hesabın var mı? giriş yap

  • şu an sevinçten titriyorum sözlük. çünkü atanıyorum. çünkü, hayatım boyunca halı saha kadrosuna bile alınmayan ben, kadrolu öğretmen oluyorum.. şu an hüngür hüngür ağlıyorum sözlük..

    edit: tebrik mesajları yağıyor, ailemden ve etrafımdan bile bu kadar tebrik almamıştım.. çok sağolun, varolun, hep varolun.. :)

  • belli ki marifettir. burada gururla anlatıldığına göre hırsızlar tarafından yönetiliyor olmamız şaşırtıcı değil. hırsızlar yönetici olarak kimi seçecek ya? tabii ki içlerinde en becerikli olanları. yazık benim annem çağ dışı kalmış, bize hırsızlık yapmamayı öğretti, sonra biz kopya bile çekmedik hırsızlıktır diye. meğer ahlak algısı değişeli çok olmuş, hırsızlık marifet olmuş. zavallı annem, zavallı ben. siz burada yediğiniz küçük (!) boku böyle keyifle anlatırsanız başka hırsızlar tabii övünür gemicikleriyle. aranızda hiçbir fark yok, biliyor musunuz? sizin çaldığınız küçük bir şey değil, onların imkanları sizde olsa aynı boku yiyeceksiniz. midem bulandı...

    edit: hiç gençlik aklı demeyin, ben de genç oldum. koca üniversiteyi bir tane kot pantolon, iki çift ayakkabı ile bitirdim. ama böyle şeyler yapmadım. ahlaksızsınız sadece.

  • --- spoiler ---

    engincan ural, önceki akşam arkadaşlarıyla etiler’deydi. önce halı sahada maç yapan grup, ardından sarıhan gusto’ya geçti.ancak ural’ın maç sonrası kıyafet değiştirmeye gerek duymaması, dondurucu soğukta ilginç bir tablo ortaya çıkardı.
    --- spoiler ---

    bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamayı öğütleyen bir şahıs.

    not : engincan ural*.

  • bizim şirkette iki temizlik işçisi var (ahmet ve murat diyelim). çok temiz, dürüst, çalışkan arkadaşlar.

    ahmet üç kuruş daha rızıklanmak için öğlen arasında yakındaki başka bir şirketi temizlemeye gidiyor. ahmet bir gün bir neden dolayı oraya gidememiş ve murat'a "sen git, ben bugün gidemeyeceğim" demiş. murat da kabul etmiş.

    şirkettekiler murat'ın yaptığı temizliği daha çok beğenmiş ve "bundan sonra ahmet gelmesin, hep sen gel" demişler. murat da ahmet'e "kardeş bana böyle böyle dediler, ben kabul etmedim. ne hata yaptıysan git düzelt, rızkından olma" demiş. ahmet ertesi gün öğlen arasında o şirkete tekrar gitmiş ama şirkettekiler "sen gelme murat gelsin" demişler. ahmet, murat'a bunu söylemiş, murat da "kardeş sadece senin rızan olursa giderim, aksi takdirde ekmediğinden olmanı istemem" demiş. ahmet de "tamam, ben razıyım" demiş.

    evleneceğiniz erkekte meslek aramadan önce ahmet ve murat'taki gibi "adamlık" arayın. böyle adamlar gerekirse sırtında taş taşır yine de akşam çorbanızı kaynatır.

    ek ve edit: dün entry'yi yazdıktan sonra murat'a bu konuyla ilgili "nasıl gidiyor?" diye sordum. laf açıldı. oradan aldığı paranın bir kısmını ahmet'e veriyormuş. helal alın teri önemli dostlar.

    ve debe editi: mutlu topluma giden yol karılarınızı ve kızlarınızı sevmekten geçer. özellikle kız çocuklarınızı çok sevin ve mutlu olmaları için her şeyinizi vermeye hazır olun. ola ki ahmet ve murat gibi adamlarla evlenirler...

  • kendini bilen insan söylemidir.

    ulan bir atatürk'e bak, bir de kendine bak.

    anıt layık olanda kalmalı.

