hesabın var mı? giriş yap

  • hakan akkaya: karamanın koyunu sonra çıkar oyunu diyoruz
    uğurkan erez: burdan karaman'a sevgilerimi yolluyorum ?!?!?!!

  • atina havaalanından çıkış:

    polis: nereye gidiyorsun?
    ben: istanbul
    polis: hayır, bizans
    ben: hayır, istanbul
    polis: bizans
    ben: istanbul
    polis: bizans demezsen gidemezsin
    ben: istanbul.. baksana, sen istanbul demezsen buradan bir adım bile atmıyorum
    polis: hadi git
    ben: istanbul demezsen gitmiyorum
    polis:...
    ben:..
    polis: tamam tamam istanbul hadi git
    ben: özür dileyeceksin
    polis: tamam özür dilerim

  • haklıyken haksız duruma düşürecek ifşadır.

    fotoğraflarda elini oturduğu yere koymuş uyuyan bir adam ve yanında kadın var. fotoğrafı çeken kişi adamın uyuyor numarası yaparak, parmaklarını hareket ettirmek vasıtasıyla kadını taciz ettiğini ileri sürüyor. fakat tekrar etmek gerekiyor ki biz yalnızca eline yere koymuş, uyuyan bir adam görüyoruz. o telefonda video yok muydu?

    şimdi çıkıp da salakça; tacizciyi mi savunuyorsun diyecekler olabilir. tamam da ben bu adamın tacizci olduğunu nereden bileceğim. ya fotoğrafı çeken kişi ile hasım ise, ya kestiği erkek karşılık vermedi diye manyakça işler yapan biriyse, ya şöyleyse, ya böyleyse...

    sırf kendisinin haklı olduğunu düşünüyor diye, sözüne güvenilir diye var olan kanunlar yerine kendi kanunlarını işleten birileri size de tanıdık gelmiyor mu? en çok eleştirdiğimiz şey bu değil mi?

    dahası adam gerçekten sapık olsa dahi, kanıt olmadığı için fotoğrafı çekip, internete veren kişiyi mahveder. tacize uğrayan kadın inmiş, sen ne halt etmeye kendi kendine iş çeviriyorsun. kadın oradayken bağırıp çağırsana, kadını şikayetçi olmaya zorlasana! yok en olmayacak şekilde çıkmak ve yanlışı yanlış ile çözmek adetten oldu.

  • lise 2'ye gidiyorum, market - bakkal bozması bir dükkanımız var, var ama durumlar pert, gökte uçan kuşa borcumuz var. dükkanda mal bitiyor yerine koyacak para yok. gelen para bankaya borç kapatmaya gidiyor.

    yine böyle bir gün, okula gideceğim babam bankadan geldi kasada 10 lira yok, ben de 5 kuruş yok. "paran var mı?" dedi. "var baba" dedim. yok diyemedim, "çıkart ceplerini dışarı" dedi. yok falan desem de zorla çıkarttırdı e haliyle bomboş, hiçbir şey yok cepte, bir paket uç, bir de kalem. "hani paran vardı?" dedi. cevap veremedim sustum kaldım sözlük, boğazıma bir şey düğümlendi sustum kaldım. oturdu "cebine 50 kuruş bile koyamıyorum vay be" dedi. hıçkırarak ağlamaya başladı. yaklaşık 10 sene geçti şimdi biraz daha iyi durumdayız ama 10 senedir babamın o hali gözümün önünden hiç gitmedi be sözlük. işte ilk defa o an ne kadar zengin olduğumuzu anladım. işte o an aslında paranın bir boka yaramayan adi bir şey olduğunu anladım.

  • diyanet vakfı'nın topladığı kurban bedellerini türlü katakulli ile kendisine gelir yazma hadisesi. özetle kurban bedelleri ile et balık kurumu'ndan kurban alınıyor. sonra hayvanlar kağıt üzerinde kestirilip karkas et olarak et balık kurumu'na zararına geri satılıyor ve bedel gelir olarak diyanet vakfı'na kaydediliyor. imzalanan protokole göre et balık kurumu, dağıtılmak üzere vakıf tarafından et istendiğinde istenen miktarı gönderiyor. işin skandal kısmı, bugüne kadar toplanan kurban bedellerinin ederinin %2'si değerinde et dağıtılmış olması. diyanet vakfı aracılığıyla vekâleten kurban kesmek isteyen müslümanların parası nerelere gitmiş, bilmiyoruz.

    haber linki