geri cektiler, $i$en fiyatları finanse edemeyen bankalar battı (zira alım uzerine alım yaparak $i$irilen bir yatırım vardı), $i$en fiyatlar indi - ki para kazanılacagı du$unulen bu fiyatların normal degerlerine inmesi de bankaların sonunu hazırladı. devaluasyon oldu.

    2- krugman asya icin yazdıgı 1999 yılındaki makalesinde yukarıdakine yonelik bir ele$tiri getirdi. ona gore, bankalar arası rekabetin bu kadar kar sıfırlayıcı oldugu gercek degildi/mumkun degildi. artı bankarın verdigi kredilerin geri donmemesi gibi bir durumun en yogunla$tıgı ortam devaluasyon sonrası idi. ona gore self fulfilling equilibrium denilen bir durum soz konusuydu, insanlar bir$ey du$unup kendi cıkarları dogrultusunda bu du$unceye inanıp harekete gecebilirlerdi. bu bakımda, yatırımcılar devaluasyon bekliyorlardı, firmalar batacaktı. yatırımları durdurup, kredilerden ve enstrumanlardan cıktılar (bir sonraki donem devam etme opsiyonları oldugu halde). devaluasyon geldi ve firmalar/bankalar battı. burda kritik nokta krugman'ın sundugu "bir ongorunun aslında o ongoruyu hayata gecirmesi" tezidir; tabi ki bu tez icin ortamda bazı indikasyonlar da olmalı.

    sonucta asya krizi
    1-ticaret etkilesimleri
    2-finansal etkilesimler (taylandda parası batan yatırımcı, turkiye'den riskli paramı cekeyim; nolur nolmaz. genelde kaybım o duzeyde kalsın - burda turkiye de bir terslik olmamasına ragmen)
    3-birbirine benzeyen, kriz tetikleyici etki (misal meksika da kriz var, e arjantin ona cok benzio; arjtantinde de aynı kriz olabilir, ordan paramı cekeyim. arjantinde de aynı kriz)
    $eklinde yayıldı.

  • hic unutmuyorum tek başıma ilk gittiğim zamanlardı 19-20 yasında var yokum pek paramda yok eskiden bu piçler ağız birliği yapıp tek fiyat vermiyordu aralarında daha ucuza satanlar oluyordu. kumpirleride güzeldi yalan yok. önlerinde gezerken hepsi böyle bagırıyor yine öküzün biri dur dur gitme dedi oyaladı beni, o sırada baska müsterilerde geldi benim önüme geçtiler.

    bende o sırada biraz tüyer gibi diğerlerine bakmaya gittim o öküz hayvanoglu hayvan tam alacagım yere geldigimde siparisi verirken sipariş verdigim kadına bagırdı oradan, ona vermeeeğğğ ona satmayacaaaksaaaan, kumpircidr korktu veremedi korkusundan kadın. cok utanmıstım hayvan oglu hayvan ya. gittim sahildeki kafetarya lokanta tarzı mekanda yemiştim bende.

    tamamen doğulu ahlaksız hayvanların elinde olan yerlerden biri gitmeyin yemeyin aç kalıp belki insan olur hayvan oglu hayvan olanları…