  • akıl ve mantık yoksunu bir bünyenin metrobüsleri korumak adına uydurduğu saçmalık olsa gerek.

    ulan dallama bu otobüsler günde 18 saat çalışmak ve binlerce insanı taşımak için dizayn edilmedi mi? yani görevleri bu... uçaklar da günde 14-18 saat uçuyor. hatta hiç durmadan 18 saat uçan uçaklar da var. çalışma şartları da ağır. kaç bin metreye çık, bilmem eksi kaç derece, basınç düşük, in çık in çık... e iyi o zaman onlar da bozulsun, en fazla düşerler ne olacak ki. böyle mantık olur mu?

    günlerce, aylarca ve hatta yıllarca hem de oldukça ağır şartlar altında hiç durmadan çalışan makinalar var... ama çalışıyorlar... çünkü bu iş için dizayn edilmişler. doğru ekipmanı doğru işte doğru bir şekilde kullanınca arızalar da iyice azalacaktır. ama sen o iş için dizayn edilmemiş makinayı al getir, bozulunca da şartlar ağırdı, hiç durmadan çalışıyordu de... olacak iş mi?

    dediğim gibi bu otobüslerin işi bu. günde 18 saat çalışıp binlerce yolcu taşımak... şartlar bu... ve otobüsler bu iş için dizayn ediliyor. ve onun için 2-3 milyon lira ediyorlar... sağlam olsun, dayanıklı olsun, bozulmasın, ekonomik olsun diye o kadar para veriliyor.

    yahu ortadaki salaklık karşısında dilim tutuluyor... ne mantıksız insanlar var be!

    hastanede yangın çıkar, yoğun bakımdaki hastalar ölür, sağlık bakanı çıkıp zaten öleceklerdi diye açıklama yapar. aynı mantık, daha da doğrusu aynı mantıksızlık...

  • --- spoiler ---

    görevliyse bana adres yanlışlığı nedeniyle iptal edilen siparişlerin kuryeler tarafından yendiğini söyledi.
    --- spoiler ---

    bu ne biçim iş lan?

    -irfan abi surda iptal edilen 7 porsiyon kofte var. ye onlari be.

    -tamam bilader hemen yiyorum.

  • durakta bekliyorum. durakta 3-5 kişi var. karşıdan belli vücut geliştirmeyle uğraşmış biri sırıta sırıta geliyor. durakta oturan birinin yanına gidiyor. eski tanıdık olduklarını tahmin ediyorum. diyalog şöyle gelişiyor:

    kaslı genç: selim naber ya tanıdın mı beni ?
    duraktaki genç: ilyas sen misin olm? nolmuş böyle sana ya? kasilyas olmuşsun resmen ehe ehe. *

    ne adamlar var ya. allah belanı vermesin selim. düşündün mü bunu daha önce ne yaptın. ben tutamadım kendimi güldüm orada şahsen. herkes güldü gerçi.

  • korsanlık, herhangi bir devletin normal yargı yetkisi dışında denizlerde veya havada işlenen, özel amaçlar için ve kamu otoritesinin izni olmadan yapılan herhangi bir soygun veya diğer şiddet eylemi. korsanlık uluslar hukukuna karşı bir suç olarak kabul edildiğinden, herhangi bir devletin kamu gemilerinin bir korsan gemisine el koymasına, onu limana getirmesine, mürettebatı (uyruklarına veya ikametgahlarına bakılmaksızın) yargılamasına ve suçlu bulunmaları halinde onları cezalandırmasına ve gemiye el koymasına izin verilmiştir.

    uluslararası hukuka göre, korsanlık bir devletin normal yargı yetkisi dışında, devlet otoritesi olmadan gerçekleşir ve siyasi değil özeldir, ancak yasadışı savaş eylemleri, isyancıların ve devrimcilerin eylemleri, isyan ve köle ticareti çeşitli ülkelerin ulusal yasaları veya özel anlaşmalarla korsanlık olarak tanımlanmıştır.

    korsanlık tarih boyunca meydana gelmiştir. antik akdeniz'de korsanlık genellikle deniz ticaretiyle yakından ilişkiliydi ve fenikeliler, yunanlılar, romalılar ve kartacalılar gibi her ikisiyle de uğraşmış görünmektedir. orta çağ'da kuzeyden gelen vikingler ve güneyden gelen mağribiler de korsanlıkla uğraşmışlardır. rönesans ve sonrasında avrupa'daki savaşların sonunda, donanma gemileri rutin olarak karaya oturtulmuş ve mürettebatları dağıtılmıştır; bu gemilerdeki işsiz mürettebat genellikle korsanların hizmetine girmiştir.

