ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
rise of empires ottoman
-
celal şengör'ü de istanbul'dan kaçan şişman burjuva yapsalardı tadından yenmezdi.
zaytung'un kemoterapi esprisi
-
durup durup zaytung'un esprilerine hislenen, ağlak duygusalları ortaya çıkaran espridir.
sloganı dürüst, tarafsız, ahlahsız haber olan bir yerden ne okumayı bekliyordunuz? okuma kardeşim adamların tarzlarını beğenmiyorsan. oturup sözlükte başlık açıp duyarlı vatandaş numarası yapmak niye?
çatır çatır gülümsediğimiz espridir. anlayamazsınız.
not: bir kanser hastası yakınıyım. dergiyi beraber okuduk ve güldük. zira, adamların mizah tarzlarını biliyoruz. biz alınmıyoruz, size ne oluyor?
uzun öpüşmeden sonraki kısa öpücük
-
iki uzun bir kısa biçiminde gerçekleşleştiyse s.o.s veriliyo demektir. hatun boğuluyor olabilir.
15 ekim 2014 türkiye'nin ilk ebola vakası
-
ebola değildir.
yarın sağlık bakanının canlı yayında hastayı yanaklarından öpüp "bakın öpüyorum, bişey olmuyor" demesini bekliyoruz.
(bkz: radyasyonlu çay)
insan algısının sınırları
-
algımızın sınırlarını tam olarak bilmemiz mümkün olmayabilir lakin onun bildiğimiz sınırlarından sözedebiliriz sanıyorum.
temel sınırlar şunlar:
- zaman sınırı.
evren 14 milyar yaşında lakin bizler sadece 100 yıl kadar yaşayabiliyoruz. demek ki toplam zamanın sadece %0.00000007'sinden haberdarız.
- mekan sınırı.
kainat bugünki hesaplara göre kabaca 25 milyar ışık yılı genişliğinde, oysa bizler dünya üzerinde kabaca 13 bin metre çapında bir küre üzerinde yaşıyoruz. dandik bir modellemeyle evren'i de küre kabul etsek mekan sınırımız yüzde işaretinden sonra elli altı 0 ve bir tane de 1.
- duyu sınırı.
görme duyumuz tüm elektromanyetik spektrumun, atıyorum, on milyonda birini algılayabiliyor herhalde. kulağımız sadece 20-20000 hertz arasını duyuyor ki bu da hava moleküllerinin boyurları ile sınırlı ses dalgaları içerisinde, bunu da atacağım, on binde bir falandır. koku ile ilgili yorum yapamayacağım, her kokuyu algıladığımızı farzedelim. dokunmak da çok karışık onu da geçtik. o halde duyularımızla algıladıklarımız toplam uyaranların yüz milyarda biri, %0.0000000001 oldu.
demek ki tüm evren'in 10^58'de birini, tüm zamanların 10^9'da biri bir süre boyunca tüm uyaranların 10^11'de biri ile algılayabiliyoruz. her şeyin 10^78'de birini yani.
tüm samanyolunda bir proton.
tabi tabi, şüphesiz ki askın dili evrenseldir.
dizimag
-
spartacus war of the damned turkce altyazisi henuz ortalarda yok dayanamayip izliyim sonra tekrar izlerim dedim. bolumun ortalarinda bana popup ile altyazi yayinlandi turkce versiyonuna gecmek ister misiniz diye sordu. anam babam beni bunlar kadar dusunmuyor valla. butun reklamlarina tikladigimin sitesi.
sözlükçülerin ölüme en çok yaklaştığı an
-
eski kayinpeder, kizim ve ben sofradayiz. kayinpeder habire bir seyler anlatiyor, anlatiyor, anlatiyor. dinlemek istemiyorum, nefret ediyorum ondan, sesi bile beni delirtiyor -ki o donem bizimle yasiyor; yaslidir diye ben cagirmisim ustelik. sesi kesilmek bilmiyor. yemek yiyoruz ve onun soyledigi bir seye itiraz etmek icin agzimi aciyorum. once derin nefes alip sakinlesmek ve oyle konusmak istiyorum; ama...
nasil oldugunu anlayamadigim bir sekilde hık diye kaliyorum, lokmam bogazimi kapatiyor. nefes alamiyorum, veremiyorum, panige kapilmamaya calisiyorum. kizim karsimda korkmasin istiyorum, ama yok. bogulmak uzereyim. kendimi yere atiyorum, kollarimla gogsume, sirtima vurmaya calisiyorum. fayda yok. en son allah'a sigindigimi hatirliyorum, "noolur kizimin gozleri onunde olmeyeyim."
sonra birden nefes almaya basliyorum. sakinlesince kalkiyor ve yerime oturuyorum. bu sure icerisinde, kendimi yere attigim an dahil, kayinpeder kipirdamiyor bile yerinden. ben oturunca anlatmaya devam ediyor, sormuyor ne oldugunu. kizim kalkip kucagima geliyor, onu opuyorum.
ben bu yuzden pek buyuk lokma yiyemem, hap vs yutamam cok.
hatıra olsun diye saklanan garip nesneler
-
rahmetli babamın ilaç kutusu
sakladığım için gitti adam
tekrar başlaması istenen diziler
-
(bkz: leyla ile mecnun)
apple'ın beyaz eşya işine girmesi
-
tüm eşyalar parmak iziyle çalışacaktır.
yurt dışına çıktığını herkese duyurma merakı
-
hayret yahu. fransa' da ingiltere' de insanların hiç böyle bir çabaları yok.