    korsanlığın yaygın bir kaynağı, barış zamanında misilleme yapmak, belirli suçlar için tazminat almak veya savaş zamanında düşmanı avlamak için bir hükümet tarafından görevlendirilen özel mülkiyete ait ve silahlı bir gemi olan korsandı; subaylarına ve mürettebatına ele geçirilen gemilerden alınan yağmadan pay verilirdi. bir savaştan sonra bu kârlı işi izinsiz sürdürmenin cazibesi büyüktü. xvı. yüzyılın sonlarında ingiltere ve ispanya arasındaki savaşlar sırasında, meksika'dan karayipler'e giden hazine yüklü ispanyol kalyonları korsanlar için doğal bir hedefti ve korsanlık ile korsanlık arasındaki ayrımı yapmak zorlaştı.

    korsanlığın "altın çağı" olarak adlandırılan dönem 1650'den sonraki yüzyılda karayipler'de ve amerikan kolonileri açıklarındaki sularda yaşandı. bu dönem sir henry morgan, karasakal ve william kidd ("kaptan kidd") gibi efsanevi figürlerin dönemiydi. korsan mürettebatı avrupa'nın her denizci ülkesinden geliyordu ve denizcilerin önemli bir kısmı afrikalıydı. güney amerika'nın en başarılı korsanları arasında guanabara körfezi (niterói ve rio de janeiro arasındaki güneydoğu brezilya) çevresindeki gemileri avlayan bir fransız olan jean-françoisduclerc` vardı. bu ve diğer korsanların maceraları daha sonra, belki de en iyi örneği robert louis stevenson'ın define adası/treasure ısland (1881) olan, popüler romantik ve çocuk edebiyatının önemli bir türüne ilham vermiştir. 20. yüzyılın sonlarında korsanlar ciddi tarihsel araştırmaların konusu haline geldi. bazı akademisyenler korsan kültürünü, sınıf ve ırk gibi genel ayrımlara meydan okuyan ve 17. yüzyıl siyasi radikallerinin hayallerini, ingiltere'de ve başka yerlerde yenilgiye uğratılmalarından çok sonra bile canlı tutan, gerçekten yıkıcı bir radikal hareket olarak tasvir ettiler.

    korsanlık diğer bölgelerde de gelişti. 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar, türk egemenliğinin zayıflamasının kuzey afrika'daki berberi devletlerinin sanal bağımsızlığıyla sonuçlanmasının ardından, korsanlık akdeniz'de yaygınlaştı. fas, cezayir, tunus ve trablus korsanlığa o kadar hoşgörü göstermiş ve hatta organize etmişlerdir ki korsan devletler olarak anılmaya başlamışlardır. 19. yüzyılın başlarında bu korsan devletler amerikan, ingiliz ve fransız güçlerinin birbirini izleyen eylemleriyle bastırıldı.

    korsanlık 19. yüzyılda önemli ölçüde azalmış olsa da, gemi ve uçak kaçırma uygulaması 20. yüzyılın sonlarında yeni bir korsanlık biçimine dönüşmüştür. korsanlık ve terörizm arasındaki yakınlık, 1985 yılında achille lauro yolcu gemisinin filistinli militanlar tarafından kaçırılmasından ve el kaide ajanlarının 2001 yılında abd'de 11 eylül saldırılarını gerçekleştirmesinden sonra özellikle endişe verici hale gelmiştir. yirminci yüzyılın son on yıllarında deniz korsanlığı doğu ve güneydoğu asya ile afrika'nın doğusundaki denizlerde bir kez daha yaygınlık kazanmış, korsanlık eylemleri kaçakçılık (silah ve uyuşturucu) ve diğer yasadışı faaliyetlere karışan suç örgütleri tarafından ya da onlarla işbirliği içinde gerçekleştirilmiştir. bu korsanlar bazen küçük limanlarda, yasadışı kazançtan pay alan devlet görevlilerinin koruması altında faaliyet gösteriyordu. 2008-09 yıllarında başta somali olmak üzere afrika kıyılarındaki sularda artan saldırılar, çeşitli ülkelere ait gemilerin kaçırılmasını da içeriyordu ve çeşitli donanmalara ait savaş gemilerinin zorla müdahalesine yol açtı. bu olaylar, batılı haber medyasını bu tür olayların ortaya çıkardığı uluslararası yargı yetkisine ilişkin özel sorunları yeniden incelemeye ve 18. yüzyılda alınan tarihi dersleri, özellikle de korsanlara ve onların ana üslerine karşı silahlı güç kullanma gerekliliğini bir kez daha ele almaya sevk etmiştir.

    görsel

    ayrıca; kadın korsanlar